Jeoloji Mühendisi, Yönetici; Siyasetçi, XXVII. Dönem İstanbul Milletvekili. 1963, Develi / Kayseri doğumlu. Baba adı Ahmet, anne adı İmmihani. Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesini bitirdi. Ayrıca Almanya’da Aachen Teknik Üniversitesinde Genel Jeoloji ve Poleontoloji, Almanya’da Köln Üniversitesinde Maden Yatakları ve Mikropaleontoloji dallarında eğitim aldı. Avrupa Türk Federasyon ve Avrupa Türk Konfederasyon Genel başkanlıkları yaptı.
Cemal
Çetin, 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nden
XXVII. Dönem İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM’de yasama çalışmalarına
katıldı. Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu Üyesidir. İyi düzeyde Almanca bilen Çetin, evli ve 2
çocuk babasıdır.
KAYNAK:
Cemal Çetin - Milletvekili Adayları (sabah.com.tr, 24 Haziran 2018), Genel
Seçim MHP İstanbul Cemal Çetin (haberturk.com, 24 Haziran 2018), MHP İstanbul
Milletvekili Cemal Çetin,” Euroislam” Projelerine Dikkat Çekti (belhaber.be,
17.12.2018), 27. Yasama Dönemi Milletvekilleri (tbmm.gov.tr, 24.04.2020), Cemal
Çetin Kimdir? (haberler.com, 24.04.2020), Cemal Çetin kimdir? (yeniakit.com.tr,
24.04.2020).
Aynı
zamanda Avrupa Türk Konfederasyon genel başkanlığını sürdüren Cemal Çetin,
Avrupa Türklüğünün karşılaştığı sorunları TBMM Genel Kurulunda gündeme getirdi.
MHP İstanbul Milletvekilimiz Cemal ÇETİN: Yurt dışında yaşayan Türklerin
özellikle Avrupa Türklüğünün kültürel kimliği olan Türk kimliğini koruyabilmesi
için ana dilimiz Türkçeye ve yüce dinimiz İslam’ı öğrenebilmesi için Yurt Dışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının daha etkin çalışmalar yapması
gerektiğini ifade etti.
MHP
İstanbul Milletvekili Cemal Çetin bütçe görüşmeleri sırasında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına görüşlerini açıkladı.
Aynı
zamanda Avrupa Türk Konfederasyon genel başkanlığını sürdüren Cemal Çetin,
Avrupa Türklüğünün karşılaştığı sorunları TBMM Genel Kurulunda gündeme getirdi.
MHP İstanbul Milletvekilimiz Cemal ÇETİN: Yurt dışında yaşayan Türklerin
özellikle Avrupa Türklüğünün kültürel kimliği olan Türk kimliğini koruyabilmesi
için ana dilimiz Türkçeye ve yüce dinimiz İslam’ı öğrenebilmesi için Yurt Dışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının daha etkin çalışmalar yapması
gerektiğini ifade etti.
MHP
İstanbul Milletvekilimiz Cemal ÇETİN, “Bilindiği gibi, 31 Ekim 1961’de yapılan
İşgücü Anlaşması çerçevesinde ülkemizden gruplar hâlinde, başta Almanya olmak
üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerine çalışmak amacıyla başlayan göç 57’nci
yılını geride bırakmıştır. Yaşanan bu göçle kendilerini dili, dini ve
yaşayışları farklı bir kültürün içerisinde bulan Avrupa Türklüğü geçen elli
yedi yılda ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi insani olmayan
politikalar nedeniyle giderek daha fazla sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır;
“uyum” adı altında yapılan uygulamalarla toplumdan dışlanmış, ikinci sınıf
insan muamelesine tabi tutulmuşlardır. Bugün yüz yüze kalınan en büyük
sorunların başında çocuklarımıza ana dilimizin unutturulmak istenmesi ve
“Euroislam” olarak ifade edilen, İslam’ın yeni nesillere kendilerinin istediği
gibi öğretilmesi girişimleridir” dedi.
