Necla Çarpan

Medyum, Şair ve Yazar

Doğum
Ölüm
06 Aralık, 2013
Diğer İsimler
Nejla Çarpan

 Şair ve yazar, medyum (D. 1929, Bakırköy / İstanbul – Ö. 6 Aralık 2013, İstanbul). Kitaplarında Nejla Çarpan imzasını da kullandı. Gençliğinde yoğun olarak tasavvufla ilgilendi. Bursa kitabının tasavvufî bir bölümü olan “Bursa Cennetinde Ölümsüzlüğe Erenler” adlı bölümünü yazdı. Bu ilgisinin bir parçası olarak Yeni Mesnevi-Yayım ve Turizm Endüstrisi şirketini kurdu (1973). Mevlâna’dan çocuk hikâyelerini çeşitli dillere çe­virdi.

Necla Çarpan, 6 Aralık 2013 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. İLESAM üyesiydi.

Şiir ve çocuk edebiyatı türlerinde çok sayıda eseri olan Necla Çarpan’ın kitapları çok sayıda dile çevrilerek çeşitli ülkelerde yayımlandı. Bu çalışmaları ile uluslararası çeşitli başarı ödülleri kazandı.

Ancak, Necla Çarpan’ın medyum özellikleri göstermesi; bazı kitaplarını kendisine öte alemden gelen ilhamla yazdığını söylemesi, Mevlana’nın, Atatürk’ün ötelerden mesaj gönderdiğini iddia eden kitaplar yazması eleştirilere uğramıştır.

 

KİTAPLARI:

 

Şiir: Mevlâna ile Yeni Mesnevi (c. 1, 1965), Yeni Mesnevi Özkaynaktan Sunulan İlâhî Arma­ğan (c. 1, 1966), Hz. Mevlâna’dan Çağrı: Yeni Mesnevi (1968), Hz. Mevlâna’dan Yeni Mesnevî (1970), Öte Âlemden Ata­türk’ün Türk Milletine Seslenişi (1973).

 

Ço­cuk Edebiyatı: Çocuk Hikâyeleri (1958), Kocabaş-Karabaş (1980), Talih Kuşu (1980), Yuva Yuva İçinde (1980), Kuş Yaralanınca (1980), İnsanın Korkusu (1980), Açılan Kucak (1980), En Güzel Ses (1980).

 

Uluslararası Ödülleri:

 

1986 Uluslararası 3.Arap Ödülü/İsviçre-Cenevre,

1986 Uluslararası 1 .Amerikan Ödülü/U.SA. Newyork,

1987 Uluslararası Dünya Seçimi Ödülü/İspanya-Barselona,

1987 Uluslararası 4.Arap Ödülü/İsviçre-Cenevre,

1987 Premio İberoamerika Ödüllü/İspanya-Kanarya Adaları,

1987 Uluslararası 1. Avrupa Ödülü/Fransa-Paris, 1986-1987 ABI American Biographical Institute Inc. tarafından verilen ödül. North Carolina-U.S.A. "INTERNATIONAL DIRECTORY OF DISTINGUISHED LEADERSHIP" Uluslararası Üstün Liderlik Rehberine anıtsal olarak geçiş ödülü,

1987-1988 ABI American Biographical Institute Inc. tarafından 2.kez verilen 5000 PERSONALITIES OF THE WORLD AWARD/Ödülü,

1987 Premio iberoamerika Ödülü/1 ve 10 Kasım arası Küba / Havana,

1988      Uluslararası 13.Turizm ve Otelcilik Ödülü/İspanya-Madrid,

1988      Uluslararası 8.Asya Ödülü/Hong Kong,

1988      Uluslararası 2. Avrupa Ödülü/ Almanya-Frankfurt,

1988      Uluslararası 9.Teknoloji Ödülü/Almanya-Frankfurt,

1988      Uluslararası Afrika Ödülü/İngiltere-Londra,

1988      Uluslararası 1988 5.Arap Ödülü/İsviçre-Cenevre,

1988      Uluslararası Latin Amerika Ödülü/Brezilya-Rio de Janerio,

1988      Premio İberoamerika Ödülü/ İspanya-Maderia Adası,

1988      Uluslararası 13.Latin Amerika Ödülü/Miami-Florida U.S.A.

 

Necla Çarpan İçin Ne Dediler?

