Şair, yazar ve ressam (D. 1911 , Görele / Giresun – Ö. 21 Eylül 1975, İstanbul). Asıl adı Ali Bedrettin Eyuboğlu. Nüfus kaydında ve birçok kaynakta doğum yılı 1913 olarak geçer. Ancak, öğrencisi Turan Erol’un belirttiğine ve aile çevresine göre doğum tarihi, 1911’dir. İlk ve orta öğrenimini Artvin, Kütahya ve Trabzon’da yaptı. Trabzon Lisesi’ne devam ederken, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne geçti. Burayı bitirmeden, 1931 yılında Fransa’ya gitti ve müzelerde kopyalar yaptı. 1932’de Fransa’ya ikinci kez gitti ve Paris’te, André Lhote’un atölyesinde ders aldı. 1933’te Türkiye’ye döndü. Kısa sürelerle çevirmenlik, Tekel Genel Müdürlüğünde vitrin düzenlemeciliği gibi işlerde çalıştı. 1936’da, ikinci kez Akademi’nin diploma sınavına girdi ve diploma aldı. 1937’de, Akademi’nin Resim Bölümünde, Léopald Levy’nin asistanı olarak çalışmaya başladı ve profesörlüğe kadar yükseldi. Amerika’da kaldığı üç yıl (1960-63) dışında, ömrünün sonuna kadar, akademideki öğretim üyeliğini sürdürdü. Paris’te Andre Lhote’un atölyesinde çalışırken tanıştığı Romanyalı Ernestine (Eren) Hanım’la, 1936 yılında İstanbul’da evlendi. Ressam olan eşi Eren Eyuboğlu ile birlikte, “D Grubu”na katıldı. İstanbul’da Küçükyalı Mezarlığı’nda gömülüdür.
Bedri Rahmi Eyuboğlu, ressamlığı kadar şairliği ile de ünlüdür. Şiirleri 1928’de Muhit dergisinde yayımlanmaya başladı. Sonraki yıllarda Garip (Birinci Yeni) çizgisindeki şiirleriyle Yeni Adım, Tan, Ses, Gün, İnsan, Büyük Doğu, Varlık, Yeditepe gibi dergi ve gazetelerde yazdı. Ayrıca, çeşitli konulardaki yazıları Cumhuriyet gazetesinde çıktı. Halk kültüründen beslenen şiirlerinde sözcüklerle resim yapıyordu adeta. Karadut şiiri büyük bir ilgi gördü. Şiirlerinin bir bölümü pop müziği tarzırda bestelendi.
Ressam Bedri Rahmi Eyuboğlu, Türkiye’de pek çok kişisel sergi açtığı gibi yurt dışında da çok sayıda sergiler açtı. İç ve dış duvar süslemeleri yaptı. Kendisinin ve dönemindeki şairlerin şiir kitaplarını resimledi, kitap kapakları yaptı., Brüksel sergisindeki Türk pavyonuna yaptığı ikiyüz yirmi yedi metrekarelik mozaik pano ile altın madalya ödülü (1958) aldı. Ölümünden sonra, Milliyet Sanat dergisince, 1976’da Yılın Sanatçısı seçildi.
“Bedri Rahmi’yi, (...) Ses ve Yeni Ses dergilerinde (1938 – 40) yayımladığı ilk yaratılarında, söyleyişi, buluşları, özellikle resimleme gücü taşıyan sözcükleriyle bu üç ustanın da (Nâzım Hikmet, Necip Fazıl ve Ahmet Hamdi Tanpınar) dışında görürüz. Girişimcidir ama, biçimsel sınırlamalara kafa tutarken zorlamaz kendini. Ve yerlidir. Şiirinde içle dış sarmaş dolaştır. Halk ozanını, türküleri çok iyi bilir. Ama kalıplaştırmaz. Aksine çağdaş beğeni ölçüleri içinde geliştirmeye çalışır. Yüzde yüz coşkudur onu şiire götüren. Çoğu dizesinde kanatlanmak ister gibidir Bedri Rahmi. Hem kendine, hem dış dünyaya doğru. Gördüğü, kokusunu duyduğu her şeyi eksiksiz yansıtmak ister. Yedi kat göğün ardını ararken biraz derviş, biraz mistik, kafası kızınca isyancıdır.
(...) İlk devrede kuruluş yönünden çok değişik görünen şiirlerinde de sezilen bu hava, yeni bir koşma aradığı zaman Yunus Emre’yi çağrıştıran dizelere açılır; yalnızlıkta ileri gittiği zaman da düzyazıya kayan dizelerden sakınamaz.
İkinci dönemi sayılabilecek 1945-1955 yıllarında verimliliğini koruyan Bedri Rahmi’nin, Karadut (1948), Tuz (1952) kitaplarında, şiiri iyice belirmeye başlar.
