Gazeteci-yazar (D. 7 Şubat 1933, Ereğli / Zonguldak – Ö. 12 Temmuz 2019, İstanbul). Yazılarında ve kitaplarında Mehmed Şevket Eygi imzasını kullanmaktadır. Anne tarafından dedesi Kolağası Neşet Bey’in torunu, öğretmen bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Öğrenimine 1940 yılında Galatasaray Lisesi’nin ilkokul kısmında başladı. Burada Ünlü kaleci Turgay Şeren, milletvekilliği yapmış fabrikatör Memduh Gökçen, sınıf arkadaşları oldu. Lise döneminde Abdi İpekçi, Mümtaz Soysal ile birlikte okudu. Fransızcayı mükemmel bir seviyede öğrendiği bu okulda Osmanlı nazırlarından Raşit Erer, Birinci TBMM’de Aydın Mebusu olan Enver Tekand, Orhan Şaik Gökyay, Nihat Sami Banarlı, Ahmet Kutsi Tecer gibi önemli hocalardan ders aldı.
Galatasaray
Lisesi’ni bitirdikten (1952) sonra sınavla burslu olarak okuma hakkını
kazandığı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydolarak
Ankara’ya yerleşti. Öğrencilik yıllarında çevirmen olarak Fransız Kültür
Merkezi’nde çalıştı. 1956’da SBF’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun
olan Eygi, Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmak üzere girdiği kazanmasına rağmen
ataması yapılmadığı için Diyanet İşleri Başkanlığı’nda açık bulunan mütercimlik
kadrosunda işe başladı.
Burada
çalışırken, aralarında Avukat Rıza Ulucak, daha sonra Faisal Finans’ta müdürlük
yapacak Salih Özcan’ın bulunduğu on kişilik bir grupla 1957 yılında, İslam dergisini çıkardı. Askerliğini
yedek subay olarak tamamladıktan (1958-59) kısa bir süre sonra 27 Mayıs 1960
ihtilali oldu. O dönemde İstanbul’dan, Mahir İz Hoca’dan bir mektup alarak
yönetimine getirildiği haftalık Yeni İstiklal gazetesiyle gazeteciliğe
başladı. Eygi’nin yönetiminde yoluna devam eden Yeni İstiklal gazetesi
(1960-67), o dönemin şartlarında iyi bir okur kitlesi buldu, 35 binlere varan
bir satış rakamı yakaladı.
1961
yılında, Menderes’in idam yıldönümünde “Zulümlerin En Alçakçası Kanunların
Gölgesinde Yapılandır” başlığıyla, onu savunan bir yazı yayınladığı için
tutuklanarak hapse mahkûm edildi. Eygi, Ekim 1966’da ise Bugün
gazetesinde çalışmaya başladı. Beş yıl yönettiği ve ABD’nin tüm dünyada
antikomünizm kampanyaları yürüttüğü bir dönemde yayın hayatını sürdüren Bugün
gazetesi, dindar kitleyi galeyana getiren yayınlarıyla 100 bin civarında
tirajları gördü. Eygi, Bugün’deki ateşli yazılarıyla toplumda
“komünizmle mücadele namazı” olarak bilinen o günlerin sabah namazlarında çok
büyük kalabalıkların toplanmasını sağladı. Bugün gazetesinde yaptığı
çağrıya uyarak yüz binlerce insan sabah namazlarını büyük cemaatlerle kılıyor;
bu cami mitinglerinde vaiz ya da imam, halka komünizmin Türkiye ve İslâm dini
için ne büyük tehlike olduğunu anlatıyordu. O dönemde Türkiye’de sol ve
Marksist yapılanma çalışmaları had safhada olduğundan bu namazlardaki
kalabalığa göz yumulduğu iddia edilir.
1969’un
birinci ayında hacca gitmek amacıyla Türkiye’den çıkış yaptı. Bir ay sonra
tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen hadise meydana geldi. Eygi’nin gazetesi Bugün, 10 Şubat 1969’da İstanbul’a gelen
Amerikan 6. Filo aleyhine yapılan gösterileri sürekli eleştirdi. Eygi,
hakkındaki davaların üç ay içinde çıkmasını umduğu basın affı gecikince
yurtdışında altı yıl kaldı. Bu sürenin üç ayını Suudi Arabistan’da, 15 gününü
Ürdün’de, geri kalanını, kısa bir süre Fransa ve en uzun süre ile Almanya’da
geçirdi.
12 Mart
1971 muhtırası, gazetelerini süresiz kapatıncaya kadar yurtdışından yazı
yazmaya devam etti. Türkiye’ye 1974 senesinin sonbaharında gelebilen Mehmet
Şevket Eygi için gazetecilik serüveni de büyük ölçüde bitmiş oldu. Bu dönemde
sahibi olduğu Bedir Yayınevi ile ilgilendi. 1976’da haftalık Büyük Gazete’yi
çıkardı.
1986’da Günaydın
gazetesince bir süre çıkarılan Yeni Haber gazetesinde günlük yazılar
yazdıktan ve kısa bir süre de Zaman gazetesinin genel yayın
yönetmenliğini yaptıktan (1988) sonra yeniden yayıncılığa döndü. Birkaç ay da Hürriyet grubunun çıkardığı Son Çağrı’da
yazdı.
1991
yılından itibaren Milli Gazete’de yazarlığını sürdürdü. Bu gazetede
çıkan “Din Düşmanlığı Terörü” başlıklı yazısından dolayı 9 Ekim 2002’de bir
yıl sekiz ay hapis cezasına mahkûm edildi, gazetesi de üç gün süreyle
kapatıldı. 1984-85’te yazdığı üç ayrı yazıdan 28 ay hapis cezası aldı. 2006
yılında, bir yazsısında halkı kin ve
düşmanlığa teşvik ettiği iddiasıyla TCK’nın 216. maddesi ve 1. fıkrası uyarınca
bir yıl hapis cezasına çarptırıldı
Son dönem
basınının renkli simalarından olan Şevket Eygi, 1990’dan sonra İstanbul’un
güzelleştirilmesi ile ilgilendi. Çamlıca tepesindeki tarihi mekânlar ve
çevresinin belediyece yeniden düzenlemesine katkılarda bulundu.
Aynı
yıllardan itibaren dindar kitlenin bazı hatalarını düzeltmesi konularında
özeleştirisel uyarı yayınları yaptı. Eygi, yazılarında Müslümanlara yönelik
eleştirileri kadar Sabetaycılık konusunu işledi.
Dindar
kesimlerde gördüğü hataları sürekli eleştiren Eygi, eleştirel tutumunu ve önerisini şöyle açıklar:
“İslam’ın
yasak etmiş olduğu bütün kötülükleri yapmaya devam edersek ve ıslah hususunda
da bir cehd ve hareket içinde bulunmazsak nasıl olumlu konuşacağımı bilmiyorum.”
