Hukukçu, avukat, şair ve yazar, 1 Ocak 1977’de, Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ergani’de tamamladıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
2007 yılından itibaren yaşamını sürdürdüğü İzmir’de serbest
avukatlık yapmaktadır.
İlk şiiri “Mutluluğun Yemyeşili”, 2000 yılında, Güney dergisinin 13. sayısında; ilk öyküsü “Uzaklara Çok Uzaklara” yine 2000 yılında, Berfin Bahar dergisinin 30. sayısında yer aldı. Yazı ve şiirleri ilerleyen yıllarda Tigris, Hedef 23 (İnsiyatif), Yaratım ve Amida dergilerinde yayımlandı.
2003-2004 arası kadar İzmir gazetelerinden Günebakan’da
köşe yazarlığı yaptı. İzmir’de çıkan aylık fanzin Pusula’da sürekli
yazmaya devam etmektedir.
ESERLERI:
Şiir: Gözkapağı Direnişleri
(1997), İnsan İle İnsan (1999),
Yalnızlığın
Elleri (2015).
Öykü- Oyun: Yalnızlık Uzaktaki Sevgili (2003).
Anlatı-Deneme: Gündoğumunu Beklerken (2008), Bir Hayata Dokunursan
(2015), Deşifre Edilmiş Bir Yürek
(2017).
KAYNAKÇA:
Sedat Eroğlu / Gülbaran'ın Erganili Gülleri (2014), İhsan Işık / Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve
Sanatçılar (2014) Abbas Karakuş (1000kitap.com, 01.06.2018), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar
ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2018).
doğum günün, on üçüncü aydı
haftanın sekizinci gününde buluşurduk.
masum İzmir akşamlarında,
gümüş takılar alırdım sana
içinde mavi ölümler olan.
hatta ilk defa,
o korsan akşamlarda
öpmüştü o tanrıça boynundan
senin,
deniz
ve tutmuştu etsiz ellerinden
gökyüzü.
Nedense, hep buğulu bakardın
sıradandın
oysa / basit, hem de aşağılık
ve
sıradanlığın gibi yaşardın hayatını
farklısın,
demeye gör beni/ çocuklar gibi sevinirdin.
* * *
Bugün,
Parklar, o buluştuğumuz eylül
sonu pazarları, oturduğumuz salkım söğüdün gölgesi… Senin kaçışların, ah nasıl
kaçışların! Peşine düşmelerim; bir yitirip bir bulmam o alıp götüren kokunu.
Bulmalarım nefes nefese yorulmuş; uzanmaların bir başına, sevdanın tanığı
melisa kokulu o bankta.
Geriye kalan, alışılmışlığın ötesinde, öksüz bir terk edilmişlik.
Yaşadığımız onca şey, demek ki yaşanılmamış aslında. Daima kalıcı diye
avunulan, yalnızca varlığından kalan ve yaşadığının kanıtı, vesikalık bir
fotoğraf.
* * *
Bir cüzdanı açmak, hatıra defterlerini açarcasına. Ve senin
resmin diyebilmek.
Senin resmin, en çok da
gözlerinin. Yüzün sadece göz… Üzerinde yine o buz mavisi kazağın. Umudun renginde diye, çok severdin bu kazağı.
Dağınık değil, saçların taralı. Saçlarında hep taktığın o ucuz ve gösterişsiz
tel tokaların. Yüzünün bütün kıvrımlarında, çocukluğundan kalma bir tebessüm.
Hiç büyümüş olmayı istemezdin zaten.
Dudakların ağlıyorcasına ince ve etsiz. Seni öpmüyorum,
alnından ve dudaklarından. Dokunmak, aşkı öldürmektir biraz da. Çünkü ağzım ve
dudaklarım acı tütün kokuyor. Ürkersin diye korkuyorum. Üzülüp, yanıldım
yanılgısına düşersin diye korkuyorum. Çünkü dudaklarındaki ıslaklığı ve tuzu
yitirdiğim kentteyim.
KAYNAK:
Sedat Eroğlu / Gülbaran'ın Erganili Gülleri (2014).