MHP
İstanbul Milletvekilimiz Cemal ÇETİN, sözlerine “Almanya Türkiye’den öğretmen
gelişini engellemektedir. Benzer şekilde, uyumu engelledikleri gerekçesiyle
Türkiye’den gelen din görevlilerine de karşı bir tutum sergilemektedir. Bu gibi
uygulamalarla “entegrasyon” adı altında kafalarının arka planındaki asimilasyon
politikasını uygulamak istemektedirler. Bu sebeple, onlara göre İslam din
dersleri Alman eğitimciler tarafından verilmeli, yardımcı ders olarak okullarda
okutulan Türkçe ana dil dersleri de kaldırılmalıdır. Nitekim bu dersler
kaldırılmaya başlanmıştır. Oysaki dilini ve dinini ait olduğu kültürünün arka
planında uygun şekilde öğrenebilen bir çocuğun daha sağlıklı bir kişilik
geliştireceği, öz saygısı, öz güveni olan, üretken bir erişkin olarak işlev
göreceği uzmanların hemfikir olduğu bir gerçekliktir. Kimlik bunalımına düşmüş
nesiller her türlü yönlendirmeye açık olacaklardır. Bu noktadan hareketle,
kültürel kimliğimiz olan Türk kimliğinin ayrılmaz parçalarından olan dilimiz ve
dinimizi doğru bir şekilde öğretmek ailelerin olduğu kadar devletimizin de
başlıca görevleri arasındadır. Avrupa Türklüğünün geçmişiyle bağlarının
kopmaması ve geleceğini üzerine yaşadıkları ülkelerde doğru bir şekilde
şekillendirebilmesi için kültürel kimlikleri olan Türk kimliğinin siyasi
iradeyle güvence altına alınması gerekmektedir. Yurt dışında yaşayan Türklerin
özellikle Avrupa Türklüğünün kültürel kimliği olan Türk kimliğini koruyabilmesi
için ana dilimiz Türkçeye ve yüce dinimiz İslam’ı öğrenebilmesi için Yurt Dışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının daha etkin çalışmalar yapması
gerekmektedir. Bu sebeple YTB ve Yunus Emre Enstitüleri Türklerin yoğun olarak
yaşadığı ülkelerde çocuklarımıza yönelik dilimizi, dinimizi, tarihimizi ve
kültürümüzü öğretebilecek merkezler oluşturmalı ve bu merkezlere de işin uzmanı
kadrolar görevlendirilmelidir” şeklinde devam etti.
MHP
İstanbul Milletvekili Cemal Çetin bütçe görüşmeleri sırasında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına görüşlerini açıkladı konuşmanın tam metni:
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflar
Genel Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ve Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi en değerli
saygılarımla selamlıyorum.
Vakıflar,
ecdadımızın hayır, hasenat, dayanışma ve yardımlaşma işlerindeki duyarlılık
mirasını, kültürel kimliğimizin önemli yapı taşlarından birisi olacak şekilde
yaşatan kuruluşlardır. Vakıflarımızın hukuk düzenimize, geleneklerimize ve kamu
düzenimize uygun faaliyetler yürütmek kaydıyla toplum hayatında etkin rol
üstlenmeleri ana hedefleri olmalıdır. Vakıfların gelişmesi ve toplum hayatında
ön plana çıkması sağlanarak toplumsal ihtiyaçların daha iyi karşılanması,
kamuoyu denetiminin etkinleştirilmesi temin edilmelidir. Kültürel mirasımız
olan eserlere sahip çıkılması, restorasyon ve bakımlarının yapılması elbette
takdir edilecek çalışmalardır. Ancak bu işler yapılırken tarihî dokularını bozmadan
ve işin ehli kişilerce yapılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Vakıflar
zamanın şartlarında değerlendirilmeli ve amacını gerçekleştirmesi için de yasal
ve sosyal alanda uygun bir zemin hazırlanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, 2011’de adı değişen ve faaliyet alanı genişleyen Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 1991’de Doğu Bloku ve Sovyetler
Birliğinin dağılmasının ardından kurulmuştur ve bugün Kültür ve Turizm
Bakanlığına bağlıdır.