 

“Atatürk'ün ruhu ile bağlantı kurduğu için hapis yatmış bir medyum. (Ekşi Sözlük)

 

***

 

“Bir “Necla Çarpan'ımız” vardı ki, değme fantastik senaryolara taş çıkartırdı.” Çevresi Necla Çarpan'a ilk önceleri -1960'ların başları- “âlem bir kadın” diye, biraz da tebessümle bakmıştı. İşte, “bir devlet büyüğüne yönelik aşırı sevgisiyle 'biraz farklı düşünür olmuş' bir kadıncağız…” Çünkü; önce dediğine, sonra yazdığına göre “Atatürk öte âlemden sesleniyor”du Çarpan'a. Bir süre bu tezlerini “konferansvari” toplantılarda anlatan Necla Çarpan, daha sonra “Mesaj Veriyor - Öte Âlemden Atatürk Sesleniyor” isimli; büyük boy, 164 sayfalık bir kitap koyunca ortaya, işin “ciddiyeti” anlaşılmaya başlanacaktı. Çarpan'a göre, “mesajlar” kendisine “Atatürk'ün el yazısıyla” geliyordu ve mesajlarda hemen her konuda çözüm önerileri vardı.” (Yeni Şafak)

 

***

 

“Bu hanımın "İlahi Nutuk" isimli bir kitabı varmış. 1973'te yayınlanmış.

Alt başlığı da "Atatürk Öte Alemden Sesleniyor"...

Necla Hanım bir medyum. Atatürk'le görüşüyor. Atatürk ona, ölümsüz eseri Nutuk'un ikinci cildini yazdırıyor.

Bitmedi, aynı hanım ayrıca Mevlana ile de görüşüyor, Celaleddin-i Rumi Hazretleri de Mesnevi'nin devamını yazdırıyorlar...

Gençliğimden hatırlıyorum, altmışlı yıllarda kitap ilgimi çekmişti. Öyle ya, Mevlana Farsça'yı bir yana bırakmış, ilk kez Türkçe yazıyordu! Fakat bu Yeni Mesnevi'nin 60 cilt tutacağını (yazıyla, altmış) öğrenince, benim naçiz okurluk kapasitemi aşacağını düşünmüş, vazgeçmiştim.

Necla Hanım'dan öğrendiğimize göre, Atatürk yetmişli yılların başlarında, TRT televizyonu yayınlarının yurt çapında genişletilmesi ve ikinci kanalın açılması yönünde talimat vermiş. Fakat özel televizyonlar konusunda bir şey söylememiş.

Atatürk, Kıbrıs harekatında Ecevit'in "orduyu çok müşkül duruma düşürdüğünü" söylüyor ki bu görüşe ben de yüzde yüz katılıyorum. Fakat Kuzey Kıbrıs'la yetinmiyor, "gerekirse On İki Ada, Dedeağaç, Karaağaç ve elbette Selanik'in de geri alınmasını" istiyor.

Gençliğin "sapık ideolojilerden" korunması gerektiğini, yabancı dilde eğitim veren "ecnebi kolejlere" artık gerek kalmadığını, çünkü oralardan yetişenlerin "Türklüğünü, an'anesini, dinini unuttuğunu" belirtiyor.

Türk milletinin bariz vasfının "kromozom" özelliği olduğunu, "İslamiyet'ten önce de Müslüman olarak yaşadığını" söylemeden geçemiyor.

Necla Ç. sözkonusu kitapta üç yıl kadar hapis yattığını da açıklamış fakat konuyu gündeme getiren tarihçi Cemil Koçak bu yatmanın Bakırköy'de gerçekleştiğini, çünkü Necla Hanım'a "şizofren" teşhisi konulduğunu ima ediyor.

