Necla Çarpan, 6
Aralık 2013 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. İLESAM üyesiydi.
Şiir ve çocuk
edebiyatı türlerinde çok sayıda eseri olan Necla Çarpan’ın kitapları çok sayıda
dile çevrilerek çeşitli ülkelerde yayımlandı. Bu çalışmaları ile uluslararası
çeşitli başarı ödülleri kazandı.
Ancak, Necla Çarpan’ın
medyum özellikleri göstermesi; bazı kitaplarını kendisine öte alemden gelen
ilhamla yazdığını söylemesi, Mevlana’nın, Atatürk’ün ötelerden mesaj gönderdiğini
iddia eden kitaplar yazması eleştirilere uğramıştır.
KİTAPLARI:
Şiir: Mevlâna ile Yeni Mesnevi (c.
1, 1965), Yeni Mesnevi Özkaynaktan Sunulan İlâhî Armağan (c. 1, 1966),
Hz. Mevlâna’dan Çağrı: Yeni Mesnevi (1968), Hz. Mevlâna’dan Yeni
Mesnevî (1970), Öte Âlemden Atatürk’ün Türk Milletine Seslenişi (1973).
Çocuk Edebiyatı: Çocuk Hikâyeleri (1958),
Kocabaş-Karabaş (1980), Talih Kuşu (1980), Yuva Yuva İçinde (1980),
Kuş Yaralanınca (1980), İnsanın Korkusu (1980), Açılan Kucak (1980),
En Güzel Ses (1980).
Uluslararası Ödülleri:
1986
Uluslararası 3.Arap Ödülü/İsviçre-Cenevre,
1986
Uluslararası 1 .Amerikan Ödülü/U.SA. Newyork,
1987
Uluslararası Dünya Seçimi Ödülü/İspanya-Barselona,
1987
Uluslararası 4.Arap Ödülü/İsviçre-Cenevre,
1987
Premio İberoamerika Ödüllü/İspanya-Kanarya Adaları,
1987
Uluslararası 1. Avrupa Ödülü/Fransa-Paris, 1986-1987 ABI American Biographical
Institute Inc. tarafından verilen ödül. North Carolina-U.S.A. "INTERNATIONAL
DIRECTORY OF DISTINGUISHED LEADERSHIP" Uluslararası Üstün Liderlik
Rehberine anıtsal olarak geçiş ödülü,
1987-1988 ABI American Biographical
Institute Inc. tarafından 2.kez verilen 5000 PERSONALITIES OF THE WORLD
AWARD/Ödülü,
1987
Premio iberoamerika Ödülü/1 ve 10 Kasım arası Küba / Havana,
1988 Uluslararası 13.Turizm ve Otelcilik
Ödülü/İspanya-Madrid,
1988 Uluslararası 8.Asya Ödülü/Hong Kong,
1988 Uluslararası 2. Avrupa Ödülü/
Almanya-Frankfurt,
1988 Uluslararası 9.Teknoloji
Ödülü/Almanya-Frankfurt,
1988 Uluslararası Afrika
Ödülü/İngiltere-Londra,
1988 Uluslararası 1988 5.Arap
Ödülü/İsviçre-Cenevre,
1988 Uluslararası Latin Amerika
Ödülü/Brezilya-Rio de Janerio,
1988 Premio İberoamerika Ödülü/ İspanya-Maderia
Adası,
1988 Uluslararası 13.Latin Amerika
Ödülü/Miami-Florida U.S.A.
Necla
Çarpan İçin Ne Dediler?
