Şair,
1963, Osmaniye doğumlu. Atatürk Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi Laborant ve
Veteriner Sağlık Bölümü öğrencisidir.
Şairin
doğum yeri, Urfalı olan ailesinin isteğiyle nüfus kaydına Şanlıurfa olarak
geçti. Oysa ne Urfa'da doğmuş ne de yaşamıştı. 01.01.1963 tarihinde Osmaniye'de
doğan şair, çocukluğunu ise İskenderun'da geçirdi. Bundan dolayı İskenderun'a
hep memleketim der ve memleketini de hep özler durur.
Şanlıurfa'yı
tam anlamıyla gezip görmek ve birkaç günlüğüne orada yaşamak ancak 2009 yılında
Şanlıurfa Valiliğinin düzenlediği "Okuma Kampanyası" kapsamında düzenlenen Suruç Şiir etkinliğine Urfalı şair
olarak davet edilmesiyle mümkün oldu. Etkinlik öncesi ve sonrasında Urfa ve
çevresini gezip gördü.
Daha
ortaokul ikinci sınıfta iken okulu terk ederek evlendi. Okulunu terk edip
evlendikten kısa bir süre sonra okulunu ve okul okumayı özlemeye başladı. Bu
özlem hiç bitmedi ve içinde hep bir sızı olarak kaldı. Çünkü başarılı, gözde
bir öğrenciydi ve okumayı çok seviyordu. İşte bu bitmeyen sızı, uzun yıllar
sonrasında birçok diploma almasına vesile oldu ve şair halen (2023) öğrenci
olarak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Laborant ve Veteriner Sağlık
bölümü öğrencisi olarak okul okumaya devam etmektedir. Bu bölümü okumayı tercih
etme sebebi ise şairin yoğun bir hayvansever olması ve hayvanlara sağlık
konusunda bir nebze de olsa yardım edebilme isteğidir.
Şair,
eğitimine devam edebilmek için ilk önce ortaöğretim diplomasını alması
gerekiyordu. Bu diplomayı da memuriyet hayatına ilk başladığı yıllarda
Diyarbakır Turgut Özal İlköğretim Okulundan aldı. Daha sonra Diyarbakır Namık
Kemal Lisesi ile Siirt Kız Meslek Lisesi ve Pratik Kız Sanat Okulu Çocuk
Gelişimi ve Eğitimi Bölümü (Örgün-hızlandırılmış program -2002) liselerinden
mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinden ise Sosyal Bilimler
(Önlisan-2000), Sosyoloji (Lisans-2013), Türk Dili ve Edebiyatı (Önlisans-2017)
bölümlerinden mezun oldu. Şairin çocuk yaşta evlenip okuldan ayrılması,
içindeki sızı ve okuma aşkı, onu hep okul okumaya, öğrenciliğe itmiştir.
Ne
güzeldir okuma aşkı...
Eşini
1988 yılında kaybeden şairin dört çocuğu, beş de torunu bulunmaktadır.
1992-2012
yılları arasında SHÇEK Genel Müdürlüğüne bağlı kuruluşlarda memur olarak görev
yaptı. 2012 yılında emekliliğe ayrıldıktan sonra edebiyata daha çok sarılırım
diyen şair ne yazık ki şiir yazmaya ara vermiş ancak 2005 yılında yayımlanan
"Kadınlığım" ile 2010 yılında yayımlanan "Canrüba" şiir
kitaplarından sonra daha iyi şiirler yazacağını düşünerek yeni bir şiir
kitabının yayımlanacağı hayalini hep diri tutup durmuştu. Çünkü şiire
sevdalıydı. Ancak bu hayalini daha gerçekleştiremedi. Çünkü o şiire küsmüştü,
şiir ona...