TİKA
faaliyetleri devletimizin siyasi, diplomatik ve ekonomik açılımları için son
derece önemlidir. TİKA, bugüne kadar yürüttüğü faaliyetlerle Türk varlığı ve
eserlerinin olduğu ülkelerde kültürel kimliğimizin ve varlığımızın korunmasına
yönelik başarılı işlere imza atmıştır. TİKA’nın imkânlarının, görev alanının
uygun bir verimlilik çerçevesinde kullanılması için özellikle Türkistan,
Kafkasya, Balkanlar gibi Türk kökenli bölgelerde daha çok irtibat ofisi
açılmalı ve faaliyetleri yoğunlaştırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, TİKA’nın isim ve amaç değişiklikleriyle beraber, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmek üzere, soydaş ve akraba
topluluklarla ilişkileri güçlendirmek, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak daha
yakın ilişkiler tesis edebilmek amacıyla Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ile Yunus Emre Enstitüleri de kurulmuştur.
Bilindiği
üzere, dünyanın her yerinde milyonlarca vatandaşımız yaşamaktadır. Ayrıca,
tarihî ve kültürel bağlarımızın olduğu
nüfusu 200 milyona varan soydaş ve akraba topluluklarımız vardır.
Çalışmalarıyla
gerek yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla gerekse soydaş ve akraba
topluluklarla ekonomik, sosyal ve kültürel olarak daha yakın ilişkiler tesis
etmesi beklenen YTB, personel ve bütçe yetersizliği nedeniyle görevini etkin
bir şekilde yerine getirememektedir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız
tarafından YTB yeteri kadar tanınmamakta, faaliyet alanları bilinmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, yurt dışı ve YTB konuşulduğunda sayıları 5 milyonun üzerine
çıkmış, başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan
Türkler aklımıza gelmektedir. Bu vesileyle Avrupa Türklüğünün temel
sorunlarından bazılarını da burada dile getirmek isterim.
Bilindiği
gibi, 31 Ekim 1961’de yapılan İşgücü Anlaşması çerçevesinde ülkemizden gruplar
hâlinde, başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerine çalışmak
amacıyla başlayan göç 57’nci yılını geride bırakmıştır. Yaşanan bu göçle
kendilerini dili, dini ve yaşayışları farklı bir kültürün içerisinde bulan
Avrupa Türklüğü geçen elli yedi yılda ayrımcılık, yabancı düşmanlığı,
İslamofobi gibi insani olmayan politikalar nedeniyle giderek daha fazla
sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır; “uyum” adı altında yapılan uygulamalarla
toplumdan dışlanmış, ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutulmuşlardır. Bugün
yüz yüze kalınan en büyük sorunların başında çocuklarımıza ana dilimizin
unutturulmak istenmesi ve “Euroislam” olarak ifade edilen, İslam’ın yeni
nesillere kendilerinin istediği gibi öğretilmesi girişimleridir.
Almanya
Türkiye’den öğretmen gelişini engellemektedir. Benzer şekilde, uyumu
engelledikleri gerekçesiyle Türkiye’den gelen din görevlilerine de karşı bir
tutum sergilemektedir. Bu gibi uygulamalarla “entegrasyon” adı altında
kafalarının arka planındaki asimilasyon politikasını uygulamak istemektedirler.
