Diplomat, şair (D. 1912, Ankara - Ö. 30
Haziran 1996). Ankara Erkek Lisesi (1931), Mülkiye Mektebi (1935) mezunu. Belçika
Liege Üniversitesi Siyasal Bilimler Okulu'nda yüksek lisans yaptı (1939). Önce Basın Yayın Genel
Müdürlüğü Etüd Heyeti üyeliği (1943) ve Başbakanlık Özel Kalem müdürlüğü (1945)
yaptı.
Sonra Dışişleri Bakanlığında görev alarak
Kıbrıs, Tahran ve Oslo orta elçilikleri, Bakanlık genel sekreterliği (1963);
Brüksel (1964), Roma (1966), Moskova (1969) büyükelçilikleri görevlerinde
bulundu. 1970’te Dışişleri yüksek müşaviri oldu. 1972’de atandığı
Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevinden 1975’te emekli oldu. Rubaîleri
ve Bektaşîlikle ilgili yayınlarıyla tanınmıştır.
ESERLERİ:
Rubaiyyat (H. G. Nakhai’nin rubaîlerinin çevirisi, Tahran, 1967), Rubaîler
(Farsçaya çevirilerle, 1974), Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri (1974), Fuat
Bayramoğlu’nun Rubaîleri (1976), Hacı Bayram Veli (1981).
HAKKINDA: Mücellidoğlu Ali Çankaya / Yeni
Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler (c. V, 1968), Şükran Kurdakul / Şairler ve
Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Beşir Ayvazoğlu / Diplomat Bir Rubai
Şairi: Fuat Bayramoğlu (Defterimde Kırk Sûret, 3. bas., 1999, s. 42-46), TBE
Ansiklopedisi (c.1, 2001), İş’te Kitap (Bahar 2002).
I
Bülbül gibi, sevda düşürür, hara beni,
Pervane kılıp yakar gönül nara beni,
Sinemdeki ateşle bu sevda, bilmem,
Kaç yıl daha mecbur edecek, yara beni !
II
Bir gün, ne bahar, ne yar, ne sevda kalacak,
Her şey silinip, bir eski rüya kalacak.
Bir hendese ufkunda sıkışmış ruha,
Sesler, kokular birer muamma kalacak.
III
Kaynaklara benzeriz, çıkar topraktan,
Çağlar, köpürür, zevk alırız koşmaktan.
Düzlüklere indikçe, akıp sessizce,
Tekrar döneriz toprağa bir çatlaktan.
IV
Baktım da ne eski aşk mevcut, ne o yar,
Vaktiyle günah işlediğin kalmış kar.
Sönmüş bir avuç küldeki korlar gibidir;
Essen de ısıtmaz seni artık anılar.
V
Eyvah! deme dostum, güneş açıldı diye;
Ömrüm yarısından daha az kaldı diye.
Son faslı kaparken seni kıskansınlar,
Aşkın siteminden bile kam aldı diye !
VI
Seksen yaş için korkulu berzah dediler,
Destur demeden girdiniz eyvah, dediler.
Girdik ve de gördük ki hakikat o değil,
Beyhude yanılttık sizi vah vah, dediler!