Yazar, çevirmen (D. 1916, Şam – Ö. 30 Nisan
2004, İstanbul). Babasının subay olması nedeniyle eğitimini Anadolu’nun değişik
illerinde tamamladı. Eskişehir’de başladığı lise öğrenimini İstanbul Kabataş
Lisesinde tamamladı. 1935 yılında Alman hükümetinin açtığı bir bursu kazanarak
yükseköğrenim için Almanya’ya gitti. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından
dolayı Türkiye’ye dönüp Nuri Demirağ Uçak Fabrikasında çalışmaya başladı. Fransa’ya
giderek bir fabrikada teknisyen olarak çalışmaya başladı. Emekli olduktan sonra
İstanbul’a yerleşti.
Edebiyat dünyasına çevirileri ile giren
Türkman’ın, müstear ve kendi ismiyle yazdığı, gerek Fransa’da gerekse
Türkiye’de sahnelenen bir çok oyunu varsa da bunların bir çoğu kaybolmuştur.
ESERLERİ:
ÇEVİRİ: Atlantid (roman, Pierre
Benoit’dan, 1944).
OYUN: Kumbaba (1993).
KAYNAK: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
BİRİNCİ
PERDE
SAHNE-I
(Kumbaba
ve bir ses )
Sahnenin kapısı açılır açılmaz, sırtındaki torbasıyla Kumbabanın gölgesi,
dışarıdan gelen güçlü ışık nedeniyle, kendisi daha girmeden, döşemenin üzerine
yansır. Kapı kapandığında sahne bir gece lambasıyla aydınlanmıştır. Bütün
pencerelerin perdeleri kapalıdır.
KUMBABA— Off be... Nihayet güneşsiz bir yerdeyim...
Şuraya oturup rahatça bir soluk alayım... (Bir iskemleye oturur) Saatlerdeki akrepler, yelkovanlar döndü
döndü fakat ne zamanı ne de güneşi bir kıl boyu kıpırdatamadılar... (Masaya vurur) hey... hey..Kimse yok mu burada?... (Dışardaki
çok güçlü ışığın, siyah stordan geçen sızıntılarıyla hafifçe çevrelenmiş büyük
bir pencerenin her iki yanında bulunan iki kapı üstündeki biri çok büyük, diğeri
çok küçük kilitleri görür) Allah, Allah...Ne
tuhaf?..Ömrümde bu kadar büyük ve bu kadar küçük iki kilidi bir arada
görmedim..Tabii karanlıkta bu ayrıcalık belli olmaz...Gece adildir. Her şeyi
eşit kılar...Kandil ışığı soyludur.Ne insanı, ne de gölgesini aralıksız
izlemez... Önüne geçer, arkasında kalır, gider gelir... arkadaşlık eder. Zaten
gece ışıkları eşitçidirler. Gölgeleri birbirine karıştırırlar. Kimse bu benim
gölgem, yok senin gölgen diye iddia edemez... (Dışarıdan çekiç sesleri duyulur.)
Sanırım biri buraya geliyor ...
BİR
SES —
Haşmetlum geliyorum, sizi beklettim. Birdakika..
KUMBABA
— Buranın sahibi ne kibar bir adammış.
Modası geçmiş
birisi olduğum halde, bana gene de haşmetlum diyor...Göğsüm kabardı doğrusu…
(…)
(Kumbaba, 1993)