18. Yüzyıl bürokrat, şair ve hattatlarından. Fetvâ Emini Mansûrîzâde Ahmed
Efendi'nin oğlu olup, babası Diyarbekir Müftüsü ve Dilâveriyye Medresesi
Müderrisi iken Diyarbekir 'de büyümüş, tahsilini burada görmüş ve meşhur hattat
Agâh Semerkandi'den ders almıştır. Adı Mustafa olan bu şâir, gençliğinde
"Mucîb", orta yaşlarda
"Râyic" ve yaşlılığında da "Kemâlî" olmak üzere üç ayrı
adla şiirler yazmıştır,
Sonraki yıllarda Amid'den İstanbul'a giderek medrese tahsilini ilerletmiş,
1726'da Halep ve ertesi yıl da Şam Kadılığında bulunmuş ve Mayıs 1727'de Şam'da
ölmüştür.
KAYNAK: Şevket Beysanoğlu / DFSA
(2. bas. 1996, c. 1, s. 173), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim
Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).
Elem çekdük bu bezm-i gamde câm-i pür-safâ derken
Yedük bin zahm-i gam hecrî ile nukl-i vefâ derken
Ruhun mir'âtına bir kerre bakduk bin cefâ gördük
Gönül âyînesin vakf-i belâ etdük cilâ derken
Rakîbün tanesinden ihtiyâr-i dâm-i zülf etdük
Esîr-i gurbet olduk dâm-i çeşminden rehâ derken
Gam-i firkat rakîb-i nâkese, vuslat
Heman az kaldı Mecnûn gibi deşt-i gamda zar olmak
Dil-i pür-şûrisi başdan çıkarduk ibtilâ derken
Dil-i bîmâra çeşminden devâ-cüyân olup hayfâ
Esîr-i câme-hâb-i ihtilâl olduk şifa derken
Döğer destile şimdi sine arz-i intikaam eyler
Görüp evvel o meh el sinesinde merhabâ derken
Ziyâdar oldu meclis nâgehân mihr-i cemâlinden
Gelür mi bir dahi gam-haneme ol meh-likaa derken
Metâ-i nazm kâsid oldu dur etdi beni dil-gîr
Bu bender-gehde nâmum Râyic-i hâvr-güşâ derken.