"Cenab-ı Hak bize akıl, akl-ı selim, ilim irfan, müspet ve faydalı kültür, İslamî vizyon nasip etsin. Aksi takdirde işimiz çok zordur. Tembel tembel armut piş ağzıma düş diye beklemeyelim. Aklımızı geliştirmenin, kültürümüzü artırmanın, ilim irfan sahibi olmanın yollarını arayalım, bulalım, gereken dersleri üstadlarından alıp öğrenelim, ne yapmak gerekiyorsa onları yapalım".
Ödülleri:
M. Şevket Eygi,
gazete yazıları ile Türkiye Yazarlar Birliği 1995 Yılı Basın / Fıkra Dalı
Ödülünü almıştır.
Vefatı:
Milli Gazete yazarı Mehmed Şevket
Eygi, bir süre tedavi gördüğü hastaneden evine taburcu edilmişti. Tekrar
rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Eygi, tedaviye cevap veremedi ve 12 Temmuz
2019 günü saat 22.32'de vefat etti.
Eygi'nin naaşı, 12 Temmuz 2019 Cumartesi
günü Fatih Camisi'nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından
Merkezefendi Mezarlığı'na getirildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın yanı sıra Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varank, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın,
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Haluk Dursun, eski TBMM Başkanı İsmail
Kahraman, AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak, bazı milletvekilleri ve
protokol üyeleri de defin törenine katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, defin
işleminin ardından Eygi'nin kabri başında Yasin-i Şerif okudu, dua etti.
Katılımcılar, dualar eşliğinde
Eygi'nin kabrine toprak attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
beraberindekilerle merhum Başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın da kabrini ziyaret
ederek dua okudu.
ESERLERİ:
Düşünce-Araştırma:
Birkaç Yazı (tsz), Müslüman Kardeşim Uyan, Müslümanın Yüz
Vazifesi (1975), İslâmî Konular
(1994), Yahudi Türkler yahut
Sabetaycılar (2000), Yakın
Tarihimizde Cami Kıyımı (2003), Çareler
Çözümler Teklifler Tenkidler (2003), Resmi Tarih Yalanları (İlber
Ortaylı, Mete Tunçay, Yavuz Bahadıroğlu vd. ile, 2010).
Sadeleştirme:
Namazı Dosdoğru Kılmak (Necmeddin
Kübra’dan sadeleştirme, 1976).
MEHMET ŞEVKET EYGİ İÇİN NE DEDİLER?
Taha Akyol:
Merhum Mehmet Şevket Eygi ağabey siyasal İslama mesafeli, dindarlığında ihlas ve ahlak abidesi, güleryüzlü, insanda huzur hissi yaratan ‘emin’ bir mümindi. Ben ‘din baronları’ eleştirisi ilk onda okudum. Bedir yayınevi ile değerli eserler yayımladı. Allah rahmet eylesin.
KAYNAKÇA:
Mücellidoğlu Ali Çankaya / Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler (c. VI, 1969),
M. Şahap Tan / Bugün’ün Dervişi Mehmet Şevket Eygi Kimdir? (1970), İhsan Işık /
Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia
of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve
Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür
Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013), Son Karar (Hürriyet, 16.3.2005), Cemal A.
Kalyoncu / Mehmet Şevket Eygi: Hiçbir
işe yarayamıyorum (Aksiyon dergisi, sayı: 559, 22.8.2005), Vefat eden Mehmet
Şevket Eygi Kimdir? - Mehmed Şevket Eygi'nin Son Yazısı (trhaberler.com, 13
Temmuz 2019), Mehmed Şevket Eygi'nin cenazesi toprağa verildi (AA, aa.com.tr, 13.07.2019),
'Babıali'nin renkli siması: Mehmed Şevket Eygi (adanapost.com, 14.07.2019).
MEHMED ŞEVKET
EYGİ'NİN SON YAZISI
AKLA DAİR
Akıl
çarşıda pazarda para ile satılmaz. Dünyanın en zengini olsan parayla bir zerre
akıl satın alamazsın. Akıllanmanın, aklını geliştirmenin bir tek yolu vardır, o
da İslamî eğitimdir. (Gerçek İslamî
eğitim, sahtesi yetersizi değil.)
Doğru,
gerçek İslam seni akıllı yapabilir. Bu nasıl olur?
1.Bunun
için gerçek İslam hocalarından ve üstadlarından ders alman gerekir.
2.Bu
hocalar, üstadlar, mürşidler insanların en akıllısı Muhammed aleyhisselamla
irtibatlıdır. Üstadları odur. Bu ilmi sana nakl ederler.
3.Aklı
geliştirmenin ve olgunlaştırmanın kaynağı Allah’ın kitabıdır. Hocaların,
üstadların ondaki ilimleri nasibin ne kadarsa sana kazandırır.
4.Aklın
Kitab ve Nübüvvet nuruyla aydınlanınca terakki (ilerleme) başlar.
5.Aklını
mantık öğrenerek geliştirebilirsin. Mantık doğru düşünmek, doğru ile yanlışı
birbirinden ayırt etmek, düşünürken yanılmamak ilmidir. Mantık sistemlerinin en
üstünü İslam Mantığıdır. Ehliyetli ve liyakatli hocasını/üstadını bulup bu ilmi
tahsil etmelisin.
6.Aklın
en büyük aleti ve vasıtası lisandır. Üç yüz kelimelik çarşı pazar sokak
iletişim diliyle aklını geliştiremezsin. On binlerce kelimeden ve terimden
oluşan zengin edebî lisana vakıf olmalısın.
7.Aklın
türleri vardır. Şeytanî akla değil, Rahmanî akla sahip olmalısın.
8.Aklın
ana kaynaklarından biri faydalı ve hayırlı kültürdür. Onu edinmelisin.
9.Kültür
kuru niyet ve hevesle elde edilmez. Ona sahip olmak iğne ile kuyu kazmak kadar
zordur.
10.Aklın
gelişmesi, ilerlemesi, yükselmesi, olgunlaşması için irfan sahibi olman
gerekir. İrfansız akıl yeterli olmaz. Menzile ulaştırmaz.
11.Bugünkü
lâdinî eğitim seni akıllı yapmaz, aksine aklını köreltir.
12.Paralel
ve alternatif bir eğitim alman gerekir.
13.Temel
kural: Aklı yetersiz olan ehliyetsiz ve liyakatsiz hocalar ve muallimler akıllı
öğrenciler yetiştiremez.
14.Resulullaha
biatli ve onunla irtibatlı olmayan hocalar sana fazla bir şey kazandıramaz.
15.Dünya
kadar ilmin olsa, onun hayata uygulamazsan akıllı olmazsın, akıllı sayılmazsın.
16.Rahmanî
akıl Rahman’a, şeytanî akıl şeytana götürür.
17.Kişinin
ne mal olduğu, kıymeti, rütbesi, derecesi aklından belli olur.
18.Parası,
serveti, zenginliği aklından kat kat fazla. Yandı o adam.
