Mutasavvıf, şair (D. 1868, Kındığı köyü / Hasankale [Pasinler] / Erzurum - Ö. 12 Mart 1956, Erzurum). Asıl adı Muhammed Lütfi olup, Alvarlı Efe, Alvar İmamı veya Efe Hazretleri diye meşhurdur. İlk tahsilini babası Hoca Hüseyin Efendi'den gördü. Daha sonra Erzurum’a giderek tanınmış bazı alimlerin derslerini takip etti. 1891 yılında Hasankale’nin Sivaslı Camiine imam tayin edildi. Aynı sene içinde Bitlis’e giderek tasavvuf ehlinden Nakşibendî şeyhi Muhammed Pir-i Küfrevi'ye intisab etti. Riyazetini tamamladıktan sonra Pîr-i Küfrevî’nin halifesi olarak Hasankale’ye döndü, bir müddet vazifesine burada devam edip, daha sonra Erzurum’un Dinarkum köyüne giderek imamlık yaptı.
Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi, 12 Şubat 1916'da Rusların Erzurum ve çevresini işgale başlamaları üzerine babasıyla birlikte Erzurum’a yerleşerek, Rus istilası süresince Tercan’ın Yavi köyünde imamlık yaptı. Rusların çekilmeye başlamaları ve Ermenilerin katliama girişmeleri üzerine Yavi ve komşu köylerden topladığı 60 kişilik bir kuvvetle Ermenilere karşı koydu. Mücadlesinde başarı göstererek, Oyuklu köyü yakınlarında Ruslara ait bir silah deposunu ele geçirdi. Daha sonra Türk ordusuna katılarak 12 Mart 1918 günü orduyla birlikte Erzurum’a girdi. Aynı gün babası şehit oldu.
Erzurum’un kurtuluşundan sonra tekrar Hasankale'ye dönen Muhammed Lütfi Efendi, Hasankale'ye bağlı Alvar köyü halkının isteği üzerine oraya yerleşti. Bir Nakşibendî Hâlidî şeyhi olarak 1939’a kadar bu köyde, bu tarihten sonra da Erzurum’da bölge halkını irşad ile meşgul oldu. Bu yüzden halk arasında ve tasavvuf çevrelerinde "Alvarlı Efe", “Alvar İmamı” ve “Efe hazretleri” unvanlarıyla tanınmıştır. Efe Hazretleri, 1939 yılına kadar bu köyde kalıp insanlara İslam dininin emir ve yasaklarını anlattı. Bu yıldan sonra Erzurum’a giderek bölge halkının irşadı ile meşgul oldu. 12 Mart 1956’da baki aleme göç etti. Cenazesi Alvar köyüne götürülerek orada defnedildi.
Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazan Alvarlı Muhammed Lütfi Efendinin şiirleri ölümünden sonra oğlu Seyfeddin Mazlumoğlu tarafından derlenerek "Hulasatü’l-Hakayık" adıyla yayımlandı. "Gerçeklerin Özü" anlamındaki bu divanda çeşitli nazım şekilleriyle söylenen yedi yüzü aşkın şiir bulunmaktadır.
Hacı Muhammed Lütfi Efendi, Kuran ahlakıyla ahlaklanmış ve kendini İslam’ı tebliğ vazifesine adamış değerli bir İslam büyüğüdür. Bu ahlakı bir beytinde şöyle özetlemiştir:
"Adalet, merhamet, insaf gerektirir ehl-i imane
Mürüvvet et kıyas-ı nefs ile zulmetme insane"
Alvarlı Efe Hazretlerinin yaşadığı yıllar; uzun süren savaşların getirdiği yıkımların ve zor şartların hüküm sürdüğü yıllardı. Alvarlı Efe Hazretleri böylesine zor şartlardan hiçbir zaman yılmamış; İslâm âleminin ve Müslümanların zor dönemlerindeki sorunları ile her zaman bizzat ilgilenmiştir.
Alvarlı Efe Hazretlerinin bütün davranış ve düşüncelerinin kaynağı yalnızca Kuran olmuştur. Allah sevgisinin ve coşkusunun getirdiği güzel ahlak ile çevresine daima örnek olan Alvarlı Efe Hazretleri, ardında değerli bir mümin topluluğu bırakan büyük bir İslam alimidir.
Alvarlı Efe Hazretleri Hakkında Anlatılanlar:
Hayatını Kuran ahlakını yaşamaya ve yaşatmaya adamış bir insan olan Alvarlı Efe Hazretleri ile tanışma lütfuna ulaşanlar, sohbetlerine katılanlar ve öğrencileri, onun üstün ahlakını örnek almış ve günümüze kadar taşımışlardır.