Şiirlerini
serbest ve hece ölçüsünde yazan şairin şiirleri Mavi Çınar, Maki, Sarı Zeybek
dergileri ile çok sayıda antolojide yayımlandı. 2007 yılında üç yarışmaya
katıldı; Sabit İnce Edebiyat Ödüllerinde 1. Mansiyon, 4.Antalya Şairler Buluşması Sevim Erdoğan
Tezel Şiir Yarışmasında Özel Jüri Ödülü, Anayurt Gazetesi-Gündüz Kitap Evi
Serbest Şiir Yarışmasında Mansiyon aldı. Şiirlerinin bir bölümünü 2005’te
Kadınlığım adlı ilk kitabında topladı. Eskişehir Şairler Derneği, Eskişehir
Sanat Derneği, Kütahya Şair ve Yazarlar Birliği, Ankara Çağdaş Şair ve Yazarlar
Derneği, İLESAM üyesidir.
Saadet Ün İçin Ne
Dediler?
“Yetiştiği
bölgenin otantik edebiyat kültürüyle Türk edebiyatının tarihsel zenginliğini
birlikte özümleyip yoğurmuş olduğu anlaşılan Saadet Ün, ilk okuyuşta bile
farklılığını hissettiren şiirlerinde, kelime ve anlatım zenginliği, yeni buluş
ve imaj başarılarıyla birlikte, kadın şairlerimizin çoğuna yapışmış olan
erkeksi söylemden kurtulmayı başarıp, kadınca duygularını özgürce ve şiir
dilini ustalıkla kullanarak ifade edebilmiştir.” (İhsan Işık)
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Şiir Kervanı Şiir Perisi Antolojisi (2006), S’imge Şiir –Yeni Şiirler Antolojisi (2007), Karanlığa Düşen Ay Seçkileri (2007), Şairane Şiir Perisi Antolojisi 3 (2007), Sevgi Yolu Şairler Antolojisi (2007), Bizim Ece Şairler Antolojisi (2007), Dem Vakti Şiirleri (2007), Güllük Şiir Güldestesi (2007), Türk Şairleri Şiir Antolojisi (2008), İLESAM 2008 Şiir Antolojisi (2008).).
Bana mektup yazsana…
Özlem koksun her satırı, her kelimesi sen koksun
Sen koksun mürekkebi
Titresin ellerim, titresin yüreğim ve titrerken tüm bedenim;
Mektubunu kaç kez okuduğumu unutayım
Bana mektup yazsana…
Bekleyişlerim olsun elim yüreğimde
Bin merak biriktireyim yolunu gözlerken postacının
Postacı; gözlerime astığım umudum olsun
Ve hiçbir satırında 'Kendine iyi bak.' kısaltması bulunmasın
Kendime iyi bakamam
İllâ gözlerin gözlerimde olmalı ki, gözlerinle kendime iyi bakayım
Gözlerin gözlerimde yoksa; körüm ben…
Mektubun ucunu yakmasan da olur,
' Yine yakmış yâr mektubun ucunu…' demesem de olur
Çalıntı şarkı sözlerinin yanılgısına uğramamalıyım mesela
Mesela yalancı baharın telli duvaklı gelini de olmamalıyım
Kendi kendime hayran, kendi kendime kurban ettirme beni
Mektubun ucunu yakmasan da olur…
Bana mektup yazsana…
Sakın yazamam deme!
Biliyorum daha kendimi adam akıllı anlatamadım sana
Ve biliyorum daha sözün başındayken her sözü eksik bıraktığımı
Suskunluğum, kahrolası huyum…
Ne olurdu çözebilseydim dilimdeki kördüğümü
Ve anlatabilseydim içimde birikenleri
Anlardın, biliyorum anlardın beni…
Dinle;
Başımı koysam da ayın dizine,
İçimden her lâhza bin hüzün geçer.
Sığınsam hicranın sessizliğine,
İçimden ya adın ya sözün geçer.
Az dinle, az dinle ve al eline kalemi!
Ruhum kafes içinde tüm zerrem darda şimdi
Ve şimdi ruhumda taht kurmuş azman bir yalnızlığın esaretindeyim
Gecedeyim, geceyim...
Bana mektup yazsana…
Özlem koksun her satırı, her kelimesi sen koksun
Sen koksun mürekkebi
Titresin ellerim, titresin yüreğim ve titrerken tüm bedenim;
Mektubunu kaç kez okuduğumu unutayım
Anlasana
Sana yenilmek isteyen bir tarafım var
Hadi yaz!