19.Ehl-i
dünyanın akılları kıt ve güdük olduğu için ahirete sırt çevirmişler, dünyaya
dönmüşler.
20.Akıl
dinin kaynağı değildir ama en büyük alet ve vasıtasıdır.
21.Şeytanî,
dünyevî akıl ne kadar yüksek olursa olsun, ebedî mutluluğa değil, ebedî felaket
ve hasarete (zarar ziyana) götürür.
22.İcazetsiz
hocalar ve muallimler seni akıllı yapamaz, aksine akılsız yapar.
23.Kimler
akılsızdır: Din sömürüsü yapanlar akılsızdır… Arivistler akılsızdır… Ahireti
unutan ehl-i dünya akılsızdır… Yaşamak için yemeyen, yemek için yaşayanlar
akılsızdır… Devamlı gıybet edenler, dıştan sofu ve dindar görünseler bile süper
akılsızdır… Eviyle, yazlığı ile otomobiliyle, lüks mobilyalarıyla, cep telefonu
ile övünenler, böbürlenenler hem akılsız, hem beyinsizdir… Dindar geçindiği
halde beş yıldızlı içkili, fuhuşlu mekânlarda konaklayanlar akılsızdır…
İhtiyacının çok üzerinde statü için çok pahalı, çok israflı, çok lüks otomobil
alanlar akılsızdır… Cemaat tarikat hizip fırka holiganlığı militanlığı yapanlar
akılsızdır…
24.Akılsız,
bilgisiz, yarı cahil kimseler hizmet ederken İslam’ın ve tasavvufun içini
boşaltır, dine ve Ümmete büyük zarar verir.
25.Dinde
reform, yenilik, değişim istemek büyük akılsızlıktır. Dinin reforma ihtiyacı
yoktur, aklı ve kültürü yetersiz Müslümanların reforma ve ıslaha ihtiyaçları
vardır.
26.Sünneti
tamamen veya kısmen inkâr, ret ve tekzip etmek büyük akılsızlıktır.
27.İslam
feministleri akıllı Müslüman değil, akılsız Müslüman’dır.
28.Aklı
yeterli Müslüman mutlaka Ümmet birliği, ittihad-ı İslam ve İmamet şuuruna sahip
olur.
29.Kişinin
aklını geliştirmek için faydalı, hayırlı, nurlu kitaplar okuması gerekir. Böyle
kitapları okuyanlar akıllanır, okumayanların akılları dumura uğrar, güdükleşir.
30.Aklı
olmayanın dini de yoktur.
31.Akılsız
Müslüman yarı Müslüman’dır.
32.Akılsız
Müslüman en başta kendisine zarar verir.
33.Bütün
İmanî, İslamî, Kur’anî, Nebevî, Şer’î hizmetleri; akıllı, kültürlü, ahlaklı,
ehliyetli, liyakatli, icazetli Müslümanlar görmelidir.
34.Akıllı,
kültürlü insanlardan oluşan toplumlar dünya işlerini başarı ile tanzim eder,
görür.
35.Hikmetli
söz: Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
36.Ne
garip bir tecellidir ki, Japonya, Yeni Zelanda gibi gayr-i müslim ülkelerde,
İslam dünyasındakinden fazla selim akıl var.
37.Dünyada
çeşitli İslam yorumları ve uygulamaları var. Selim akıl, bunlar içinden Fırka-i
Nâciye Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in en doğrusu olduğunu anlar ve onu seçer.
Cenab-ı
Hak bize akıl, akl-ı selim, ilim irfan, müspet ve faydalı kültür, islamî vizyon
nasip etsin. Aksi takdirde işimiz çok zordur. Tembel tembel armut piş ağzıma
düş diye beklemeyelim. Aklımızı geliştirmenin, kültürümüzü artırmanın, ilim
irfan sahibi olmanın yollarını arayalım, bulalım, gereken dersleri
üstadlarından alıp öğrenelim, ne yapmak gerekiyorsa onları yapalım.
KAYNAK:
Vefat eden Mehmet Şevket Eygi Kimdir? - Mehmed Şevket Eygi'nin Son Yazısı (trhaberler.com,
13 Temmuz 2019).
DEMOKRASİ YAYGARALARI
Mehmed Şevket EYGİ
Bazı holiganlar Türkiye’de
demokrasinin D’si bile yok diyorlar. Ne büyük abartı. Demokrasi var ki, iktidar
Ankara, İstanbul, İzmir ve daha nice şehrin belediyesini kaybetti.
Demokrasinin D’sinin olmadığı
yıllar geride kaldı. 1945’e kadar tek parti vardı, başka parti kurmak yasaktı.
Tek parti iktidarının astığı astık, kestiği kestikti.
İstanbul seçimleri yenilenecekmiş…
Doğru da olsa, yanlış da olsa, bu
da demokrasinin olduğunu gösterir. Burası Türkiye’dir. Demokrasi bizim
demokrasimizdir. Bizimkisi İngiliz, İsviçre, Norveç demokrasisine benzemez.
Bizim egemen azınlık vesayet
rejimi holiganları, şapka yüzünden vatandaşların idam edildiği o kara günleri
altın çağ olarak gösteriyor. Demokratlıklarını sevsinler!..
Millete sormadan milletin bin
yıllık millî yazısını değiştirdiler, demokrasi bu mudur?
Demokrasi olsaydı, dil devrimi
çılgınlığını yapabilirler miydi?
Demokrasi olsaydı, Hilafeti
kaldırıp Halifeyi kovabilirler miydi?
Hilafet taraftarı büyük vatansever
Trabzon mebusu Ali Şükrü Beyi kahpece öldürtebilirler miydi?
Millete sormadan Ayasofya’yı
camilikten çıkarttılar, demokrasi bu mudur?
Zalim İstiklal Mahkemeleri’yle
memleketi darağaçları ile doldurdular, demokrasi bu mudur?
Ömürlerinde hiç ticaret yapmamış
ağababaları efsanevî servetlere nail oldu; demokrasi olsaydı, nereden buldun
diye sorulmaz mıydı?
Onların Kara Çağında Zonguldak
kömür ocaklarında zoraki işçilik vardı, bundan kaçanlara asker kaçağı muamelesi
yapılıyordu.
On bin camiyi, mescidi, medreseyi,
tekkeyi, taş mektebi, hayrat vakfı binasını sattılar, yıktılar, kimisini kiraya
verdilerdi. Demokrasi olsaydı bu zulmü yapabilirler miydi?
Tarihî İslam kabristanlarını
düzlediler. Bir tek, Üsküdar Bülbülderesi’ndeki Dönmeler mezarlığına
dokunmadılardı.
Kalkmışlar ah demokrasi, vah
demokrasi diye saçlarını başlarını yoluyorlar. Riyakarlar, iki yüzlüler,
yalancılar!..
Demokrasinin ırzına geçenler şimdi
demokrasi aşığı oldu.