“Atatürk'ün ruhu ile bağlantı
kurduğu için hapis yatmış bir medyum. (Ekşi Sözlük)
***
“Bir “Necla Çarpan'ımız” vardı
ki, değme fantastik senaryolara taş çıkartırdı.” Çevresi Necla Çarpan'a ilk
önceleri -1960'ların başları- “âlem bir kadın” diye, biraz da tebessümle
bakmıştı. İşte, “bir devlet büyüğüne yönelik aşırı sevgisiyle 'biraz farklı
düşünür olmuş' bir kadıncağız…” Çünkü; önce dediğine, sonra yazdığına göre “Atatürk
öte âlemden sesleniyor”du Çarpan'a. Bir süre bu tezlerini “konferansvari”
toplantılarda anlatan Necla Çarpan, daha sonra “Mesaj Veriyor - Öte Âlemden
Atatürk Sesleniyor” isimli; büyük boy, 164 sayfalık bir kitap koyunca ortaya,
işin “ciddiyeti” anlaşılmaya başlanacaktı. Çarpan'a göre, “mesajlar” kendisine
“Atatürk'ün el yazısıyla” geliyordu ve mesajlarda hemen her konuda çözüm
önerileri vardı.” (Yeni Şafak)
***
“Bu hanımın "İlahi
Nutuk" isimli bir kitabı varmış. 1973'te yayınlanmış.
Alt başlığı da "Atatürk Öte
Alemden Sesleniyor"...
Necla Hanım bir medyum.
Atatürk'le görüşüyor. Atatürk ona, ölümsüz eseri Nutuk'un ikinci cildini
yazdırıyor.
Bitmedi, aynı hanım ayrıca
Mevlana ile de görüşüyor, Celaleddin-i Rumi Hazretleri de Mesnevi'nin devamını
yazdırıyorlar...
Gençliğimden hatırlıyorum,
altmışlı yıllarda kitap ilgimi çekmişti. Öyle ya, Mevlana Farsça'yı bir yana
bırakmış, ilk kez Türkçe yazıyordu! Fakat bu Yeni Mesnevi'nin 60 cilt
tutacağını (yazıyla, altmış) öğrenince, benim naçiz okurluk kapasitemi
aşacağını düşünmüş, vazgeçmiştim.
Necla Hanım'dan öğrendiğimize
göre, Atatürk yetmişli yılların başlarında, TRT televizyonu yayınlarının yurt
çapında genişletilmesi ve ikinci kanalın açılması yönünde talimat vermiş. Fakat
özel televizyonlar konusunda bir şey söylememiş.
Atatürk, Kıbrıs harekatında
Ecevit'in "orduyu çok müşkül duruma düşürdüğünü" söylüyor ki bu
görüşe ben de yüzde yüz katılıyorum. Fakat Kuzey Kıbrıs'la yetinmiyor,
"gerekirse On İki Ada, Dedeağaç, Karaağaç ve elbette Selanik'in de geri
alınmasını" istiyor.
Gençliğin "sapık
ideolojilerden" korunması gerektiğini, yabancı dilde eğitim veren
"ecnebi kolejlere" artık gerek kalmadığını, çünkü oralardan
yetişenlerin "Türklüğünü, an'anesini, dinini unuttuğunu" belirtiyor.
Türk milletinin bariz vasfının
"kromozom" özelliği olduğunu, "İslamiyet'ten önce de Müslüman
olarak yaşadığını" söylemeden geçemiyor.
Necla Ç. sözkonusu kitapta üç yıl
kadar hapis yattığını da açıklamış fakat konuyu gündeme getiren tarihçi Cemil
Koçak bu yatmanın Bakırköy'de gerçekleştiğini, çünkü Necla Hanım'a
"şizofren" teşhisi konulduğunu ima ediyor.
Buraya kadar tuhaf olan hiçbir
şey yok, hatta bu konuda yazı yazmaya bile değmez.
Tuhaf olan kısmına şimdi
geliyoruz:
"Yeni Nutuk", Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından liselere tavsiye edilmiş. Sinop'un Boyabat Lisesi
Müdürlüğü'nde bu tavsiyenin belgesi var.
