Tarihçi, şair, romancı (D. 1905, İstanbul –
Ö. 6 Temmuz 1975, İstanbul). Babası gazeteci ve eğitimci Ekrem Reşat
Bey, annesi Hacı Fatma Hanım’dır. İlkokulu Konya’da okudu. Birinci Dünya Savaşı
nedeniyle eğitimini tamamlamak için annesiyle birlikte İstanbul’a döndü. Liseyi
yatılı olarak Bursa Erkek Lisesi’nde okudu. İstanbul Darülfünun’u (Üniversitesi) Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdikten (1931) sonra, kürsü başkanı Ahmet Refik
(Altınay)’ın asistanı olarak “Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar
1300-1920 ve Lozan Muâhedesi”
adlı
tezini tamamladı (1934). Hocası Ahmet Refik 1933’te yapılan üniversite reformunda
görevinden uzaklaştırılınca kendisi de üniversiteden istifa ederek, Kuleli
Askerî Lisesi, Alman, Pertevniyal ve Vefa liselerinde tarih öğretmenliği yaptı.
Bu döneminde Cumhuriyet, Yeni Sabah, Milliyet, Hergün, Yeni Tanin ve Tercüman gazeteleri ile Hayat Tarih
Mecmuası, Resimli Tarih
Mecmuası, Tarih Dünyası, Hayat, Yeşilay, Büyük Doğu, Hafta, Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul Enstitüsü Mecmuası dergilerinde
yazılar yazarak geçimini sağladı.
Reşat Ekrem Koçu, son yıllarını Ankara
Caddesi ve Sirkeci semtlerinde, arşivini de bulunduğu Cağaloğlu civarındaki bir
apartman dairesinde geçirdi. Çıkarmaya
başladığı İstanbul Ansiklopedisi’ni (1944-51, 1958-69, 10 cilt)
tamamlayamadan, 6 Temmuz 1975
tarihinde burada öldü. Sahray-ı Cedit Mezarlığında toprağa
verildi. Hiç
evlenmeyen Reşat Ekrem Koçu’nun arşiv belgeleri ölümünden sonra sahipsiz kaldı,
sorumsuzca satılarak heba edildi. Son olarak Tercüman gazetesinde yazıyordu.
Eserlerinin yeni basımı 2002’den itibaren Doğan Yayıncılık tarafından yapıldı.
Osmanlı dönemi kaynaklarından
bazılarını, yerli ve yabancı seyahatnameleri, eski dönemin merak edilen ilginç
konularını bugünkü dile aktararak, herkesin okuyup zevk alabileceği bir biçime
koydu. Bazı Batılı yazarların (Edmondo de Amicis, Jean de Thevenot, Theophile
Dey Rolle, J. E. Dauzats, Mary Montagu ve Elizabeth Craven vd.) İstanbul ve
Türkiye’den söz eden seyahatnamelerini de yine kısaltıp resimli kitapçıklar biçiminde
dizi olarak yayımladı.
En önemli projelerinden biri “İstanbul Ansiklopedisi” yazmak,
İstanbul’u her yönüyle bu ansiklopedide tanıtmaktı. 1944’te başladığı “İstanbul
Ansiklopedisi”ni önce fasiküller
halinde yayımlamaya başladıysa da bu güzel ve örnek çalışması ne yazık ki
kendisi hayatta iken tamamlanamadı, “Gökçınar”
maddesinde iken yarım kaldı. Çok sayıda
tarihî ve monografik roman yazmış olan Koçu’nun birçok kitabı ve yazı dizisi de
gazete sayfalarında kaldı. Serbest nazımla başarılı şiirler de yazmış, bunları
“Acı
Su” (1965) adlı bir
kitabında toplamıştı.
“Kimi zaman ‘gündelik hayat tarihi’, kimi
zaman ‘popüler tarih’ denilen türdeki yapıtlardan söz açıldığında ilk akla
gelen isim Reşad Ekrem Koçu. Koçu’nun neredeyse tek başına yazıp resimlediği
İstanbul Ansiklopedisi konuyla ilgilenenler için efsanevî bir yapıttır.
