Hekim, şair ve ressam. 1951, Osmaniye doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini Osmaniye’de yaptı. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten (1975) sonra aynı fakültede göz ihtisasını tamamlayarak göz hastalıkları uzmanı oldu. Adana Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesinde göz uzmanı olarak görev yaptı. Çalışmalarını Adana’da sürdürdü.
Şiirleri Çile
(Diyarbakır, 1974) ve Mavera (1988) dergilerinde yer aldı. Aynı zamanda
ressam olan Erkişi, Diyarbakır, Adana ve Şanlıurfa’yı konu alan resimleriyle
tanındı. Diyarbakır; Şanlıurfa, Osmaniye, Adana, Mersin, Karaman, Kırıkkale, Darende
gibi çeşitli şehirleri araştırarak haklarında yazılar yazdı. Adana’da çeşitli defalar
karma resim sergilerine katıldı, kişisel resim ve fotoğraf sergileri açtı.
Tümüyle
Diyarbakır'ı konu alan şiir ve desenler oluşan "Senliyim Diyarbakır" adlı bir kitap yazarak Diyarbakır
sevgisini çiçeklendirmiş olan Dr. Yusuf Erkişi; Diyarbakır'da Tıp Fakültesi
öğrencisiyken (1974), ortak dostları şair Ramazan Tunç'la birlikte İhsan Işık'ın
çıkardığı aylık sanat-edebiyat dergisi "Çile"ye de resim ve şiirleriyle katkılarda bulunmuş; derginin
her sayısına bir kapak resmi çizmiş ve bu çizgilerini de genellikle
Diyarbakır'ın sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamından seçmişti.
Çalışmalarıyla
1990’da Adana Çimento Sanayi Resim Yarışmasında başarı ödülünü, 1991’de Yeni Adana gazetesinin düzenlediği şiir
yarışmasında Göç adlı şiiriyle ikincilik ödülünü, 1994’te Şanlıurfa’yı
işlediği suluboya resimlerinden dolayı Şanlıurfa Valiliğinin “Yılın Sanatçısı”
ödülünü, Adana Kültür Sanat Derneğince düzenlenen Sevgi ve Barış Şiirleri
Yarışmasında Birincilik ödülünü, Adana Altınkoza Kültür ve Sanat Festivali Şiir
Yarışmasında Dadaloğlu Üçüncülük ödülünü aldı. Birçok resim ve fotoğraf
sergisine katıldı, kedisi de kişisel sergiler açtı. Halen Osmaniye'de ikamet
etmekte olan Erkişi, bu şehirdeki özel bir hastanede göz hekimliğinin yanı sıra
resim ve şiir çalışmalarını da sürdürmektedir.
ESERLERİ:
ŞİİR: Kırk
Umutlu Yarın (1964), Senliyim Diyarbakır (1972), Delilo
(1975).
ALBÜM: Adana Akşamları (Adana Fotoğrafları,
2001
KAYNAKÇA: Mehmet Ecevit – Hasan Artuk – İsmail Timuçin / Adanalı Şairler Antolojisi (1992), Yusuf Erkişi / Adana Akşamları (arka kapak, Adana, Eylül 2001), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006) - Diyarbakır Ansiklopedisi (2013).
Fis Kayası'nda durmuşum dalgın,
Bir güvercin aklığı, akıp gitmekte ruhum,
Saçlarımda bir yel,
Alıp başını giden Dicle'ye,
Dicle'de kelekçiler,
Kelekçilerde bir türkü, babadan oğula,
Ekmek türküsü...
Mardinkapı'da bir içli türküyü anımsıyorum,
Mardinkapı'da değirmenler,
Eşeğinin gerisinde bir kadın,
Savrulur rüzgarda, çıplak ayak izleri,
Değirmenler,
Umutları öğütür yalnız...
Esfel bahçeleri uzanır Dicle boyu,
Uzanırım.
Bahçelerde karadut ağaçları,
Aç eteğini silkeyim.
Karadut parmak gibi.
Sevdiğimin dut karası dudakları,
Al yanağına süs...
Karpuz tarlası kumsalda.
Bir dilim. Buz gibi, dudaklarımda.
İkisi bir deve yükü,
Öbek, öbek, yığın yığın,
Yüz güldüren...
(Delilo,1975)
Dr. Yusuf ERKİŞİ
AKŞAMIN RENGİ
Akşamın rengini almış gözlerin
Yanımda olsan da seni özlerim
Çöllerde kalsam da senden uzakta
Beni sana bağlar ayak izlerin.
Sensin tek umudum sensin güneşim
Kalbimi kor gibi yakar ateşin
Sevgi sende, sevda sende, aşk sende
İnan ki dünyada bulunmaz eşin.
Kaynak:''OZAN DERGİSİ'' Adana, sayı:21, Aralık 1993.
DİCLE
ÇOCUKLARI
Yusuf
ERKİŞİ
Diyarbakır'ın nar çiçeği
akşamları var
Acılı ve buruk akıyor Dicle
Kavrukluğu ıslatıyor
Saydam bir gök altında
Serinleterek Ben-ü Sen
bahçelerini
Yaşama karşı dirençli çocuklar
Bir kitap gibi okunur
Hüzne alışık yüzleri
Diyarbakır kalesine bakarken
Bir içimlik sigara kadar kısa
Dünya güzeli gülüşleri var
Yaşadıkları çağdan habersiz
Akıp gidiyor masmavi mavi sular
Temmuz sıcaklarında
Çıplak ayakları çocukların
Değiyor suların serinliğine
Ve dudaklarında kırmızı
Karpuz tatlılığı bir dilim
Kıpır kıpır yıldızlar
Saymakla bitmeyen yaz gecelerinin
Sitareli tahtlarda yatan çocuklar
Kıraç toprağa armağan yeşilde
Kuş seslerini zorluyor
Buruk şarkılarıyla bizim çocuklar
Güncel uğraşı Dicle’de
Biraz kaygı biraz düş gibi hani
Ezik bir portakal gibi sanki
Güne karşı günler
Aşkın ve sevdanın yitik cenneti
Kavisli Dicle suları içinde
Buharlaşıp gitmişler çoktan
Yaşamla ölüm arasında
Acı ve sevinç dolu çalkantılarla
Yağmalanmış
Bir gül harmanı yerinde
Bir yaşam öyküsü oluşuyor
Sessiz ve derin
DİYARBAKIR GAZELİ
Yusuf ERKİŞİ
Dicle’nin
sularında batan bu güneşleri
Andıkça
çoğalacak ayrılığın kederi
Ey
hatıralarımın gençliğiyle dolu kent
Senden
gelen sevdanın oldum bir derbederi
Unutmak
için meğer boşuna yorulmuşum
Ruhumun
mermerine kazıdığım bu yeri
Kimler
sende yatıyor sende kimler iyi bilirim
Dileseydi
fermanın kurban ederdim seri
Bir
sevgiliye benzer imişsin gözlerimde
Koynunda
uyuyup da kalktığım günden beri
Hangi
ilâhi sûre okunmuş iklimine
Her
toprakta yetişmez peygamber çiçekleri
Bulunduğum
beldeye tatlı bir esinti var
Özledim
bağlarında şimdi doğan seheri
Hayalim
gezinmekte Esfel bahçelerinde
Neyleyim
kınında duran paslı hançeri
KAYNAK:
Yusuf Erkişi / Delilo (1975).