Alvarlı Efe Hazretleri ile tanışan, kendisinden çok etkilenen ve daha sonra öğrencileri arasına katılan Abdurrahman Efendi ise, hayranlığını şöyle anlatmaktadır:
"Efendi Hazretleri'ni görür görmez sanki Sahabe-i Kiram bakiyesi (kutlu sahabelerin mirası), Sahabe-i Kiramdan kalma bir zat gibi gördüm. Mübarek şekli, şemaili. Hali etvarı (tavırları), kemali (olgunluğu) ve ilmi, irfanı (görgüsü) beni tesir altına aldı. Hemen kendisiyle irtibat (bağlantı) kurdum. Ve kendisine intisap (bağlandım) ettim. 6 ay yedek subaylığımı tamamladıktan sonra Konya'ya gittim ve duramadım. Erzurum'a geri döndüm. Aralıksız 10 yıl orada kaldım. Zaten onun yüzüne bakanın gözleri kamaşır, sakalı göğsünde, yüzünün nurundan müteessir (etki altında kalırdı) olurdu. Devamlı bir daha bakamazdı. Öyle kâmil (mükemmel) bir insandı."
Risale-i Nur öğrencilerinden biri olan Osman Demirci de Alvarlı Efe Hazretlerinin Kuran ve sünnete bağlılığını şöyle ifade etmiştir:
"O zatı gördüğümde kalbim tatmin olmuştu. Demek ki her asırda Cenab-ı Hakkın Kur'an-ı Kerimin bütün emirlerine bağlı, Peygamberimiz (sav) verasetini deruhte eden şahsiyetler (Peygamberimiz (sav)in sonrakilere bıraktığı görevleri yerine getiren kişiler) bulunuyor. Onlar bir nevi sütun ve direk mesabesindedir (gibidir). Onun, o vazifeyle tavzif edildiğini müşahade ettim (o görevle görevlendirildiğine şahit olmuş oldum). Sohbetlerine devam ettim. Ona bağlandım."
Alvarlı Efe Hazretlerinin sohbetleri her zaman herkese açık olmuştur. Bu sebeple de İslam’ı öğrenmek isteyen herkes sohbetlerine katılmış ve sözlerinin güzelliği ve hikmeti herkesi etkilemiştir.
Derslerinde her zaman hadis-i şeriflerden bahsederek, Peygamber (sav) ve sahabe sevgisini konu edinen Alvarlı Efe Hazretleri, Peygamberimiz (sav)in sünnetine sahip çıkan bir İslam alimi olarak, her zaman Kuranın ışığında yaşamış örnek bir kişidir.
KAYNAKÇA:
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (2004),Alvarlı Efe Hazretleri - Hace Muhammed
Lutfi Efendi (2013), Hüseyin Kutlu / Efe Hazretleri/ Alvar İmamı Muhammed Lutfî
Efendi (2013), Alvarlı Hacı Muhammed Lütfi Efendi (inabe.blogcu.com, 8.7.2016).
Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi (byaztarih.com, 8.7.2016), Alvarlı Hacı Muhammed
Lütfi Efendi (K.S.) (kocar.org, 8.7.2016).
