Ressam, felsefeci, yazar, kısa film yönetmeni, iş kadını, turizmci.1963 yılında Antalya Demre’de doğdu. İlk ve Ortaokul’u
Demre’de tamamladı. Antalya Lisesi’nden sonra Akdeniz Üniversitesi, MYO Turizm
İşletmeciliği Bölümü’nü bitirdi. Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi,
Felsefe Bölümü’nden 2018 yılında mezun oldu.
1984-1999 yılları arasında Antalya’da
Turizm Sektöründe çalıştı.
1991 yılında Kaleiçi Sanatevi – Muhittin
Selamet Atölyesi’nde başlamış olduğu resim çalışmalarını, 1996’dan itibaren
bağımsız sürdürmeye karar verdi.
1999 yılında iş hayatını sonlandırarak
sadece sanatla uğraşmaya başladı. 2001 yılında kendi atölyesini kurdu.
İmren Çalışkan Tüzün, Antalya’da yaşayan
Ressam Muhittin Selamet, Hasan Tırmaş, Murat Sinkil ve Edebiyatçı Ahmet
Tüzün’le birlikte 2000-2001 yılları arasında gerçekleştirdikleri ve “Mavi
Boyut” adını verdikleri “Salı Toplantıları”na öncülük etti ve bu toplantılarda
plastik sanatlar, edebiyat ve diğer disiplinler üzerine düşünce üretme ve
tartışma olanağı yarattılar.
Toplantıların yanı sıra, Antalya’nın
düşün ve kültür yaşamına katkıda bulunan, Prof.Dr. Ionna Kuçuradi’nin “Sanat ve
Felsefe”(2000) ve Prof.Dr. Ali Akay’ın “Modernizm ve Postmodernizm”(2001) adlı
söyleşilerini gerçekleştirdiler. Ayrıca, Tüzün; Ursula Soltermann Katipoğlu-
ANSAN -2000(İstanbul) , Monika Desoska - AKM -2003(Makedonya) Deanna Sirlin
–AKM- 2004 (USA) Irena Paskali- AKM-2007 (Makedonya), Martin Vosswinkel- AKM
-2007(Almanya) gibi sanatçıların Antalya’da sergi açmalarını sağladı. Nedim
Gürsel’le birlikte, yazarın “Resimli Dünya”adlı romanı üzerine Antalya
Sanatçılar Derneği’nde söyleşi düzenledi.
2002 yılında “1. Uluslararası Heidenheim
Sanatçılar Buluşması”na, Nürnberg Sanatevi Müdürü Joachim Bleistein tarafından
davet edildi. Bu buluşmada, sekiz ülkeden katılan çağdaş sanatçılarla çalıştı
ve sanata bakışında yeni açılımlar oluştu. Ayrıca, 2003 yılında “39. Strumica
Plastik Sanatlar Buluşması”na Üsküp Davut Pasin Hamam Genel Müdürü Zlatko
Teodisievski’nin davetlisi olarak katıldı.
Temmuz 2011’de Wilke Atelier ve
Bremerhaven Belediyesi’nin konuğu olarak konuğu olarak Almanya’ya davet edildi.
Yurt içinde ve yurt dışında kişisel sergi açtı,
karma sergilere katıldı. Filmleri, kısa film festivallerinde gösterildi.
1991 – 20011 yılları arasında, Londra,
Venedik, Floransa, Milano, Paris, St. Petersburg, Üsküp, Priştina, Nürnberg,
Köln, Bremerhaven, Berlin, Kassel, Viyana, Atlanta ve New York’ta çeşitli
müzelerde incelemelerde bulundu.
2002’de düzenlenen 1. Antalya Resim
Festivali’nde Yürütme Kurulu Üyesi olarak yer aldı ve Konferanslar Bölümü’nün
sorumluluğunu üstlendi.
2004-2005-2006 yılları arasında Türkiye
Sanat Yıllığı’nın Antalya Temsilciliğini yaptı ve Antalya’daki sergiler üzerine
yazıları yayımlandı.
Merkezi Atlanta’da bulunan,
“International Paint Pals” tarafından 2008 Pekin Olimpiyatları için
gerçekleştirilen “ Genç Sanat Sergisi”nin Türkiye Proje Koordinatörlüğü’nü
yaptı.
Sergileri:
İmren Çalışkan Tüzün, “Göründüğü Gibi
Değil” (Atlanta - ABD-2007), “Balkanlara Yolculuk”(2006), “Duruşlar ve
Anlar”(2005), “Yaz Sessizliği”(2003), “Küçük Şeyler”(2002), “1.Kişisel Sergi”
(1995) adlı kişisel sergilerini Antalya’da açtı.