İstanbul’un sayısız ayrıntısını madde madde yazmıştır Koçu.” (Behçet Çelik)
ESERLERİ:
ARAŞTIRMA-İNCELEME:
Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar 1300-1920 ve Lozan Muahedesi 24
Temmuz 1923 (1934), Hatice Sultan ile Ressam Melling: Tarihten Hikâyeler
(1934), Mimar Sinan (Sedat Çetintaş ile, 1936), Barbaros
Hayreddin (1937), Tarihteki Güzel Kadınlar: Taçlı Fahişeler (1944),
Eski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri (1947), İstanbul
Camileri (1948), Osmanlı Tarihinde Yasaklar (1950), Tarihimizde
Garip Vakalar (1952), Fatih Sultan Mehmed (1430-1481) (1953), Türk
Tarihinin 50 Büyük Adamı (1953), Türk İstanbul (1953?), Osman
Gazi’den Atatürk’e: 600 Yılın Panoraması (1955), İçinde Geçen Vakalar,
Eski Saray Hayatı ve Teşkilatı ile Beraber Adım Adım, Köşe Köşe Topkapı Sarayı (1960),
Osmanlı Padişahları: Tarihimizde Büyük Şekavet ve İsyanlar (1960), Dağ
Padişahları (1962), Türk Zaferleri (1964), Yeniçeriler (1964),
Osmanlı Tarihinin Panoraması (1964), Türk Giyim Kuşam ve Süslenme
Sözlüğü (1967), Darülaceze (1895-1974) (1974), Yangın Var!: Eski
İstanbul Tulumbacıları (1981), Tarihte İstanbul Esnafı (2002), Aşk
Yolunda İstanbul’da Neler Olmuş (2002), Aşık Şair ve Padişahlar
(2005).
TARİHÎ
HİKÂYE-ROMAN: Çocuklar (1930), Kızlar Ağası Piçi (1933), Esircibaşu
Lâle Devrinde Bir Aşk Romanı (1944), Forsa Halil (1962), Haşmetli
Yosmalar (1963), Erkek Kızlar (1962, 2001), Patrona Halil
(1963), Kabakçı Mustafa (1968), Kösem Sultan (1972), Haydut
Aşkları (1981).
DERLEME:
Ahmed Refik: Hayatı Seçme Şiir ve Yazıları (1938), Ahmet Rasim: Hayatı
Seçme Şiir ve Yazıları (1938).
ÇOCUK
EDEBİYATI: Kotra ile Akdenizde Bir Gezinti (1932), Timur ve Oğulları (1933),
Kontesin Pabuçları (1935), Konuşan Eşek (1935), Gizli Yol:
Meraklı Çocuk Romanı (1944), Eskici Baba (1944), Kara Korsanın
Peşinde 248 Çocuk (1944), Yusufun Borcu (1947), Murat Reis’in
Oğlu: Korsan Romanı (1947), Balabancık: İstanbul’un Taşı Toprağı Altın (2.
bas. 1951), Sihirli Şamdan (1953), Kanuni Sultan Süleyman’ın Beş
Fedaisi (1952), İstanbul Cenginde Fatih Sultan Mehmet’in On Fedaisi (1953),
İlk Kurşun: Millî Hikâyeler (1954), Murat Reis (1973), Bağdat
Kervanı (1973), Son Yeniçeri (1973).
ŞİİR:
Acı Su (1965).
ÇOCUKLAR
İÇİN TARİH: En Eski Zamanlardan Bugüne Türk Tarihi Bilgisi (Ahmet Halit
ile, 1930), Selçuk İmparatorluğu, Alpaslan ve Bizanslılar, Kılıç Aslan ve
Haçlılar (1933), Büyük Deniz Keşifleri (XV ve XVI. Asırlarda) (1933),
Attilâ ve Hunlar (1933), Sümer Türkleri: Eski Zaman Medeniyetlerinin
İlk Ocağını Kuran Türk Ustalar (1933), Cengiz ve Türk Moğol
İmparatorluğu (1934), Tarihten Evvelki Zamanlar (1934), Bizans
Tarihi: Şarki Roma İmparatorluğu 1453 (1934), Tarihin Ön Çağları (1938),
Sokullu Mehmet Paşa (1943), İlkokulda Tarihe Giriş (1944), Tarihimizde
Kahramanlar (1960).
ÇEVİRİYAZI:
Seyid Vehbi-Sûrnâme: Üçüncü Ahmed’in Oğullarının Sünnet Düğünü (1939), Haşmet-Viladetname:
Üçüncü Mustafa’nın Kızı Hibetullah Sultan’ın Doğum Donanması (1940?), Evliya
Çelebi Seyahatnamesi (6 kitap, 1944), Halil İbrahim Aşçıdede-Hatıralar:
Geçen Asrı Aydınlatan Kıymetli Vesikalardan Bir Eser (M.A. Akbay ile,
1960).