BAYRAM O BAYRAM OLA
Can bula cananını
Bayram o
bayram ola
Kul bula sultanını
Bayram o
bayram ola
Hüzn-ü
keder def ola
Dilde
hicap ref ola
Cümle
günah af ola
Bayram o
bayram ola
Lütfi ya
lütfu kerim
Erişe
rahm ü rahim
Bermurad
Bayram o
bayram ola
BAYRAM O BAYRAM OLUR
Mevla
bizi affede
Gör ne güzel ıyd olur
Cürmü
hatalar gide
Bayram o
bayram olur
Merhamet
Dermanı vere Hakîm
Lutfede Lutf-ı kadim
Bayram o
bayram olur
Feyz-i
muhabbeti hak
Nuri
hidayet siyak
Cennet-i
ala durak
Bayram o
bayram olur
Hakkı seven merd-i şir
Kalbi
olur müstenir
Allah ola
dest-gir
Bayram o
bayram olur
Merhametin kânıdır
Afv vu
kerem şanıdır
Hep onun ihsanıdır
Bayram o
bayram olur
Hakkı seven dil ü can
Aşkı
Feth ola bab-ı cinan
Bayram o
bayram olur
Bahr-ı keremden hüda
Gark
Afv ola
bay u geda
Bayram o
bayram olur
Ganiler
Ref ola
derd-i verem
Sahi ola
muhterem
Bayram o
bayram olur
Nur-i
hidayet dola
Dilde
hidayet bula
Nasırın Allah ola
Bayram o
bayram olur
Tevhid
Hakkı seve şevk ile
Tasdik
inerse dile
Bayram o
bayram olur
El dua kitabını
Dil duta hitabını
Can duta
şitabını
Bayram o
bayram olur
Mevlayı Candan seven
Rıza-ı hakka iven
Lütfu
hüdaya güven
Bayram o
bayram ola
Dildeki
Rahman olur
Dertlere
derman olur
Azade
ferman olur
Bayram o
bayram olur
SEYREYLE GÜZEL KUDRET-İ MEVLA NELER EYLER
’Seyreyle
güzel Kudret-i Mevlâ neler eyler…
Allah’a
sığın Adl-i Teâlâ neler eyler…
Elbet
yürütür fermanını Kadir-u Kayyum…
Herkese
lâyık Sırr-ı Tecellâ neler eyler…
Âlemleri
var eyleyen Allah-u Âlim’dir…
Gözler
görecek Mihr-i Muâllâ neler eyler…
Eltaf-ı
Rahm-i Azim Bari’ Teâlâ…
Kerem-i
Kerim Şems-i Mücellâ neler eyler…
LUTFÎ
der Dergâh-ı İlâhî’de sebat et…
Naz
u niyaz et Hakk’a temenna neler eyler... ’
Lutfî
(Alvarlı Efendi)
KAYNAK:
Cafer Ceylan/ Alvarlı Efe ve Bir Gazeli Üzerine (Özlenen Rehber Dergisi, 84.Sayı)
EFE HAZRETLERİ
HALA LÜTUF DAĞITIYOR
Zeki DURSUN
Bayramda
“misafir olmak” geleneğimizin bir parçası. “Misafir olmak” kadar “misafir
etmek” de bizi Müslüman yapan bir unsur. Severiz ve biliriz misafiri; İbrahim
aleyhisselam kıssalarının hatırına evlerimizde, odalarımızda, sofralarımızda,
döşeklerimizde misafirler yer bulur kendine. Ne mutludur o hane misafirler
gelince, misafirle dolunca. Çünkü dünyada misafirdir bir gölgede dinlenme
mesaisince Müslüman. Bilir Müslüman misafirliğini. O şuhutla yaşar.
Aziz
efendim, eve gelen misafirler kadar bir de ruhun misafirleri vardır ki onlar da
asıl hanemiz göynümüze hediye-i rahmanidir. Eba Eyyup; Resullullah, evinde
misafir olunca ne hissettiyse, ruhun misafirleri de bize uğrayınca biz de öyle
çuşa geliriz ki rahmet için zahmet gösteririz.
Ruhun
misafiri…
Aziz
efendim, ruhun misafirlerinden biri de Alvarlı Efe nam meşhur Molla Lütfi’dir.
Efendim, ruhun misafirleri hem nazlı hem de “ibnü-l-vakt” oldukları için zamanı
gelince perçemlerini açarlar. O zaman fakir, ortaokul öğrencisiydi ve İznik’te
yaz kampındaydı.
Güller
içinde…
Aziz
efendim, günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı, nasibimize
irademiz dahilinde İstanbul’da okumak hele hele okulun ikinci sınıfında
Kocamustafa Paşa’da misafir olmak düşünce bir cami ve o caminin imamı bütün
mehabbetiyle misafir etti bize. Caminin adı ehline malumdur Hekimoğlu Ali Paşa,
imamın adı da yine ehline malum Hüseyin Kutlu Hoca. Bir bahar ikindisi öncesi-
ilk miydi son muydu notlamamışım, baharları hiç notlamadım zaten, çünkü
baharlarda kendimde olmam pek- bir gül kokusu duydum- Nenemin hikâyelerinden
hatıradır bana gül ve gül kokusu, şükür Allah’a ki gözlerimiz daim gül
merakında.-Alvarlı Efe
Gülün
peşine düşünce, güllerin sahibi fakiri karşıladı, mehabbetle misafir etmek
istedi, yer gösterdi. Gülün kokusu o kadar hoş idi ki kimdi misafir eden, ben niye buradaydım,
nasibime ne düşmüştü haberim yoktu, meğer Rıza kapılarından biriymiş beni
misafir eden. Benim gibi meraklı bir mizaç nasıl da siz kimsiniz diye sormadı,
hayretteyim şimdi. Ama dediğim ya ben hâlâ kokunun derdindeydim. Aklımda
Nurettin Topçu ve mürşidi Bekkine Sultan.
