Gazeteci-yazar (D. 27 Mart 1932, İstanbul – Ö. 29 Kasım 2015,
İstanbul). Kabataş Erkek Lisesi (1953) mezunu. İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesindeki öğrenimini tamamlamadı. Gazeteciliğe 1954 yılında Son Saat
gazetesinde başladı. Daha sonra muhabir olarak Vatan, Havadis, Akşam (1956-57);
muhabir, yazı işleri müdürü ve köşe yazarı olarak Milliyet (1958-79),
köşe yazarı olarak Hürriyet (1979-86), Güneş (1986-88), tekrar Milliyet
(1988-) gazetelerinde çalıştı.
Şiirleri, Hilmi Yavuz ve Demir Özlü ile yönetimine katıldığı Dönüm
(1953-54) ile Mavi, Yeditepe, Mülkiye, Yeni Ufuklar dergileri ve
yönettiği Son Saat gazetesinin sanat ekinde yayımlandı. 1953’te Akşam
gazetesinin sanat ekinde düzenlenen yarışmada bir şiiriyle ikinci oldu. 1957
yılında İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin açtığı bir inceleme yarışmasında
Altın Kalem Ödülünü kazandı. 1982 ve 1983’te İstanbul Gazeteciler Cemiyeti
tarafından kendisine çeşitli başarı ödülleri verildi.
Hasan Pulur, 29 Kasım 2015 günü İstanbul’da vefat etti. Cenazesi
ertesi gün Levent Camisi’nde kılınan öğle namazı sonrası Aşiyan Mezarlığı’nda
toprağa verildi.
ESERLERİ (Gazete yazılarından seçmeler):
Olaylar ve İnsanlar (I. Cilt: 1961-72, II. Cilt: 1973-78, III. Cilt: 1979-84, IV.
Cilt: 1986-88).
KAYNAK: Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6.
bas. 1999), Hilmi Yavuz / Ceviz Sandıktaki Anılar (2001), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009), Gazeteci
Hasan Pulur vefat etti (dunyabizim.com. 29. Kasım 2015), İpek Yezdani / Olaylar
ve insanların peşinde bir ömür (hurriyet.com.tr, 29.11.2015).
Cemal Süreya ‘her ölüm, erken ölümdür!' demişti;- bu pek doğru değil, gecikmiş ölümler vardır çünkü…
Hasan Pulur neredeyse bir yıldır sağlığını yitirmişti,
son altı aydır da hekimler, kâh hastanede kâh evinde, onu umutsuzca yaşatmaya
çalışıyorlardı… Uzun bir süredir çoklu organ yetmezliğine yenilmişti. Son
gördüğümde, ki Moda'da Koço Restoran'da, Çarşamba günleri düzenlediğimiz
yemekli sohbetlerden biriydi, hiç, ama hiç iyi değildi Hasan;- yürüyemiyor,
sofraya yanaştırılan tekerlekli sandalye ile gidip gelebiliyordu, ayağa
kalkamadan…
Sevgili eşi Meral'in ve sevgili oğlu Korkut'un
ölümleri, Hasan'da büyük bir yürek çöküntüsüne yol açtı. Keyifsiz, bedbîn ve
asabîydi. Sohbetlerini hatıralar üzerinden götürmeye çalışıyor, çoğu kez üzgün,
acıyla susuyordu.
Tamı Tamına 65 Yıllık Arkadaşlık...
Hasan Pulur, benim tamı tamına 65 yıllık arkadaşımdır.
1950 yılında Kabataş Erkek Lisesi'nin 4-B sınıfında, yatılı öğrenciler olarak
birlikteydik. Devlet Sanatçısı, Devlet Operası'nın en seçkin baritonu olacak
olan Mete Uğur, ressam Ergin Atlıhan, daha sonra Çalışma Bakanı olacak olan
Emin Kul [Emin Kaptan] bizim sınıftaydılar. Bir sonraki yıl, 5-F olmuştuk,
Hikmet Sami Türk de bize katıldı.
Hasan, “Olaylar ve İnsanlar”ın Peşinde Bir Ömür
başlıklı ‘Nehir Söyleşi'sini [İş Bankası Yayınları, İstanbul 2006] bana
‘Sevgili Hilmi Yavuz'a, yarım yüzyılı geçen dostluk ve arkadaşlık anılarıyla ve
“Gloria”yı unutmadan' diye imzalayıp vermişti. “Gloria”, benim daha lise
yıllarındayken yazdığım bir şiirdi;- o yıllarda Hasan'ın çok sevdiği bir şiir!