Ezanları susturanlar…
Vicdanlara zincir vuranlar…
İslam’a saldırmakta Stalin’le
yarışanlar…
Demokrasinin D’si bile yokmuş… Ah
yalancılar…
Allah ellerine fırsat vermesin.
***
Ben elbette yolsuzluklara karşıyım
ama “Meclise başörtülü hanım
milletvekili girerse, benim de bir öğle tatilinde Meclis bahçesinde bikini mayo
ile güneşlenme hakkım doğar” diyen holigan zihniyetin İstanbul’a hâkim olmasını
istemem.
Meclis’te, hatta kabinede
başörtülü milletvekilleri var, haydi cesaretin varsa sen de git Meclis
bahçesinde bikini mayo ile dolaşsana. Bunu yapamazsın, ne Türkiye’de, ne de
demokrasinin beşiği İngiltere’de.
***
Yağmurdan kaçarken doluya
tutulmak.
Dimyata pirince giderken evdeki
bulgurdan olmak.
Ehven-i şerreyn tercih olunur.
Hangisi ehven-i şerreyn?
***
Bir çarıklıya: Ben elbette siyaset
üstadı değilim ama senin gibi cahilden siyaset öğrenecek kadar da akılsız ve
kültürsüz değilim.
***
İnsanlar elbette insan haklarına
sahip olmakta ve hukuk önünde eşit ama bütün Afrika, bütün İslam dünyası;
iktisatta, üretimde, ilimde, teknolojide, eğitimde Japonya ile eşit değil, onun
çok gerisinde.
***
Hükümleri Kur’an’dan Sünnetten
çıkartılmış Şeriat, hür ve mukim Müslüman erkeklerin farz namazları camilerde
cemaatle eda etmesini emrediyor ama kadınlara böyle bir yükümlülük getirmiyor.
Kadınlar elbette camilere gelebilir, lakin namazlarını evlerinde kılmaları
efdaldir diyor. Camileri kadınlarla doldurmak projesi, Şeriata aykırıdır.
Şeriata aykırı her şey batıldır, hederdir.
***
İslam Feminizmi: Kur’an’a,
Sünnete, Şeriata, Ehl-i Sünnet ve Cemaate, Fırka-i Nâciyeye aykırı bir
ideolojidir.
***
İslam’da kadınlar ile erkekler
arasında mutlak eşitlik yoktur. Kadın kadındır, erkek erkek. Kadınlar bazı
hususlarda erkeklerden üstündür. Resulullah Efendimiz, Cennet babaların
ayakları altında dememiş, annelerin ayakları altında buyurmuştur.
***
İşlerine gelmeyen muhkem ayetleri,
mütevatir sahih hâdisleri inkâr, ret ve tekzip edenler dinden çıkar.
***
Kur’an-ı Kerim’i kendi re’y ve
hevası ile cahilane tefsir ve te’vil etmek küfre köprüdür.
***
İslam’da sahih bir imandan sonra
ikinci önemli asıl, beş vakit namaz kılmaktır. Namazı hafife almak dalalettir,
küfre köprüdür.
***
Ben namazı huşu ve hudu ile
kılamıyorum diyenin de mutlaka kılması gerekir.
***
Namazı yitiren ve dünya
şehvetlerine kapılan Müslüman bir toplum yıkılmaya, helak olmaya mahkûmdur.
Namazın terki zillet getirir. Namaz kılan aziz olur.
***
İslam Şeriatı hırsızın eline
kesmeden önce hırsızlığın kökünü keser.
***
İslam’ı tahrif etmeye yeltenen
reformcular, yenilikçiler, değişimciler dall ve mudil kimselerdir. Onların
peşlerine düşenler Cehenneme götüren yola girmiş olur.
***
İbn Teymiye büyük bir âlimdir ama
dinde İmamımız değildir. İlmi kadar aklı yoktu, çok ağır tenkitlere maruz
kalmıştır.
***
Tasavvuf ve tarikat konusunda, hem
Şeriat âlimi hem Tarikat şeyhi olan Ömer Ziyaüddin Dağıstanî hazretlerinin
“Feteva-yı Ömeriyye” adlı kitabının sınırları dışına çıkılmaması gerekir.
***
Atatürkçü bir şeyhten bahs
ettiler, çok güldüm.
***
Merhum Saadettin Kaynak tevbekar
oldu, ahir ömründe Sultanahmet camiinde imamlık yaptı.
***
Lisanını gıybetten korumayan
tarikatçı olabilir ama tarikatlı olamaz.
***
Bediüzzamanı ve Risale-i Nurları
iyi bilmeyen kimse sıradan bir Nurcu olabilir ama kesinlikle has hizmetkâr,
ağabey olamaz.
***
Meşrep farklılığı yüzünden salih
ve abid Müslüman kardeşlerini dışlayanlar salih Müslüman değildir.
KAYNAK: Mehmed
Şevket Eygi / Demokrasi Yaygaraları (milligazete.com,
10 Temmuz 2019).
TÜKETİM TOPLUMU
Mehmed Şevket EYGİ
Tüketim
toplumu insanlara ve yeryüzüne ne yapar?
Tüketim
toplumu öyle bir değirmendir ki, insanları ezer un ufak eder.
İnsanı
insanlıktan çıkartır.
Müslüman’ı
Müslümanlıktan çıkartır.
İnsanı
robot haline getirir.
Zombi
(canlı cenaze) haline getirir.
Doğru
düşünemez hale getirir.
İnsanları
dünya şehvetleri bataklıklarında boğar.
İnsanı
yabancılaştırır, kimliğinden ve kültüründen uzaklaştırır.
Lüksü
teşvik eder, israf günahına batırır. Gerekenden fazla tükettirir, obez eder,
bin türlü hastalığa yol açar.
Tüketim
toplumu felsefesi ve zihniyeti Rahmanî değil, şeytanîdir.
İnsanları
iradesiz hale getirir.
İnsanın,
yararına olan işleri yapmasına engel olur, zararına olan işleri yaptırır.
Tüketim
toplumunda dinin içi boşalır.
Tüketim
toplumu tasavvufun da içini boşaltır.
Gören
gözleri görmez, işiten kulakları işitmez eder.
Akılları
dondurur, çalışmaz hale getirir.
Vicdanları
köreltir.
İnsanı
egoist bencil eder.
Vatanseverlik
duygusunu zayıflatır.
Otomobili
statü haline getirir, israfa yol açar.
Cep
telefonunu statü eder.
İnsanları
reklâmların esiri eder.
Üç şey
almak için markete gidene otuz şey aldırır.
Tüketim
toplumu felsefesi ve zihniyeti en kuvvetli uyuşturucudur. Bağımlılık yapar.
İnsanı
insan eden değerleri erozyona uğratır.
Tüketim
toplumu bataklığına düşen milletler, millet olmaktan çıkar, sürü haline
dönüşür.
Tüketim
toplumu dinsizliğe köprüdür.
İnsanları
bir sürü beyinsizlik yapmaya teşvik eder.