Bu sebeple, onlara göre İslam din dersleri Alman eğitimciler tarafından
verilmeli, yardımcı ders olarak okullarda okutulan Türkçe ana dil dersleri de
kaldırılmalıdır. Nitekim bu dersler kaldırılmaya başlanmıştır. Oysaki dilini ve
dinini ait olduğu kültürünün arka planında uygun şekilde öğrenebilen bir
çocuğun daha sağlıklı bir kişilik geliştireceği, öz saygısı, öz güveni olan,
üretken bir erişkin olarak işlev göreceği uzmanların hemfikir olduğu bir
gerçekliktir. Kimlik bunalımına düşmüş nesiller her türlü yönlendirmeye açık
olacaklardır. Bu noktadan hareketle, kültürel kimliğimiz olan Türk kimliğinin
ayrılmaz parçalarından olan dilimiz ve dinimizi doğru bir şekilde öğretmek
ailelerin olduğu kadar devletimizin de başlıca görevleri arasındadır. Avrupa
Türklüğünün geçmişiyle bağlarının kopmaması ve geleceğini üzerine yaşadıkları
ülkelerde doğru bir şekilde şekillendirebilmesi için kültürel kimlikleri olan
Türk kimliğinin siyasi iradeyle güvence altına alınması gerekmektedir. Yurt
dışında yaşayan Türklerin özellikle Avrupa Türklüğünün kültürel kimliği olan
Türk kimliğini koruyabilmesi için ana dilimiz Türkçeye ve yüce dinimiz İslam’ı
öğrenebilmesi için Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının daha
etkin çalışmalar yapması gerekmektedir. Bu sebeple YTB ve Yunus Emre
Enstitüleri Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde çocuklarımıza yönelik
dilimizi, dinimizi, tarihimizi ve kültürümüzü öğretebilecek merkezler
oluşturmalı ve bu merkezlere de işin uzmanı kadrolar görevlendirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, işte Vakıflar Genel Müdürlüğü, TİKA ve Yurt Dışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığının çalışmaları bu gibi nedenlerle son derece
önemli faaliyetlerdir. Bu kurumların gayretleriyle Türklerin yaşadığı her yerde
kültürel altyapı güçlendirilmeli, kültürel etkinlikler yaygınlaştırılmalı,
diğer ülkelerle özellikle Türk cumhuriyetleri soydaş ve akraba topluluklarla
kültürel ilişkilerimiz geliştirilmeli. Yurt içi ve yurt dışında bulunan kültür
varlıklarımızın envanteri çıkartılmalı ve restorasyonları yapılmalıdır. Yurt
dışında Türkiye aleyhine yapılan lobi faaliyetlerine karşı siyasi ve sosyal
alanlar itibarıyla tanıtımın artırılması gerekmektedir. Türk devlet ve
topluluklarıyla ilişkiler dilde, fikirde, işte birlik esasına dayandırılmalıdır.
Türkiye dışında yaşayan vatandaşlarımızın yanı sıra soydaşlarımızın yaşadığı
Kıbrıs, Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkiler başta
ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel olmak üzere her alanda geliştirilmeli ve
derinleştirilmelidir.
Türkiye
dışındaki soydaş ve akraba topluluklarla uluslararası hukuk ve devletler arası
ilişkilere yön veren esaslar çerçevesinde yakından ilgilenilmeli ve gerekli
kurumsal iş birliği yapılanması öncelikle oluşturulmalıdır. Türkiye dışında yaşayan
vatandaşlarımız ve Türk dünyasına ilişkin uygulanacak politikaların bir eş
güdüm içerisinde bütüncül bir anlayışla yapılması gerekmektedir. Bu bütüncül
yapıyı tamamlayacak bir üst kuruma ihtiyaç vardır. Her dönemde Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ifade ettiğimiz gibi, bu koordinasyon Türk dünyası
bakanlığının kurulmasıyla sağlanabilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış
politikasıyla uyum içerisinde atılacak tüm adımlarda TİKA, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı eksik kadrolarını en kısa zamanda tamamlaması
gerekmektedir. Bölgesel ve yöresel liderlik hedefi olan Türkiye için TİKA ve
YTB bütçelerinin artırılması külfet olarak görülmemeli; tam tersine, atılması
gereken adımlar arasında öncelik ve zorunlu olarak kabul edilmelidir. Hem Türkiye
dışında yaşayan vatandaşlarımızın hem de soydaş ve akraba topluluklarının,
ayrıca, uzanacak yardım elimizi bekleyen insanların talebi bu yöndedir.
Sözlerime
burada son verirken, görüşülmekte olan 2019 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum.
KAYNAK:
MHP İstanbul Milletvekili Cemal Çetin,” Euroislam” Projelerine Dikkat Çekti (belhaber.be,
17.12.2018).