Buraya kadar tuhaf olan hiçbir şey yok, hatta bu konuda yazı yazmaya bile değmez.

Tuhaf olan kısmına şimdi geliyoruz:

"Yeni Nutuk", Milli Eğitim Bakanlığı tarafından liselere tavsiye edilmiş. Sinop'un Boyabat Lisesi Müdürlüğü'nde bu tavsiyenin belgesi var.

Bitmedi. "Yeni Mesnevi" de, gerek Genelkurmay Başkanlığı, gerekse Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 1967 ve 1970 yıllarında askeri okullar ve askeri kütüphanelere tavsiye edilmiş”. (Engin Ardıç)

***

“Ilımlı İslam’ın ne olduğunu daha önce yazdım. Ama giderek bu iş, sadece din algısını dönüştürmek ve yeni bir din icad etmeye doğru dönüştürülüyor.. Necla Çarpan Yeni Mesnevi ile başladı, Yeni Nutuk’la bitirdi. Mustafa Kemal öldükten sonra da eser vermeye devam etti yani. Mevlana ve Atatürk ona ruhen gelip yeni eserler vermişti.. O gelen kimse, Evrenesoğlu’na da geliyor..Ahmedi Nejat’a da geliyordu o gelen.. Ve bu eseri de Genelkurmay satın alıp dağıttı, hatta bu hanıma askeriyede subaylara konferans filan da verdirttiler zamanında..” (Abdurrahman Dilipak)

KAYNAKÇA: V. Recai Velibeyoğlu / ÖBBŞKA (c.1, 1975), TDOE – TDE Ansiklopedisi 3 (2003), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2007), 'Öte âlem'den yazılan kitap - Yeni Şafak (yenisafak.com, 25.05.2008), Necla Çarpan – instela (tr.instela.com, 7 Temmuz 2008), Necla Çarpan - ekşi sözlük (eksisozluk.com, 28 Mart 2011), Kemal Atatürk öte alemden seslenirken - Cemil KOÇAK (duzceyerelhaber.com, 3 Nisan 2011), Ünlü Yazar Necla Çarpan Hayatını Kaybetti (youtube.com, 6 Aralık 2013), Atatürk öbür dünyadan sesleniyor! - ENGİN ARDIÇ (sabah.com.tr, 20 Ocak 2013), Abdurrahman Dilipak / Saul’den Necla Çarpan’a oradan... (yeniakit.com.tr, 20.02.2014 - timeturk.com, 22.2.2014), Öte Alemden Atatürk Sesleniyor - Nadir Kitap (nadirkitap.com, 28.03.2020), Yeni Mesnevi (2 Cilt Takım) Nejla Çarpan (nadirkitap.com, 28.03.2020).

 

 

 

 

 

ATATÜRK ÖBÜR DÜNYADAN SESLENİYOR!

Hatırlayacaksınız, şu anda tutuklu yargılanmakta olan bir hanım, Konya'daki Mevlana türbesinden gökyüzüne bir lazer ışını yükseleceğini, Atatürk'ün bu ışına tutunarak aşağı ineceğini ileri sürmüştü... Aydınlık günler bizi bekliyordu...

Hanımın yattığı ilçe Silivri midir Bakırköy mü, pek emin değilim.

Meğerse ışın mışın beklemeye gerek yokmuş, Atatürk'le çoktan bağlantı kurmuş başka bir hanım varmış. Soyadını söylemeye gerek yok, Necla Ç. deyip geçelim (Behzat Ç. oluyor da Necla Ç. niçin olmasın?)

Bu hanımın "İlahi Nutuk" isimli bir kitabı varmış. 1973'te yayınlanmış.

Alt başlığı da "Atatürk Öte Alemden Sesleniyor"...

Necla Hanım bir medyum. Atatürk'le görüşüyor. Atatürk ona, ölümsüz eseri Nutuk'un ikinci cildini yazdırıyor.