(...) Genellikle doğa ve insan iç içedir Bedri Rahmi’de. Belirgin özelliklerinden biri de betimlemeleridir. Çok değişik betimlemeler yapmayı sevdiği için renkleri ve belirleyen sıfatları da fazla kullanır. Toplumsal temaları işlerken yergi ve alay öğelerinden yararlandığı, bildiriden çekinmediği görülür.
(...) Bedri Rahmi şiiri morun, yeşilin, mavinin, çingene penbelerinin, kirazın, narın, buğdayın, yazmanın, Anadolu insanının baştacı edildiği bir dünya demektir. Bu dünyaya ters düşen eski-yeni her anlayışın karşısında bir kavga adamı olur çıkar.” (Şükran Kurdakul)
“Bedri Rahmi Eyüboğlu ressam, ozan, öğretmen, ülke sorunlarına dönük bir yazar olarak, kısaca bütün benliği ve nitelikleriyle Türk kültür yaşamında etkileri olmuş, güçlü soluğunu duyurmuş bir yaratılıştı. Bedri Rahmi bütünüyle, kültür yaşamımızın Doğu Batı bireşimi sorunu açısından ilginç bir örnek olmuştur.
(...) Ozan Bedri Rahmi, halk deyişlerinin, söyleyişlerinin, halk dilinin tadını almış, bu tadı benimsemiş bir sanatçıydı. Bedri Rahmi bir yazısında:
‘Niçin köylünün bir avuç kelime ile söylediği türkü dağları deler bize kadar gelir de bizim şiirlerimiz bir türlü ona ulaşamaz? Niçin köylüden aldığımız kadarını veremiyoruz?’ diye soruyordu.
Bedri Rahmi’nin şiirde aradığı, gerçekleştirmeğe çalıştığı, dağları delip gelen, yüreğe bıçak gibi saplanan türkülerin vuruculuğu, kıvraklığıydı. Giderek bu eğilimi, türkü dizeleriyle düşünmeğe, kendini türkü dizeleriyle anlatmağa kadar vardı.
(...) Halk türkülerinin ressam Bedri Rahmi’nin sanatına da çok etkisi olmuştur. Diyebilirim ki Bedri Rahmi resminin yerli içeriğinin kaynağı halk türkülerimizdir.
Bazı yazarlar onun halk sanatlarını kendi sanatında değerlendiriş biçimini yüzeyden anlamışlar, üstünkörü anlatmışlardır. İnsan o yazarları okuyunca Bedri Rahmi’nin kilim, yazma, çevre bezeklerini yaptığı resimlerin orasına burasına serpiştirdiğini, böylece yerel, halksal bir havaya bürünmenin yolunu bulduğunu sanır.
Bedri Rahmi uygulama alanındaki düzenlemelerinde belirgin olarak görüldüğü gibi, kendi insanlarını, kendi nesnelerini kilimlere özgü bezeklere benzetmiş, yalınlaştırmış, geometrik biçimlere yaklaştırmış, biçimleştirmiştir.
Ne var ki, (...) Bedri Rahmi resminde bulduğumuz dramatik özün, yerli tadın kaynağı, onun halk türkülerine olan yoğun duyarlığı, türkülerden aldığı sonsuz tatdır. Türküler sanatçının imge gücünü uyarıyor, devinime geçiriyordu. Türkü dizeleri, sözcükleri imgeleminde resimsel biçimlere dönüşüyordu. Türkülerin söyledikleriyle, onun yaşam ve doğa gözlemleri arasında kurulan koşutluktan, öyküsel yönü ağır basan bir anlatıcılık, öykücülük doğması beklenirken, ortaya yoğurumsal bütünlüğü olan ressamca yorumlar çıkıyordu. Türkülerden esinlenerek yapılmış bu resimlerde, Anadolu köylüsünün hiç te cennete benzemeyen doğal çevresi içinde, ezilmişliği, suskunluğu, yüzüstü bırakılmışlığı yansıyordu.” (Turan Erol)
“Bedri Rahmi’yi nasıl anlatmalı? Bedri bir ressamdan, bir şairden çok ‘forsa mahkûmları’na benzerdi. Eski büyük denizlerde, eski büyük gemilerde kürek çeken, deniz tutkunu, deniz kurdu mahkûmlara. Resmin büyük hükümlülerinden değil midir hem? Yeryüzünde yazmaya, çizmeye gelmiş o babacan, gönüllü tutsak kullardan. İlle de bir ressama benzetmek gerekirse araba, boyacı sandıklarını boyayan o adsız sansız halk ustalarına benzetebiliriz. Yaptığı işi onlar gibi abartmayan, alçakgönüllü, saygılı, sıradan. Resimlerinde onlar gibi olamamıştır ama, onlar gibi yaşamıştır. Bir halk adamı, bir derviş, bir ermiş yaşamı. Bedri’nin en belirgin yönü bu kalenderliği, ‘halk adamlığı’dır. Yaşarken bu yeryüzüne en çok onu koymak istemiştir sanki. Yürüyüşü, oturuşu, kalkışı, gülüşü, sıkılışı, kızışı hep bu sıradanlığın halk adamlılığının simgesidir. Kocaman elleri, kocaman vücudu, kocaman başı, kocaman ayaklarıyla Karadenizli bir balıkçı, bir dağlı, bir köylüdür.” (İlhan Berk)
ESERLERİ:
ŞİİR: Yaradana Mektuplar (1941), Karadut (1948), Tuz (1952), Üçü Birden (üç kitabının birlikte basımı, 1953), Dördü Birden (1956), Merhaba Yeşil (1956), Bigüzel (1959), Karadut 69 (1969), Dol Karabakır Dol (tüm şiirleri, 1974, aynı adla “Tüm Eserleri” dizisinin ilk kitabı, 1985), Yaşadım (1977).