Parayı ana
değer haline getirir.
Azgınlığa
sebep olur.
İnsanı bir
homo economicus yapar.
Akılları
işkembelere ve apış aralarına indirir.
Zinayı,
ribayı, yüksek binaları çoğaltır.
İnsanı
fıtrattan uzaklaştırır.
Hıristiyan
ülkelerde kiliseleri boşaltır, onların bir kısmını sattırır, batakhane
yaptırır.
İnsanlığın
servetini, yüz şahsın veya ailenin tekeline verir.
Bayağılığın
ve adîliğin saltanatını getirir.
Demokrasinin
içini boşaltır, canına okur.
Dünyanın
sınırlı kaynak ve imkânlarını çılgınca tüketir.
Suları
içilmez, havayı solunmaz hale getirir.
Parayı put
haline getirir.
Zengin ve
güçlü ülkeler fakir ve zayıf ülkeleri sömürür.
Tüketim
toplumu kölesi olmuş Müslüman, umreyi lüks, ihtişamlı ve turistik bir seyahat
haline getirir.
Bu
felsefe, dünyanın harap, insanlığın helâk olmasına yol açar.
En doğru
din ve nizam olan İslam, tüketim toplumu felsefesini, zihniyetini, ideolojisini
kabul etmez, doğru bulmaz.
İslam ile
tüketim toplumu birlikte barış içinde yaşayamaz.
Tüketim
toplumu, dine imana büyük zarar verir.
Ey bu
felsefenin bataklıklarına uçurumlarına düşmüş Müslümanlar!.. Kendinizi
kurtarmak için ne kadar iradeniz kaldıysa var gücünüzle çalışınız.
**
Tüketim
toplumunun şeytanî ve cehennemî çarklarından kurtulmak için neler yapabiliriz?
Birincisi
KANAATTİR. İmkânlarıyla yetinmek.
Ayağını
yorganına göre uzatmaktır.
İsraftan
kaçınmaktır.
Dünya
şehvetlerine kapılmamaktır.
Diyanet bu
konuda Müslümanlara rehberlik, önderlik, mürşitlik yapabilir mi? Bu hizmeti
yapabilmek için zahit hocalar lazımdır. Bendeniz onları göremiyorum.
Neredeyseler zuhur ve huruç etsinler ve ümmeti uyarsınlar.
Dikkat
edilecek bir husus: Markete beş şey almak için gidiyorsunuz, on beş şey satın
alıyorsunuz, bu şeytani tuzağa düşmeyiniz.
Gösteriş
ve statü için pahalı lokantalarda yemek yemeyiniz. Yemekleri kaliteli ucuz
esnaf, halk lokantaları vardır onlara gidiniz.
Sakın şu
beyinsizliği yapmayınız: Yemekten sonra şöbiyet ısmarladınız, üzerine hem
kaymak hem dondurma koydurmayınız. Böyle bir şey tüketim toplumu
beyinsizliğidir, görgüsüzlüktür.
Namaz
kılan dindar bir Müslüman’sanız içkili, fuhuşlu, lüks hotellerde
konaklamayınız.
Tüketim
toplumu zihniyetine felsefesine kültürüne muhalefet şuuruna sahip olunuz.
Tüketim
toplumu Kur’an’a, Sünnete, İslam ahlakına, bilgeliğe aykırıdır.
Tekrar
ediyorum: Tüketim toplumu dinsizliğe, küfre köprüdür.
Avrupa’da bazı
büyük filozoflar sosyologlar düşünürler tüketim toplumu aleyhinde seviyeli
kitaplar yazmıştır. Bendeniz bu yazımla halk kitlelerinin ve bilhassa gençleri
uyarmak istiyorum.
Tüketim
toplumu felsefesi, Feminizm, Darvinizm gibi sapık ve bozuktur. Müslüman onu
teorik olarak kabullenemeyeceği gibi, ona uygun bir hayat tarzını da
sergileyemez.
Tüketim
toplumu felsefesi, bütün kötülükler gibi Batı’dan çıkmış ve insanlığı pençesine
almıştır.
Cenab-ı
Hak biz Müslümanları ve bütün insanları bu canavarın pençesine düşmekten,
kölesi olmaktan muhafaza buyursun.
KAYNAK: Mehmed
Şevket Eygi / Tüketim toplumu (milligazete.com, 07 Temmuz 2019).
BATI MEDENİYETİ İYİ Mİ, KÖTÜ MÜ?
Mehmed Şevket Eygi
SORULAR
ŞUNLARDIR: Batı medeniyeti iyi bir medeniyet midir, kötü müdür?
İyilikleri
mi ağır basıyor, kötülükleri mi?
Batı
medeniyeti intihar yolunda mıdır?
Bu
medeniyeti dizginlemek, frenlemek gerekir mi?
Benim
cevaplarım:
Bu
medeniyetin kötülükleri mefsedetleri iyiliklerinden, ilminden tekniğinden kat
kat fazladır.
Bu
medeniyet dünyanın, insanın boyutlarına, fıtrata uymayan azman bir
medeniyettir.
Kötülüklerinin
en büyüğü, dünyayı ve insanlığı bin kere yok edebilecek atom bombaları, nükleer
silahlar üretmiş ve depolamış olmasıdır.
İkinci
büyük kötülüğü, onsuz yaşamanın mümkün olmadığı havayı kirletmiş olmasıdır.
Bu
medeniyet iki büyük dünya savaşını çıkartmış ve yüz milyonlarca insanın ölümüne,
perişan olmasına sebebiyet vermiştir.
Bu
medeniyet Marksizm, Nazizm, Faşizm, Siyonizm, Darvinizm gibi zararlı
ideolojiler çıkartmış, bunlar dünyanın siyasî, sosyal, kültürel dengesini
altüst etmiş, korkunç ve dehşetli maddî manevî felaketlere yol açmıştır.
Bu
medeniyet, o tarihte insanlığın beşte birini oluşturan Amerika yerlilerini
vahşice yok etmiştir.
Bu
medeniyet insanlığın parasının, sermayesinin, servetinin yüzde doksanını,
birkaç yüz ailenin tekeline koymuştur.
Bu
medeniyet sömürücü bir medeniyettir. Karşı koyacak gücü olmayan ülkelere ve
milletlere çok acılar çektirmiş, onları köle etmiş, soymuştur.
Şu anda
intihar arefesinde bulunan bu medeniyet sadece kendisini öldürmeyecek,
insanlığı da sürükleyip öldürecektir.
Kalıcı ve
âdil barışın önündeki en büyük engel Batı medeniyetidir.
Günümüzde,
bazı Batı medeniyeti ülkelerinde, kiliseler kapanmakta, satılmakta, bunların
bir kısmı bar, pub, batakhane yapılmaktadır.
Batı
medeniyeti Allah ile olan bağlarını kopartmıştır, Allah’a baş kaldırmıştır.