Başta “1968.’in 40. yılı, Bir Rüzgarın
Arkeolojik Kazısı -İstanbul” (2008),”Hand to Hand (El Ele)-Atlanta” (2008),
“Akdenizlilik ve Gurbet-17. Istanbul Sanat Fuarı” (2007),“Kente Taşınmak -
İrena Paskali ile birlikte-Antalya, ”(2007), “Ansan Grup Sergisi
-Nürnberg”(2003) olmak üzere birçok karma sergiye katıldı.
Sanatçının, Plastik Sanatlar alanındaki
çalışmaları dışında, Varlık, Mor Taka, Şiiri Özlüyorum, Simge, Kalekapısı, Yom
Sanat, Düşlük, Portakal, Zalifre Yazıları, Amanos Edebiyat dergilerinde şiir
üzerine yazıları ve edebiyat söyleşileri; Körfez Gazetesi, Akdeniz Noktam ve
Son Nokta Dergilerinde ise gezi, kent ve yaşam kültürü üzerine yazıları
yayımlandı. Yazılarını, imrentuzun.blogspot.com adresinde yayımlıyor.
Sinema
Çalışmaları:
Sinemacı Françoise Pierrot’un desteğiyle
“ Göçden Taşınmaya” (2005), “Masum Çizgiler” (2009) adlı kısa filmlerini ve
“Denizde Yürümek” (2007), “Akdeniz’in Önünde Evli bir Kadın” (2011), “Sessizlik
ve Özlem”(2011) adlarını taşıyan video çalışmalarını gerçekleştirdi. Filmleri
Türkiye’de ve yurtdışında çeşitli festivallerde gösterildi.
20-22 Kasım 2009 ve 25-27 Mart 2011
tarihlerinde gerçekleşen 1. ve 2. Antalya Limon Kısa Film Günleri’nin Düzenleme
Kurulu’nda yer aldı.
2019 yılında gerçekleşen 2. Uluslararası
Kadın Felsefeciler Kongresi’nde bildiri sundu.
UPSD (Uluslararası Plastik Sanatçılar
Derneği) ve BESAM üyesidir.
Antalya’da yaşayan sanatçı, resim
çalışmalarının yanı sıra, arşivlerinde bulunan süreli ve süresiz yayınların;
http://imrenahmettuzunkutuphanesi.org adresinde kataloglama çalışmalarını
yürütmektedir.
KAYNAKÇA: İmren Tüzün (imrentuzun.com,
25.03.2020), İmren Tüzün (imrenahmettuzunlibrary.org, 25.03.2020), İmren Tüzün
(imrentuzun.blogspot.com, 25.03.2020), İmren Tüzün (anadolu.academia.edu/İmren
Tüzün, 25.03.2020), İmren Tüzün (imrenahmettuzunkutuphanesi.org, 25.03.2020).
Kasvetli
bir kış akşam üstü, hava kararmak
üzereyken evimizde bir telaş vardı. Aile
dostlarını ziyaret etmek için hazırlanan annemin yolculuğa çıkarken her şeyi dört
dörtlük düşünmesinden kaynaklanıyordu bu telaş biraz da. Babam için yolculuk , bir kelebek misali uçup
gitmekken, annem için çocuklar, ev, ineklerimiz, bağın bahçenin, bilumum
varlığın gözden geçirilmesini gerektiriyordu.
Babam arabayı çalıştırıp acele etmese annem o yolculuğa hiç çıkamayacak
gibiydi sanki.
Annem
ne zaman bir yere gitse ve biz çocuklarını götürmese, terkedilmiş gibi
hissederdim kendimi. Onların arkasından baktığımı hatırlıyorum babaannemin
odasından.
Aile
dostu dediysem de, dedemden kalma aile dostlarımız, biri Turunçova’da diğeri
Isparta’daydı, dedem öldükten sonra da ilişkilerini sürdürmek için çaba
harcıyordu babam ve halamlar.
Turunçova’ya
bir gece vakti ulaşan annemler, evin kızını ortalıkta göremeyince merak
etmişler, “nerede?” diye sormuşlar. Meğer o evde bir can sıkıntısı varmış. Bir
gün, kızlarını elinde roman okurken gören
aile çok kızar ve hiddetlenirler. “Roman okuyor, mutlaka bir gizli
saklısı var.” düşüncesi hasıl olduğundan kızlarının dışarı çıkmasına yasak
koymuşlar, bir odaya kapatmışlar. Annem,
böyle durumlardaki insanlara yakınlık gösterirdi, kendisi de okuyamamanın
acısını çektiğinden olsa gerek. Ne konuştularsa artık, odasına girip derdini
anlamaya çalışmış annem, çok etkilenmiş
olmalı.
Bir
değişiklik, bir umut olsun diye çıktığı yolculuktan hüzünle döndü annem, bu
hikayeyi anlattı bize. Çocuk yaşımda adı aklımda kalmayan bu kızın hikayesi
belleğime kazınmış gibidir.
