Kürt şair ve mutasavvıfı (D. Han köyü / Yüksekova /
Hakkari, 1651 - Ö. 1707, Doğubeyazıt / Ağrı). Yüzyıllardan beri Diyarbekir
medreselerinde eserleri okutulmuş ve eserleri okunmaya devam eden, şehrin ilim
ve kültür hayatında önemli yeri olan bir şahsiyettir.
Ahmed- Hanî, ilk kez aile içinde babası
İlyas’tan aldığı derslerle fıkıh okumaya başlamıştı. Bir yönünü okula, bir
yönünü de divana vererek eğitimini yapması sağlandı. Okuldaki eğitimi ilerledikçe
okuma düzeyi de yükseldi. Eğitimini Diyarbekir
ve Bitlis’te sürdürdü. Ayrıca Doğu Anadolu’nun değişik yerlerinde Arapça,
belagat (iyi konuşma, sözle inandırma yeteneği) ve dini bilimler okudu. Müsbet (pozitif) bilimlerle de ilgilendi. Bu
alanda özellikle astronomiye ilgi gösterdi. Beyazıt’taki Muradiye Medresesi’ne
devam etti. Bir süre sonra Beyazıt ve çevresindeki tüm camileri gezdi. Daha
sonra Ahlat ve Bitlis medreselerinde öğrenim gördü. Öğrenimine Botan ve
Mezapotamya da devam etti. Bağdat, Şam, Halep ve İran medreselerinde uzunca
yıllar öğrencilik hayatı yaşadı.
Kâbe’yi
ziyaret ettiği, Mısıra gittiği, yazdığı eserinin içeriğinde açıkça
görülmektedir. Özellikle Suriye medreselerinde Antik Yunan felsefesini,
Mezopotamya ve İran medreselerinde de tasavvufu (İslam felsefesini) astronomi,
şiir ve sanat tekniğini öğrendi. Bunun yanında, Feqiye Teyran’a, Ahmed-i
Ciziri’ye, Hipokrat’ı, Platon’u, Aristo’yu Farabi’yi, Şahabettin Sühreverdi’yi,
Mühyettin Arabi’yi, Ali Heriri’yi, Firdevsi’yi, Ömer Hayyam’ı, Nizami’yi ve bir
çok bilim adamlarını öğrendi. Hanî’nin halk içerisinde otoritesi ve saygınlığı
vardı. Toplum içinde iki yeri vardı. Biri bilim, öteki de misafirperverliği,
mertliği ve dindarlığıydı. Söz ve maneviyatı herkesin üzerinde derin etkiler
bırakıyordu.
Hânî, manzum olarak kaleme aldığı eserlerinde, dönemin sıkıntılarını,
sahipsizliklerini dile getirdi. Yörenin önemli merkezlerinden olan Cizre’de
bulunduğu sıralarda ünlü eseri “Mem ü Zin”i kaleme aldı. Manzum ve
mesnevi türünden olan bu eser üç yüz beyitten oluşmaktadır. Eserde, Cizre
yöresinin kültürel özelliklerini bulmak mümkündür. Eserini akıcı bir üslupla
kaleme aldı. Doktora çalışmasına (Michael L. Chyet, Studies on Mem ü Zin,
A Kurdish Romance) konu olan eser, M. Emin Bozarslan tarafından Türkçeye
çevrildi. Aynı zamanda filme alınan bu eser ve yazarı hakkında kimi iddialar
ortaya atılmıştır. Eserde İslâm öncesi inançların izlerinin arandığı, metinde
geçen kimi ifadelerin Zerdüştlükteki inançla bağlantılı olduğu biçimindeki bu
iddiaların dayanağı olmadığı saptanmıştır. Çünkü şairin, eserin başında Allah
ve Hz. Muhammed hakkında samimi ifadelerle övgüler yazması, varlık ve
hadiselerdeki zıtlıkların meydana getirdiği ahengi Cenab-ı Hakk’ın azamet ve
kudreti ile açıklaması, eserinin sonuna dua eklemesi, söz konusu iddiaları
çürütmektedir.
Hânî,
İshakpaşa Sarayı’nın temeli atılırken (1674) dua okumuştur. Dönemin Beyazıt
Beyi Mir Mehemmed’dir. O dönemde Beyazıt Muradiye Camisi’nde imamlık yaptı, Mir
Mehemmet’e divan kâtipliğinde bulundu. Onunla yakınlığını, ona sevgisini bir
şiirinde ifade etmiştir, ölümüne dair üzüntüsünü belgelemiştir. Mir adına İran
sınır Serdar’ı ile alınan karara imza atmıştır.