Evet
ilimlerde, teknikte çok ilerlemiş, akıl almaz icatlar ve keşifler yapmıştır ama
dünyayı da yaşanmaz hale getirmiştir.
Bu
medeniyet ilerlemeyi, büyümeyi, hızı put haline getirmiştir.
Bu
medeniyet, adaletsizliği yüzünden global teröre yol açmıştır.
Bu medeniyet
kaşığı ile yedirmiş, sapı ile göz çıkartmıştır.
**
Bu
medeniyetin ürettiği korkunç nükleer silahlarla dünya ve insanlık tümden
batacaksa, iyiliklerinin maslahatının ne kıymeti kalır?
Einstein’in
deyimiyle, “Üçüncü dünya savaşı nükleer silahlarla yapılacaktır. Dördüncüsü ise
taşlarla sopalarla...” Çılgın Batı medeniyeti, insanlığı taş devrine geri
götürecektir.
Dünyanın
ve insanlığın huzur içinde yaşaması için bilgelik şarttır. Bu medeniyet bilge
bir medeniyet değildir.
Bazı âdil
görünen tarafları olsa bile tümüyle ve esastan âdil bir medeniyet değildir,
zalim bir medeniyettir.
Mensuplarını
mutlu kılamadığı gibi, öteki medeniyetlere de büyük zarar vermekte, bütün
insanlığı mutsuz etmektedir.
Bu
medeniyetin gündeminde varlık meselesi yoktur.
Bu
medeniyet merhametsiz bir medeniyettir.
Batı
medeniyeti için çok şey söylenebilir ama onun Rahmanî bir medeniyet olduğu
söylenemez.
Batı
medeniyeti dizginlenmez, frenlenmez, ıslah edilmezse dünya ve insanlık için
parlak ve nurlu bir gelecek yoktur.
Bakalım,
İslam bunu yapabilecek mi?
***
Aklı
başındaki insanlara tıp ve sağlık ile ilgili bazı uyarılar:
Doktorunuz,
size yazdığı ilaçların prospektüslerini dikkatle okumadı ise o ilaçları
tüketmeyiniz.
Tükettiğiniz
ilaçların prospektüslerini dikkatle okuyunuz. Yeterli kültürünüz varsa, çok
tereddüde düşeceksiniz.
İlaç
alırken, mutlaka ve mutlaka yan tesirlerini biliniz.
Birkaç
ilaç birden tüketirseniz ilaç zehirlenmesine maruz kalabilir ve şifayı
kaparsınız.
İlaç
sanayiinin emrine girmiş tıptan, hayırdan çok zarar gelir.
Tıbbın
etiği vardır. Buna uyulmazsa hayırdan çok şerre sebep olur.
Bir tek
tıp yoktur. Modern tıbba paralel yumuşak ve alternatif tıplar vardır.
Şarlatanların tuzağına düşmemek şartıyla bunlardan yararlanınız.
Hastalarına
müşteri gözüyle bakan tıptan ve tabipten hayır gelmez.
Dünyada
mevcut tıplar içinde en iyisi, üstünü, şifa bahş edicisi İslam tıbbıdır.
Yemenize
içmenize hayat tarzınıza dikkat etmezseniz hastalıklardan kurtulamazsınız.
Kepeği
elenmiş en beyaz, bembeyaz ekmek yiyenler uzun vadeli intihar etmiş olur.
Boyalı,
kimyalı, aromalı endüstriyel gıda maddeleri ve içecekleri tüketenler
sağlıklarını koruyamaz.
Gerekenden
fazla yiyenler, abur cubur yiyenler hasta olmaya mahkûmdur.
Sağlıklı
besin, sağlıklı su, sağlıklı hava olmazsa insan hastalanır.
İnsan
vücudunda hastalıkları tedavi etme kabiliyeti vardır. Bunu biliniz, ilmini
öğreniniz.
İnsan
mekanik bir alet değildir. Ruh, akıl, zihin sağlığına riayet ediniz.
Parasal ve
ticarî tıbbın pençesine düşmekten kendinizi koruyunuz.
Allah’tan
beden akıl ruh sağlığı isteyiniz ve bunun şartlarını yerine getiriniz,
sebeplerine tevessül ediniz.
***
Kültürlü
olmak isteyen gençlere tavsiye: Yazılarımdaki bilmediğiniz kelimeleri ve
terimleri lütfen öğreniniz, ufkunuzu genişletiniz.
KAYNAK: Mehmed
Şevket Eygi / Batı Medeniyeti iyi mi, kötü mü? (milligazete.com, 09.07.2019).
Milli
Gazete yazarı Eygi, son dönemde hem dine dönüş hem de dini terk ediş olduğunu
söyledi. İslami yaşam tarzında israfa, aşırı tüketime yer olmadığını söyleyen
Eygi, 'Altın kaplı banyoya sahip bir kimse Muhammedî ahlakla ahlaklı değil,
Nemrudî ahlaklı kimsedir' dedi
- Türkiye'de dindarlık nasıl bir değişim
gösteriyor? Dindarlık artıyor mu yoksa giderek sekülerleşiyor muyuz?
Dindarlık da dinsizlikte de ilerliyor. Hem bir dine dönüş hareketi var, hem de dini terk ediş. Bu bir çelişki gibi görülmesin. İstanbul Boğazı'nın üstünde Karadeniz'den Marmara'ya akıntı vardır, dibinde ise Marmara'dan Karadeniz'e... Büyük miktarda Müslüman sekülerleşti ama dinden büsbütün kopmadılar.
- Son yıllarda Ramazan= yemek ile özdeş bir
hale geldi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Haz kültürü ile İslam bağdaşabilir mi?
Sevgili Türkiye'miz maalesef şifahî bir toplum haline gelmiştir. Az mı desem, çok mu desem bedevileşmiştir; taşra, kırsal kesim ve varoş kültürü hakim olmuştur. Bunun neticesinde hedonizmin de yaygın hale gelmesi kaçınılmaz. Hangi hedonizm? Onun da türleri var. Hedonizmin pek düşük, pek kalitesiz, pek avam hali... İslam dininin, medeniyetinin, hayat tarzının de kendine mahsus neş'eleri vardır. Bu neş'elerden haz alınır ama materyalist Batı kültürü ile İslam bağdaşmaz ve uyuşmaz.
- Tüketim kültürünün yaygınlaşması İslam'a
ters midir?
İslami yaşam tarzında israfa, aşırı tüketime, aşırı konfora yer yoktur. Kur'an, 'Yiyiniz içiniz, lakin israf etmeyiniz' buyuruyor. Olgun, şuurlu, gerçek Müslüman zenginler mütevazı yaşarlar. Servetleriyle ticaret, sanayi, üretim yaparak, çeşitli hizmetler vererek ülkeye, topluma destek olurlar. İslam lüksü, israfı, saçıp savurmayı, harcama çılgınlığını, servetiyle gururlanmayı ve kibirlenmeyi hoş görmez. İyi Müslümanlarda yardımlaşma, paylaşma (infak) ahlakı vardır. Zekatlar, sadakalar, hayır hasenat malî (yani parayla, malla yapılan) ibadetlerdir. Madenî kısımları altın kaplı banyoya sahip bir kimse Muhammedî ahlakla ahlaklı değil, Nemrudî ahlaklı bir kimsedir.
