Şair, müzisyen ve anı yazarı (D.
1850, İstanbul - Ö. 6 Aralık 1936, Kızıltoprak / İstanbul). Sakızadası
Rumlarından, Saray’da Hekimbaşılık ve Girit Valiliği yapmış olan Zaptiye Müşiri
Hekim İsmail Paşa’nın kızıdır. Babasının görevi dolayısıyla çocukluğunun yedi
yılı (1854-61) sarayda geçti. Sultan I. Abdülmecit’in kızı Münire Sultan’ın
yanına nedime (sohbet arkadaşı) olarak verildi. Saray’da Münire Sultan’la
birlikte öğrenim gördü ve dönemin tanınmış hocalarından aldığı özel derslerle
yetişti. Alaturka müzik eğitiminin yanı sıra, Batı kültürü anlayışıyla ilk
piyano dersi alanlardan biri oldu. Sultan I. Abdülmecit’in ölümü üzerine I.
Abdülaziz tahta geçince, babası görevinden alınmış, Leyla Hanım da bu nedenle
on bir yaşındayken saraydan ayrılmıştı. Ancak harem yaşamına yakından tanık
olma fırsatı bulmuş olması nedeniyle; Sarayla, padişahla, hanım sultanlarla
ilgili çokça izlenim edinmişti. Güçlü bir edebiyat öğrenimi görmüş olması da
güfte yazarlığı ve besteciliğine yeterli bir altyapı hazırladı. Tanzimat,
Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin üçünü de yaşayarak toplumsal değişmelere
tanık olması onu duyarlı, yetenekli bir kadın yazar olarak ortaya çıkardı.
Edindiği bu birikimle yaşadıklarını ustalıkla yazdı.
Leyla
Hanım, Fıtnat Hanım ile birlikte dönemin yayın
organlarında açık imzası görülen ilk kadın şairlerdendir. İlk
şiirini on altı yaşındayken yazmış, yazdığı bu ilk şiirleri Kutbî Efendi düzeltmişti.
Şiirleri önceleri “Hazinei Evrak” dergisinde yayımlandı. Leyla
Hanım, şiirlerinde aşkı, sevgiliye duyulan özlemi, hayranlığı, yakarışı,
sevgilinin verdiği elemi, ettiği sitemleri dile getirdi. Geçmişe duyulan özlem
ve evlat sevgisi de şiirlerinin diğer temalarıdır. Şiirlerinde Divan edebiyatı
geleneğine bağlı kaldı.
Kendi deyişiyle, şiirden çok
musikide ustadır. Batı müziğini ve piyano çalmayı Saraydaki Avrupalı hocalardan
öğrenmişti. Ayrıca o günün modasına uygun olarak Nikoğos Ağa, Medeni Aziz
Efendi, Astik Efendi gibi ünlü besteci ve önemli hocalarından müzik dersleri
almıştı. Türk müziğini de çok iyi bilen Leyla Hanım, şehnaz bestenigâr,
sultaniyegâh, hüzzâm, mâhur, suzinâk makamlarında iki yüzden fazla şarkı
besteledi. Başka besteciler de onun şiirlerini şarkı formunda bestelediler. Bestelerinin
bir bölümünün notaları basılmıştır. Müzisyenlik yönü nedeniyle soyadı kanunu
çıktığında Saz soyadını aldı.
Leyla
Saz Hanım’ın ayrıca babası
ve eşi ile gezip gördüğü Girit, İzmir, Rusçuk, Trabzon, Kastamonu izlenimleri
ile “Harem ve Saray Âdâtı
Kadimesi”
adını verdiği, Saray çevresi ile adetlerini
anlatan anılarıyla da ünlüdür. Bu anılar
önce 1920-22 yılları arasında “Harem-i Hümayun ve Sultan Sarayları” başlığı altında “Vakit” ve “İleri” gazetelerinde,
1922 yılında “Souvenirs de Leila Hanoum Sur le Serai Imperial”
adıyla da Paris’te kitap olarak yayımladı ve bu kitap büyük bir ilgiyle
karşılandı. Aynı kitap 1974 yılında “Haremin İçyüzü” adıyla Türkiye’de yayımlandı… Leyla
Hanım, yetmiş yaşında kaleme aldığı anılarında Saray çevresini, haremi, gezdiği
gördüğü ve yaşadığı dönemleri anlatarak geriye önemli bir kaynak eser bıraktı. Bostancı yangınından sonra bir kısım anı deyterleri,
şiirleri ve beste notaları yanmıştı. Yeniden yazmak zorunda kaldığı anıları
Türkiye’de ilk yayınlanışlarından kısa bir süre sonra, 1925 yılında, bir dönem
İstanbul Şehreminliği
(Belediyesi Başkanlığı) de yapmış
ve Türk Seyyahin Cemiyeti’nin kurucularından
olan oğlu Yusuf Razi Bel tarafından Fransızca’ya
çevrilmiş, Claude
Farrere’in önsözüyle Fransa’da, daha
sonra da İngilizce olarak İngiltere’de,
ayrıca Almancaya, Fransızcaya ve Çekçeye de çevrilerek yayımlandılar.
Bostancı’daki köşkü İstanbul’un işgali yıllarında yandığında bütün eşyaları,
şiirlerinin çoğu ve anı defterleriyle birlikte beste notalarının çoğu da yanmış
olmakla birlikte, kalan bestelerinin çoğu bugün hâlâ dinlenmektedir. Örnek
olarak Hicaz “Seni sevda çiçeğim”, “Tac-ı serim” besteleri örnek verilebilir… Eski
edebiyatçılardan Sırrı Paşa ile evlenmiş, evleri İstanbul sanat ve edebiyat çevrelerinin
sürekli uğradıkları bir mekân olmuştu. Bu evlilikten Yusuf Razi ve Vedat adlı
oğulları, Nezihe ve Feride adlı kızları dünyaya geldi. İstanbul Kızıltoprak’ta
öldü ve Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi.
ESERLERİ:
ANI: Souvenirs de Leila Hanoum
sur le Serai Imperial (Paris, 1922), Haremin İçyüzü (Sadi Borak,
tar, 1974).
ŞİİR: Solmuş Çiçekler (1928).
KAYNAKÇA: İbrahim Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Murad Uras / Resimli Kadın Şair
ve Muharrirlerimiz (1957), Bedihan Tamsöz / Osmanlıdan Günümüze Kadın Şairler
(1994, s. 76-77), Mübeccel Kızıltan / Divân Edebiyatı Özelliklerine Uyarak Şiir
Yazan Kadın Şairler (Sombahar, sayı: 21-22, Ocak-Nisan 1994), Behçet Necatigil
/ Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Dünden Bugüne İstanbul
Ansiklopedisi (c. 6, s. 475), TDE Ansiklopedisi (c. 7), TBE Ansiklopedisi (c.
2, 2001), İhsan Işık / TEKAA(2006).