Bitmedi, aynı hanım ayrıca Mevlana ile de görüşüyor, Celaleddin-i Rumi Hazretleri de Mesnevi'nin devamını yazdırıyorlar...

Gençliğimden hatırlıyorum, altmışlı yıllarda kitap ilgimi çekmişti. Öyle ya, Mevlana Farsça'yı bir yana bırakmış, ilk kez Türkçe yazıyordu! Fakat bu Yeni Mesnevi'nin 60 cilt tutacağını (yazıyla, altmış) öğrenince, benim naçiz okurluk kapasitemi aşacağını düşünmüş, vazgeçmiştim.

Necla Hanım'dan öğrendiğimize göre, Atatürk yetmişli yılların başlarında, TRT televizyonu yayınlarının yurt çapında genişletilmesi ve ikinci kanalın açılması yönünde talimat vermiş. Fakat özel televizyonlar konusunda bir şey söylememiş.

Atatürk, Kıbrıs harekatında Ecevit'in "orduyu çok müşkül duruma düşürdüğünü" söylüyor ki bu görüşe ben de yüzde yüz katılıyorum. Fakat Kuzey Kıbrıs'la yetinmiyor, "gerekirse On İki Ada, Dedeağaç, Karaağaç ve elbette Selanik'in de geri alınmasını" istiyor.

Gençliğin "sapık ideolojilerden" korunması gerektiğini, yabancı dilde eğitim veren "ecnebi kolejlere" artık gerek kalmadığını, çünkü oralardan yetişenlerin "Türklüğünü, an'anesini, dinini unuttuğunu" belirtiyor.

Türk milletinin bariz vasfının "kromozom" özelliği olduğunu, "İslamiyet'ten önce de Müslüman olarak yaşadığını" söylemeden geçemiyor.

Necla Ç. sözkonusu kitapta üç yıl kadar hapis yattığını da açıklamış fakat konuyu gündeme getiren tarihçi Cemil Koçak bu yatmanın Bakırköy'de gerçekleştiğini, çünkü Necla Hanım'a "şizofren" teşhisi konulduğunu ima ediyor.

Buraya kadar tuhaf olan hiçbir şey yok, hatta bu konuda yazı yazmaya bile değmez.

Tuhaf olan kısmına şimdi geliyoruz:

"Yeni Nutuk", Milli Eğitim Bakanlığı tarafından liselere tavsiye edilmiş. Sinop'un Boyabat Lisesi Müdürlüğü'nde bu tavsiyenin belgesi var.

Bitmedi. "Yeni Mesnevi" de, gerek Genelkurmay Başkanlığı, gerekse Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 1967 ve 1970 yıllarında askeri okullar ve askeri kütüphanelere tavsiye edilmiş.

Bravo. Memleketin en kısa zamanda "Tayyip'in elinden" kurtarılmasını ve bu tür Atatürkçüler'in eline teslim edilmesini isteriz.

Milletçe aç kalırız ama çok eğleniriz.

Gerekirse ekonomik kriz çıksın, yeter ki Atatürk'le kurulmuş olan bu bağlantı kesilmesin.

KAYNAK: Engin Ardıç / Atatürk öbür dünyadan sesleniyor! (sabah.com.tr, 20 Ocak 2013).

 

Yazar: Engin ARDIÇ

'ÖTE ÂLEM'DEN YAZILAN KİTAP

Yıllar sonra yeni bir “reenkarnasyon” tartışmamız daha olmak üzere. Birileri “enkarne* kişilikler”den sözediyor, bir İlahiyat profesörü de haklı olarak, “olmaz öyle şey” diyor. İhtilaf mahkemede. Şimdilik kesin olan ise şu: Konuyla ilgili bugün yaşananlar, 30-40 yıl önce yaşananlara kıyasla çok sönük kalıyor.

Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'ın başı dertte. Bediha Bülent Çorak isimli bir kadının, “kendisine uzaydan vahiy geldiğini, birçok Kur'an ayetinin dejenere olduğunu, şahsının Mevlana'nın enkarnesi, Atatürk'ün de başka bir varlığın enkarnasyonu olduğu” yönünde ifadelerinin bulunduğunu iddia ederek, bunlara cevap verince, mahkeme mahkeme gezer oldu. Son davaya geçtiğimiz hafta Tekirdağ'da katılan Beyaz, kimi mahkemelerde bu davalardan mahkumiyet aldığını ve 15 bin YTL tazminat ödediğini de söylüyor. “Mevlana'nın enkarnesi olduğunu” iddia eden birisinin mahkemelerce “haklı” bulunması ilginç elbette. Ancak bu, “ilk vaka” değil. Bir “Necla Çarpan'ımız” vardı ki, değme fantastik senaryolara taş çıkartırdı.

 

“ATATÜRK ÖTE ALEMDEN SESLENİYOR” DEMİŞTİ

 

Çevresi Necla Çarpan'a ilk önceleri -1960'ların başları- “âlem bir kadın” diye, biraz da tebessümle bakmıştı. İşte, “bir devlet büyüğüne yönelik aşırı sevgisiyle 'biraz farklı düşünür olmuş' bir kadıncağız…” Çünkü; önce dediğine, sonra yazdığına göre “Atatürk öte âlemden sesleniyor”du Çarpan'a. Bir süre bu tezlerini “konferansvari” toplantılarda anlatan Necla Çarpan, daha sonra “Mesaj Veriyor - Öte Âlemden Atatürk Sesleniyor” isimli; büyük boy, 164 sayfalık bir kitap koyunca ortaya, işin “ciddiyeti” anlaşılmaya başlanacaktı. Çarpan'a göre, “mesajlar” kendisine “Atatürk'ün el yazısıyla” geliyordu ve mesajlarda hemen her konuda çözüm önerileri vardı.

 

ÇARPAN, DEVLET ERKANIYLA

 

Kitabın ismine ve içeriğine rağmen yine de iyimserliği elden bırakmayıp, “Ne var, herkes her konuda kitap yazabilir” diyenler ise bir süre sonra fena halde yanıldıklarını anlayacaklardı. Çünkü, “Necla Çarpan vak'ası” artık gazete haberlerine de konu oluyor; haberler de okuyana, “Yok canım daha neler!” dedirtiyordu. Ama haberler doğruydu. Bakın; Necla Çarpan, koltuğunun altında bu kitap olduğu halde, 1960'dan 1980'e kadar kimlerle görüşebilmişti: “Senato Başkanı Kemal Arıburnu, Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Başbakan Süleyman Demirel, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Sanayi ve Ticaret Bakanı Mesut Erez, Milli Eğitim Bakanı, Maliye Bakanı, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, Jandarma Genel Komutanı, MİT Başkanı Fuat Doğu, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Yaveri, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Kemalettin Gökakın, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Avni Akyol, TRT Genel Müdürü Musa Öğün, Cezaevleri Genel Müdürü.” Necla Çarpan, bütün bu görüşmelerinde en büyük sorunun, “İlahî Nutuk” da dediği kitabının yeterince ilgi görmemesi olduğunu dile getirerek, eserinin devletçe toplu satın alınmasının “sorunu çözeceğini” anlatıyordu. Görüşmeler olumlu sonuç verecek ve “sorun çözülecekti.” Bu arada; ülkede esen “Çarpan rüzgârı”ndan İran Şahı Rıza Pehlevi de etkilenecek, kendisini Tahran'a davet edecek, ondan yüklüce kitap da satın alacaktı. Pehlevi'nin eşi Şahbanu ise kitabı Farsça'ya tercüme ettirecekti. Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf Denktaş da, Çarpan'ı ülkesine davet eden bir başka isimdi.