İFTAR
ALLAH İÇİN VERİLİYOR
- Belediyelerin verdiği iftarların
böylesine yaygınlaşması doğru mu? Bu biraz fakirin teşhiri değil mi?
İslam'da ameller (işler, eylemler) niyetlere göredir. Mübarek ayda fakirlerin karnını doyurmak için (usulüne göre) yapılırsa sevaplı bir iştir. Gösteriş, oy kazanmak, halka 'Bunlar ne dindar, ne hayırsever' dedirtmek için yapılırsa manevî kıymeti yoktur. İftar çadırlarının kapılarında 'Bu akşamki iftarı Altın Holding sahibi Hacı filan bey vermektedir' gibi yazılardan hiç hoşlanmıyorum. İftar Allah için veriliyorsa, kullara niçin reklam yapılıyor?
- Siz Galatasaray'da okurken daha mı
güzeldi Ramazanlar, sizin çocukluğunuzun İstanbul'unda Ramazan nasıl
yaşanırdı?
Bendeniz Galatasaray'da 1940 ila 1952 yılları arasında okudum. 1950'ye kadar CHP ve İsmet İnönü iktidarda idi. Arapça ezan okumak bile yasaktı. Din hürriyeti yoktu. Radyolar devletindi ve onlarda ne Ramazan ve oruç hakkında yayın yapılır, ne de iftar ve sahur saatleri bildirilirdi. Hatta bayram gelince Ramazan Bayramı denilmez, şeker bayramı denilirdi. Eski Ramazanlar sönük geçerdi. Lakin o zamanlar, Osmanlı'dan kalma büyük din alimleri, fakihler, gerçek şeyhler ve mürşitler, Müslüman beyefendiler, Müslüman hanımefendiler vardı. Bu değerli kişilerin varlığı ayrı bir kıymetti.
- Fehmi Koru, dindar camianın zenginleşmiş
kesiminin de yüksek sanata ilgisi olmadığından yakınıyor. Diyor ki mesela
hat ve tezhip gibi İslam sanatlarına dindar zenginlerden çok ilgi yok.
Osmanlı döneminden kalma nadir hat ve tezhip eserlerini alanlar yine laik
camianın zenginleri diyor Koru. Bu haklı bir tespit mi sizce?
Çok haklıdır, hatta az tenkit etmiştir. Bendeniz bu konuyu yirmi yıla yakın bir zamandır işliyorum ve mensubu bulunduğum dindar çoğunluğu tenkit ediyorum. İstisnaları tenzih ederek söylüyorum: Müslüman kesim zengin olunca lüks evlere, lüks yazlıklara, lüks fakat sanatsız dekorasyona, lüks binitlere, lüks giysilere, israfa, pek adî hedonizme yöneldi. Kitaba, kültüre, sanata, yüksek medeniyete (medeniyetin alçağı da var), millî sanatlara yönelmedi. Kaç Müslüman zenginin salonunda ve bürosunda orijinal hatlı ve tezhipli yazılar vardır? Kaç Müslüman tabiî boyalarla el dokuması antika halıları vardır. İslam sanatlarına ilgi, dinden uzaklaşmış sosyetede daha fazla.
- Öyleyse bu durumu nasıl yorumlamak lazım? Zenginleşen bir dindar neden on binlerce euroyu İsviçre saatine çok rahat veriyor, bir 17. yüzyıldan kalma Osmanlı sanat eserine ilgi göstermiyor?
Zenginler de sınıflara, kategorilere ayrılır. Hayırlı zenginler, hayırsız zengin... Kültürlü zengin, kültürsüz zengin... Medeni zengin, bedevî zengin. Türkiyeli bir zengin millî ve dinî sanatlarımızla, kültürümüzle ilgilenmiyorsa, meskenlerini ve çalışma mekanlarını bunlarla süslemiyorsa, evinde bir dolaplık değil, kocaman bir odalık şahsî kütüphanesi yoksa, faydalı kitaplar okumuyorsa o medenî ve kültürlü bir zengin değil bedevî ve cahil bir zengindir. İnsan sırf parayla ve servetle medeni zengin olamaz. Eğitim lazımdır bu iş için...
- Size monşer dindar diyorlar. Katılır
mısınız? Fransız kültürüyle İslam kültürünün bir sentezi misiniz?
Kimisi de bendeniz için 'Galatasaray'ın imalat hatası...' der. Monşerlikle uzaktan yakından hiçbir alakam yoktur. Galatasaray'da okuyup öğrendiğim Fransızca benim için dünyaya bakan pencere oldu. Bugünün ölçülerine göre hayli muhafazakar, tavizsiz bir Müslümanım. Çağdaş kültürden, moderniteden de kopuk değilim. Beni yetiştiren Galatasaray'a minnet ve teşekkür borçluyum. Şunu da unutmayalım: Galatasaray'da Sultan Abdülhamid zamanında tüm Müslüman öğrencilerin okul camiinde, okul imamının ardında, namaz kılmaları mecburî idi.
- Dindarlık kültürü en süzülmüş, en
damıtılmış seçkin haliyle hangi ülkede yaşanıyor sizce?
Gitmedim ama Malezya'da oldukça kaliteli, vasıflı, medeni bir Müslümanlık varmış.
MUHALEFETİM
SİYASİ DEĞİL
- Son dönemde Türkiye'de önemli, bir
değişim yaşandığı söyleniyor. Askeri vesayetin yerini sivilleşmeye bıraktığı
bunun demokratikleşmenin önünü açacağı iddia ediliyor. Sizce de
demokratikleşiyor muyuz?
Demokratikleşme dıştan olmaz, içten olur. Bir toplum, bir millet veya halk ne halde ise, demokrasisi de öyle olur. Finlandiya anayasasını tercüme etsek sanki Finlandiya gibi demokrat mı olacağız? Lakin her şeye rağmen vesayet sisteminin, arkaik resmî ideoloji rejiminin terk edilmesinden yanayım. Hukukun üstünlüğünü istiyorum ama hukuk mutlaka adil bir hukuk olmalı. Resmî ideoloji yerine evrensel insan haklarını ve millî kimliği koymalıyız. Türkiye'nin asıl problemi tarihî arızanın, kazanın, kopukluğun giderilip tarihî devamlılığa (Japonya'da, İsviçre'de, Norveç'te olduğu gibi) geçmektir.
- Hükümet ve asker-yargı arasındaki
gerginliği nasıl yorumluyorsunuz? Değişimin zorunlu karşılaşmaları mı bu
yaşananlar?