Liseyi bitirdikten sonra ikimiz de İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydolduk. Hasan, o günleri şöyle anlatıyor:
“Hilmi, üniversite yıllarında ayrı bir grubun içine girdi. İşte Onat Kutlar'ın,
Erdal Öz'ün, Yağmur Atsız'ın olduğu Hukuk Fakültesi grubu. Ben erkenden
çalışmaya başladığım için o gruplara katılamadım”. Ama Hasan, lisede
çıkardığımız ‘Dönüm' dergisinde yayımlamaya başladığı şiirlere, gazeteciliğin
ilk yıllarında da devam etti. Belleğim beni yanıltmıyorsa, Melih Cevdet
Anday'ın yönettiği ‘Akşam' gazetesinin Sanat Sayfası'nda ve 1954'lerde polis
muhabiri olarak çalışmaya başladığı ‘Vatan' gazetesinin Sanat Yaprağı'nda
yayımlandı şiirleri. Sonradan şiiri bırakmasına en çok hayıflananlardan
biriyim… Bunu çok defa söylemişimdir kendisine.
BABIÂLİ'DE BİR MAHALLEDE GİBİYDİK
Ben 1957'de ‘Vatan'da çalışırken Hasan ‘Yeni
İstanbul'da polis muhabiriydi. ‘Akşam'a, ‘Havadis'e, oradan da ‘Milliyet'e
transfer oldu. Çok sık görüşmesek bile, hemen hemen bütün gazetelerin bulunduğu
Cağaloğlu'nda karşılaşmak sözkonusuydu elbet. O zamanlar henüz, çalışanlarının
dışardaki dünyaya alabildiğine kapalı plaza gazeteciliği malûliyetine
uğramadıkları zamanlardı. Cağaloğlu Meydanı, gazetecilerin sürekli rastlaşma
mekânıydı. Tuhaftır: Çoğumuz, hangi gazeteden olursak olalım, Cağaloğlu'nda
aynı berberde tıraş olurduk: Ya İsmail Karakullukçu'da, ya da CHP İl
Merkezi'nin bulunduğu hanın altındaki Hasan Şentürk'te! Öğle yemeklerini
kebabçı Muzaffer'in ‘Sofra'sında! Akşamları buluşulup gidilen mekânlarda da
birlikteydik… Meydanın dışında kendiliğinden bir araya geldiğimiz mekânlar
vardı. Babıâli'de, herkesin birbirini tanıdığı sıcak, sahih ve dost ilişkilerin
kurulduğu insanca bir ortamda, bir mahallede gibiydik.
SANIK OLARAK I. ŞUBE'DE...
Hasan'la 1955'te o meş'um Dram Tiyatrosu olayında,
Emniyet Siyasi Şube'de [Komünist masası] ikimizin de sanık sıfatıyla
buluşmuşluğumuz vardır. Dram Tiyatrosu olayı'nı, ‘Ceviz Sandıktaki Anılar' adlı
kitabımda uzun uzun anlatmıştım. Şu kadarını söyleyeyim: Bizden önceki
edebiyatçılar kuşağını, onların Dram Tiyatrosu'nda düzenledikleri bir
toplantıda protesto etmiştik. Basit bir ilkgençlik taşkınlığı sözkonusuydu!
[Faşizm böyledir: Zizek'in dediği gibi, söz'ün yıkıcı gücünü aşırı ölçüde
ciddiye alır!] Soluğu 1. Şube'de [Siyasi Şube], Hasan'ın ‘Nehir Söyleşi'sinde
sık sık adını andığı komiser Adnan Kınay'ın huzurunda almıştık! [80'li yıllarda
Adnan abi ile, Beyoğlu sahaflarında sık sık karşılaşacak, Hasan'ın da olduğu
birlikteliklerde onunla dost olacaktık!]
Hasan, benim Kabataş Erkek Lisesi'ne bir ‘Ceviz
Sandık'la gelmediğim iddiasındaydı. ‘Nehir Söyleşi'de, “Hilmi Yavuz Kabataş'a
geldiği zaman teneke bir bavul vardı elinde, öyle ceviz meviz değildi.” diye
yazmıştır. Belleğine güvenirim Hasan'ın!!!
Hasan'la yakın dostluğumuz, yaz aylarında Bodrum'daki
birlikteliklerimizle daha da sıklaştı. Yazının başında sözünü ettiğim ‘Çarşamba
Toplantıları'yla da sürdü. O günleri anlatmaya devam edeceğim.
KAYNAK: Hilmi Yavuz / 65 yıllık arkadaşım Hasan Pulur (zaman.com.tr, 1.12.2015).