Şair (D. 23 Temmuz 1897, Cihangir / İstanbul -
Ö. 4 Eylül 1967). Ali Hasan, Ali Mümtaz takma adlarını da kullandı. Babası,
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Doğu Cephesinde III. Ordu kumandanlığında
bulunmuş olan Hasan İzzet Paşa, dedesi, Adana-Halep kumandanı iken Halep‘te
vefat eden Ferik Ali Muhsin Paşadır. Çocukluğu yazları Kefeli köyünde bulunan
bir yalıda, kışları da dedesi Rifat Paşa‘nın Aksaray‘daki konağında geçti.
Öğrenimine Burhan-ı Terâkki Mektebinde başladı. Bir sene sonra Alman Mektebine
devam etti, rahatsızlandığı için, Heybeliada‘ya yerleşip ailesiyle bir sene
orada kaldı. Bu süre içinde okula gidemedi, bundan sonra bir sene Nümûne-i
Terâkki Mektebine gitti, ardından Galatasaray Lisesine kaydoldu. Orta tahsilini
Galatasaray Lisesinde tamamladı. Lise ikide iken Birinci Dünya Savaşı‘nın
başlaması üzerine gönüllü olarak askere gitti. Savaş sonrası Ticaret Lisesinden
mezun oldu (1922). Çeşitli bankalarda memurluk yaptı, muhasebe müdürlüğünden
emekli oldu. Yirmi beş yaşında iken büyük halasının kızı Fıtnat Hanımla
evlendi, beş erkek çocuğu oldu. Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.
İlk şiirlerini Sezâ imzasıyla Halit Fahri‘nin
çıkardığı Nedim dergisinde (1919) yayımladı. Daha sonra kendi imzasıyla Şair
(1918-22), Güneş, Yarın, Yeni Mecmua, Millî Mecmua (1925-27) ve
Dergâh (1921-22) dergilerinde şiirler yayımladı. 1926 yılından
sonra, şiirlerini Varlık dergisinde, Türk Şairleri ve Mütarekeden
Sonrakiler isimli antolojilerde yayımladı. En önemli özelliği, ince
melâlidir, Şiirlerinde rastlanılan yaşama sevinci, aşk, tabiata olan bağlılık
gibi temalar da bu ince melâlin sınırları içerisinde verildi. Fecr-i Atî
topluluğunun bir özelliği olan umutsuzluk ve marâzi hal, Ali Mümtaz’da da
kendini hissettirdi. Şiirde hayâl unsurlarına çok fazla yer verdi. Başka
diyarların, farklı iklimlerin arayışı ve hülyası içinde oldu hep. Şiirlerinde,
Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’in etkisi hissedildi. Sembolist imgelerden
yararlandı. Hece veznini ustalıkla kullandı. Dönemindeki pek çok şairin
tersine, şiirlerinde millet ve memleket meselelerine yer vermedi. Cumhuriyetin
ilânından sonraki yıllarda yazdığı şiirlerinde serbest nazmı kullandı.
“Mısra ve kelimeye büyük önem veren şair,
kullandığı kelimelere Fransız Parnasyenlerini andıran bir ahenk katmakta ve
mısra sonlarında özellikle tunç kafiyeyi kullanmakta büyük bir ustalık
göstermiştir. “Bir Gemi Yelken Açtı” şiiriyle, daha önce Cenab Şehabeddin ile
başlayan ve sonra Ahmet Haşim ve Emin Bülend gibi şairlerle devam eden çöl
romantizmin’in yerine, deniz romantizmini başlatmıştır. Ali Mümtaz Arolat’ın
şiirlerinin teknik bir özelliği de, eskilerin “redd-i mısra” ismi ile
uyguladıkları sanatı, genişleterek “redd-i beyt” haline getirmesi ve üç
beyitten oluşan altı mısralı manzumeler yazmış olmasıdır.
“Dilindeki sadelik ve hayalindeki tabiîlikle,
özgün bir ifade tarzı bulmuş, hece veznini ve serbest nazmı ahenkli bir eda
ile kullanabilmiş olan Ali Mümtaz Arolat, bugün de büyük bir zevkle okunan
şairlerimiz arasındadır.” (Şerif Aktaş)
ESERLERİ:
Bir Gemi Yelken Açtı (1926), Hayal İkliminden Dönen Diyor ki (1960).
HAKKINDA: Saadettin Nüzhet Ergun / Türk
Şairleri (1933), Murat Uraz / Edebiyat Antolojisi (1938), Behçet Kemal Çağlar -
Orhan Haluk / Mütarekeden Sonrakiler 1918-1938 Şiir Antolojisi (1939), Dündar
Akünal / 20 Yılın Şiirleri ve Şairleri (1943), Hikmet Dizdaroğlu / Hayalden
Gerçeğe (Türk Dili Dergisi, sayı: 106, 1960), Kenan Akyüz / Batı Tesirinde Türk
Şiiri Antolojisi (1960) - Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri (1965), Nihat
Sami Banarlı / Resimli Türk Edebiyatı Tarihi (1973), Seyit Kemal Karaalioğlu /
Cumhuriyetten Günümüze Resimli Motifli Türk Edebiyatı Tarihi (c. 4, s.
291-294), Mehmet Kaplan / Cumhuriyet Devri Türk Şiiri (1973, s. 30-36), Mehmet
Behçet Yazar / Edebiyatçılar Alemi–Edebiyatımızın Unutulan Simaları (yay. haz.
Mustafa Everdi, 1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18.
bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999),
TBE Ansiklopedisi (2001), Şerif Aktaş / Büyük Türk Klâsikleri (c. 13, s.
308-309, 2002).