Gerçekten çok önemli bir değişim yaşanıyor. Bizde sadece askerî vesayet yok, onun yanında yargı, resmî ideoloji, üniversite, egemen azınlıklar, Derin Devlet (veya Devletler) vesayeti de var. Şimdi bu vesayetler kaldırılıyor. Sancılı bir şekilde... Franco'dan sonra İspanya, otoriter rejimden demokrasiye tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla geçmişti. Bizde maalesef böyle kolay olmayacak. Vesayetçiler, güçlü ve hükümran azınlıklar, statükocular, laikçiler (laikler demedim) direniyor. Bu gidişle zor da olsa, sancılı da olsa vesayetsiz demokrasiye geçeceğiz. Bu demokrasi örnek ve tam bir demokrasi olmayacak, 'bizim' kendi demokrasimiz olacak. Bir toplum ne halde ise onun demokrasisi de, hukuku da, idaresi de öyle olur...
- Ak Parti hükümetini nasıl buluyorsunuz?
2002'den beri Türkiye'de olumlu ve olumsuz neler değişti sizce?
Bendeniz muhalif bir vatandaşım. Muhalefetim siyasi değildir. Mesela kırsal kesim ve bedevi kültürü hegemonyasına muhalifim. AK Parti iktidarı çok olumlu, faydalı, gerekli, hayırlı işler ve hizmetler yapmıştır ama eksik ve yanlış tarafları da çoktur.
- Nedir bu eksik taraflar?
Yeterince şeffaf olmamıştır ve eğitime gereken önemi vermemiştir. Anayasa değişikliğinden sonra eğitimi düzeltmek için ülke çapında medenileşme seferberliği başlatmalı.
Arka Plan:
İslami kesimin değişen yaşam tarzının yorumlanması deyince akla gelen ilk isimlerden biri Mehmet Şevket Eygi. Muhafazakar kesimin tüketim alışkanlıklarını eleştirmekten kaçınmayan, Milli Gazete'deki yazılarında hem siyasi hem sosyolojik gözlemlere yer veren Eygi, uzun süredir rahatsızlığı nedeniyle ortalarda görünmüyor. Biz onun bu sessizliğini bozmak ve Ramazan bitmeden son yıllarda yaygınlaşan iftar davetleri ve değişen Ramazanlar üzerine konuşmak için kapısını çaldık. Ortaya bu röportaj çıktı.
Nagehan ALÇI
KAYNAK: Hem dindarlık hem dinsizlik artıyor (Nagehan Alçı'nın Mehmet Şevket Eygi'yle röportajı, Akşam gazetesi, 30 Ağustos 2010).
MEHMED ŞEVKET
EYGİ'NİN VEFATIYLA İLGİLİ KİMLER MESAJ YAYIMLADI?
Temel
Karamollaoğlu
✔
@T_Karamollaoglu
Milli Gazete
yazarı, kıymetli mütefekkir ve ilim adamı Mehmet Şevket Eygi'nin ahirete
irtihal ettiğini büyük bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayım.
İrfan ve hakikat yolunda bir ömür geçiren merhuma
Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Recep Tayyip
Erdoğan
✔
@RTErdogan
Ülkemizin
yetiştirdiği en önemli mütefekkir ve münevverlerden biri olan Muhterem Mehmed
Şevket Eygi Beyefendi'nin vefatını derin bir teessürle öğrendim.
Mehmed Şevket Eygi'ye Allah'tan rahmet, yakınlarına
ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Mustafa Kurdaş
✔
@MustafaKurdas
Takvimden bir
yaprak düştü...
Çeyrek asrı aşkın zamandır Milli Gazete’mizde
Takvimden Yapraklar köşe yazılarını kaleme alan kıymetli yazarımız muhterem
Mehmed Şevket Eygi, Hakk’ın rahmetine kavuştu...
Başımız Sağolsun...
Mekanı cennet olsun ... @milligazetecom
Nevzat Çiçek
✔
@nevzatcicek
Milli Gazete
Yazarı Mehmet Şevket Eygi vefat etmiş
Allah rahmet eylesin
yusuf kaplan
✔
@yenisafakwriter
Mehmet Şevket
Eygi vefat etti.
*
Bu ülkenin
inanç, kültür ve değerlerinin yılmaz savunucusuydu.
*
Laiklikle ilgili yazdığı yazılar nedeniyle on
yıllarca mahkemelerde, hapishanelerde süründürüldü.
*
Zarafet timsali güzel bir insandı.
*
Allah rahmet eylesin.
Mekânı cennet olsun.
Salih Turhan
@AGDSalihTURHAN
Milli Gazetemizin
yazarlarından Mehmet Şevket Eygi’nin vefatını üzüntüyle öğrendim. Allah rahmet
eylesin, mekanı cennet, makamı âli olsun.
Ailesinin ve Sevenlerinin başı sağolsun.
İhsan Şenocak
✔
@ihsansenocak
Ömrünü Ümmetin
uyanışına adayan Mehmet Şevket Eygi hocamız Ahirete irtihal etti.2004te İNKİŞAF
dergisinde yazması için kendisini ziyaret ettiğimde Ehl-i Sünnet hassasiyeti
olan bir derginin trajının en az 700 bin olması için bütün Anadolu'yu dolaşalım
demişti. Mekanı Cennet olsun!
Ahmet
Davutoğlu
✔
@Ahmet_Davutoglu
Kalemiyle
inandıklarını çekinmeden savunan, kendine has zarif bir üsluba sahip, bir
dönemin sembol ismi Mehmet Şevket Eygi beyefendiye Allah’tan rahmet diliyorum.
Tüm sevenlerine taziyelerimi iletiyorum.
Mustafa
Kamalak
✔
@kamalakmustafa
Değerli
gazeteci Mehmet Şevket Eygi ebediyete irtihal eyledi. Allahu Teala rahmet
eylesin mekanı cennet olsun.
Berat Albayrak
✔
@BeratAlbayrak
Çok kıymetli
mütefekkir Mehmet Şevket Eygi Bey’i kaybettik. Allah rahmet eylesin, mekanı
cennet olsun. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabr-ı cemil niyaz
ediyorum.
Taha Akyol
@takyol96
Merhum Mehmet
Şevket Eygi ağabey siyasal İslama mesafeli, dindarlığında ihlas ve ahlak
abidesi, güleryüzlü, insanda huzur hissi yaratan ‘emin’ bir mümindi. Ben ‘din
baronları’ eleştirisi ilk onda okudum. Bedir yayınevi ile değerli eserler
yayımladı. Allah rahmet eylesin.
Numan
Kurtulmuş
✔
@NumanKurtulmus
Türk
matbuatının onuruna düşkün, değerlerinden asla taviz vermeyen, cesur
kalemlerinden muhterem Mehmet Şevket Eygi bey hakka yürüdü.
Onu Selatin Camilerinde coşkulu kalabalıklarla
kılınan sabah namazlarında esen bir rüzgar olarak hatırlayacağız.
Allah rahmet eylesin.