Akademisyen, İlahiyat Profesörü,
Tefsirci, Araştırmacı-yazar (D. 1 Ocak 1929, Hendek / Sakarya – Ö. 25 Ekim 2022,
Hendek / Sakarya). Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdikten sonra aynı
yerde doktorasını verdi (1960), doçentliğe (1968) ve profesörlüğe (1975)
yükseldi.
Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsünde (1968
-69) öğretim üyesi, Erzurum İslâmî İlimler Fakültesinde dekan olarak 1976-78)
görev yapmış olan Prof. İsmail Cerrahoğlu, 1979’dan itibaren Ankara İlâhiyat
Fakültesinde Tefsir Anabilim Dalı başkanı olarak görevini sürdürdü. Makaleleri
İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Diyanet gazete ve dergisinde yayımlandı.
Vefatı:
Tefsir alanında yaptığı çalışmalarla
ilim dünyasına önemli katkılar sunan Hendekli akademisyen Prof. Dr. İsmail
Cerrahoğlu, Hendek Dereboğazı Mahallesi'ndeki evinde rahatsızlandı. Hendek
Devlet Hastanesine kaldırılan Prof. Dr. Cerrahoğlu, yapılan tüm müdahalelere
rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Cerrahoğlu'nun vefatı nedeniyle
Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere birçok önemli isim başsağlığı mesajı
yayınladı.
Prof. Dr. Cerrahoğlu'nun cenazesi,
evinin önünde alınan helalliğin ardından cenaze namazının kılınacağı Merkez
Yeni Camii'ye getirildi.
Cenaze törenine Diyanet İşleri Başkanı
Prof. Dr. Ali Erbaş, Sakarya Valisi Çetin Oktay Kaldırım, Sakarya Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem Yüce, eski Diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez, ilçe
belediye başkanları, siyasi parti temsilcileri, bürokratlar ve çok sayıda
vatandaş katıldı. Cenazeye katılanlar, Cerrahoğlu ailesine taziyelerini iletti.
93 yaşında vefat eden Prof. Dr. İsmail
Cerrahoğlu'nun cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş kıldırdı. Öğle
namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından İsmail Cerrahoğlu, Hendek
Aile Kabristanlığında toprağa verildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
Prof. Cerrahoğlu için başsağlığı mesajı yayımladı. Erdoğan mesajında,
"Hayatını İslam'a vakfetmiş çok değerli ilim insanı Prof. Dr. İsmail
Cerrahoğlu'nun vefatından derin üzüntü duydum. Sayın Cerrahoğlu'na Allah'tan rahmet,
ailesine, sevenlerine, talebelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Mekanı
cennet olsun" ifadelerine yer verdi.
(Daha geniş bilgi için HAKKINDA
bölümümüze bakılabilir)
ESERLERİ:
Kur’an Tefsiri’nin Doğuşu ve Buna Hız
Veren Amiller (doktora tezi, 1968),
Yahya B. Sallam ve Tefsirdeki Metodu
(doçentlik tezi, 1970),
Tefsir Usulü (1971, 2021),
Kitabü’l İlel ve Marifeti’l-Rical
(edisyon kritik, Talat Koçyiğit ile (1963),
Kitabü’t-Tefsir fi Kavaid-i İlmi’t
Tefsir (edisyon kritik ve çeviri, 1974),
Kur’an-ı Kerim Meal ve Tefsiri (c.1, T.
Koçyiğit ile, 1984),
İmam - Hatip Liseleri İçin Tefsir II.
Sınıf (1985)
Kur'an-ı Kerimden Öğütler (1991)
Tefsir Tarihi (2009)
HAKKINDA: İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998)
- Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) - Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas.
2007), Harun Savut-Ayşenur Özbakkal, /“Prof.