Gelmezsen de olur
Mektubun gelse yeter…
Unutulduğum Yerde
Adım Kalsın İstedim
Sana
sığındım şiir! Kırık bir kalem ile
Açarsan
sen açarsın dilini bu ahrazın
An,
anı kovalıyor; saatse elem ile
Dokundukça
sineme tebessüme erindim
Evren,
"Uyan!" diyordu, "Muştusu var ilkyazın"
Tuhaf!
Ama yine de umut ile gerindim
/Üç
vakte sabrım mı var? Zaman zalim, zaman dar
Nabzımı
saymaktayım, hemen gelmelisin yâr!/
Sevmek
ki, dudağımda yarım kalan bir öykü
Ayın
koynunda fettan, meraklısı alazın
Aşka
dönsem yüzümü korkutur rüzgâr yükü
Dermansız
dizlerimin yıkılırım dibine
Elinden
kim tutar ki bahtsızın, anasızın
Ta
ezelden ebede kalır dert sahibine
/Üzüldüğüm
yeter yâr! Yıkılmak üzereyim
Nâra
savruldu ruhum, yakılmak üzereyim/
Sancılarım
artıyor; kan ter içinde gece
Adını
sayıklıyor kalpteki vefasızın
Aya
git desem gitmez, konuşuyor bilgece
Derya
deniz oluyor o konuştukça sine
Ellerim
alev alev; vakti mi şimdi nazın
Tükeniyor
yüreğim, çık da gel ey bigâne!..
/Üzerimi
ört yârim! Üşüme tuttu beni
Nice
nice hayaller ateşe attı beni/
Saatin
kıskacında, unutulduğum yerde
Adını
soruyorum ruhumdaki enkazın
"Acı"
diyor, susuyor, oysa iyi bilir de
Dizlerimi
kanatan o aşkın belasını
Ezber
bozma yüreğim! Şimdi vakti ibrazın
Tek
tek ortaya dökmek kalbimin zulasını
/Ümit
işte sevdiğim, ufuklara göz sürmek
Nefes
kesen düşlerin uğruna ömür vermek/
Sabahlara
küsmenin devranı geçer elbet
Arttıkça
aydınlığım, sonu gelir açmazın
Ama
el atılmalı, bitmeli bu müebbet
Dinmeli
yürekteki çöllerin susuzluğu
Esse
de zararı yok, gücü yetmez poyrazın
Tenime
yüz süren aşk, itince mutsuzluğu
/Üveyliğim
bitsin yâr! Turnalarla haber sal
Nadas
zamanı geçti; Sorulur mu "Nedir hâl?"/
Sana
sığındım şiir! Dinle beni bir zaman
Asılı
kalsın bırak gökyüzümde yıldızın
Ağlamayı
da bırak; dinle ne der asuman!
Dinecekmiş
sızılar ve o aşk fukarası
Eğilip
öpecekmiş dudağından avazın
Tükenecekmiş
dertler bir de aşkın yarası
/Ücradan
çekip alsan gecem döner sabaha
Neredeysen gel yârim! Girme artık günaha/
Akrostiş
Şiir
Saadet
Ün/13.13.02.2012
Ucu
kıvrık sayfalar arasında dolaşıp
Sesim
olabilecek bir cümle arıyorum
Önce
yaramı sarıp sonra yâre ulaşıp
Bacası
aşkla tüten bir şale arıyorum
Çöreklendi
içime gün yüzünün hasreti
Yitirdikçe
günbegün huzuru, saadeti
Arttıkça
yüreğimin geceye esareti
Karanlığı
yaracak meşale arıyorum
Aldanıp
da sırtımı dayarım sandıklarım
Tırnağı
taşa değse, yürekten yandıklarım
Gömüldüm
çığlığıma, hani inandıklarım!
