İlahiyatçı, Din Adamı, Yazar, STK Yöneticisi, ARDEV Vakfı kurucusu, Beyoğlu Belediyesi eski Başkanı Misbah Demircan’ın babasıdır. 1945 yılında İstanbul/Kasımpaşa’da doğdu. 1969’da İstanbul İmam-Hatip Lisesini birincilikle bitirdi. Aynı yıl o zamanki adı İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü olan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini de birincilikle kazanarak 1973 yılında mezun oldu.
1970
yılında Süleymaniye Camii Hatipliğine, bir yıl sonra da Hatiplik kaldırıldığı
için aynı caminin İmam-Hatipliğine tayin edildi. Bu camide on iki yıl görev
yaptı.1976-1978 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim
Merkezi’nde İhtisas gördü.
Kitapları
ve konferansları sebebiyle Türk Ceza Kanununun 163. maddesini ihlalden yedi
defa Ağır Ceza ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılandı.
Ali Rıza
Demircan, kurucusu olduğu, İstanbul Fatih’teki ARDEV - Araştırma,
Dayanışma ve Eğitim Vakfı bünyesindeki çalışmaları ve kitap yazarak hayatını sürdürmektedir.
Yazılarını
1971’de başlayarak Tohum (1971-74), Bizim Anadolu (1972-73) ve
1980’li yıllarda İslâm, Kadın ve Aile, Altınoluk, Sur gibi dergilerde
yayımladı. Günaydın gazetesinde tefrika da edilen İslâm’a Göre Cinsel
Hayat (1985-88) adlı eseriyle; hutbe,
vaaz, seminer, konferans, radyo ve televizyon konuşmaları ile tanınan Demircan’ın
birçok kitabı bulunmaktadır. Ali Rıza Demircan, evli ve 9 çocuk babasıdır.
BAŞLICA ESERLERİ:
Süleymaniye
Minberinden İslâm Nizamı (hutbeler, 3 cilt, 1971),
İslâmî
Kimliğimizi Korumak - İslâm'da Batıla Benzemenin Hükmü (1979),
İslâm’a Göre Cinsel Hayat (1985,
sonraki basımlarına 2 cilt),
Gayemiz İslâm’dır (1987).
Allah'ın
Resûlü'nden Hayat Dersleri - Allah'ın Resûlü'nden Hayat Düstûrları
İslâm'ın
Işığında Haklar, Hürriyetler, Vazîfeler - Cuma Mesajları
Hac ve
Umre Yüceliğe Çağrıdır (5 kitap bir arada)
Söyleşiler
Kur'ân ve
Sünnet Işığında Cennet Hayatı
Kur'ân ve
Sünnet Işığında Câriyeler ve Sömürülen Cinsellikleri
Namaza
Çağrı
KAYNAKÇA: İhsan
Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001,
2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas.
2007), İlahiyatlarda hayata yön veren İslâm okutulmuyor! (Söyleşi: Özlem Doğan,
Milat gazetesi, 15.12.2019), Biyografi (alirizademircan.net, 26.12. 2019).
Söyleşi: Özlem
Doğan
Türk
toplumunun Kur’an cahili olarak kaldığını ifade eden İlahiyatçı Ali Rıza
Demircan, “İlahiyatçılarımız meselesiz ve davasız insanlar. Her profesör 10 bin
maaş alıyor. Allah’tan korkun! Millete bir şey öğretmek için adım atılmıyor
çünkü ilahiyatlarda insanların hayatına yön veren İslam dininin güzel yönleri
okutulmuyor. İşte gençlerdeki deizm artışı bundan kaynaklanıyor' dedi.
Tüm
dünyada dinler en çok tartışılan konular arasında yer alıyor. Batı tarafından
İslamofobi körüklenirken İslam ülkelerinde de dini kasıtlı olarak kötüleme ve
özellikle yeni nesli İslam’dan uzak tutma çalışmaları yapılıyor. Son dönemde
medyada, küçük yaşta kız çocuklarının evlendirilmesi, evrim, deizm,
tekfircilik, radikal oluşumlar, eşcinsellik, yaradılış gibi konularda din adına
konuşup ahkâm kesen, yüzlerce yıllık öğretilerin tam zıddı konuşan din
adamları, felsefeciler ve ilahiyatçılar boy gösteriyor. Tüm bunlar müesssif
hadiselerle birleşince de toplumda din adına yanlış kanaatler oluşabiliyor.