Dr. İsmail Cerrahoğlu’nun Hayatı ve Eserleri” (Bülent Ecevit Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2017, s. 157-176), Prof. Dr. İsmail
Cerrahoğlu hayatını kaybetti (sozcu.com.tr, 25.10.2022), Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu
hayatını kaybetti (aa.com.tr, 25.10.2022), Prof. İsmail Cerrahoğlu hayatını
kaybetti (sabah.com.tr, 26.10.2022), Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, son
yolculuğuna uğurlandı (aa.com.tr, 26.10.2022), Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu
hayatını kaybetti - Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu kimdir? (yenisafak.com, 26.10.2022),
İsmail Cerrahoğlu vefat etti (trthaber.com, 26.10.2022), Prof. Dr. İsmail
Cerrahoğlu kimdir, kaç yaşında? (ahaber.com.tr, 26.10.2022), Prof. Dr. İsmail
Cerrahoğlu ve akademik çalışmaları (acikbilim.yok.gov.tr, 26.10.2022), İsmail
Cerrahoğlu Kitapları (1000kitap.com, bkmkitap.com, dr.com.tr, kitapyurdu.com,
nadirkitap.com, 26.10.2022), Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu son yolculuğuna
uğurlandı (halk54.com, 26.10.2022).
İSMAİL
CERRAHAOĞLU HAKKINDA GENİŞ BİLGİ
Türk Profesör Doktor, Yazar
Cerrahoğlu, 1929 yılında Adapazarı’nın
Hendek kazasında doğmuştur. Hendek’te tanınmış bir çiftçi ailenin çocuğudur.
Cerrahoğlu’nun çocukluk yılları Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde geçmiştir. Onun
ilk eğitimini aldığı çocukluk çağında yaygın bir din eğitimi imkânı
olmadığından o ilk dini eğitimini aile ortamında almıştır. Cerrahoğlu’nu islami
ilimlere yönelten kişi de babaannesi Ayşe hanımdır. O, bu nedenle babaannesi
Ayşe hanımı minnetle yâdetmektedir. Cerrahoğlu babaannesinin katkılarından
şöyle bahseder: “Beni babaannem bu yola sevk etti; tahsili yoktu ama Kur’an-ı
Kerim’i okur ve derkenar tefsirlerden mealini anlamaya çalışırdı; bizi ve
mahallenin çocuklarını okuturdu.” O, babaannesi hakkında şunları da söyler:
“Babaannem Kur’an-ı Kerim okutmanın dışında, bizi sürekli ilmihal bilgileriyle
techiz etmeye çalışırdı.”
Cerrahoğlu, ilkokula başlamadan henüz 7
yaşında iken Kur’an-ı Kerim’i hatmetmiştir. İlkokulu Hendek’te okumuş,
ortaokula Adapazarı’nda devam etmiş ve lise tahsilini de İstanbul Kabataş
Lisesi’nde tamamlamıştır. Lisenin bitiminin ardından, biraz eczacılıkla iştigal
eden bir amcanın bulunması, biraz da Cerrahoğlu soy isminin etkisiyle olsa
gerek, ailesi Cerrahoğlu’nun tıp veya eczacılık okumasını arzu ediyordu. O
dönemde tıbba ve eczacılığa alım sınırlı ve az sayıda olması hasebiyle
Cerrahoğlu yedeklere kalmış ve memleketine geri dönmüştür.
Hendek’e döndükten sonra amcasının
yanında eczanede çalışmaya başlamıştır. Eczaneye İstanbul’dan Cumhuriyet,
Ankara’dan Ulus gazeteleri geldiğini söyleyen Cerrahoğlu, bir gün Ulus
gazetesinde Ankara’da İlahiyat Fakültesi açıldığına ve kayıtların başladığına
dair bir ilan gördüğünü dile getirir. Cerrahoğlu o günleri şu sözlerle anlatır:
“İlahiyatın ne olduğunu da tam olarak bilmiyoruz; fakat dinî bir okul olduğu belli.