Artık
çekip gitmeye vesile arıyorum
Şimdi
ses tellerimi yutmuş bir kuyudayım
Kâh
Dicle’nin koynunda kâh Fırat suyundayım
Bilincimi
zapt etmiş derin bir uykudayım
Kendime
geleceğim bir sille arıyorum
Zaman
zalim, zaman dar, yorgunluğumsa beter
Hiç
tükenmez sanırdım ömrümü bir vakitler
Yıkılırken
içimde koca koca şehirler
Ruhumu
koruyacak bir kale arıyorum
Oysa
fark etmemiştim yıkılmayana kadar
Aşk
denen o iksirin kıldığını bahtiyar
O
iksir ki içime sızarken azar azar
Hep
üstümde duracak bir hale arıyorum
Ve
şimdi bir sevgiye “çok aç kaldım!” diyorum
Hayatın
ortasında ”kıraç kaldım!” diyorum
En
çok da ömre yanıp “ah geç kaldım!” diyorum
Yaşama
tutunacak bir hamle arıyorum
Saadet
Ün – 09.03.2014
De
ki; Gel!
dikenlere
serdiğin yüreğini
topla
da gel
Ayaküstü
de olsa
kıyıma
uğra
az
biraz soluklan
az
biraz da
soluduğundan
bırakıver
koynuma
korkma
De
ki;
Son
cemre de düştü
ilkbaharım
artık
Hadi
tut ellerimi
ellerim
su
ellerim
toprak
ellerimden
topla gelincikleri
dudaklarıma
tebessümlerin
dokunurken
Ve
dal yüreğime
gözü
kapalı
nefessiz
kalmazsın
korkma
De
ki;
Güneşi
bir omuzuma
ayı
diğer omuzuma yükledim de geldim
Üşüyen
ellerinin uğruna
karanlığına
geldim
ısımla
geldim
Hadi
uzat ellerini
ısıtmaya
geldim
korkma
De
ki;
Alıp
alıp başını gitme kimsesizliğine
yüreğine
baharı giydirmeye geldim
ve
kimsesizliğini giyinmeye
Seni
sevmeye
geldim
korkma
S.Ün
-07/03/2008
Aşk Bana Çok Yakışacak
seni
hep böyle bulacağım aşk
kapı
kapı dolaşıp
dirhem
dirhem toplayacağım
serinleteceğim
yüreğimi
yüreklerden
habersiz
büyüyeceksin
düşlerimde
Aslı
olacağım
Şirin
olacağım
Zin
olacağım
yazılsın
diye aşkımın destanı
Leyla
olacağım/susuz
çöllere
salacağım seni
aşkın
asıl kahramanı
Mecnundur
ey aşk!
kızıl
akşamlarda
ufkunda
doğacağım
kırmızı
damlayacak yüreğime
ölesim
gelecek
kaldırıp
kendimi
Kızılırmağa
atacağım
Fırat'ta
boğulacak
Dicle'de
öleceğim
ölümsüzleştireceğim
adını ey aşk!
kınalar
yakacak telli turnalar
aşk
destanını
yazdırdı diyecekler
süsleyecekler
aşk ile ölen yüreğimi
beni
aşka
aşkı
yüreğimin üzerine gömecekler
aşk,
bana
çok yakışacak
S.Ün
- 05.04.2007
Bir Uzun Suskunluk
ve Kadın
lâl
geceler ertesi sığındığım sabahlar
ömrümün
yitiğini yüzüme çarpar durur
daraldıkça
yüreğim arttıkça ahuvahlar
tutunduğum
dalların kökü içimde kurur
ve
düşerken denize düş ülkemin yıldızı
ölüm
siner üstüme boğulan ben olurum
umuda
sırt dönerken ruhumu saran sızı
mahşerin
ortasına yığılan ben olurum
bilmem
ki dar vakitte düştüğüm hangi çukur
hangi
kanlı coğrafya düşer aklıma her an
bilmem
ki hangi cumhur sayarken beni kusur
doğurganlık,
dişilik ve can edilir talan
ki
yararı da olmaz derdime hiçbir kulun
“kadın
hakları…” derken, anlattığı masallar
hem
yormasın kendini boş yere duygusallar(!)