 

ADLÎ TIP: “MÜMKÜNDÜR”

 

Bir ara, merhum Alparslan Türkeş'le “evlenme niyetini” de izhar eden ancak Başbuğ'un yakın çevresinin -gayet doğal olarak- kendisini yaklaştırmaması nedeniyle meramını anlatma imkânı bulamayan Necla Çarpan, “kitabiyat”ına “Yeni Mesnevî”yi de katmıştı. “Tez” yine ayınıydı: Mevlana Hazretleri, ona “yeni bir Mesnevî” yazdırmıştı! Çarpan bu süreçte; bir ara üç ay hapis yatıp, sonra tıbbî müşahede altına alınmıştı. Necla Çarpan için Adlî Tıp'ın, “Demek ki Cenab-ı Hak isterse, bir insandan diğerini dinletebiliyormuş” minvalinde bir “rapor” yazması, Anadolu Ajansı'nın da Çarpan'la ilgili bazı haberlerinde, “Kemal Atatürk'ün ruhu ile temasta olduğu ilmen sabit görülen bayan medyum” diye sözetmesi ise olaydaki önemli iki “detay”dı. Bütün bu gelişmeleri yakından takip eden Örsan Öymen, Milliyet gazetesindeki 1 Ocak 1976 tarihli yazısında, Çarpan'ın üst düzey devlet yetkilileri ile görüşebilmesini eleştirerek, “Ben, Atatürk'le konuştuğunu ileri süren bu hanımefendiyle sosyal şizofreni dalının uğraşması gerekli diye düşünmüş ve gülüp geçmiştim. Gene de tanımıyorum ama tanıyanlar var” diyordu.

 

İslâm, reenkarnasyonu reddediyor

 

Tekrar doğuş anlamına gelen; ruhun öldükten sonra başka bir bedenden başka bir bedene, hayvana, bitkiye ya da tam tersi hayvandan ya da bitkiden insana geçmesine ilişkin batıl inancın adı reenkarnasyon. Tarih boyunca görülegelmiş; Eski Yunan'da felsefeci Eflatun'un sıkı müdafilerinden olduğu, Hindu ve Budistler'de de varolan tenasüh inancını İslâm şiddetle reddediyor. Kur'an-ı Kerim'de net bir şekilde reenkarnasyonun olmadığı, tekrar dirilmenin sadece Kıyamet Günü ve sadece bir kereye mahsus yaşanacağı yer alıyor.

 

“Rus Çarı Çiller”

 

Eski Başbakanlardan Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller, yıllar önce reenkarnasyona inandığını söylemiş, ilaveten “bundan önceki hayatında Rus Çarı olduğunu” da deklare etmişti! Bay Çiller'in bu açıklaması o günlerde pek çok DYP milletvekilinin tepkisini çekmişti. Çiller ailesi ile yolsuzluk iddiaları ile dosya savaşına girişen dönemin ANAP Milletvekili Mehmet Seven de bu konuyu es geçmemiş; Özer Çiller'e, “Sayın Rus Çarı” hitabıyla başlayan bir mektup göndermişti. Özer Çiller cephesinde 2007 Nisan itibarıyla son durum ise Sabah'taki bir habere göre şu: Yirmiikinci göbekten torunu olduğunu söylediği Mevlana Celaleddin-î Rumî Hazretleriyle “konuştuğunu” iddia ediyor!

 

* İngilizce; vücutça var olan, vücut bulma eylemi. Enkarnasyon olayını gerçekleştirerek maddeye, yani yoğun bir bedene bağlanmış ruhsal varlık.

KAYNAK: 'Öte âlem'den yazılan kitap - Yeni Şafak (yenisafak.com, 25.05.2008).

 

Yazar: HABER

SAUL’DEN NECLA ÇARPAN’A ORADAN...