İlahiyat fikri en çok babaannemi sevindirmişti. Aile-nin kararı üzerine,
kalktık yola koyulduk. Tabii, o zamanlar vesait şimdiki kadar hızlı ve sayı
olarak da çok değildi. Bir posta arabasına binip Ankara’ya geldim, okula
kaydımı yaptırdım ve fakülteye başladım; ama sorunlarla başladım.”
Cerrahoğlu’nun zorlu üniversite süreci
tam da bu noktada başlar. Kendisinin de dile getirdiği gibi daha en başta
zorluklarla karşılaşmıştır. Kalacak yer sıkıntısı bu zorlukların başında
geliyordu. O, bu durumu şu sözlerle dile getiriyor: “Her şeyden önce, kalacak
yer sorunu vardı; ilk günlerde otelde kaldım; hatırlıyorum, günlüğü beş liraydı
ve babam yetmiş beş lira kadar bir harçlık koymuştu cebime. Sonra bir arkadaşla
birlikte Fakülte’nin yakınında Erzurum mahallesinde bir ev tuttuk. Havalar çok
soğuk olduğu için, elbiselerimizle yatağa girip öyle ders çalışıyor ve o hâlde
uyuyakalıyorduk. Tabii müfredatın karışık olması da onları zorlayan bir
sebepti. Bu nokta da Cerrahoğlu çoğu derslerini Dil-Tarih’ten aldıklarını dile
getirmiştir. Cerrahoğlu bir sohbetimizde Dil-Tarih Fakültesindeki bir
hocasının, İlahiyata başlayacak olanların edebiyattan ziyade fen ilmi çıkışlı
olmasının daha doğru olacağını söylediğini dile getirdi. Aynı hocasının,
Cerrahoğlu fen çıkışlı olduğundan, bu noktada onu takdir ettiğini söyledi.
O dönem Cerrahoğlu’nun aldığı dersler
arasında Fransızcanın yanı sıra, mesleki dersler olarak Yusuf Ziya Yörükân’ın
okuttuğu İslam Tarihi, Remzi Oğuz Arık’ın girdiği Sanat Tarihi ve felsefe grubu
dersler vardır. Cerrahoğlu, fakültede tefsir ve hadis ilimlerinin yanı sıra
Arapça dersinin bile olmadığını dile getirir. “Tefsir, hadis şöyle dursun,
Kur’an ve Arapça dersleri bile yoktu. Necati Lügal Hoca’dan Arapça dersi almak
için Dil-Tarih’e gidiyorduk; fakat Hocamız önce Farsça öğretmeyi uygun gördü
–hocalar müfredat konusunda tamamen muhtardı o zaman; Arapçayı seneye
öğreteceğini söyledi.”
1949 yılı yani İlahiyatın ilk senesinde
toplamda kırk kişi kadar olduklarını dile getiren Cerrahoğlu, soğuktan çok
etkilendiğini ve bu nedenle ancak yirmi gün kadar dayanabildiğini, kaydını
sildirip Hendek’e geri döndüğünü ifade eder.
Hendek’e dönmesinin ardından babasının
teşvikiyle İsmail Baykal’dan ders almaya başlayan Cerrahoğlu, Hendek’te geçen
günlerini böylece verimli değerlendirmiştir. O, İsmail Baykal’dan şöyle
bahseder: “Onun bir cübbesi vardı bir cepleri vardı ki kütüphaneyi alır yani,
öyle büyük. ‘Ben size kalem, defter, kâğıt, emsile, binâ vesaire kitapları
getiririm. Sana bir de arkadaş bulayım yanına, çünkü bu arkadaşsız olmaz.
Arkadaş oldu mu teşvik olur.’dedi.”
