Hikâyeci (D. 27 Mayıs 1906, Fatih / İstanbul - Ö. 23 Mayıs 1943, Adapazarı). Tam adı Kenan Hulusi
Koray’dır. Bulgaristan’ın Karnabad
(Karinabad) bölgesinden Macaroğulları
lakabı ile tanınan bir ailedendir. İlk
ve ortaöğrenimini 1914-22 yılları arasında Çarşamba İbtidaîsi ile Mercan Rüştiyesinde tamamladı. İstanbul Erkek Lisesi (1925) mezunu. Bir süre
İstanbul Edebiyat Fakültesinde okuduktan sonra 1928 yılında Türk Tarih Encümeni Kütüphanesinde göreve başladı. 1933’te üniversiteden arkadaşı Emine Besime
Hanım’la evlendi. Vakit gazetesinde (1934’ten itibaren) yazı işleri
müdürlüğü yaptı. Askerlik yaptığı
Adapazarı’nda tifüs mü, lösemi mi olduğu saptanamayan bir hastalık nedeniyle öldü. Mezarı
Adapazarı’ndadır.
Yazarlığa fakülte öğrenciliği yıllarında, Servet-i
Fünûn-Uyanış dergisinde (1928) yayımladığı hikâyelerle (Bir Tutam Saç, Hâtıraların Hikâyesi, Beyaz Güller, Çıplak Model, Güzel ve Esrarengiz, Bir Kölenin İntikamı) başladı.
1928’de teşekkül eden ve Cumhuriyet
devri şiirinin ilk edebî topluluğu kabul edilen Yedi Meşale grubunun
tek düzyazı yazarı olarak tanındı. Hikâyeleri ve yazıları, 1928’den itibaren Servet-i
Fünûn-Uyanış’tan başka, Yedi Meş’ale (1928, 8 sayı), Resimli
Uyanış (1928), Milliyet (1929), İkdam (1929), Muhit
(1930-32), Mektep (1930-32), Varlık (1935), Vakit
(1934-43), Yedigün, Hayat (1929), Bütün (1934), Yeni
Mecmua (1939), Tan (1938), Yıldız gibi gazete ve dergilerde
yer aldı.
İlk hikâyeleri, dönemin
modasına uygun olarak yazıldı. Başlarda daha çok ses güzelliği ve zenginliği, süslü, renkli ve şairane bir üslûbu tercih etti. Üslûbunu ve yazar
kişiliğini 1931’den itibaren buldu.
1931 yılından itibaren daha sosyal meselelere yöneldi. 1934 yılında Vakit gazetesinde yeni-gerçekçi hikâyecilerle tanıştıktan sonra
hikâyelerinde bugün bildiğimiz üslûbunu oturttu.
“Servet-i Fünûn’da intişar eden bir iki yazısı ile
istidadını belli eden bu genç hikâyecinin lisanında çok yeni sesler var.
Çalışırsa istikbalde kuvvetli bir şahsiyet olabilecek... Yalnız cümle
tertiplerinde bililtizam yaptığı ‘kübizm’ ve ‘fütürizm’ şekilleri bazen sunî
görünmek tehlikesine maruzdur. Genç nasir bu tarzı daha makul ve tartılı
kullanmalıdır. Yoksa yazıları anlaşılmamağa mahkûm kalır ve bu da yazık olur.
Çünkü bu gençte hayatı ve tabiatı kuvvetli görüşler seziliyor. Çok yenilik
yapmak iddiasıyla eserlerini büsbütün ibhama boğmaktan da çekinmelidir.” (Halit Fahri Ozansoy)
“12 yıl kadar süren, gazetecilik mesleği ile birlikte yürüyen bu devresinde, Kenan Hulusi, elde mevcut eserlerinin hemen hepsini
meydana getirmiştir. Onun Ömer Seyfettin-Sadri
Ertem etkileri ile yüklü bu yeni gerçekçi yola geçişi pek kolay olmamıştır. Hattâ bu yolda iyice gelişip yeni
gerçekçi anlayışına uygun en güzel
hikâyelerini vermek imkânlarını bulamadan öldü, diyebiliriz.
