Gazeteci-yazar.
1954, İkizdere / Rize doğumlu. Fatih İmam-Hatip Lisesi orta kısmı (1971),
Sakarya İmam Hatip Lisesi (1974), İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü (1980),
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü (1985) mezunu.
İbrahim
Balcı, bir süre İstanbul’da desinatörlük
(1977-79) ve Adıyaman’da öğretmenlikten (1986) sonra döndüğü İstanbul’da
aralar vererek Millî Gazete’de sayfa sekreteri ve yazar olarak çalıştı
(1980-88). Daha sonra çalışmalarını yine İstanbul’da yayıncılık yaparak
sürdürdü.
Şiir,
deneme, günlük ve eleştiri yazılarını başta Millî Gazete (1973-88) olmak
üzere; Hedef, Millî Gençlik, Yeni Devir, Sedir, Hilal, Babıalide Sabah,
Uzunuoluk (K. Maraş), Cemre, Ayane, TYB Kültür-Sanat Yıllığı gibi
dergi, gazete ve yıllıklarda yayımladı. Dergâh Yayınları Türk Dili ve
Edebiyatı Ansiklopedisi’ne maddeler yazdı.
ESERLERİ:
Ertelenen İslâmi Hayat (M. Balcı ile
birlikte, 1986), Kaybolan Cemiyetimiz (M.
Balcı ile birlikte, 1989), Camilerin
Çağrısı (1990), Dilimizden
Çektiğimiz (1992), Kaybolan Samimiyetimiz.
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Yazarlar
Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) - Resimli ve
Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
gen. 2. bas. 2007) İbrahim Balcı kitapları
(darulkitab.net, 28.09.2019).
AKREP VE YELKOVAN BİR DE IŞIK
İbrahim BALCI
"Akrep ve
Yelkovan" İhsan Işık'ın ikinci, Girişim yayınlarının birinci şiir kitabı.
İhsan Işık'ın ilk şiir kitabını yayınlamasının
üzerinden on iki yıl geçti. Neredeyse şairliğini unutturdu. Sözlü ve yazılı sitemlere
muhatap oldu. Nihayet, deneme, inceleme ve biyografi yazarı sıyrıldı, şair ihsan
Işık geldi. Eğilim Anıları, Akrep ve Yelkovan'a dönüştü. Hüzünler, öfkeler
arttı. Şiir bir başka mecraya aktı. Şair ülkede azap tepelerinden söz ediyor.
Hükümetler, enflasyonu ve işsizliği sıfıra indirse de; şairin kalbindeki,
hüzün, öfke ve alev yatışacağa benzemiyor. Hükümetler, şairlerin hüznünü ve öfkesini
yatıştıramıyorsa bir şey yapmıyorlar demektir.
Karamsarlık anlarımın çoğalmasını hep gençlik
çağını, yavaş yavaş geride bırakmama yoruyordum, kendimi çok karamsar
buluyordum. Yaşlandıkça hep geçmişe özlem duyulurmuş diyordum. Kahramanmaraş’ta
doksanlık ihtiyarın: "Eskinin altmış yıl önce kötü dediklerimize şimdi
veli diyesim geliyor" sözünü fısıldayarak söyleyip kaçarcasına
uzaklaşmasını düşünüyorum da özlemi haksız bulmuyorum.
İhsan Işık'ın şiirinden söz ederken kendimizden söz
etmeye başladık. "işte mutlular/Dilsizler sağırlar körler/Ah yazık
demeyiniz /Olamadık onlar kadar", Akrep ve Yelkovan şiiri: "Burası
dünya/Gökler mi yüksek alevler mi?/Hani ya kızgın sularda/Yüzmeyi bilen
gemi?/Burası Türkiye/Ve şımarık buzul/Ve direnen çiçek/Biraz sen biraz
ben/Apaydınlık gelecek/Burası ben/Her şey gittiğinde arda kalan/Sayılarına
gelince/Akrep ve Yelkovan". İşte bu dizeler, benim de hüznümü ve karamsarlığımı
depreştiren. Gerçi bu dizelerde "direnen çiçek" ve "Apaydınlık
gelecek" de var.
Kitabın yarısına
yeni şiirler oluştururken bir bölümünü de Eğilim Anıları'ndan seçilmiş şiirler
oluşturuyor. Eğilim Anıları'nda; umut, sevgi, aşk ve militan duygular ön plana
çıkarken, Akrep ve Yelkovan'da, hüzün acı, öfke ön planda ve umut bir ışık
huzmesi gibi. İlk şiirlerinde, hece şiirinin dinamiklerinden hareket eden şair
'Işık' son şiirlerinde serbest şiirin imgeci yapısına yükleniyor. "Dedi
Demedi Diyemedi" şiiri ise iki şiirden de farklı bir üçüncü şiir denemesi. Mehmet Akif’in Safahat’taki Küfe şiirini
andırıyor. “Anne” şiirinin Necip Fazıl’ın şiirine yakınlığı gibi. Fakat farklı
bir şiir. “Anne şiiri ile “Dedi Demedi Diyemedi” şiiri birbirine karşı iki
şiir, iki dünya, akrep ve yelkovan’ın geldiği nokta.
"Dağcılar"
şiirinin dekorunu seyrettik, talim ettik. Asker şiiri. Askerlik şiirleri de
bir başka oluyor. Ocaktan'la, Kurturmuş'un Yedi Ikmil’deki şiirleri gibi. Hasan
Aycın'la yemekhanenin avlusundaki beton üzerinde ben İhsan'ın şairliğini
çekiştirirken, Hasan, ihsan'ın Azaptepe'ye şiir yazdığını söyledi. Merak ettim,
Hasan, hatırına kaldığı birkaç dizeyi okudu. İhsan geldiğinde şiirden yola
çıkarak, bir başka çay sohbetindeki kültürel tasarımına lafı getirdim pek
gönülsüz davrandı. Şiir de kaldı tasarım da. Oysa bir başka çay sohbetinde elle
dokunulacak kadar yakındı. Hep öyle olmuyor mu? Benim Hasan'a verdiğim söz
Hasan'ın bana verdiği söz de öyle kaldı. Sonra İstanbul'a geldik. İstanbul
yıllardır yakınları uzak eden mekân oldu. Mekânları suçluyoruz oysa suç
yakınlarda. Evet, İhsan "Dağcılar" şiirinde epeyce kısaltmalar ve
değişiklikler yaptı. Sanıyorum şiirin ilk söylenişinden: "Aynı komutla
yavaşla/Veya dur veya hızlan/Ya da şimdilik bir adım geri/Söylemek için sonra/Dağın
tepesine kadar ileri" Azaptepe, dizeleri kalmış olsa gerek.
Kapağını Hasan
Aycın'ın hazırladığı, arka kapağında şairin el yazısıyla yer alan "Akrep
ve Yelkovan" şiirleri, İhsan Işık'tan bir demet, Girişim'in güzel
girişimi, 47 sayfalık bir şiir kitabı. Sözlü ve yazılı sitem edenlere
duyurulurken, şairi kutlarız.
(Milli Gazete, 18
Mayıs 1987)