kendine
düşman iken eteği bile dulun
gecenin
bir yarısı yaman acıyor canım
dönüşüyor
dört duvar azman bir yaratığa
kekeleyip
duruyor yatağımla yorganım
gözlerimdeki
hüzün sarıldıkça yastığa
içimdeki
tufanla çırpınıp duruyorum
gece
denen cinnetin dişleri arasında
son
bir umut, kalbimi, bir düşe kuruyorum
bir
ışık arıyorum bahtımın karasında
lakin
artık vakit geç; küle dönmüşse ateş
aşk
ancak yüreğimde oturan bir ahrazdır
ikindi
sonraları ısıtmıyorsa güneş
bana
her günüm gece, her mevsimim ayazdır
ve
artık her bir yere bir sus götürüyorum
tıkayarak
içime yalnızlığımı dürüp
dönerken
de ruhumu yere çöktürüyorum
intihar
ediyorum namluya tütün sürüp
oysaki
iç dünyama düşerken ilk çığlığım
böylesi
hüzünleri hesaba katmamıştım
ne
aklımda kötü gün, ne de vardı açlığım
hiç
hayali bir aşka sarılıp yatmamıştım
ne
var ki habersizdim ataerkil bir gücün
çökük
omuzlarımın üstüne bindiğinden
ne
var ki habersizdim diyar diyar bir göçün
ömrümü
yormak için kinle bilendiğinden
sığınsaydım
bir aşka hüzne gölge düşerdi
sona
ererdi belki upuzun suskunluğum
ne
sol yanım acırdı ne derdim depreşirdi
doğardı
gün yüzüme, yiterdi solgunluğum
çünkü
ancak bir aşktır bunca zulüm üstüne
yüreğime
baharı sevgiyle nakşedecek
çünkü
ancak bir aşktır bunca elem üstüne
gönül
rahatlığını ömrüme bahşedecek
artık
gözlerim yerde; solunmak istiyorum
susturup
çığlıkları gece denen cinnette
sırt
dönüp karanlığa bulunmak istiyorum
gözlerimi
diktiğim huzur denen cennette
gözlerim
ki yürüyor hep baba ocağına
yetimliğim
ve bir de, akla düşünce duvak
gözlerim
ki yürüyor ömrün buzul çağına
ürperiyor
yüreğim buz kesiyor el ayak
artık
gözlerim yerde; ey umut, avut beni!
koy
başımı dizine, sıyrılayım kederden
girdaba
düşüyorum, az uzan da, tut beni!
içime
bir bahar sal yenik düştüğüm yerden
ve
bir buse kondurup alnımın çizgisine
maviş
maviş çiçekler bırak avuçlarıma
yor
beni mutlulukla yatır aşk ezgisine
dökülsün
samanyolu ak düşen saçlarıma
S.Ün
- 07.03.2014
Ellerimi Uzattığım
Yerde Dur
gidecek
bir yerim olmalı
sessiz
sedasız
kıvrılmalıyım
bir köşeye
gözlerimi
kapatıp
hissetmeliyim
yaşamı
derin
derin
solumalıyım
doyasıya
artık
ne kaldıysa
kırk
dokuzdan öteye
kurunca
soframı
anlamalıyım
ne yediğimi
ağzımda
tat
ruhumda
huzur
beklemeliyim
geceyi
pürtelaş
yatağım,
yorganım, yastığım
basmalı
bağrına beni
bir
mucize olmalı
sinmeli
yaralarımın üstüne
ana
kokusu
uyumalıyım
deliksiz bir uykuyla
uyumalı
rüyalarımın karanlık yanları da
gülümsemeli
düşlerimin prensi
tutup
ellerimden yâr sıcaklığında
öperek
uyandırmalı beni
dökülmeli
başımdan aşağı
aşk
çiçekleri
gelincik
koşmalıyım
güneşe doğru
olabildiğince
hızlı
nefes
nefese
oradan
da yıldızlara, aya
artık
ne kaldıysa
kırk
dokuzdan öteye
ışımalı
gözlerim
doyasıya
düşürüp
yakamdan tüm kederleri
sızıları
yalnızlıkları
kalabalıkları
ki, yalnızlıktan da beter
gidecek
bir yerim olmalı
umut
ellerimi
uzattığım yerde
öpmeli
yüreğimden
kırmızı
yoksulluğum
sona
ermeli
sarı
siyah
gri
yerini
mavi
ve beyaza bırakmalı
S.Ün-13.01.2012