İlahiyatçı Ali Rıza Demircan’la evrimden deizme, eşcinsellikten küçük yaşta kız
çocuklarının evlendirilmesine, günümüzdeki ilahiyat okullarındaki eğitimden
toplumdaki din algısına dair birçok konuyu konuştuk.
Celal
Şengör ahmaktır, dikkate almaya değmez
Geçtiğimiz
günlerde Prof. Dr. Celal Şengör, "En cahil Türkler, Müslüman Türklerdir.
Özellikle Osmanlı Devleti Türk tarihinin en alt noktasıdır” açıklamasında bulundu.
Celal Şengör gibi ateistlerin İslam’ın Türkleri geri bıraktığı yorumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bir
insan deist ya da ateist olabilir, bir peygamberin varlığını düşünecek eğitim
almamış olabilir. Fakat ‘Ben kimim, nereden geldim, nereye gideceğim’
düşüncesiyle hayat ve ölüm sorularını kendisine sorduğu zaman bir uyarıcının,
bir yönlendiricinin varlığı ve gereği zaten ortaya çıkar. Kullandığımız araç
gereçlerden yola çıkarsak bunların kendi kendine oluştuğunu iddia edene deli
derler. İnsan gibi bir muhteşem varlığı yaratan bir güç yok diyen de ahmaktır.
Bir ahmağın da Müslüman Türkler ve Osmanlı hakkındaki değerlendirmelerini
ciddiye almaya değmez.
-Bu
tür açıklamaları neden yapıyorlar sizce? Bu sadece ahmaklık olarak mı
nitelendirilmeli?
Celal
Şengör gibi insanları akılsızlıkla niteleyemeyiz. Madde üzerinde aklını
kullanan belli bir birikimi var. Fakat insan gibi muhteşem bir varlıkla
birlikte yeryüzünde 10 milyona yakın canlı tür var. Hepsi birbirinden muhteşem
bir donanıma sahip. Uzaydaki milyarlarca irili ufaklı gökcismi, yerküremiz ve
dünyada yaşayan varlıkların ihtişamına rağmen yaratan yok diyorlar. Ben bu
adamların bilim adamlığından da şüphe duyuyorum. Çünkü bilim adamının bağlı
olması gereken bilimsel metotlar var. Bu metotların içinde asla tesadüfen bir
varlık oluşması ve hayat sürdürmesi mümkün değil.
-En
çok tartışılan diğer bir konu da evrim. Son dönemlerde muhafazakâr gençlik de
evrimle ilgileniyor. Özellikle evrimi kabul etmeyen bilim adamları adeta linçe
uğruyor. Bu minvalde İslam’ın evrime bakışı nedir?
Caner
Taslaman gibi adamlar çıkıp Kuran’da evrimle alakalı lehte ve aleyhte, olumlu
ya da olumsuz bir beyan bulunmadığını iddia ediyor. Kuran’ın sık sık kullandığı ‘iade’ kavramı;
Allah yaratandır ve yarattıklarını tekrarlayandır. Allah bir dölleme kanunu
halk etmiş, topraktan ve üremeden yaratma devam ediyor, değişen bir şey yok. Üç
yaşında bir çocuk dölleyemez ama ileri yaşlarda aldığı gıdalardan yani toprak
ürünlerinden dolayı böyle bir kabiliyeti oluşuyor.
Evrim
var ama türden türe değil
-İslami
bakış açısıyla bakarsak yaradılışta evrime benzeyen noktalar var mı?