Gazeteciliği, onun bu yoldaki gelişmelerine
engel olmakla beraber, bazı yönlerden
de yardımcı olmuştur. Onu gerçekçi anlayışa götürmüş, toplum meseleleriyle, memleketin haliyle temasa getirmiştir.” (Tahir Alangu)
“Yazı ve hikâyelerinin önemli bir kısmı dergi ya da gazete koleksiyonlarında kalmış olan Kenan Hulusi
için, (…) anlatım konudan önce gelir. O
yüzden üslûba önem verir, kelime seçiminde
titiz davranır. Kahramanı hayvan olan hikâyeleri de vardır. Bir kısım
hikâyelerinde de şahıslarını gerçek hayatın
dışından seçtiği görülür. Hikâyeleri
umumiyetle daha ilk başta bir gizliliğe, esrarengiz bir atmosfere bürünür ve yine hiç beklenmedik, şaşırtıcı bir şekilde son bulur. Bu onun hikâyelerinin ayırıcı bir özelliğidir.
Belki onu başarılı bir hikâyeci yapan da hikâyelerinin
sahip olduğu bu niteliklerdir.”
(Mustafa Özbalcı)
“Servet-i Fünûn-Uyanış’ta yayımladığı ilk dönem
hikâyeleri(1928-1931) hayalî, fantastik, aşk hikâyeleridir. Şiirli, buğulu
anlatım arayışlarıyla yazarın adını hikâyeci olarak ünleten anlatılar da bu ilk
dönem hikâyeleridir. Fantastik hikâye kurgusundan gazeteciliği ve Yedi
Meşale’de ileri sürüldüğü gibi, gerçeklik arayışlarıyla uzaklaşacak olan Kenan
Hulusi, daha sonra kısa, gerçekçi hikâye tarzını benimser. Poe’nun da etkisiyle
bu kısa gerçekçi hikâye arayışına, korku temi de katar ve böylece, ‘Cumhuriyet
döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyeci’miz Kenan Hulusi olur.” (Abdürrahim Karadeniz)
ESERLERİ:
HİKÂYE: Bir Yudum Su (1 hikâye, 1929), Bahar
Hikâyeleri (Vakit’te çıkan dokuz
hikâye, 1939), Son Öpüş (iki hikâye, 1939), Bir Yudum Su (ilk
kitabındaki uzun hikâye ile yedi yeni hikâye, 1944), Hikâyeler (der: Dr.
İnci Enginün’ün, 1973), Beşer Dakikalık Hikâyeler (2004).
ROMAN: Bir Otelde Yedi Kişi (1940), Osmanoflar
(Vakit’te tefrika 1938; bas. 2004),
Yazarın RBK Pansiyonu (Vakit’te
tefrika, 1938) adlı uzun hikâyesi kitaplaşmadı. Ceylan Sesi romanı (1928’de Meşale’de
tefrika), derginin yayını sona erince tefrikası da yarıda kaldı.
KAYNAKÇA: Halid Fahri (Ozansoy) / Yedi Meşale (Servet-i FünÛn,
26.4.1928; aynı yazı Virgül, Eylül 1999, Latin harflerine aktaran: Tamer
Erdoğan), Kenan Hulusi Koray / Bir
Yudum Su (önsöz, 1944), Erkan Aydın / Yedi Meşaleciler (İÜ Edebiyat Fakültesi mezuniyet tezi, 1965), Tahir
Alangu / Cumhuriyetten Sonra Hikâye ve Roman (c. 1, 1968), Yaşar Nabi / Yıllar
Boyunca Edebiyat Dünyamız (1971) - Dost Mektuplar (1972), Behçet Necatigil /
Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1983), Olcay Önertoy / Cumhuriyet Dönemi Roman
ve Öyküsü (1984) - Cumhuriyet Döneminin İlk Edebî Topluluğu: Yedi Meşaleciler
(Türkoloji, c. 11, sayı: 1, 1993), Hüseyin Tuncer / Yedi Meşaleciler (1994), Kenan Hulusi Koray’ın Hikâye ve Romanlarında
Şahıslar (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış doktora tezi, haz. Niyazi Meşe, 1996), Ömer
Lekesiz / Yeni Türk Edebiyatında Öykü 1 (1997), Mehmet Behçet Yazar /
Edebiyatçılar Alemi - Edebiyatımızın Unutulan Simaları (yay. haz. Mustafa
Everdi, 1999), Mustafa Özbalcı / Büyük Türk Klâsikleri (c. 14, 2002), Abdurrahim
Karadeniz / Kenan Hulusi Koray Hikâyelerinin Korkulu Gerçekliği (Heceöykü,
Ekim-Kasım 2004), İhsan Işık
/ Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (Cilt 12, 2017).