Bir sene boyunca İsmail Baykal’dan
emsile, binâ, izhâr, merâh dersleri almıştır. O günleri Cerrahoğlu şöyle
anlatıyor: “Emsile’den başladık; Binâ, Izhâr, Merâh derken, Molla Câmî’ye kadar
okuduk. Hoca Efendi, “Bu öğrendiklerimizi tatbik etmeliyiz.” dedi. İki-üç ay
kadar sonra fıkıhtan Halebî okumaya başladık. Yatsı namazından (alaturka) saat
dörde kadar da fıkıh okuyorduk; cumartesi pazarı yok. Hoca’nın bir sözü vardı;
“Saat dört, yorganı ört.” derdi. Saat dörtte paydos ediyorduk; daha sabah
namazına kalkılacak. Bir sene böyle devam ettik.”
Böylelikle Hendek’te bir senesini
değerlendiren Cerrahoğlu aynı zamanda evliydi. Ankara’ya “Eşinden dolayı
gidemiyor” denilmesi onu kamçıladı ve tekrardan Ankara’ya gitti. İkinci senesi
başlıyordu. Fakat Cerrahoğlu’nun bir problemi de burada ortaya çıkıyordu.
Fakülte sekreteri yeniden kayıt yaptırabilmesi için askerlikle ilişiğinin
olmadığına dair belge getirmesi gerektiğini söyledi. Bu belgeyi alma sürecinde
de birçok zorlukla karşılaşan Cerrahoğlu, en sonunda askerlikle ilişiği
olmadığına dair belgeyi alarak kaydını yaptırabildi. Kendisi bu konuda eğer
askere gitseydi bir daha belki de hevesi kalmayacağını ve fakülteye
başlamayacağını dile getirir. İlk sene devam edemediği için yine birinci sınıfa
kaydı yapıldı. Birinci ve ikinci sınıfın müfredatı pek farklı olmayıp karışık
bulunduğundan derslere arkadaşlarıyla beraber çalışmışlar, eksikliklerini
tamamlamışlardır. Bu süreç boyunca eşini yanında getirmemiş ve harçlığını
ailesi temin etmiştir. Harçlığından bir miktar arttırıp kitaplarını
tamamladığını dile getirmektedir.
“Harçlığımı ailem gönderiyordu; yüz lira
harçlıktan biriktirdiğim on yirmi lirayla da Denizciler Caddesi’ndeki
sahaflardan ikinci el kitap alırdım. İslam Ansiklopedisi’ni oradan tamamladım
mesela Cerrahoğlu mezun olduktan sonra bir buçuk sene de askerlik görevini
tamamladı. 1955 senesinde askerlik yaparken ilk çocuğu dünyaya geldi.
İzindeyken ise bebeğini görmeye Hendek’e gelmiştir.
Askerlik dönüşü Haziran aylarında
rahmetli Tayyip Okiç’ten asistanlık imtihanlarının başlayacağına dair bir
mektup almıştır. Yaklaşık altı ay bekledikten sonra Kasım ayında imtihana
girmiş ve başarılı olmuştur. Böylelikle Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi’nde Tefsir asistanı olarak göreve başlamıştır.
1961 senesinde Kuran-ı Kerim’in Doğuşu
ve Buna Hız Veren Amiller isimli tez ile doktor unvanını almıştır.Yurtdışına
ilk gidişi 1963-1965 yılları arasında Tunus İlahiyat Fakültesi’ne Arapçasını
geliştirmek gayesiyle olmuştur. Doktoradan sonra, 1963 Eylülünde, Talat Bey,
(Mehmet) Maksudoğlu ve bir de Bulgaristan muhaciri askerî öğrenci arkadaşı
Selim Biçer ile birlikte Tunus’a gitmişlerdir. Orada Burgiba Enstitüsü’nde Arap
Dili ve Edebiyatı derslerine devam etmiş ve yirmi ay kalmıştır. Dönüşü ise 1965
senesinde olacaktır. Oradaki çoğu hocanın fasih Arapça konuşmaması nedeniyle
ilk başlarda çok zorlandıklarını dile getirir. Bu konuda şunları söylemiştir:
“Geceleri Burgiba Enstitüsü’nde Arapça derslerine girerdik, gündüzleri de
fakülteye devam ederdik. Maliki Ahmed b. Mîlâd hadis ve tefsir okuturdu; Muhtâr
b. Mahmûd vardı, Hanefi idi, ondan kelam okuduk; Arab el-Mâcirî’den tefsir
okuduk. Burada bir hatıramı anlatayım: Muhtâr b. Mahmûd’un dersine girdik; bizi
Türk olduğumuz için ön sıralarda oturttu; uzun uzun Türkleri ve Osmanlıyı
methetti. Hocalar derste ammice –‘dârîce’de diyorlar–konuşuyordu. Hocalar
arasında en fasih konuşanı Fâdıl b. Âşûr’du; bütün dersleri fasih bir dille
anlatırdı. Fakat öğrencilerden biri soru sorduğunda, hemen ammice cevaplardı.
