
Bediüzzaman Said Nursi
İslâm âlimi ve mütefekkiri (D. 1876 [Rumî 1293], Nurs köyü/ İsparit - Hizan / Bitlis - Ö. 23 Mart 1960, Urfa). Resmî bir okulda öğrenim görmedi. Eğitim ve öğrenimine dokuz yaşında iken çevredeki medreselerde başladı. Ağabeyi Molla Abdullah, Tağ Medresesinde Molla Mehmed Emin Efendi, Hizan Şeyhi Seyyid Nur Mehmed Efendi, Bitlis’te Şeyh Emin Efendi, Bayezid Medresesinde Şeyh Mehmed Celali Efendi’den dersler aldı. İcazetini (yeterlilik) bu son hocasından üç ay ders görerek alma başarısını gösterdi. Doğu Anadolu medreselerinde birçok âlimle tanıştı, bazılarıyla ünlü tartışmaları oldu. Medrese öğreniminin yanı sıra ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Doğu Anadolu’da büyük bir İslâm Üniversitesi kurmak, önem verdiği ideallerinden biriydi. Bu amaçla, ilk girişimi olarak 1907 yılında (II. Abdülhamid dönemi) İstanbul’a gidip mabeyne (sarayda halkın işlerini gören daire) başvurdu. Ancak red cevabı alarak önce tımarhaneye, sonra hapishaneye gönderildi. Çünkü üniversitenin açılması yerine kendisine maaş bağlanması biçimindeki sarayın karşı teklifini geri çevirme cesaretini göstermişti.
Hapishaneden çıkınca İttihad Terakki Fırkasının ileri gelenleriyle görüştü. II. Meşrutiyet’in ilanında Selanik’in Hürriyet Meydanında istibdadı sert biçimde eleştiren, özgürlüğü öven bir konuşma yaptı (1908). İttihadçıların İslâmiyet’e ilişkin soğuk bulduğu tavrından rahatsızlık duyarak 1909’da kurulan İttihad-ı Muhammedî Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. 31 Mart Olayında (14 Nisan 1909) isyancıları yatıştırmaya çalıştığı halde kışkırtıcılar arasında sayılarak yargılandı ve beraat etti (1910). Bir yıl sonra Şam’a giderek Emeviye Camiinde İslâm dünyasının sorunlarına değinen ünlü hutbesini okudu. Dönüşünde Şam’dan Beyrut’a, oradan da İstanbul’a geldi. Sultan Reşad’ın Üsküp-Kosova gezisine katıldı. Sultan Reşat’a “Medresetü’z-Zehra” projesini kabul ettirdi. Bir miktar da tahsisat alarak medresenin temelini attı. Ancak Birinci Dünya Savaşının çıkmasıyla inşaat temel aşamasında kaldı.
Birinci Dünya Savaşı’nda öğrencileriyle birlikte Rus ve Ermeni ordularına karşı savaştı. Esir düşerek Sibirya’ya sürüldü (1916). Kaçıp İstanbul’a geldikten sonra yazdığı on yedi eserini yayımladı. Ordunun önerisiyle kendisine “Mahreç” payesi verildi. “Darül Hikmeti’l İslâmi” üyeliğine seçildi (1919). İngiliz ve Yunanlıların İstanbul’u işgalini Hutuvat-ı Sitte risalesiyle protesto etti (1920), Osmanlı Şeyhülislâmının “Kuva-i Milliye” aleyhindeki fetvasına da karşı çıktı. Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya davet edilip karşılanan Said Nursî’ye “Hoşamedi” (Hoş geldin) töreni yapıldı. Nursî, mecliste yaptığı ünlü konuşmada İstiklâl Savaşı gazilerini kutladı, milletvekillerini İslâmiyet’e uygun hareket etmeye çağırdı. Bir yıl sonra yine bu yolda isteklerini tekrarlayan on maddelik bildirisini yayımlayınca Mustafa Kemal’le arası açıldı.
Bu olaydan sonra Said-i Nursî’nin hayatında, kendisinin “Yeni Said” adını verdiği ikinci dönem başladı. Ömrünün sonuna kadar süren bu dönem boyunca devamlı olarak hapishane ve sürgün hayatı yaşadı. Şeyh Said isyanıyla ilgisi olmadığı halde Burdur’da yedi ay sürgün hayatı yaşadı, oradan da Barla’ya sürgün edildi (1927). Barla’da sekiz yıl sürgün hayatı yaşadıktan sonra Isparta’ya getirilip tutuklandı (1934).