GEZİ-DENEME-MEKTUP: Cânım Anadolu (1953), Yukulele’ye Mektuplar (1972), Tezek (1975), Delifişek (1975), Bu Anadolu Var Ya (1993), Resim Yaparken (1996), Kardeş Mektupları (“Tüm Eserleri” dizisinin ikinci kitabı, 1985), Körolası (1997), Aşk Mektupları 1937-1950 (3 cilt, 2000).
RESİM KİTAPLARI: Binbir Bedros (1977), Resme Başlarken (1977), Karadut (1979), Babatomiler (1979).
Eserlerinin yeni basımları, 1985’ten başlayarak Bilgi Yayınevince, “Tüm Eserleri” olarak, 2002’den sonra da Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarınca yapıldı.
KAYNAKÇA: Mehmet Kaplan / Cumhuriyet Devri Türk Şiiri (1973, s. 97-108), Muzaffer Uyguner / “Dol Karabakır Dol” (Türk Dili, Ocak 1975), Milliyet Sanat Dergisi’nde Bedri Rahmi Eyuboğlu özel bölümü (26 Eylül 1975), Varlık Dergisi’nde özel bölüm (Kasım 1975), Yeni Ufuklar Dergisi’nde özel bölüm (Kasım 1975), Hıfzı Topuz / Bedri Rahmi Eyüboğlu / Konuklar Geçiyor (1975), Cengiz Bektaş / Bedri Rahmi Nakışlı Bir Deneme (1975), Cavit Orhan Tütengil / Yaşayan Bedri Rahmi (Sanat, Eylül-Ekim 1976), Arif Kaptan / Bedri Rahmi’yi Anımsarken (Sanat, Eylül-Ekim 1976), Fikret Otyam / Öğretmenim Bedri Rahmi (Sanat, Eylül-Ekim 1976), M. Başaran / Bedri Rahmice (Sanat, Eylül-Ekim 1976), Turan Erol / Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Yaşamı ve Sanatı (Sanat, Eylül-Ekim 1976), Ahmet Köksal / Bir Kanadı Nakış, Bir Kanadı Türkü (Sanat, Eylül-Ekim 1976), Zeynep Oral / Eren Eyüboğlu Anlatıyor: “Bedri, Abidin ve Ben...” (Milliyet, 30 Mart 1980), Mehmed Kemal / Bedri Rahmi Eyupoğlu / Şairler Dövüşür (1981), Doğan Hızlan / Bedri Rahmi’nin Şiiri Neredeydi? (Hürgün, 21.9.1985), Emin Çetin Girgin / Bedri Rahmi (Hürgün, 21.9.1985), Hami Çağdaş / Tanpınar’da Bursa ve Eyüboğlu (Hürriyet Gösteri, Şubat 1986), Mehmet H. Doğan / Bedri Rahmi’nin Şiiri (Şiirin Yalnızlığı, 1986), Şükran Kurdakul / Bedri Rahmi Eyuboğlu /Çağdaş Türk Edebiyatı – Cumhuriyet Dönemi (1987, s. 204-209), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Bedri Rahmi’de Trabzon (Kıyı, Eylül 1990), Abdullah Çelik / ‘Dol Karabakır Dol’ Üzerine (Kültür Gençlik, Eylül-Ekim 1993), Abdullah Çelik / Bedri Rahmi Eyuboğlu (1996), Nurdane Özdemir / Anadolu Halk Kültüründe Resim, Heykel ve Müziğin Yeri, Önemi (1997, s. 135-146), İş’te kitap (Bahar 2002), Sadun Tanju / Eski Dostlar (Ara Güler’in fotoğraflarıyla, 2002), Karadut (Radikal Kitap, 4.11.2002), Abdullah Tekin / Mektupların Hası: ‘Aşk Mektupları’ (Cumhuriyet Kitap, 31.1.2002), Burak Soyer / Satıraralarında Aşk (Radikal Kitap, 3.3.2006).