Bitmedi. "Yeni Mesnevi" de, gerek Genelkurmay Başkanlığı, gerekse Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 1967 ve 1970 yıllarında askeri okullar ve askeri kütüphanelere tavsiye edilmiş”. (Engin Ardıç)
***
“Ilımlı İslam’ın ne olduğunu daha önce yazdım. Ama giderek bu iş, sadece din algısını dönüştürmek ve yeni bir din icad etmeye doğru dönüştürülüyor.. Necla Çarpan Yeni Mesnevi ile başladı, Yeni Nutuk’la bitirdi. Mustafa Kemal öldükten sonra da eser vermeye devam etti yani. Mevlana ve Atatürk ona ruhen gelip yeni eserler vermişti.. O gelen kimse, Evrenesoğlu’na da geliyor..Ahmedi Nejat’a da geliyordu o gelen.. Ve bu eseri de Genelkurmay satın alıp dağıttı, hatta bu hanıma askeriyede subaylara konferans filan da verdirttiler zamanında..” (Abdurrahman Dilipak)
KAYNAKÇA:
V. Recai Velibeyoğlu / ÖBBŞKA (c.1, 1975), TDOE – TDE Ansiklopedisi 3 (2003), İhsan
Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2006, 2007), 'Öte âlem'den yazılan kitap - Yeni Şafak
(yenisafak.com, 25.05.2008), Necla Çarpan – instela (tr.instela.com, 7 Temmuz
2008), Necla Çarpan - ekşi sözlük (eksisozluk.com, 28 Mart 2011), Kemal Atatürk
öte alemden seslenirken - Cemil KOÇAK (duzceyerelhaber.com, 3 Nisan 2011), Ünlü
Yazar Necla Çarpan Hayatını Kaybetti (youtube.com, 6 Aralık 2013), Atatürk öbür
dünyadan sesleniyor! - ENGİN ARDIÇ (sabah.com.tr, 20 Ocak 2013), Abdurrahman
Dilipak / Saul’den Necla Çarpan’a oradan... (yeniakit.com.tr, 20.02.2014 - timeturk.com,
22.2.2014), Öte Alemden Atatürk Sesleniyor - Nadir Kitap (nadirkitap.com,
28.03.2020), Yeni Mesnevi (2 Cilt Takım) Nejla Çarpan (nadirkitap.com, 28.03.2020).
Hatırlayacaksınız,
şu anda tutuklu yargılanmakta olan bir hanım, Konya'daki Mevlana türbesinden
gökyüzüne bir lazer ışını yükseleceğini, Atatürk'ün bu ışına tutunarak aşağı
ineceğini ileri sürmüştü... Aydınlık günler bizi bekliyordu...
Hanımın
yattığı ilçe Silivri midir Bakırköy mü, pek emin değilim.
Meğerse
ışın mışın beklemeye gerek yokmuş, Atatürk'le çoktan bağlantı kurmuş başka bir
hanım varmış. Soyadını söylemeye gerek yok, Necla Ç. deyip geçelim (Behzat Ç.
oluyor da Necla Ç. niçin olmasın?)
Bu
hanımın "İlahi Nutuk" isimli bir kitabı varmış. 1973'te yayınlanmış.
Alt
başlığı da "Atatürk Öte Alemden Sesleniyor"...
Necla
Hanım bir medyum. Atatürk'le görüşüyor. Atatürk ona, ölümsüz eseri Nutuk'un
ikinci cildini yazdırıyor.
Bitmedi,
aynı hanım ayrıca Mevlana ile de görüşüyor, Celaleddin-i Rumi Hazretleri de
Mesnevi'nin devamını yazdırıyorlar...
Gençliğimden
hatırlıyorum, altmışlı yıllarda kitap ilgimi çekmişti. Öyle ya, Mevlana
Farsça'yı bir yana bırakmış, ilk kez Türkçe yazıyordu! Fakat bu Yeni
Mesnevi'nin 60 cilt tutacağını (yazıyla, altmış) öğrenince, benim naçiz okurluk
kapasitemi aşacağını düşünmüş, vazgeçmiştim.
