Şair ve yazar. 1 Ocak 1971, Konya
doğumlu. Konya İnönü İlkokulu (1979), Ilgın İmam-Hatip Lisesi (1986) ve Ankara
Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi (1991) mezunu. Çalışmalarını Ankara’da
öğretmenlik yaparak sürdürdü. Kökler dergisinin yayın yönetmenliğini
üstlendi. Özellikle Cumhuriyet dönemi şairleri üzerine inceleme, araştırma ve
eleştiri yazıları yazdı.
İlk şiiri “Güz Alazında Uçuşan Kar Beyazlığı”, Yeni Taşova gazetesinin sanat
eki olarak çıkan Kültür-Edebiyat dergisinde (Mart 1990) yayımlandı.
Şiirleri ile yazıları sonraki yıllarda; Ayane, Dergâh, Yedi İklim, Kayıtlar,
İkindi Yazıları, Yarın Edebiyat, Bumerang,
Hece, Çerağ, Edebiyat Ortamı, Atlılar, Okuntu, Huruç, Ülke, İslâmiyat, İktibas,
Kökler ve Mostar dergileri ile Tutanak ve Yeni Şafak
gazetelerinde yayımlandı.
“Şair, şiirin en
belirgin unsurlarından biri olarak görülmesi gereken ‘imgeye yönelim’de ve
‘imgeyi merkeze almak’ta kayıtsız kalınamayacak bir performansı sahipleniyor. (…)
“Osman Özbahçe, gerek söyleyiş biçimi ve şiirsel edâsı,
gerek algı formlarına yüklediği çağrışım / anlam kümeleri, gerekse oluşturmaya
çalıştığı estetik ‘dünya’nın çeperlerine yığdığı şiirsel tatlar bakımından
‘kendisi’ olacak bir dokunun vericisiyse de; yine de kimi şiirler boyunca flu
bir İsmet Özel etkisi gözden kaçacak gibi değil.” (İhsan Deniz)
“Özbahçe’nin şiirleri dünyanın
saldırısını üzerinde hisseden, ancak bu dünyayı anlaşılır ve algılanabilir hale
getirmeyi temel meselesi sayan bir bireyliğin sancılarıyla motive olmuştur.
Gerçeklikle gerilmiş bir ‘benlik’, bunun için, hemen her zaman bir mizaç
halinde karşımıza çıkar. Mizacın şiire aksedişi öznenin tavır ve duruşlarıyla
dolayımlanır. Uzun Yürekli Nehir’deki şiirler hayatı temaşa eden bir ben ve bu
temaşayla alabora olmuş bir öznelliğin dışavurumudur.” (Ali K. Metin)
ESERLERİ:
ŞİİR: Uzun Yürekli Nehir (1999),
Düşmanlık (2004), Kral (2006).
BİYOGRAFİ: Çağının Mimarı Mimar Sinan (2003).
ÇOCUK KİTABI: Kitabımı Öğreniyorum
(2005).
KAYNAK: İbrahim Demirci / Uzun
Yürekli Nehrin Kıyısında (Yeni Şafak, 6.7.1999), Mulla Kâzım / Kısa Kalpli
Irmak (Patlıcan, Kasım-Aralık 1999), İhsan Deniz / Uzun Yürekli Nehir Nereye
Nasıl Akıyor? (Yeni Şafak, 25.8.1999), Ali K. Metin / Trajiğin Girdabındaki
Uzun Yürekli Nehir (Dergâh, Aralık 1999), Mustafa Aydoğan / Albüm ve Çerçeve
(Hece, Ocak 2000), H.A. / Yetenek ve Diğer Teknikler (Dergâh, Nisan 2000) -
Kemal Sayar Schindler’in Listesinde Ne Arıyor? (Huruç, Ekim-Kasım 2002),
Alâeddin Özdenören / Uzun Yürekli Nehir (Ay Vakti, Mayıs 2001), Mehmet Vefa /
Dergâh 147 (Kırklar, Haziran 2002), Şeref Bilsel / Dikkat At Çıkabilir!