İlkokulu
bitirdiğimde, İlkokul’u bitiren birçok arkadaşım Ortaokul’a gönderilmeyecekti
aileleri tarafından. Ailemin Ortaokul’a yazdırması benim için bir ayrıcalık
gibiydi ve ben oldum olası ayrıcalıklardan hoşlanmazdım, mahalleden tek başına
Ortaokul’a gidip gelmek bana bir yük gibi gelecekti sanki. Neyse ki abim
Ortaokul’a gidiyordu, arkadaşlık edecektik onunla. Yağmurlu kış günlerinde
babam arabasıyla götürürdü bizi nasıl olsa, kendimi hazırlıyordum böylece
okula.
Demre
Ortaokul binası yeni yapılmıştı, ilk derslerimizi çimenlerin üstünde yapmıştık
bir süre, sıralar alınıp sınıflar hazırlanınca bir daha çimenlerin üstünde ders
yapmadık. Demre öğretmenler için bir sürgün yeriydi o zaman. Çoğu da sol
görüşlüydü, aydınlanmacı duruşlarıyla, sınıflarımıza küçük kitaplıklar
kurdular. Okuduğum ilk kitap Sabahattin
Ali’nin ‘Kuyucaklı Yusuf’(1) romanıydı.
Beni kitapların dünyasına çeken ve okuma aşkını içime koyan bu romandır desem
yeridir.
Pek
çok kereler yazdığım gibi Lise hayatımda karşılaştığım kitaplık beni okuma
konusunda daha da yüreklendirmişti. Yurda Abla’nın evinde Rus ve Fransız
klasiklerini okuma fırsatı bulmuştum. Lise son sınıfta evlerinde kaldığım Erkan
abinin küçük kitaplığında ise İngiliz klasiklerini okumuştum. Nedense oradan da
aklımda kalan John Steinbeck’in “Gazap Üzümleri”dir.
Ahmet’le
arkadaşlığımızın sürdüğü günlerde benden çok ailem çevrenin baskısına maruz
kalıyordu. Birisi beni Ahmet’le sokakta görse, hemen Demre’ye haber uçuruyor ve
onları rahatsız ediyordu. Bu rahatsızlık da bana geri dönüyordu. Bir gün, hiç
unutmuyorum arkadaşlarımla kaldığım eve abim geldi. Kalbindeki sevgiyi bastırıp
beni ikaz ettikten sonra şöyle dedi: “Sen hayatı romanlardaki gibi sanıyorsun, kitaplardaki
gibi değil hayat.” Onun söylediği cümle aklımda kaldı da ona cevap verip
veremediğimi bile hatırlamıyorum şimdi.
Abim
bu ikazı yaptıktan belki dört – beş sene sonra Ahmet’le evlendik. Ahmet benim
için birlikte rahatça kitap okuyabileceğim bir dünyanın kapılarını açtı,
edebiyat dünyasına açılan bir kapıydı bu. Virginia Woolf’un, ‘ Mrs. Dolaway’i
ni hediye ettiği gün romanın başka bir şekilde de yazılabileceğini de fark
etmiş oldum. Adalet Ağaoğlu, Peride Celal, Sevim Burak, Susan Sontag, A.S. Byatt,
John Fowles, Truman Capote ve daha nice
yazarların öyküleri, romanları, şiirleri
bizim evrenimizin parçası oldular.
Neden
okuruz romanları, nedir bizi içine çeken satırlar, orada kurulan hayatlar bize
neyi anlatır da kendimizi alamayız okumaktan. Yazarın kurmaca dünyasında,
aslında yaşanmış olayların gözlemine dayanan ve oradan yola çıkarak bize
yaşamda doğruyu, yanlışı, ezileni ezeni, varsıllığı yoksulluğu, adaleti
adaletsizliği, sınıfsal çelişkileri, aşkı sevgiyi, sevgisizliği, duyarsızlığı
ortaya koymasıdır. Oradaki dünya uçuk, kaçık bir hayal dünyası değildir
aslında, tam da hayatın özünü koyar önümüze.
Romanlar
bize tam da hayatın nasıl yaşanması
gerektiği konusunda, olaylar ve durumlar karşısında nasıl bir duruş
içinde olacağımızın yol göstericileri gibidir. Roman okumak, bir zaman dilimini
de kat etmeyi gerektirir, bir yolculuktur aynı zamanda. Bu yolculuğa çıkmak
herkesin göze alabileceği bir şey değildir,
şimdi bile bilmediğimiz bir yerde, bir genç kız, roman ya da bir kitap
okumak için ne mücadeleler veriyordur kim bilir.
İmren
Tüzün
Antalya, 19 Eylül 2015
1--Kuyucaklı
Yusuf, Sabahattin Ali’nin ilk baskısı 1937 yılında yapılan romanıdır.
Yazarın
ilk romanı olan eser, Türk edebiyatının önemli romanlarından biridir.