19.
Yüzyıl şair ve hattatlarından (D. 1828, Diyarbekir - Ö. 1909 ).
Gülşenîzadeler'den merhum Haci Salih Efendi'nin oğludur. Tahsilini
tamamladıktan sonra memuriyete intisab etti. 1848
yılında Diyarbekir vilâyeti tahrirat kalemine kâtip oldu. İki yıl sonra bu
görevinden istifa ederek İstanbul'a gitti. Orada Adile Sultan'ın kethüdalıkları
kitabetine tayin olundu. 1862'de Tuna Vilâyeti rüsumat nezâreti muhasebe başkitâbetine
atandı. 1868'de istifa ederek memleketine döndü.
Bağdat
Valiliğine getirilen Mithat Paşa, Diyarbekir'e gelirken daha evvel Tuna
valiliği zamanında tanıdığı şairimizi de beraberinde götürmüş ve Rûşenî orada
evrak müdürü olmuştur (1869). İki yıl sonra ayni vilâyetin Defter-i Hâkanî
müdür muavinliğine nakletmiş, 1872 yılında babasının vefatı üzerine istifa
ederek memleketine dönmüştür. 1873'te de Diyarbekir Rüsumat Nezâreti tahrirat
başkâtipliğine atanmış ve 1296 ya kadar bu vazifede çalışmıştır. Tahminen
1909'da vefat etmiştir. Ali Emirî, kendisinin Arapça, Kürdçe, Farsça dillerine
vakıf olduğunu yazmaktadır. Rûşenî'nin elimizde yalnız Şaban Kâmî merhum ile birlikte
söylediği bir gazeli mevcuttur.
KAYNAK: Tşa (s. 418), Şevket Beysanoğlu / “Said Paşa”
(Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (c. 2, 2. bas. 1997, s. 49), İhsan Işık /
Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları
Yazarlar ve Sanatçılar (2014).
ŞABAN KÂMÎ ve RÛŞENÎ
Kâmî: Dahi ederdim bî
muhaba bülbül-i şeydâya ben
Şimdi dil verdim vuruldum bir gttl-i ra'naya ben
Rûşenî: Beste-i târ-i
siyah-i zülfün olmuştur gönül
İhtiyarsız düşmüşüm zalim yaman sevdaya ben
Kâmî: Mahrem olsam
bezm-i has-ı vuslat etmemeye
Nim nigeh etmem o demde Cennet-i Me'vaya ben
Rûşenî: Asitan-ı
devlet-i dildare çünki baş kodum
Etmem asla serfüru ednâ değil â'lâya ben
Kâmî: Tesliyetle
zapta kadir olmadım, Kays-ı dili
Yoksa pâ-bend-i cünun olmaz idim Leylâ'ya
ben
Rûşenî: Aftâb-i
himmet-i pir ile (Rûşen) perverim
Kâmî: Kâmî'yâ
pertevnisar olsam nola dünyaya ben.
KAYNAK: Şevket Beysanoğlu / “Said Paşa”
/ DFSA (c. 2, 2. bas. 1997, s. 49).