Evrim
elbette var; ana rahminde döllenen ilk hücre, çocuk olarak doğabilmesi için ana
rahminde 3 milyar kez büyüyor. Bu bir tekâmüldür. Ağacın tohumu iki sene sonra
vücuda geliyor. Evrimin olmadığı yer yok. Sadece bir türden diğer türe sıçrama
diye bir şey söz konusu değil. İnsanlık tarihinden bugüne kadar bir insanın
maymun doğurduğu nerede görülmüş? Maymunlar da ürüyor. İnsan doğuran maymun var
mı? Bunlar tamamen hamakat. Maddeci anlamda evrimci olabilmek için derin bir
cahil olmak lazım.
-Özellikle
İslam ülkelerinde çok daha fazla propagandası yapılan LGBT’ye sürekli maruz
kalıyoruz. İslam eşcinselliği nasıl değerlendiriyor?
Allah,
insanları erkek ve kadın olarak yaratmıştır. Üçüncü bir cins yok, ilmen de yok.
Zoraki inançsızlık ve yanlış terbiyeden kaynaklanan bir takım sapmalar ve anne
karnında alınan yanlış ilaçların etkisiyle erkek suretiyle dişilik hormonları
da gelişenler olabiliyor. Bugün medyada gerçeklerden sapan insanları övgüyle
topluma kabul ettirilmeye çalışıldığını görüyoruz. İnsanlık adına bilim-buluş
yapan ya da sanatçıları öne çıkaranlara soruyorum; bu insanlar önleri
arkalarıyla değil, başarılarıyla ünlü oldular. Bir kadının bir erkek, bir
erkeğin de bir kadın olması iç organları değişmedikçe mümkün değildir.
LGBT’li
bireyler ruhsal olarak eziktir
-LGBT
bireyleri savunan bazı yazar ve tarihçilerin dediği gibi eşcinsellik Osmanlı’da
gerçekten yaygın mıydı?
Bunların
hepsi eşcinsellerin kendi günah, çirkinlik ve pisliklerini makul göstermek için
yaptıkları iftiralardır. Allah, eşcinselliği Kuran’da yasaklamıştır. Her
toplumda eşcinsel ve lezbiyen vardır. İslam ulemasının bir bölümü kabul etmez
ama Nisa Suresi’nin 15. Ayeti lezbiyenlerle, Nisa Suresi’nin 16. Ayeti de
geylerle alakalıdır. LGBT’li bireylerin istisnasız hepsinde ruhsal bir eziklik
var. Çünkü insan doğasına aykırı bir durum yaşıyorlar.
Küçük
kızların evlendirilmesi zulümdür
-Yine
İslam’ı karalamak için en çok kullanılan biri de erken yaşta kız çocuklarının
evlendirilmesi… İslam küçük bir kız çocuğunun evliliğine ruhsat veriyor mu?
Ergenlik
öncesi bir kız çocuğunun evlenmesi haramdır ve zulümdür. Sadece yaşının büyük
olması yetmez, ergenlik üstü rüşt gerekir. Doğduğu zaman çocuğuna bakabilecek,
babasından kendisine intikal edebilecek olan malı kullanabilecek olan
yetişkinlikte olması lazım gelir. Küçük bir kızla evlilik bizim İslam
ulemasının bir bölümünün halt etmesinden kaynaklanıyor. Talak Suresi’nin 4.
Ayetini de tahrif ediyorlar ve bu konuyu çıkmaza sokuyorlar. Maalesef erken
yaşta evlilik Anadolu’da yaşanıyor. Buna cevaz veren ulema kendi küçük kız
çocuğunu evlendirip bir adamla aynı yatağa sokar mı acaba? Bu durum kabul ve
izah edilemez.
Bazı
anketlerde ve sosyal medyada dile getirildiği gibi İslam toplumunda deizm arttı
mı?
Deizm
Hz. Adem’den bu yana hep var. Bizim toplumumuz Kuran cahilidir. Peygamberlere
karşı çıkan, peygamberleri öldürmeye yeltenen ve tebliğlerini kabul
etmeyenlerin ana özelliği peygamberlere ve ahiret hayatına inanmamalarıdır.
Tarih boyunca bütün peygamberler karşısında verilen inkâr örneği deizmdir.
Sadece kavram olarak deizm yenidir.
Spor
dinden daha fazla yer alıyor.
-Allah
inancını yeterli görüyorlar sanırım, öyle değil mi?