(Kaşgar, Temmuz-Ağustos 2002), Kemal Sayar / Paul Celan’ı Neden Okumalıyız? (Dergâh,
Ağustos 2002), Mehmet Aycı / Penceresiz Kuleden Ufka Nasıl Bakılır (Dergâh,
Eylül 2002), Hüseyin Ferhad / Şiiri Anlamak İçin Hissetmek Gerekli (Dergâh,
Ekim 2002), Ahmet Murat / Oldu mu Şimdi Osman Özbahçe? (Dergâh, Kasım 2002),
Alâeddin Özdenören / Nehre Bakan Dağlardan: Osman Özbahçe’nin Uzun Yürekli
Nehir’i ve Uzak Çiçek (Hece, Aralık 2002), Fırtınanın İçine Koş (Gerçek Hayat,
24.12.2004), Esra Kocaman / Osman Özbahçe: Bu Şiiri Okumadan Ölmeyin (Atlılar,
Ocak-Şubat 2005), Mehmet Kemal / İlhami Çiçek O Şiiri Niçin Yaz(a)mazdı?
(Dergâh, Şubat 2005), İhsan
Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
Kalemim bir pepe
Bazı kelimeleri çıkaramıyor
yazarken pepe
Bilmez bir devrim hangi
kelimeleri tepe tepe
Devrim
Avuçlarımızda iri bir balığın
çırpınışı
İşte bir Hüseyin diriliyor
bileklerimden fırlayan şimşek
Fakat parklara dişleri çirkin
olanları almazlar
Çirkin olanları durmadan
durmadan çirkin olanları
Almazlar parklara dolanlar
kalbini şehre eğmiş
Bir kızlardan savaş
öğrenenler
Fakat parlıyor aklımı
aklından dolaşarak parklar
Eğilmiş aklım parlıyor
aklından doluşarak kızlar
Parklar şehrin serçe
parmakları
Parklar şehrin çekmeceleri
Bir kız uyur içinde her
çekmecenin
Binlerce çamaşır devrimden
habersiz durur
Kafam dünyanın merkezi
Ben kıpırdadıkça değişir
dünyanın merkezi
Güller bunu anlamaz
Erkeklerin burunlarına
burunları alışık güller
Bunu anlamaz bir de burnumu
yaklaştırınca nefeslerini tutan bülbüller
Ben kıpırdadıkça kullarımın
içini dolduran ateşim
Kıpırdadıkça bileklerinden
fırlayan
Şehre dolan bir ejderin
beyninde saklı duran
Kafam ne çok ve uzun bir
savaştan çıktım
Yüzüm ezilmiş kuru üzüm
Elimle aklıma dokundukça
iyileşen
Elimle aklıma dokundukça
Tam kafamın üstünden bir
asfalt yol
İşçiler parklar çekmeceler
Fırlayıp kafamın şimşeği
Fırlayıp gürültü her kıvrımı
ne çok çoğaltan
Ne çok kavis kullarım
tekrarlanıp duran
Karanlığa uzak duran
karanlığın
Kafama uzak duran kafamın
içindedir
Parklara dolanlar! Yamyamlar
Pişmemiş et yiyemedikleri
için sevişenler
Bir çekmeceye sığıp mısır
patlatanlar
Konuştukça bir de yüzü
yırtılan adamlar bir kurdun
Yaşlı bir kurdun dokundukça
bitkilerini yüze vuran
Bir kızın ellerini iki yanı
açık
Aydınlık ellerini
bölüşüyorlar erken bitmiş bir cennetin
Benim kahkaham bütün bunların
ortasında benim kahkaham
Biricik atım
Önüme çıkan uçurumları şaha kalkıp
atlayan
Kahkaham
Deniz uzun balık dünyaya
dalıp çıkan kahkaham
Dalıp çıkan benim aşk içinde
bir casus kahkaham
Biricik atım
Parka dolanların
Yakalanmaktan korkan
Uzun bir kelimeyim ben bütün
bunların ortasında
Uzun bir kelime sol gözüm
Titrek sinema ışığı kayıyor
sol gözüm
Kayıyor hızlı çiçek
Kayıyor fakat kalemim
Fakat kayıyor bütün bunlar
Düz durduramaz çünkü kendini
Kendine eğip kendini, bir
çomak
Kayıyor işte bir çomak
Ne yapsam durmaz siyah
gözlüğümü taksam topuğumda ilerleyen yumurta
Yumurta kırıp topuklarımda
ilerleyen yumurta
Ne yapsam kırılacak kalemime
değince yumurta
Kalemim bir çomak çünkü
kendine eğiyor durmadan kendini
Düz durduramaz kendini
Bir çomak
Çomak
Çomak
Çomak
Ne yapsam
Siyah gözlüğümü taksam