Eğitimci, şair (D. 1931, Ergani / Diyarbakır – Ö. 25 Ocak
1995, İstanbul). Merkez (İnkılâp) İlkokulu ve Dicle Köy Enstitüsü (1949)
mezunu. İlkokul öğretmeni olarak Ergani’nin bazı köy okulları ile Ergani ilçe
merkezinde görev yaptı. 1969'da TÖS Genel Yönetim Kurulu üyeliğine
seçildi. 1970'te Macar Öğretmenler Birliği'nin çağrılısı olarak üç arkadaşıyla
Macaristan'a gitti. İzlenimlerini 1971'de Akşam
gazetesinde yayınladı. 1976'da öğretmenlikten emekliye ayrıldı. DİSK Eğitim
Dairesi'nde uzman olarak çalıştı. Mesleğini ilerleyen
yıllarda İstanbul’un Bakırköy ilçesinde sürdürdü.
Şiire Dicle Köy Enstitüsünde okuduğu yıllarda başladı. Ürünleri çeşitli gazete ve dergilerde yer aldı. Ülke genelinde açılan şiir yarışmalarında dereceler aldı. 1957 yılında Cumhuriyet gazetesinin açmış olduğu “Yunus Nadi Şiir Armağanı” yarışmasında “Kampana” adlı şiiri mansiyon kazandı. 1966 yılında Tercüman gazetesinin açmış olduğu büyük şiir yarışmasın da da “Nuhun Adamı” adlı şiiriyle üçüncülükle mansiyon kazandı.
ESERLERİ:
ŞİİR:
Nuhun Adamı (1963), Eko Can (1967), Yaşam Demişiz Adına
(1997).
ARAŞTIRMA:
Ergani (Yaşar Hekimoğlu ile birlikte, 1967).
HAKKINDA: Yurt Ansiklopedisi (c. IV, 1982), Ş. Beysanoğlu / DFSA
(2.cilt, 1997, s.485-487), İhsan Işık / TEKAA (2006) - Diyarbakır Ansiklopedisi (2013).
Gözlerime bak Anita
Çilekeş bir insanın gözlerine
Bu gözlerde ne kin ne husumet, ne garaz
Yaklaş anita yaklaş biraz
Bak neler göreceksin
Yüzüme iyi bak.
Bu dudaklarda ne şarap, ne şampanya izi var
Öptükçe dirileceksin
Ah... Anita... ah...
Çıplak bir evde yaşayacaksın
Süslü aynalardan yıldızlı koltuklardan eser yok.
İki çıplak sandalye, bir masa
Fakat inan Anita
Sen olursan
Ne gam kalır, ne tasa.
Bu sazdan kulübe de
Hollywood’un ça-çasını bulamayacaksın
Ama her şeyin üstünde
Aşka inanacaksın.
(Nuhun Adamı, 1963).
Ben karanlıklar içinde
Bahtsız bir ülkenin
Talihsiz çocuğu...
Ben yıllarca çam ağacına hasret
Böğürtlen gölgesinde,
Cılız ve sıska.
Benim ülkemde fabrika bacaları yükselmez
Damlarında taşlar yürür.
Ben kitaplarda okurum muhteşem yapıları
Gözlerimi kan bürür.
Ben tekniğin arşa çıkmış çağında
Hâlâ gütmekteyim karasabanı
Ben yirminci asrın içinde,
Medeniyetin dışında
Toprak bir evde yaşayan,
Nuh’un adamı.
Benim ülkemin kuşları da başkadır.
Kanarya, bülbül, saka bulunmaz,
Atmacalar gezer göklerinde,
Bir dalışta yok eder serçeleri,
Niçin, neden sorulmaz?
Gel kardeşim gel, bu secdayı bırak.
Güneşin battığı yere değil, doğduğu yere bak
Bağın çorak, bahçen çorak, tarlan çorak
Bir değişmez iklim ki
Yazın kurak, kışın kurak, baharın kurak.
Söyle daha ne kadar sürecek bu yol?
Hiç gözükmeyecek mi son durak?
İşte kardeşim
Ben çok zamandır bu yarayla inledim
Dedemden aynı türküyü,
Ninemden aynı öyküyü
Yıllar yılı dinledim.
Hep aynı teraneyle geçti mevsimler
Ne kışın sefasını gördüm
Ne baharın vefasını,
Hep aynı dileklerle Tanrı’ya açıldı eller.
Ne yağmurun bereketini gördüm,
Ne karın faydasını.
Ben tekniğin arşa çıkmış çağında
Hâlâ gütmekteyim karasabanı
Ben yirminci asrın içinde,
Medeniyetin dışında
Toprak bir evde yaşayan
(Nuhun Adamı, 1963).