ÇEVİRİ:
1874’te İstanbul (K. de Amicis’ten,1938), 1869’da Trabzon’ dan Erzurum’a
(T. Deyrolle’den, 1939), 1876’da Türkiye (E. Craven’den, 1939), 1717-1718’de
(Lale Devri Başlarında) Türkiye (M. Montague’den, 1939), 1588’de
Anadolu’nun Bir Köşesi:
İzmit-Geyve-Torbalı-Mudurnu-Nallıhan-Beypazarı-Sivrihisar-Gemlik (J.F.
Dauzats’tan, 1940), 1655-1656’da İstanbul ve Türkiye (J. de
Thevenot’dan, 1939).
ÇOCUK
KİTABI: Define Adası (R.L. Stevenson’dan, 1942), Gemici Sind Bad’ın Harikulade
Maceraları (1942), Çocuklar Cumhuriyeti (J. Verne’den uyarlama,
1974).
KAYNAKÇA: Erdem
Yücel / “Kaybettiğimiz Tarihçi ve Yazar Reşad Ekrem Koçu” (Hayat Tarih Mecmuası, XI/10,
1975), Mahmut
Şakiroğlu / “Reşad Ekrem Koçu (1905-1975)"
(Türk Folkloru Belleten, l/2, İstanbul
1986), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar
Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli
ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
gen. 2. bas. 2007) – Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2,
2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Ahmet
Eken / Tarihî Yasaklarımız (Virgül, Eylül 2000), TBE Ansiklopedisi (2001),
Behçet Çelik / Tuzu Biberiyle Reşad Ekrem Koçu (Virgül, Mayıs 2001), Semavi
Eyice / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 26, s. 149-150, 2002), Asuman Memen / Aşk
Gibi İstanbul - Aşk Yolunda İstanbul’da Ne Olmuş? (Radikal Kitap, 10.1.2003), Dursun
Gürlek / Eski İstanbul'a dair akla gelen ne varsa (dunyabizim.com, 03.08.2014).
ESKİ İSTANBUL'A
DAİR AKLA GELEN NE VARSA
DURSUN GÜRLEK
Tarihi
sevdiren tarihçilerin başında gelen Reşat Ekrem Koçu, Dursun Gürlek’in
ifadesiyle ikinci Ahmet Mithat Efendi’dir. Türlü sıkıntı içinde kaleme aldığı
mühim eseri İstanbul Ansiklopedisi’ni ancak “g” harfine kadar getirebilir ve
tamamlayamadan vefat eder. Farklı bir tarihçi üslubu görürüz onda, daha çok bir
öykü anlatıcısı gibidir. Amacının da zaten insanlara tarihi sevdirmek olduğunu
anlıyoruz. İyi de tarihi sevdirmek nedir? Tarih nasıl sevilir? Bir şeyin
sevgisi zaten kişinin içinde değil midir? İşte İstanbul Ansiklopedisi bize
bunun biraz da çabayla olacağını göstermiştir.
Yıllarca
gazete ve dergilerden biriktirdikleriyle bir arşiv oluşturan Koçu, derlediği bu
malzemeyi İstanbul Ansiklopedisi'ni yazarken fazlasıyla kullanır. İstanbul’a
olan hayranlığını bu şekilde 1944 yılından itibaren fasiküller halinde
yayımlayarak ifade eder. Eski İstanbul’a dair aklınıza hiç gelmeyecek her şey
var bu ansiklopedide. Eski zamandan beri adı anılan şeyhlerden tutun da
kabadayılarına, meczuplarına varıncaya kadar şehrin kimlik haritasını çıkarır
Reşat Ekrem.
Bir
tarafı kır, bir tarafı bahçeli Bağrıyanık Sokağı duruyor mu hâlâ?
