Artukoğlu Beyliğinin kurucusu (D.
1062 – Ö. 19 Kasım 1122, Meyyafârıkin / Diyarbakır). “Necmeddin” lakabıyla da
anılır, doğum tarihi kesin değildir. Eksükoğlu Artuk Beyin ikinci oğlu olup, bu
beyliğin Mardin kolunun kurucusudur. Suriye Selçuklularının sultanı Tacüddevle Tutuş,
Kudüs’ü oğulları Sökmen ile İlgazi’ye vermişti. 1098’de Kudüs’ün yeniden Fatımî
hâkimiyetine girmesi üzerine, İlgazi Irak’ta kendisine verilen topraklara
yerleşti. 1101’de, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar onu Bağdat valiliğine
atadı. İki yıl sonra Berkyaruk ile Muhammed Tapar arasında yapılan anlaşma
gereğince, bu kez aynı görevi Berkyaruk adına sürdürdü. Berkyaruk’tan sonra da aynı
görevi Melikşah adına devam ettirdi. Melikşah’la arasının açılması üzerine
1105’te görevinden alındıktan sonra onu Tutuşun oğlu Rıdvan’ın maiyetinde
görüyoruz.
Bu arada Sökmen, Hısnkeyfâ
(Hasankeyf) kalesini, yeğeni Yakutî de Mardin’i ele geçirdiler; Yakutî’nin ölümünden
sonra Mardin de Sökmen’in egemenliğine girdi. İlgazi ise, Melik Rıdvan’ın
maiyetinde Nusaybin Kalesi’ni kuşattı. Aralarının açılması üzerine Rıdvan,
İlgazi’nin tutuklanması için emir verdi. Ancak Türkmenler onu dinlemediler,
İlgazi Nusaybin Kalesi’ne sığındı. 1103’te Sökmen ölünce Mardin’e yerleşti. Burasını
emir Şems’ten alarak, “Tabaka-i İlgaziyye” denilen Mardin kolunu kurdu (1108). İlgazi
artık Selçuklu hükümdarlarının en gözde beyleri arasına girmişti.
İlgazi, Kılıç Arslan’ın ölümüyle
sonuçlanan savaşta Çavlı’nın safında çarpışmıştı. Haçlılara karşı oluşturulan
orduya kendi kuvvetleriyle katıldı ve Urfa kuşatmasında bulundu. Çavlı ile
arası açılınca, Nusaybin’i 1107’de işgal etti. 1113-14 yıllarında Haçlılara
karşı düzenlenen iki sefere de İlgazi’nin kendisi katılmadı.
Aksungur el-Borsuki, iki ay
süreyle Frankların elinde bulunan Urfa’yı kuşattı, ancak bu kuşatmadan sonuç
alınamadı. Dârâ yakınlarında karargâhını kuran Borsukî’yi İlgazi âni bir
baskınla yenilgiye uğrattı (1115). Borsuki’nin askerleri ağırlıklarını bırakıp
kaçtılar. İlgazi, sultanın korkusundan Mesud’u hemen serbest bıraktı. Ama İlgazi’nin
bu davranışı sultan Muhammed Tapar’ı fazlasıyla üzdü. İlgazi de Dımışk (Şam)
hâkimi Tuğ-Tekin’in ittifakını sağladı. Sonra, ikisi birlikte Antakya prensi
Rogar ile bir saldırmazlık anlaşması yaptılar. İlgazi Mardin’e dönerken
Rusten’de Hayır Han’ın baskısına uğradı ve yanındakilerle birlikte esir düştü
(Ocak 1115). Bunu haber alan Tuğ-Tekin’in aracılığıyla serbest kaldı. Mardin’e
dönen İlgazi, ordusunun başına geçerek derhal geri döndü, oğlunu kurtarmak için
Humus’u kuşattı. Ancak, Sultan Muhammed Tapar’ın üzerine geldiği haberini
alınca kuşatmayı kaldırdı.
O sırada Halep’te huzursuzluk
devam ediyordu. Haçlı ordularının anî bir baskınla şehri almalarından
kuşkulanan halk, İlgazi’ye haber göndererek, şehri kendisine teslim
edeceklerini bildirdiler. İlgazi, az sayıda askerle Halep’e giderek kaleyi
teslim aldı. İlgazi’nin Halep’e yerleşmesi onu Haçlılarla komşu yapmıştı. Buna
göre tedbirli olması, orduyu hazır tutması gerekiyordu. Tuğ- Tekin ile
ittifakını yeniledi (1118) e ordusunu da güçlendirdi. Bir yıl sonra, Halep’e
saldırıya kalkışan Haçlı ordusunu yendi.
İlgazi 1120’de, Emir Belek’i Kuzeydoğu Anadolu’ya sefere gönderdi.
Belek, Mengüçoğlunu, Trabzon dukası Konstantin Gabras’ı yenerek bölgeyi
yağmaladı ve ele geçirdiği ganimeti, sürüleri ülkesine getirdi. 1121’de Abhaz
ve Gürcüler, Melik Tuğrul’un topraklarına tecavüz ettiler. Büyük Sultan bu tecavüzü
defetmek görevini İlgazi’ye verdi. O da Emîr Dübyes’i yanına alarak ordusuyla
Gürcistan’a hareket etti. Burada, tek başına yapmak zorunda kaldığı savaşta
yenildi. Bu sırada Halep valisi olan oğlu Şemsüddevle Süleyman’ın kendisine
isyan ettiği haberi üzerine Halep’e yürüyen İlgazi, isyanı bastırdı; ancak bu arada hastalandı. Birkaç gün dinlendikten
sonra Mardin’e hareket etti. Yanında eşi Yel Hatun ile oğlu Süleyman olduğu
halde Mardin’den Fuhul köyüne geçti ama yeniden hastalandı ve burada öldü.
Necmeddin İlgazi, Suriye’de
Haçlılara ilk darbeleri indirmiş olan büyük bir komutan, iyi bir savaşçı olduğu
kadar bilime değer veren, bilim adamlarını koruyan bir devlet adamıydı. Bu
dönemde yetişen ve İlgazi tarafından korunan bilim adamlarından birisi de ünlü
bilgin Fahreddin-i Mardinî'dir. Aynı
zamanda adaleti, hayırseverliği, halka hizmet ve merhameti ile de tanınmıştır.
Mardin ve Halep’te vergileri hafifletmiş, halkın sevgisini kazanmıştır. Onun
döneminde, Diyarbakır bölgesinde asayiş düzelmiş, emniyet ve düzen içinde
ticaret kervanlarının rahatlıkla sefer yapmaları sağlanmıştır.
HAKKINDA:
İbrahim Artuk / Mardin Arukoğulları Tarihi (İstanbul 1944), Prof. Dr. Osman
Turan / Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihî (İstanbul 1973), Ara Altun /
Anadolu’da Artuklu Devri Türk Mimarisi’nin Gelişmesi (İstanbul 1973), Şevket
Beysanoğlu / Diyarbakır’da Gömülü Meşhur Adamlar (1985).