Ahmed-i
Hânî’nin yaşadığı dönemde Kürt düşünce hayatı geri olmakla birlikte önemli bir
düşünce ve edebiyat mirasına sahipti. İslamiyetin birlik ve beraberlik
söylemlerini önemsemiş olan Ahmed-i Hânî,
Kürtçe olarak kaleme aldığı eserlerinde dini konulara ağırlık vermiş; uluhiyet (kulluk
etme, hayranlık duyma) ve varlık konularını
işledi. Ahlak, sosyal ve kültürel konularla ilgili görüşlerini şiirleriyle dile
getirdi. Hânî, Sünni akidesine bağlı olup, bu çerçevede evrenin yaratılışı,
insanlara yüklenmiş bulunan görevler ve benzeri konular üzerinde durdu.
Şiirlerinde işlediği tema ve vurguladığı konulardan ötürü Mevlâna ve Molla
Cami’nin etkisinde kaldığı ileri sürüldü. Tasavvufla olduğu kadar insanların
problemleriyle de ilgilendi ve onlarla iç içe yaşadı. Toplumda yaşanan
sıkıntılar ve halkın sahipsizliğinden yakındı. Bu sıkıntılardan kurtulmanın
yolu olarak; toplumsal dayanışma, bilgilenme ve yardımlaşmayı önerdi. Kendi
üzerine düşeni yapmak için gayret sarf etti. İlim ve hikmetin maddiyattan önce
gelmesi gerektiğini vurgulayarak, insanların bu konudaki zaafına dikkat çekti.
Hânî, Doğubeyazıt’ta bulunduğu sıralarda Şiî bilginlerle ilmi konularında tartışmalara
girdi.
Halk
arasında veli bir zat olarak kabul edilen Hânî için, Bediüzzaman Said Nursi
onun için; “Edip dahilerden Molla Ahmed” (Tarihçe-i Hayat, s. 32), “Şeyh
Ahmed” (Münazarat, s. 105), “Meşhur Şeyh Ahmed” (Kastamonu Lahikası, s.
186) ifadelerini kullandı. Abdulkadir Badıllı tarafından kaleme alınan “Bediüzzaman
Said-i Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı” adlı eserde Hânî; “edip, şair,
hamiyet-perver, Resulullah’a aşık bir zat” (I. Cilt, s. 94) olarak tanıtıldı.
Hânî, ömrünün son yıllarını Doğubeyazıt’ta geçirdi ve 1707 yılında burada öldü.
Hâlen ziyaretgâh olarak kullanılan türbesi, Ağrı / Doğubayazıt’a
ESERLERİ:
Divan (Genel esaslara göre düzenlenmiştir), Mem
u Zin (manzum mesnevi), Çarkoşe (rubailerden oluşur, her
dizesi Arapça, Türkçe, Kürtçe ve Farsça olarak ayrı yazılmıştır), Nûbahârâ
Pıçûkân (13 bölüm, Arapça-Kürtçe manzum sözlük), Eqîdeya Îslamê (İslâm Akidesi), Eqîdeya
Îmanê (İman Akidesi, 80 beyit), Fî
Beyannî Erkanî Îslam (İslam Erkânının Beyanı).
KAYNAKÇA:
Turgut Çelik - Harun Aykaç / “Bir Hak Dostu: Ahmed-i Hani” (Zaman gazetesi, 3
Nisan 1997), M. Emin Bozaslan / Mem û Zîn (1968), H. Mem / Üçüncü Öğretmen Xani
(2002), Ahmede Xane / Mem û Zîn (Fransızca’dan çev: Ömer Sudaüzen, Redaksiyon
ve Önsöz: Dr. M. Naci Kutlay, 2004), Dr. Turgut Karabey / Ahmed-i Hânî (1651-1707) - Hayâtı, Eserleri
ve Mem O Zîn Mesnevisi (A.Ü.
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 30, Erzurum 2006), M. Sait
Özvarlı / “Hânî, Şeyh Ahmed” (TDV İslâm Ansiklopedisi, c.16, s. 31-32, 2006), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar
ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve
Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013).