Ne soruyu, ne cevabı anlardık.”
Burada Tahir b. Aşur’la tanışma fırsatı
elde etmiştir. Yine burada bulunduğu süre zarfında Yahya b. Sallam’ın tefsir
cüzleri dikkatini çekmiştir. Tunus’a gitmeden önce Taberi Tefsiri üzerine
doçentlik çalışması yapmayı istiyordu fakat Tahir b. Aşur’un oğlu Fadıl’ın
kendisine söz konusu cüzler hakkında çalışması telkini üzerine bu konuda
yoğunlaşmaya başlamıştır. Böylece bu çalışmayı tamamlamış ve Yahya b. Sallam ve
Tefsirdeki Metodu adlı teziyle 1967 yılında doçent olmuştur.
Doçent olması neticesinde ona bir takım
vazifeler verilmeye başlanmıştır. 1968-1969 yılları arasında Kayseri Yüksek
İslam Enstitüsü’nde dersler vermiştir. 1973 yılında bir seneliğine dil eğitimi
için Londra’ya gitmiştir. Bunun nedeni profesör olabilmek için bir Batı dilini
daha bilmek gerektiğiydi. Batı dili olarak Fransızcayı bilen Cerrahoğlu ikinci
Batı dili olarak İngilizce öğrenmek istemiştir. Londra’da bulunduğu sürede bir
fırsat doğmuş ve hac ibadetini yaparak tekrar Londra’ya geri dönmüştür.
1975 yılında profesör unvanını almıştır.
Profesör olur olmaz, Arap âleminde okuyan Türk talebelerin denkliğinin mümkün
olup olmadığını tespit etmek üzere çeşitli ülkelere gönderilmiştir. Hazırladığı
raporlar sayesinde yaklaşık iki sene öğrencilerin diplomalarının denkliği kabul
edildi. 1976 yılının Mayıs ayında Erzurum’a görevlendirilen Cerrahoğlu; 1978
Mayısına kadar görevini sürdürdü. Erzurum İslâmî İlimler Fakültesi’nde hocalık
ve dekanlık görevlerinde bulunmuştur.
1978-1996 yıllarında Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi’nde hocalık görevine devam etmiş ve emekliye ayrılmıştır.
Emekliliğinden sonra yine aynı üniversitede on yıl kadar Yüksek Lisans ve
Doktora dersleri vermiştir. Cerrahoğlu halen Sakarya ili Hendek ilçesinde
ikamet etmektedir. Hendek’te bulunan bir ilkokul ve imam hatip ortaokuluna
İsmail Cerrahoğlu’nun ismi verilmiştir.
Prof. Dr. Cerrahoğlu’nun çok sayıda
kitap ve makalesi mevcuttur.
KAYNAK: Harun Savut-Ayşenur Özbakkal,
“Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu’nun Hayatı ve Eserleri”,Bülent Ecevit Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2017, ss. 157-176 (Kısaltılarak
alınmıştır. Daha geniş bilgi için zikredilen kaynağa bakılabilir).