Aziz
Efendim, ev sahibi ikindiye davet etti,
imamete geçti, insan şeriata düşünce kendine geliyor. Ben de namazla aydınlandım.
Meğer ev sahibim namını duyduğum Hüseyin Kutlu Hoca imiş. Ey kader her
seferinde haddimi bildirirsin bana. Misafirlikten hatıra bana Molla Muhammed
Lütfi kaldı, ne zaman canım daralsa
Lütfi Efendi can olur ve sıkıntıma derman olacak hali öğütler. Kim onun:
Seyreyle
güzel kudret-i Mevla neler eyler
Allah’a
sığın adl-i Teala neler eyler
Elbet
yürütür fermanını Kadir u Kayyum
Herkese
layık sırr-ı tecella neler eyler
Lütfi
der-i dergah-ı ilahide sebat et
Nazlı
niyaz et Hakka temenna neler eyler
Lafz-ı
ilahisiyle kendine çekidüzen vermez ki? Ne zaman gönlümde bir darlık hissetsem
Molla Lütfi’nin kapısını çalar, bu ilahi
ile, bir an bile olsa, nefeslenmeye,
kendime Hak Teala’yı hatırlatmaya gayretle meşgul olurum. Molla Lütfi
Hazretleri susuz kaldığım her an mezkur ilahisiyle içimize serinlik lütfetti.
Asıl dergahı ve kapısını hatırlattı. Nasibe bakın ki yaz aylarının en sıcak
günlerinde bu ilahi ile sermest olmuşken meğer rızkımız için vesile kılınan
insanlardan bir tanesi de Canım Molla Lütfi’nin torunu olmasın mı? Keyiflendim.
Torununu bize vesile kılan kim olsa gerek? Ah azizim ah, Allah bu kulunu yerle
yeksan kılar da bu kul anlar mı ki? Ümit baki.
Kurban kurb
olunca..
Kurban
Bayramında hanesinde bizi misafir eden bir can dost, bayram namazı hutbesinde
şu sözün irad edildiğini söyledi: “Dünyası kurban olanın ahireti bayram olur.”
Dünyada kurban olmak nedir? diye sohbet açılınca göynümüze Efe Hazretleri sadır
oldu ve kendisiyle mezkur hikayemi bir kez daha anlattım. Hatta dedim ki seni
de bizimle buluşturan Efe Hazretlerinin mezkur ilahisi.
KAYNAK:
Zeki Dursun / Efe Hazretleri hala lütuf dağıtıyor (dunyabizim.com, 22.11.2011).
LÜTFÎ (ALVARLI
EFE) KİMDİR?
Cafer CEYLAN
Muhammed
Lütfî Efendi Hazretleri, İbrahim Hakkı Hazretleri gibi Erzurum’un yetiştirdiği
önemli şahsiyetlerden biridir. Erzurum halkı arasında ’Alvarlı Efe Hazretleri’
adıyla bilinir. Alvarlı Efe, her Erzurumlunun gönlünde gerek mısralarıyla,
gerekse menkıbeleriyle taht kurmuş, saygı ve sevgiyle anılan, manevî huzurunda
saygıyla eğilinen gönül erlerindendir.
Lütfî
Efendi, H. 1285 yılında Hasankale’nin Kındığı köyünde dünyaya gelmiştir. İlk
tahsilini babası Hoca Hüseyin Efendiden tamamlayan Efe Hazretleri, H. 1307’de
22 yaşında iken Hasankale’de Sivaslı Camii’ne imam olmuştur. Bu imamlığı
esnasında ilmî yeteneği ve güzel ahlâkıyla âlimlerin, eşrâfın ve bütün halkın
takdirini kazanan Alvarlı Efe, aynı yıl babasıyla birlikte Bitlis’e giderek
Hoca Pirâî Küfrevî Hazretlerine intisap etmiştir. Bir müddet sonra Küfrevî
Hazretlerinin seçkin bir halifesi olarak Hasankale’ye dönmüştür.
Daha
sonra Erzurum’un (merkez) Dinorkom köyüne dönen Alvarlı Efe Hazretleri, I.