Necla
Hanım'dan öğrendiğimize göre, Atatürk yetmişli yılların başlarında, TRT
televizyonu yayınlarının yurt çapında genişletilmesi ve ikinci kanalın açılması
yönünde talimat vermiş. Fakat özel televizyonlar konusunda bir şey söylememiş.
Atatürk,
Kıbrıs harekatında Ecevit'in "orduyu çok müşkül duruma düşürdüğünü"
söylüyor ki bu görüşe ben de yüzde yüz katılıyorum. Fakat Kuzey Kıbrıs'la
yetinmiyor, "gerekirse On İki Ada, Dedeağaç, Karaağaç ve elbette
Selanik'in de geri alınmasını" istiyor.
Gençliğin
"sapık ideolojilerden" korunması gerektiğini, yabancı dilde eğitim
veren "ecnebi kolejlere" artık gerek kalmadığını, çünkü oralardan
yetişenlerin "Türklüğünü, an'anesini, dinini unuttuğunu" belirtiyor.
Türk
milletinin bariz vasfının "kromozom" özelliği olduğunu,
"İslamiyet'ten önce de Müslüman olarak yaşadığını" söylemeden
geçemiyor.
Necla
Ç. sözkonusu kitapta üç yıl kadar hapis yattığını da açıklamış fakat konuyu
gündeme getiren tarihçi Cemil Koçak bu yatmanın Bakırköy'de gerçekleştiğini,
çünkü Necla Hanım'a "şizofren" teşhisi konulduğunu ima ediyor.
Buraya
kadar tuhaf olan hiçbir şey yok, hatta bu konuda yazı yazmaya bile değmez.
Tuhaf
olan kısmına şimdi geliyoruz:
"Yeni
Nutuk", Milli Eğitim Bakanlığı tarafından liselere tavsiye edilmiş.
Sinop'un Boyabat Lisesi Müdürlüğü'nde bu tavsiyenin belgesi var.
Bitmedi.
"Yeni Mesnevi" de, gerek Genelkurmay Başkanlığı, gerekse Jandarma
Genel Komutanlığı tarafından 1967 ve 1970 yıllarında askeri okullar ve askeri
kütüphanelere tavsiye edilmiş.
Bravo.
Memleketin en kısa zamanda "Tayyip'in elinden" kurtarılmasını ve bu
tür Atatürkçüler'in eline teslim edilmesini isteriz.
Milletçe
aç kalırız ama çok eğleniriz.
Gerekirse
ekonomik kriz çıksın, yeter ki Atatürk'le kurulmuş olan bu bağlantı kesilmesin.
KAYNAK: Engin Ardıç / Atatürk
öbür dünyadan sesleniyor! (sabah.com.tr, 20 Ocak 2013).
Yıllar
sonra yeni bir “reenkarnasyon” tartışmamız daha olmak üzere. Birileri “enkarne*
kişilikler”den sözediyor, bir İlahiyat profesörü de haklı olarak, “olmaz öyle
şey” diyor. İhtilaf mahkemede. Şimdilik kesin olan ise şu: Konuyla ilgili bugün
yaşananlar, 30-40 yıl önce yaşananlara kıyasla çok sönük kalıyor.
Prof.
Dr. Zekeriya Beyaz'ın başı dertte. Bediha Bülent Çorak isimli bir kadının,
“kendisine uzaydan vahiy geldiğini, birçok Kur'an ayetinin dejenere olduğunu,
şahsının Mevlana'nın enkarnesi, Atatürk'ün de başka bir varlığın enkarnasyonu
olduğu” yönünde ifadelerinin bulunduğunu iddia ederek, bunlara cevap verince,
mahkeme mahkeme gezer oldu. Son davaya geçtiğimiz hafta Tekirdağ'da katılan
Beyaz, kimi mahkemelerde bu davalardan mahkumiyet aldığını ve 15 bin YTL
tazminat ödediğini de söylüyor. “Mevlana'nın enkarnesi olduğunu” iddia eden
birisinin mahkemelerce “haklı” bulunması ilginç elbette. Ancak bu, “ilk vaka”
değil. Bir “Necla Çarpan'ımız” vardı ki, değme fantastik senaryolara taş
çıkartırdı.