Eskiden
sorulsa müşrikler de ‘yeri göğü Allah yarattı’ derdi. Putlara tapanlar da
putların üzerinde bir ilah olduğunu biliyorlardı. Onların kabul edemediği
gerçek; bir peygamberin öğretici olarak çıkması ve ölümden sona diriliştir. Bir
kısım medya sürekli İslam aleyhinde çalışıyor. Muhafazakâr gazetelerde bile
spor sayfası birkaç sayfa ama dini mevzulara yer ayırmıyorlar. İşte bunun sonu
deizme gidiyor. İlahiyat ve imam hatiplerimiz de yetersiz kalıyor.
İlahiyatlarda
gerçek dini eğitim verilmiyor.
-Bahsettiğiniz
üzere ilahiyat ve imam hatipler bu konuda neden yetersiz peki?
İlahiyatçılarımız
meselesiz ve davasız insanlar maalesef. Her bir profesör 10 bin maaş alıyor.
Yahu Allah’tan korkun! Böyle bir cahiliye, jakoben laik düzende bile Allah,
İslam’ı öğrenelim, öğretelim diye rızık kapıları açıyor. Yediğimiz, içtiğimiz
halde şu millete bir şey öğretmek için adım atmıyoruz. İlahiyatlarda İslamın
hayata yön veren ekonomi, eğitim, aile hayatı, ceza hukuku gibi hükümleri
İlahiyat Fakültelerinde gerçek anlamda okutulmuyor. Bu yüzden de İlahiyat
fakültelerinde ve hatta İmam Hatip Liselerinde bile deizm'in arttığı görülüyor.
İslam'ı gerçek manada öğretebilirsek bu tür sıkıntılardan kurtuluruz.
ALİ RIZA
DEMİRCAN KİMDİR?
Ardev
Vakfı kurucusu Ali Rıza Demircan, 1945 yılında İstanbul/Kasımpaşa’da doğdu.
1969’da İstanbul İmam-Hatip Lisesini birincilikle bitirdi. Aynı yıl o zamanki
adı İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü olan Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesini de birincilikle kazanarak mezun oldu.1970 yılında Süleymaniye Camii
Hatipliğine, bir yıl sonra da Hatiplik kaldırıldığı için aynı caminin
İmam-Hatipliğine tayin edildi. Bu camide on iki yıl görev yaptı.1976-1978
yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezi’nde İhtisas
gördü. Kitapları ve konferansları sebebiyle Türk Ceza Kanununun 163. maddesini
ihlalden yedi defa Ağır Ceza ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılandı.
Hutbe, vaaz, seminer, konferans, radyo ve televizyon konuşmaları ile tanınan
Demircan’ın birçok kitabı bulunmaktadır. Ali Rıza Demircan evli ve 9 çocuk
babasıdır.
KAYNAK:
İlahiyatlarda hayata yön veren İslâm okutulmuyor! (Söyleşi: Özlem Doğan, Milat gazetesi,
15.12.2019).
Mevlid
kandilini nasıl anlamalıyız?-Allah şanını ve bağlılarını artırsın- Aziz
Peygamberimizin Mekke’deki çağdaşları arasında yılı değil ama doğum ayı ve günü
bilinen bir tek şahsiyet var mıdır? Bizim bilgilerimize göre yoktur. Doğal olan
da budur. Aziz peygamberimizin doğum ayı ve gününün bilinmemesi de tabiidir.
Çünkü O diğer doğan bebekler gibi Abdullah’ın oğlu olarak dünyaya geldi.
Onun
Allah’ın son ve evrensel kıldığı Elçisi olarak insanlık hayatına doğması
muhteşem bir olaydı. Onun Nebiliğini/Peygamberliğini başlatan ilk vahyin inişi,
iniş anında değilse de sonradan tesbit edilebilirdi. Yaklaşık olarak tespit
edilmiştir de.