Dünya Savaşı’na kadar burada kalmış, Rusların Erzurum’u işgali üzerine,
pederiyle birlikte Erzurum’a göçerek, babasını Erzurum’a bırakıp, kendisi
imamlık göreviyle Yavi nahiyesine gitmiştir. Rus istilası müddetince burada
kalmış, Ermenilerin katliam başlatmaları üzerine kendi köyünden ve çevre
köylerden topladığı 60 kişilik bir müfrezeyle Rusların karargâh deposu olan
köye, Ermenilerin de o köyde bulundukları bir gün saldırmış, Ermenileri
püskürterek Oyuklu köyünün yanı başında Rusların yığdığı depoyu teslim
almıştır. Ancak müfrezenin depoyu yağmalamasına engel olamamış ve dolayısıyla
da Ermenileri istediği gibi takip edemeyen Efe Hazretleri, yanında kalan birkaç
kişiyle, Ermenileri takip eder gibi davranarak, Haydar Boğazı’ndaki Zergideler
köyünde Türk ordusuna iltihak etmiş, orduyla birlikte gün doğarken Erzurum’a
girmiştir. Doğruca babasının kaldığı eve koşmuş, ancak onu, Ermeniler
tarafından kafasına tüfek dipçiğiyle vurularak ağır yaralanmış bir hâlde
bulmuştur. İkindiye kadar babasıyla meşgul olmuş, akşama doğru vefat eden
babasını, Kavakkapı kabristanına defnetmiştir.
Alvarlı
Efe Hazretleri, Erzurum’un kurtarılmasından sonra tekrar Hasankale’ye
dönmüştür. Kendisine teklif edilen Hasankale Müftülüğü görevini kabul etmemiş,
yakındaki Alvar köyü halkının istirhamı üzerine, oraya giderek 24 yıl orada
vazife yapmıştır. Bundan dolayı halk arasında, ’Alvarlı Efe’ adıyla meşhur
olmuştur.
1939
yılında prostat hastalığına yakalanan Alvarlı Efe, tedavi için Erzurum’a
gelmiş, doktorların şehirden ayrılmasının uygun olmayacağını söylemeleri
üzerine, köy halkından izin isteyerek, Erzurum’da Mehdi Efendi mahallesinde
kiraladığı bir eve yerleşmiş, irşat ve ilmî faaliyetlerine burada 16 yıl devam
etmiştir. 12.03.1956 yılında Erzurum’da vefat etmiştir. Cenazesi kalabalık bir
cemaat eşliğinde Alvar köyüne götürülüp orada toprağa verilmiştir.(2)
Yukarıdaki
şiir, Klâsik (Divan) edebiyatımıza ait olan bir gazeldir. Kafiye düzeni klâsik
gazel kafiye düzenidir: ’aa / ba / ca / da / ea ’ - lâ’lar ile, zengin kafiye;
-neler eyler sözcükleriyle redif yapılmış. Bu gazelde Allah’ın sıfatlarıyla ve
yaratmasıyla alâkalı olan Kur’ân-ı Kerim’deki birçok âyet-i celileye atıflar
yapılarak telmih sanatına başvurulmuş Ve Hakk’ı tarif ve tavsif eden, Cenâb-ı
Hakk’ın (c.c.) kutsiyet ve büyüklüğü için hürmeten söylen Arapça ve Farsça
sözcüklerin tercihi ile yapılan tamlamalar, dikkatleri çeken diğer bir şekil
kurgusudur. Genellikle bilinen ünlü gazel şairleri, gazellerinde beşerî âşkı
konu edinirler. Bu gazelde ise İlâhî âşkın tasavvufî bir hassasiyet içinde konu
edinildiğini görmekteyiz.
Burada
şekil ve muhteviyat olarak incelenen, şerhi yapılan bu gazele; günümüzde
’türkü’ diyenler de vardır. Şiir, biçim ve içerik açısından incelendiğinde bir
halk edebiyatı verimi olan, hece ölçüsü kalıplarıyla dörtlükler şeklinde
kıtalanan ’türkü’ ile uzaktan yakından alâkası olmadığı kolaylıkla
anlaşılacaktır. Sadece ’türkü’ bir ezgi veya makamla söylenmez, edebiyatımızda
var olan herhangi bir nazım şekli de (şarkı, kaside, gazel vb.) bir ezgi veya makamla
söylenebilir. Tekrarla ifade etmek istiyorum ki bu şiir, Halk edebiyatımıza ait
olan bir ’türkü’ değil, Klâsik edebiyatımıza ait olan bir gazeldir. Bu yanlış
anlamayı burada düzeltmiş olalım.
KAYNAK:
Cafer Ceylan/ Alvarlı Efe ve Bir Gazeli Üzerine (Özlenen Rehber Dergisi,
84.Sayı)