“ATATÜRK
ÖTE ALEMDEN SESLENİYOR” DEMİŞTİ
Çevresi
Necla Çarpan'a ilk önceleri -1960'ların başları- “âlem bir kadın” diye, biraz
da tebessümle bakmıştı. İşte, “bir devlet büyüğüne yönelik aşırı sevgisiyle
'biraz farklı düşünür olmuş' bir kadıncağız…” Çünkü; önce dediğine, sonra
yazdığına göre “Atatürk öte âlemden sesleniyor”du Çarpan'a. Bir süre bu
tezlerini “konferansvari” toplantılarda anlatan Necla Çarpan, daha sonra “Mesaj
Veriyor - Öte Âlemden Atatürk Sesleniyor” isimli; büyük boy, 164 sayfalık bir
kitap koyunca ortaya, işin “ciddiyeti” anlaşılmaya başlanacaktı. Çarpan'a göre,
“mesajlar” kendisine “Atatürk'ün el yazısıyla” geliyordu ve mesajlarda hemen
her konuda çözüm önerileri vardı.
ÇARPAN,
DEVLET ERKANIYLA
Kitabın
ismine ve içeriğine rağmen yine de iyimserliği elden bırakmayıp, “Ne var,
herkes her konuda kitap yazabilir” diyenler ise bir süre sonra fena halde yanıldıklarını
anlayacaklardı. Çünkü, “Necla Çarpan vak'ası” artık gazete haberlerine de konu
oluyor; haberler de okuyana, “Yok canım daha neler!” dedirtiyordu. Ama haberler
doğruydu. Bakın; Necla Çarpan, koltuğunun altında bu kitap olduğu halde,
1960'dan 1980'e kadar kimlerle görüşebilmişti: “Senato Başkanı Kemal Arıburnu,
Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Başbakan Süleyman Demirel, Dışişleri Bakanı
İhsan Sabri Çağlayangil, Sanayi ve Ticaret Bakanı Mesut Erez, Milli Eğitim
Bakanı, Maliye Bakanı, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, Jandarma Genel
Komutanı, MİT Başkanı Fuat Doğu, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Yaveri, Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Kemalettin Gökakın, Milli Eğitim Gençlik ve
Spor Bakanlığı Müsteşarı Avni Akyol, TRT Genel Müdürü Musa Öğün, Cezaevleri
Genel Müdürü.” Necla Çarpan, bütün bu görüşmelerinde en büyük sorunun, “İlahî
Nutuk” da dediği kitabının yeterince ilgi görmemesi olduğunu dile getirerek,
eserinin devletçe toplu satın alınmasının “sorunu çözeceğini” anlatıyordu.
Görüşmeler olumlu sonuç verecek ve “sorun çözülecekti.” Bu arada; ülkede esen
“Çarpan rüzgârı”ndan İran Şahı Rıza Pehlevi de etkilenecek, kendisini Tahran'a
davet edecek, ondan yüklüce kitap da satın alacaktı. Pehlevi'nin eşi Şahbanu
ise kitabı Farsça'ya tercüme ettirecekti. Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı
Rauf Denktaş da, Çarpan'ı ülkesine davet eden bir başka isimdi.