Barla’da geçen yıllar Bediüzzaman’ın en verimli yılları oldu. Burada, genel olarak “Risale-i Nur Külliyatı” adı verilen çalışmalarının büyük bölümünü oluşturan Sözler, Lem’alar, Mektubat adlı ünlü eserlerini yazdı. Bu eserler toplumda yankısını bulmaya başlayınca da yeni mahkemeler, sürgünler, zehirlemeler, tutuklamalar, yeni hapis cezaları birbirini izledi. 1934’te Barla’dan Isparta’ya nakledildi. 1935’te tutuklanarak Eskişehir’e getirildi. Tahliye edilince Kastamonu’ya gönderildi (1936). Kastamonu’da yedi yıl sürgün hayatından sonra 1943’te yine tutuklanarak Ankara’ya, aynı yıl Denizli Hapishanesine gönderildi, dokuz ay sonra beraat edince Emirdağ’a sürgün edildi. Emirdağ’da eziyet içinde geçen dört yıllık sürgün hayatı bitince (1948) yine tutuklanarak Afyon Hapishanesine konuldu Afyon hapsi yirmi ay sürdü.
1950’den sonra 3. Said dönemi başladı. Son mahkemeleri sırasında, iktidara Demokrat Parti (DP) gelmişti. DP iktidarından sonra gördüğü zulüm nispeten yumuşadı. Son yıllarını Isparta ve Emirdağ’da Risale-i Nur Külliyatını tamamlama ve yayma çalışmalarıyla geçirdi. 1960 yılında kendi arzusuyla gittiği Urfa’da rahatsızlandı, 23 Mart 1960 (25 Ramazan) Çarşamba günü bu şehirde vefat etti. 27 Mayıs 1960 İhtilali ile işbaşına gelen askerî yönetim, 12 Temmuz 1960 akşamı mezarına askerî bir baskın düzenledi ve mezarı parçalanarak çıkarılan naaşı Isparta’ya nakledilip bilinmeyen bir yere gömüldü, bir söylentiye göre ise denize atıldı.
Latin harfleriyle ilk kitabı 1956’da çıkan Tarihçe-i Hayat’ı, o dönemdeki Ankara gezici vaizlerinden M. Said Özdemir ile Demokrat Parti Isparta Milletvekili Dr. Tahsin Tola yayımladılar. Hayatı hakkında geniş bilgi Tarihçe-i Hayat: Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî adlı bu kitaptadır. Bediüzzaman Said Nursî’nin eserleri defalarca pek çok dile çevrilerek yayımlandı. 2006’da eserlerinin çevrilerek yayımlandığı dünya dili sayısı otuz dörde yükseldi. Hakkında hemen her yıl çok sayıda sempozyum ve anma toplantıları düzenlendi.
ESERLERİ:
Nutuk (1910), Divân-ı Harb-ı Örfî (1910), Münâzarât (1910), Hutbe-i Şamiye (1911), Muhâkemât (1911), İşârât-ül İ’caz (Arapça, 1918, Latin harfleriyle 1959), Sünuhât (1920), Hakikat Çekirdekleri (2 cilt, 1920), Şuaât (1920), Rûmuz (1920), Tulûât (1920), Mesnevi-i Nuriye (1920), Lemaât (1929), Sikke-i Tasdik-i Gaybî (1957), Sözler (1957), Lemalar (1957), Mektubât (1958), Âsây-ı Musa (1958), Kastamonu Lâhikası (1958), Emirdağ Lâhikası (1957), Tarihçe-i Hayat (1958), Şualar (1959), İçtihad Risalesi (1961), Barla Lâhikası (1980).
AYRI BASIM RİSALELERİ: Gençlik Rehberi (1947), Nur Âleminin Bir Anahtarı (1958), Yirmiüçüncü Söz (1958), Otuzüç Pencere (1958), Tabiat Risalesi (1958), İman Hakikatleri (1958), Gençlik Rehberi (1958), Hanımlar Rehberi (1958), İhtiyarlar Risalesi (1958), Meyve Risalesi (1958), Haşir Risalesi (1958), Küçük Sözler (1958), Miftâhü’l İman (1958), Uhuvvet Risalesi (1958), İhlâs Risalesi (1958), Sünnet-i Seniye Risalesi (1958), Zühretü’n Nur (1958), Hastalar Risalesi (1958), Nurun İlk Kapısı (1958), Hizmet Rehberi (1958), Ramazan - İktisat - Şükür Risaleleri (1958), Hakikat Nurları (1958), el Hüccetü’l Zehra (1958), Beyânât ve Tenvirler (1958), Latif Nükteler (1985), Münâcât (1958), Hüve Nüktesi (1958), Tiryak (1958).
KAYNAKÇA: Eşref Edib / Bediüzzaman Said Nur ve Nurculuk (1963), Necmeddin Şahiner / Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi (1974), Necip Fazıl Kısakürek / Son Devrin Din Mazlumları (1977), Necmeddin Şahiner / Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi’yi Anlatıyor (5 cilt, 2. bas., 1989) - Belgelerle Bediüzzaman’ın Kabir Olayı (1996), Sadık Albayrak / Siyasî Boyutlarıyla Türkiye’de İslâmcılığın Doğuşu (1989), Şerif Mardin / Bedizzaman Said Nursi Olayı (1991), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Üstad Said Nursi (5. bas. 2012) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).