Kendisi
Peygamber Olacağını Bilmiyordu
Abdullah’ın
oğlu Muhammed Nebi/Resûl yani peygamber olacağını değil bir başkası kendisi de
bilmiyordu. Tebliğ ettiği Allah’ın kitabı Kur’ân, onun Vahiy ürünü el-Kitab’ın
ne olduğunu bilmediği gibi el-İman’ın ne olduğunu bilmediğini de bize
bildiriyor. (el-Şûra 42/52) Üstelik kendisine Peygamberliğini müjdeleyecek
Vahy’in gelebileceği konusunda bir beklentisi de yoktu:
“Sen bu
el-Kitab’ın sana indirileceğine ilişkin bir beklentin/umudun yoktu. O Rabbinden
bir rahmet olarak geldi. Sakın ha bu Kitab’a inanmayanlara yardımcı olma.”
(Kasas 28/86)
Böyle
olunca Onun doğum gününün tam olarak bilinemeyeceği açıktır. Ama biz onu anmaya
değilse de anlamayamuhtacız. Çünkü O zaten anılıyor. Mesela yurdumuzda yaklaşık
yüz bin camide onun Allah’ın Resulü olarak hayatımızın önderi olduğunu
ezanlarla ilan ediyoruz. Ama anlama ihtiyacımız devam ediyor.
Mevlid
Kandili Bir Haftaya Yayılarak Değerlendirilmelidir
Kamerî ay
olan Rebiu’l-Evvel’in 12. Gecesi onun doğum günü olarak hayatımıza girdi. Bidat
olacağı gerekçesiyle ona kaşı çıkmanın anlamı yoktur. Kur’ânımızın bildirmekle
birlikte kesin olarak belirlemediği Kadir Gecesi gibi kutsallaştırmadıkça bir
sakınca olmasa gerektir. Hazır hayatımıza girdi, Mevlid Kandilini bir haftaya
yayarak anlama vesilesi yapmalıyız. Ama hurafemsi menkıbelerle değil de Kurân
çizgisinde ve kendisinin açıklamalarından hareketle anlamalıyız.
Ona Salâtı
da Doğru Anlamak
Onu
anlamak gibi ona salatı da doğru anlamalıyız. Yüce Rabbimiz ve melekleri
müminlere salât ettiği gibi ona da salât etmekte ve bize de salât etmemizi
emretmektir.(el-Ahzab 43,56, Rabbimizin emrettiği salât –en doğrusunu Allah
bilir- onun tebliğ ettiği Kur’ân’ın mesajlarının yayılmasına katkı vermektir.
Bu mevzudaki bir çalışmamızı yayınlayacağız İnşaallah. Bu vesile ile Doğum günü
kutlamaları ile ilgili bir soruya verdiğimiz cevaptan bazı bölümleri
nakletmekte yarar görüyoruz.
Doğum Günü
Kutlaması
“ Başta
Peygamberimiz efendimiz olmak üzere kendimizin ve çocuklarımızın doğum
günlerini Rabbimize şükür olabilecek işlerle kutlamak şeklinde dini bir
görevimiz yok ama bizce kutlanılmasının helâl olduğuna işaret eden Kur'ân
âyetleri var. Peygamberimizin uygulamaları da var.
Yaratılışımız
ve hayata gelişimiz gerçekten şükürle kutlanması gereken gündür.
Yüce
Rabbimiz; "Ve selâmüm aleyhi Yevme Vülide" ifadeleriyle Hz Yahya'nın
doğum gününü hatırlatarak mealen "Doğduğu gün güvencemiz altındaydı"
buyurur. (Meryem 15) Kundakta iken konuşan Hz. İsa da kendisine
verilen-verilecek olan nimetleri sayarken; "Güvenlik içinde hayata geldiği
doğum gününe" vurgu yapar. (Meryem 33)
Peygamberimiz
de Pazartesi günleri oruç tutmasını o günde doğmuş olması ile gerekçelendirir.
Yönlendirici bu örneklerden hareketle Peygamberimizin doğum yıldönümünü onu
daha iyi anlama vesilesi yaparak kutlayabiliriz.
http://www.mirathaber.com/dogum-gunlerimizi-kutlayabilir-miyiz-16-333h.html
http://www.alirizademircan.net/mevlid-kandilini-nasil-anlamaliyiz-4-614h.html