ADLÎ
TIP: “MÜMKÜNDÜR”
Bir
ara, merhum Alparslan Türkeş'le “evlenme niyetini” de izhar eden ancak
Başbuğ'un yakın çevresinin -gayet doğal olarak- kendisini yaklaştırmaması
nedeniyle meramını anlatma imkânı bulamayan Necla Çarpan, “kitabiyat”ına “Yeni
Mesnevî”yi de katmıştı. “Tez” yine ayınıydı: Mevlana Hazretleri, ona “yeni bir
Mesnevî” yazdırmıştı! Çarpan bu süreçte; bir ara üç ay hapis yatıp, sonra tıbbî
müşahede altına alınmıştı. Necla Çarpan için Adlî Tıp'ın, “Demek ki Cenab-ı Hak
isterse, bir insandan diğerini dinletebiliyormuş” minvalinde bir “rapor”
yazması, Anadolu Ajansı'nın da Çarpan'la ilgili bazı haberlerinde, “Kemal
Atatürk'ün ruhu ile temasta olduğu ilmen sabit görülen bayan medyum” diye
sözetmesi ise olaydaki önemli iki “detay”dı. Bütün bu gelişmeleri yakından
takip eden Örsan Öymen, Milliyet gazetesindeki 1 Ocak 1976 tarihli yazısında,
Çarpan'ın üst düzey devlet yetkilileri ile görüşebilmesini eleştirerek, “Ben,
Atatürk'le konuştuğunu ileri süren bu hanımefendiyle sosyal şizofreni dalının
uğraşması gerekli diye düşünmüş ve gülüp geçmiştim. Gene de tanımıyorum ama
tanıyanlar var” diyordu.
İslâm,
reenkarnasyonu reddediyor
Tekrar
doğuş anlamına gelen; ruhun öldükten sonra başka bir bedenden başka bir bedene,
hayvana, bitkiye ya da tam tersi hayvandan ya da bitkiden insana geçmesine
ilişkin batıl inancın adı reenkarnasyon. Tarih boyunca görülegelmiş; Eski
Yunan'da felsefeci Eflatun'un sıkı müdafilerinden olduğu, Hindu ve Budistler'de
de varolan tenasüh inancını İslâm şiddetle reddediyor. Kur'an-ı Kerim'de net
bir şekilde reenkarnasyonun olmadığı, tekrar dirilmenin sadece Kıyamet Günü ve
sadece bir kereye mahsus yaşanacağı yer alıyor.
“Rus
Çarı Çiller”
Eski
Başbakanlardan Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller, yıllar önce reenkarnasyona
inandığını söylemiş, ilaveten “bundan önceki hayatında Rus Çarı olduğunu” da
deklare etmişti! Bay Çiller'in bu açıklaması o günlerde pek çok DYP
milletvekilinin tepkisini çekmişti. Çiller ailesi ile yolsuzluk iddiaları ile
dosya savaşına girişen dönemin ANAP Milletvekili Mehmet Seven de bu konuyu es
geçmemiş; Özer Çiller'e, “Sayın Rus Çarı” hitabıyla başlayan bir mektup
göndermişti. Özer Çiller cephesinde 2007 Nisan itibarıyla son durum ise
Sabah'taki bir habere göre şu: Yirmiikinci göbekten torunu olduğunu söylediği
Mevlana Celaleddin-î Rumî Hazretleriyle “konuştuğunu” iddia ediyor!
*
İngilizce; vücutça var olan, vücut bulma eylemi. Enkarnasyon olayını
gerçekleştirerek maddeye, yani yoğun bir bedene bağlanmış ruhsal varlık.
KAYNAK: 'Öte
âlem'den yazılan kitap - Yeni Şafak (yenisafak.com, 25.05.2008).
“Paralel devlet”den sonra
“paralel din” konusu da tartışılmaya başlandı.. En son Ahmet Tekin Haber A’da
bombayı patlattı.Tekin Can Okaner’in programında özetle İslamiyet’te “paralel din” icat ediyorlar!