Bugün
ismini hiç bilmediğimiz cami, tekke, türbe, kahvehane, çeşme, hamam ve
sanatoryumlara yer verir ansiklopedisinde. Mesela orada sokak sokak, mahalle
mahalle başka bir Üsküdar vardır sanki. Zannımca Koçu’nun farklı anlatımıyla
başkalaşır sokak, mahalle, semt. Mesela bir sokağı şöyle tarif etmektedir:
‘Güneş alan, havadar, sessiz bir sokaktır.’ Bir romanın ilk cümlesi olmaya aday
bir cümle. Ya da ‘İki araba geçecek genişlikte bir sokak.’ Bugün yaşadığımız
sokağı nasıl tarif ederiz diye düşünelim: Birkaç ev, evlerin önünde insanlardan
fazla araba, yine ev ve yine araba. Bir konutta oturuyorsanız durum bundan pek
farklı değil tabii. Sokağı süsleyen, hayata dair nelerden bahsedebiliyoruz;
önemli zatlar, camiler, türbeler, çeşmeler, ince zevkle yapılmış sanat
eserleri… Üsküdar’ın Selâmsız semtindeki 1951 yılında bir tarafı kır, bir
tarafı bahçeli, toprak yollu Bağrıyanık Sokağı’nı -ismi değişmediyse- bugün
görenler manzarayı bir yorumlasın. Orayı bilemem ama buralar hep otopark.
On
cami, yedi mescid, dokuz tekke, beş kahvehane, üç mektep, iki ayazma ve
saymakta zorlandığım kadar çeşme Koçu’nun Üsküdar’a dair aktardıklarından
sadece bazıları. Üsküdar camilerinin çoğu yıkılmış ya da harap olmuş. Bugün
acaba yerinde duruyor mu diye gidip bakmak isteyenler için birkaç cami adı
verelim: Babüssaadeağası Camii, Çinili Camii, Ağa Camii, Ayazma Camii… 1506
yılında yaptırılan Babüssaadeağası isimli bu cami, 1926’da çıkan bir yangında
yanar. Mimar Sinan’ın eseri Vâlide-i Atik adıyla bilinen Eski Vâlide Camii...
Bir rivayete göre yaptıracağı caminin yerine bir türlü karar veremeyen Nurbânu
Sultan’a rüyasında şöyle denir: “Yaşmağını Beşiktaş iskelesinden bırak, camiini
rüzgârın yaşmağı götüreceği yere yap.” Bu rivayet halk arasında çeşitli şekillerde
anlatılır. Üsküdar’da İmrahor ile Şemsipaşa arasında Ahmed Çelebi mahallesinde
Ahmed Çelebi Camii ise sadece dini yönüyle değil, Anadolu’ya neferlerin
gönderildiği siyasi bir merkez olma özelliği ile de önem taşıyor.
Kimler
yok ki bu ansiklopedide...
Koçu’nun
bu önemli eserinde ilginç ayrıntılarla birlikte birçok şahıs göze çarpıyor.
Mesela İstanbul’un okumuş, kahve parasına herkesten evvel davranan bir Alâeddin
Bey gibi, bir de ayaktakımından yüzünde kavgasının izlerini taşıyan Ahmed
(Şeyhcamili Tabak) gibi kabadayılarına da yer verir. Said Halim Paşa’nın
kardeşi, Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa suikasti, Abdülâziz devrinin ilk
fotoğrafçıları Abdullah Şükrü Efendi ve kardeşi, Abaza modasını başlatan Abaza
Mehmed Paşa, ‘Nevruziye’ adında bir sarı zerrin yetiştiren Galatalı Abdullah
Çelebi... (Bu çiçeğe Nevruziye denmesinin sebebi, ilk çiçeğini bir Nevruz günü
vermesindendir.) “Bir kere bilse o şûh hâli perişânımızı / Rahmedip yakmaz idi
bu derece cânımızı” şarkısının bestekârı Ahmed Ârifi Bey… İstanbul
Ansiklopedisi’nde adı geçen şahıslardan sadece bazıları.
Ahmet
Rasim’den etkilenen Koçu için ‘edebi bir tarihçi’ denir. 6 Temmuz günü
Sirkeci’de bir apartmanda vefat edinceye kadar araştırmaya devam eden Reşat
Ekrem, hiç evlenmez. Lâkin evlat edindiği genç, öldükten sonra bütün arşivini
satar. Ressam ve şair yönüyle de tanınan Koçu, vakâları hikâye üslubu ile
anlatmasına rağmen yazdıklarında tarihi gerçekleri değiştirmeden aktarır.
Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nde geçen tam ibareyle Osmanlı’nın tesir ettiği son
yüzdür o.
KAYNAK:
Dursun Gürlek / Eski İstanbul'a dair akla gelen ne varsa (dunyabizim.com,
03.08.2014).