“Paralel devlet”den sonra “paralel din” konusu da tartışılmaya başlandı.. En son Ahmet Tekin Haber A’da bombayı patlattı.Tekin Can Okaner’in programında özetle  İslamiyet’te “paralel din” icat ediyorlar! “Gülen Cemaati Vatikan’a hizmet ediyor”, “Gülen Cemaati’nin hedefi: Türkiye’yi Hıristiyanlaştırmak”, “Gülen okullarında gençlere Hıristiyanlık telkin ediliyor”, “Gülen Papa’ya mektup yazdı, ‘Papalık misyonunun parçasıyız’ dedi”, “Erdoğan’ı paralel dinin önünde engel gördükleri için saldırıyorlar”, “Cemaat kurumsal misyonerliğin Türkiye şubesi gibi çalışıyor”, “Cemaatin İslam’la bağdaşmayan misyonunu, 1999’da istihbarat gelen bir kanalın yayın yönetmeni ve bir tuğgeneral bana söyledi”...

Daha önce “Protestan İslam”, “Folk İslam, “Siyasal İslam”, “Ortodoks İslam”, Kalvinist İslam”, “Radikal İslam”, “Ilımlı İslam” gibi bir sürü“İslam” icad etmeye çalışmışlardı. “Dine karşı bir din” icad etmek istiyorlardı.. Devlet TSE damgalı bir din icad etmek için çok uğraştı.. Benim; “Bu din benim dinim değil” isimli kitabımda bu konu anlatılır. Kimi, dini reforma tabi tutmaya çalıştı, kimi yasaklamaya, kimi İncil’e benzer bir Kur’an, Hıristiyana benzer bir Müslüman, kiliseye benzer bir cami hayal ediyordu. Kimi, dini bireysel vicdanlara, toplumsal planda mabedlere hapsetmeye çalıştı.. Hâlâ da çalışıyorlar. Müslümanları neye inanacaklarını şaşırmak için, onları Agnostikhale getirmek için, atomize etmek için, birinin dediğini öteki ile yalanlayaraknötralize etmek için ellerinden ne geliyorsa onu yapmaya devam ediyorlar.. Etmeye de devam edecekler.

Hemen belirtelim ki, kim dine bir şey ekler ya da ondan bir şey çıkarmaya kalkarsa kişi eklediği ya da çıkarttığı ile baş başa kalır ve din aradan çekilir..Şii/Alevi, Sünni/Sufi, Selefi/Vehhabi ayrışması, hatta çatıştırılmak istenmesi de aslında bu oyunun bir parçası..

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, başımıza bir de “Paralel din” tartışması çıktı!

Aslında bu tartışma Hilafetin geleceği, Şerif Hüseyin’in halife yapılmasında da sözkonusu idi..

Bugün yeni bir yol deneniyor.. Bir yandan Radikal İslam’a yol veriliyor, öte yandan ılımlı İslam pazarlanıyor.. Ölümü gösterip hastalığa razı etme ya da tavşana kaç, tazıya tut taktiği.. Birilerine havuç, birilerine sopa gösteriliyor..

Ilımlı İslam’ın ne olduğunu daha önce yazdım. Ama giderek bu iş, sadece din algısını dönüştürmek ve yeni bir din icad etmeye doğru dönüştürülüyor.. Necla Çarpan Yeni Mesnevi ile başladı, Yeni Nutuk’la bitirdi. Mustafa Kemal öldükten sonra da eser vermeye devam etti yani. Mevlana ve Atatürk ona ruhen gelip yeni eserler vermişti.. O gelen kimse, Evrenesoğlu’na da geliyor..Ahmedi Nejat’a da geliyordu o gelen.. Ve bu eseri de Genelkurmay satın alıp dağıttı, hatta bu hanıma askeriyede subaylara konferans filan da verdirttiler zamanında..

Şimdi ister misiniz, Hz. Peygamber vahyin kaynağından yeni mesajlar getirsin. Ya da söyledikleri sözler yeni bir hadis külliyatına dönüştürülsün.. Hocaefendinin bedeninde Resullah’ın ruhu tecelli etti derlerse de şaşmam bu durumda.. Ya daHz. İsa! Bu iş ruh çağırmadan tenasühe, yani reenkarnasyona kadar uzanabilir..