“Gülen Cemaati Vatikan’a hizmet ediyor”, “Gülen Cemaati’nin hedefi: Türkiye’yi
Hıristiyanlaştırmak”, “Gülen okullarında gençlere Hıristiyanlık telkin ediliyor”,
“Gülen Papa’ya mektup yazdı, ‘Papalık misyonunun parçasıyız’ dedi”, “Erdoğan’ı
paralel dinin önünde engel gördükleri için saldırıyorlar”, “Cemaat kurumsal
misyonerliğin Türkiye şubesi gibi çalışıyor”, “Cemaatin İslam’la bağdaşmayan
misyonunu, 1999’da istihbarat gelen bir kanalın yayın yönetmeni ve bir
tuğgeneral bana söyledi”...
Daha önce “Protestan İslam”,
“Folk İslam, “Siyasal İslam”, “Ortodoks İslam”, Kalvinist İslam”, “Radikal
İslam”, “Ilımlı İslam” gibi bir sürü“İslam” icad etmeye çalışmışlardı. “Dine
karşı bir din” icad etmek istiyorlardı.. Devlet TSE damgalı bir din icad etmek
için çok uğraştı.. Benim; “Bu din benim dinim değil” isimli kitabımda bu konu
anlatılır. Kimi, dini reforma tabi tutmaya çalıştı, kimi yasaklamaya, kimi
İncil’e benzer bir Kur’an, Hıristiyana benzer bir Müslüman, kiliseye benzer bir
cami hayal ediyordu. Kimi, dini bireysel vicdanlara, toplumsal planda mabedlere
hapsetmeye çalıştı.. Hâlâ da çalışıyorlar. Müslümanları neye inanacaklarını
şaşırmak için, onları Agnostikhale getirmek için, atomize etmek için, birinin
dediğini öteki ile yalanlayaraknötralize etmek için ellerinden ne geliyorsa onu
yapmaya devam ediyorlar.. Etmeye de devam edecekler.
Hemen belirtelim ki, kim dine
bir şey ekler ya da ondan bir şey çıkarmaya kalkarsa kişi eklediği ya da
çıkarttığı ile baş başa kalır ve din aradan çekilir..Şii/Alevi, Sünni/Sufi,
Selefi/Vehhabi ayrışması, hatta çatıştırılmak istenmesi de aslında bu oyunun
bir parçası..
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi,
başımıza bir de “Paralel din” tartışması çıktı!
Aslında bu tartışma Hilafetin
geleceği, Şerif Hüseyin’in halife yapılmasında da sözkonusu idi..
Bugün yeni bir yol deneniyor..
Bir yandan Radikal İslam’a yol veriliyor, öte yandan ılımlı İslam
pazarlanıyor.. Ölümü gösterip hastalığa razı etme ya da tavşana kaç, tazıya tut
taktiği.. Birilerine havuç, birilerine sopa gösteriliyor..
Ilımlı İslam’ın ne olduğunu
daha önce yazdım. Ama giderek bu iş, sadece din algısını dönüştürmek ve yeni
bir din icad etmeye doğru dönüştürülüyor.. Necla Çarpan Yeni Mesnevi ile
başladı, Yeni Nutuk’la bitirdi. Mustafa Kemal öldükten sonra da eser vermeye
devam etti yani. Mevlana ve Atatürk ona ruhen gelip yeni eserler vermişti.. O
gelen kimse, Evrenesoğlu’na da geliyor..Ahmedi Nejat’a da geliyordu o gelen..
Ve bu eseri de Genelkurmay satın alıp dağıttı, hatta bu hanıma askeriyede
subaylara konferans filan da verdirttiler zamanında..
Şimdi ister misiniz, Hz.
Peygamber vahyin kaynağından yeni mesajlar getirsin. Ya da söyledikleri sözler
yeni bir hadis külliyatına dönüştürülsün.. Hocaefendinin bedeninde Resullah’ın
ruhu tecelli etti derlerse de şaşmam bu durumda.. Ya daHz. İsa! Bu iş ruh
çağırmadan tenasühe, yani reenkarnasyona kadar uzanabilir..
Bu arada Hz. Peygamberin ruhu
ile buluşup ondan aldığı mesajları hadis mecmuası olarak toplayan bir adam da
vardı Hindistan’da asırlar önce!
Bu olay ilk defa olmayacak..
Saul’un azılı bir İsevi düşmanı iken bir anda hidayete erip, Aziz mertebesine
yükselmesi ya da bazı İncil metinlerinin Hz. İsa’nın dünyadan ayrılışından
sonra bazı kişilere yazdırıldığı iddiası Hıristiyanlıkinancında kabul edilen
bir konu değil mi? Yuhanna İncilinin 20. Bölümünde anlatıldığına göre Hz. İsa
çarmıha gerildi ve ardından dirildi. Onun dirilişi anlatılıyor. Ardından
Hz. İsa’nın, Mecdelli Meryem’e görünmesi
anlatılıyor. Daha sonra Hz. İsa öğrencilerine görünüyor. Hz. İsa Tomas’a
görünüyor ve21. Bölümde ise Hz. İsa göl
kenarında Petrus ile buluşuyor.. Daha başka bir sürü hikaye var.. Malkom X ile
ilgili anlatılanları bilenler Elijah Muhammed’in İslam’la tanışması hadisesini
de hatırlayacaklardır.. Ortada bir garip adam vardır. Ya da Amerika’da önemli
Hıristiyan topluluklardan biri olan Mormonlarla ilgili de ilginç hikayeler
anlatılıyor. Bu iş Erich Von Daniken’in “Tanrıların Arabaları”na kadar gider..
O zaman Hıristiyanlıkta
olanlarla ilgili olarak, birileri tarafından bu iş İslam’da olsun diye
düşünülmüş olamaz mı? Hıristiyanlığı reforme ettikleri gibi İslam’ı da reforme
etmek isteyebilirler..
Ya hu, yurtta öğrenciler el
ele tutuşup Hz. Peygamber’in ruhunu çağırıyorlar salavat getirerek. Ruh çağırma
ayinleri düzenliyorlar, aileler de büyük bir vecd ve huşu içinde bunu manevi
bir haz ve aşkla, manevi bir yükseliş olarak, şükrederek yakınlarına
aktarıyorlar..
İş boş yatak, boş tabak, boş
koltuktan öte.. Bu gidiş pek hayra alamet değil.. Böyle giderlerse de, bu işin
bir yalan olduğunu öğrenirlerse de, bu insanların ruh sağlığı açısından ciddi
bir sorun yaşanacağı çok açık!
Aziz Pavlus’un (Saul/Pavlus)
hayat hikayesi aslında bazı olayları anlamak için ilginç bir örnektir.. Pavlus
Pavlik Kiliselerin kurucusu Hıristiyan bir misyoner. İsa devrinin Ferisi
Yahudilerindendir ve Roma vatandaşıdır. Tarsus doğumludur. Asıl adı Saul’dür.
Yeni Ahit’te ve Luka İncilinde kendinden çokça söz edilir. Pavlus, çok katı bir
Yahudi cemaatine mensuptu ve Hıristiyan olmadan önce ilk Hıristiyanlara
acımasız zulümler yaşatmıştı. Elç.8: 3 /9:1-2 de anlatılan şekli ile, “Saul ise
müminleri kırıp geçiriyordu. Pavlus bir gün Şam’daki İsevilere eziyet etmek ve
onları Kudüs’e getirmek için yola çıktı. Orada İsa’nın yolunda yürüyen kadın
erkek, kimi bulsa tutuklayıp Yeruşalim’e getirmek niyetindeydi. Şam yolunda
İsa’nın kendisine görünmesiyle cemaate (kiliseye) katıldı.
“Paralel din” tartışmaları
aklıma bu olayı getirdi.. Selâm ve dua ile..
KAYNAK: Abdurrahman Dilipak / Saul’den
Necla Çarpan’a oradan... (timeturk.com, 22.2.2014).