Bu arada Hz. Peygamberin ruhu ile buluşup ondan aldığı mesajları hadis mecmuası olarak toplayan bir adam da vardı Hindistan’da asırlar önce!

Bu olay ilk defa olmayacak.. Saul’un azılı bir İsevi düşmanı iken bir anda hidayete erip, Aziz mertebesine yükselmesi ya da bazı İncil metinlerinin Hz. İsa’nın dünyadan ayrılışından sonra bazı kişilere yazdırıldığı iddiası Hıristiyanlıkinancında kabul edilen bir konu değil mi? Yuhanna İncilinin 20. Bölümünde anlatıldığına göre Hz. İsa çarmıha gerildi ve ardından dirildi. Onun dirilişi anlatılıyor. Ardından Hz.  İsa’nın, Mecdelli Meryem’e görünmesi anlatılıyor. Daha sonra Hz. İsa öğrencilerine görünüyor. Hz. İsa Tomas’a görünüyor ve21. Bölümde ise Hz.  İsa göl kenarında Petrus ile buluşuyor.. Daha başka bir sürü hikaye var.. Malkom X ile ilgili anlatılanları bilenler Elijah Muhammed’in İslam’la tanışması hadisesini de hatırlayacaklardır.. Ortada bir garip adam vardır. Ya da Amerika’da önemli Hıristiyan topluluklardan biri olan Mormonlarla ilgili de ilginç hikayeler anlatılıyor. Bu iş Erich Von Daniken’in “Tanrıların Arabaları”na kadar gider..

O zaman Hıristiyanlıkta olanlarla ilgili olarak, birileri tarafından bu iş İslam’da olsun diye düşünülmüş olamaz mı? Hıristiyanlığı reforme ettikleri gibi İslam’ı da reforme etmek isteyebilirler..

Ya hu, yurtta öğrenciler el ele tutuşup Hz. Peygamber’in ruhunu çağırıyorlar salavat getirerek. Ruh çağırma ayinleri düzenliyorlar, aileler de büyük bir vecd ve huşu içinde bunu manevi bir haz ve aşkla, manevi bir yükseliş olarak, şükrederek yakınlarına aktarıyorlar..

İş boş yatak, boş tabak, boş koltuktan öte.. Bu gidiş pek hayra alamet değil.. Böyle giderlerse de, bu işin bir yalan olduğunu öğrenirlerse de, bu insanların ruh sağlığı açısından ciddi bir sorun yaşanacağı çok açık!

Aziz Pavlus’un (Saul/Pavlus) hayat hikayesi aslında bazı olayları anlamak için ilginç bir örnektir.. Pavlus Pavlik Kiliselerin kurucusu Hıristiyan bir misyoner. İsa devrinin Ferisi Yahudilerindendir ve Roma vatandaşıdır. Tarsus doğumludur. Asıl adı Saul’dür. Yeni Ahit’te ve Luka İncilinde kendinden çokça söz edilir. Pavlus, çok katı bir Yahudi cemaatine mensuptu ve Hıristiyan olmadan önce ilk Hıristiyanlara acımasız zulümler yaşatmıştı. Elç.8: 3 /9:1-2 de anlatılan şekli ile, “Saul ise müminleri kırıp geçiriyordu. Pavlus bir gün Şam’daki İsevilere eziyet etmek ve onları Kudüs’e getirmek için yola çıktı. Orada İsa’nın yolunda yürüyen kadın erkek, kimi bulsa tutuklayıp Yeruşalim’e getirmek niyetindeydi. Şam yolunda İsa’nın kendisine görünmesiyle cemaate (kiliseye) katıldı.

“Paralel din” tartışmaları aklıma bu olayı getirdi.. Selâm ve dua ile..

KAYNAK: Abdurrahman Dilipak / Saul’den Necla Çarpan’a oradan... (timeturk.com, 22.2.2014).

 

Yazar: Abdurrahman DİLİPAK

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör