Düşünür, bürokrat, şair ve yazar (D. 23 Mart 1876, Diyarbakır - Ö. 24 Ekim 1924, İstanbul). Asıl adı Mehmet Ziya’dır. Ziya, Ziyaettin, Hüseyin Vedat, Mehmet Mehdi, Mehmet Nail, Demirtaş, Gökalp, Celâl Sakıp imzalarıyla da yazdı. Şiirlerinde önce kendi adı olan Mehmet Ziya’yı, bir kez olmak üzere İşçi Kız imzasını, sonraları Tevfik Sedat takma adını kullandı. Büyük dedesi Hacı Hüseyin Sabit Efendi dinî ilimlerde oldukça yüksek seviyeye gelmiş, kadılık ve müftülük yapmıştı. Babası, uzun süre Vilâyet Evrak Müdürlüğünde bulunan ve Diyarbakır Salnâmesi’nin hazırlanmasında büyük emeği geçen Mehmet Tevfik Efendi, annesi ise yine aynı bölgenin tanınmış ailelerinden Pirinççizâdeler’in kızıdır.
İlkokulu ve Askerî Rüştiyeyi (ortaokul) Diyarbakır’da bitirdi, Diyarbakır İdâdisinde (lise) ve Mülkiye Mektebinde (Siyasal Bilgiler Fakültesi) okudu (1883-94). Amcasından Farsça ve Arapça, okul müdüründen özel olarak Fransızca dersleri aldı. Fen dersleri öğretmeni askeri doktor Yorgaki Efendi’nin teşvikiyle felsefeyle ilgilendi. Lisenin son sınıfında iken büyük bir bunalım geçirdi ve intihara teşebbüs etti. Kardeşi Nihat’ın yardımıyla 1896 yılında İstanbul’a kaçtı. Yatılı bir okul olan Baytar Mektebine (Veteriner Okulu) girdi. İbrahim Temo ve İshak Sükûti’nin de yardımıyla İttihad ve Terakkî Cemiyetine üye oldu.
Son sınıf öğrencisi iken Abdülhamid yönetimine karşı faaliyet gösteren gizli bir örgüte girdiği için (1900) dokuz ay tutuklu kaldı. Zaptiye Tevkifhânesi, Taşkışla ve Mehterhâne denilen Sultanahmet’teki hapishanelerde on ay yattı. Sonra şartlı olarak tahliye edilerek sürüldüğü memleketinde amcasının kızıyla evlendi. Bir müddet Askerî Rüştiyede Farsça öğretmenliği yaptı. Mektubî Kaleminde göçmenlerin iskân işlerini yürütmeye memur edildi, valinin tayini üzerine bu görevden çekildi.
Bu arada Jön Türklerin Avrupa’da çıkardıkları bir gazeteye yazılar yazmaya başladı. Diyarbakır’da gizli örgütlerle ilişkilerini sürdürerek, II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle (1908) birlikte İttihad ve Terakki Cemiyetinin Diyarbakır Şubesini kurdu. Diyarbakır’da çıkardığı Peyman (1909) ve Dicle gazetelerinde düşüncelerini açıklayan yazılar yazdı. Bir ara İstanbul’a giderek İttihad ve Terakkinin üyeleriyle tanıştı. Edebiyat Fakültesinde psikoloji ve mantık dersleri için Emrullah Efendi’ye vekâlet etmeyi denediyse de bu mümkün olmadı. İlköğretim müfettişliği göreviyle Diyarbakır’a döndü.
1910 yılında İttihad ve Terakki Cemiyetinin Selânik’te toplanan genel kongresine Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve genel merkez üyeliğine seçildi. Selânik’te Ömer Seyfettin ve Ali Canip Yöntem’in çıkardığı Genç Kalemler (1911) dergisinde Celal Sakıp, Demirtaş Gökâlp gibi takma adlarla şiirler ve makaleler yayımlayarak çevresini etkiledi. “Yeni lisan” hareketini savunanlar arasında yer aldı. Daha sonra yazdığı şiirlerde de bu fikirleri işledi. Ali Canip’in de önerisiyle adına Gökalp’i de ekleyerek Mehmet Ziya Gökalp oldu. Bir müddet Selânik İdâdisinde sosyoloji öğretmeni olarak çalıştı, Balkan Savaşı’nın başlamasına yakın bir zamanda İttihad ve Terakki genel merkezinin İstanbul’a taşınması üzerine Cerrahpaşa’da bir ev kiralayarak oraya yerleşti.
1912 yılında Ergani sancağından milletvekili seçilerek girdiği Meclis-i Mebusan dört ay sonra kapatılınca Darulfünûn (İstanbul Üniversitesi)’da sosyoloji müderrisi (profesörü) olarak ders verdi (1915-19). Diğer yandan çeşitli konulardaki yazılarını Türk Yurdu, Halka Doğru, Türk Sözü, İslâm, İktisat, Millî Tetebbular, kendi çıkardığı Yeni Mecmua (ilk sayı: 12.7.1917, 1918’de kapandı), Tanin dergi ve gazetelerinde yayımladı. 1917’de İttihad ve Terakki’nin kongresinde medreselerin kaldırılmasını, Şeyhülislâmlık müessesesinin kapatılmasını, Vakıflar müessesesinde ve aile hukukunda değişiklikler yapılmasını teklif etti. Bu teklifler, İttihad ve Terakki tarafından benimsendi ve Birinci Dünya Savaşı sıralarında yürürlüğü konuldu. İstanbul’un işgalinden bir müddet sonra tutuklandı ve İttihadçıların diğer ileri gelenleriyle birlikte Bekir Ağa Bölüğü hapishanesine konuldu. Divan-ı Harb’e çıkarıldı, Ermenilerin katliamına fetva vermekle suçlandı.
1919 yılında İngilizler tarafından Malta adasına sürülenler arasına dahil edildi. Sürgün dönüşünden (Mayıs 1921) sonra Diyarbakır’da Küçük Mecmua’yı çıkardı (1922). Diyarbakır’daki lise ve öğretmen okulunda psikoloji ve edebiyat dersleri verdi. Yeniden yayımladığı Yeni Mecmua (1 Ocak - 13 Eylül 1923, 84 sayı)’da yazmaya devam etti. Aynı yıl Diyarbakır’dan milletvekili oldu, Telif ve Tercüme Encümeni başkanlığına getirildi. Hastalığının tedavisi için gittiği İstanbul’da Fransız Hastanesinde öldü. Sultan Mahmut Türbesinin yanında toprağa verildi.
Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı baş eserinde Türkçülük kavramını sistemleştirdi, 2. Meşrutiyet yıllarında İslâm birliği ve Osmanlıcılık düşüncelerine karşı savunmuş olduğu Turan İmparatorluğu (Turancılık) görüşünden vazgeçerek sosyal hayatta Batılılaşmayı, ekonomide devletçiliği, dilde özleşmeyi öngören bir milliyetçilik anlayışının fikir babası oldu. Özellikle Küçük Mecmua ve Yeni Mecmua dergilerinde çıkan yazılarında belirttiği görüşlerin birçoğu yapılan yasa düzenlemeleriyle uygulanma şansı buldu. Dilde, güzel sanatlarda, ahlâkta, dinde, hukukta, ekonomide ve düşüncede Türkçülüğü gerçekleştirme yollarını göstermek için çeşitli türlerde eserler verdi.
Ziya Gökalp’in en önemli etkinliği millî devlet fikrini kabul ettirmesi oldu. O, geçmiş dönemlere özgü düşünce ve toplum hayatımıza hakim değerler karşısına yeni bir teklifle çıktı. Bu teklif; “yeni iktisat, yeni aile, yeni felsefe, yeni sanat, yeni ahlâk, yeni siyaset” dediği ve “yeni hayat” olarak özetlenebilecek olan görüştür. Yeni değer hükümlerini oluştururken Durkheim’den yararlandı. Kul olarak değil fert olarak kendisini algılayan ve “ben varım” diyen insanın, var oluşunun mahiyetini, tarihî mirasını, mensubu olduğu insan topluluğunun özelliklerini merak etmesi onun Turancılık görüşünün temelini oluşturur. Bize özgü değerlerden hareketle sosyal kuruluşları yeniden yapılandırmayı önceledi.
Gökalp, “Muâsırlaşmak” ile Batıcılığı, yani evrensel bilim ve teknik birliğini, “Türkleşmek” ile ulusal bilinci, Türk ulusunun kültüre ait değerlerini halktan ve tarihten alacağını, “İslâmlaşmak ile Selçuklu ve Osmanlı’nın tarihi deneyimlerinden yararlanma arzusunu açığa vurur. Eski Türk aile yapısını inceleyerek kadın-erkek eşitliğine, kadının ekonomik hayata katılması ile iş ve meslek kadını olması gerekliliği düşüncelerine ulaştı. Bireyciliği de kolektivizmi de benimsemeyerek yalnızca dayanışma üzerinde durdu. Kişisel mülkiyetle toplumsal mülkiyetin uzlaşmasından yanadır. Bu bağlamda millî ekonomi fikrini savundu.
Ayrıca “talim” ile “terbiyeyi” birbirinden ayrı olarak düşündü. Türkiye’de ilk defa “millî terbiye” terimini o kullandı. Bu bakımdan ona ilk millî eğitimcimiz denebilir. Ona göre eğitimin amacı millî bireyler yetiştirmek olmalıdır. O, eğitimi ile ulusal kültürü “millet fertlerinde ruhî melekeler hâline getirmek” olarak tanımladı. Onun eğitim anlayışı, sosyolojiyi ilgilendiren problemler çerçveesinde ileri sürdüğü görüşler ve “Yeni Hayat-Yeni Kıymetler” hakkında düşündükleriyle birbirini bütünler.
Ziya Gökalp, İkinci Meşrutiyet’ten önceki şiirlerini arûz ölçüsüyle ve Divan Edebiyatı nazım şekillerine uygun olarak yazdı. Şiirin temeline düşünsel içeriği yerleştirdi. Şiirin her şeyden önce düşünce olduğunu savundu. Ayrıca Türk destan ve halk hikâyelerinden yararlandı. Edebiyatı hep bir eğitim aracı olarak gördü ve şairliğini bu doğrultuda yönlendirdi.
ESERLERİ:
ŞİİR: Şâki İbrahim Destanı (1908), Kızılelma (1914), Yeni Hayat (1918), Altın Işık (1923), Ziya Gökâlp Külliyatı I (şiirler ve halk masalları, Fevziye Abdullah Tansel tar., 1952), Ziya Gökalp’ın İlk Yazı Hayatı (1956, şiir ve nesir, haz. Şevket Beysanoğlu), Şaki İbrahim Destanı ve Bir Kitapta Toplanmış Şiirler (1976, haz. Ş. Beysanoğlu).
ARAŞTIRMA-İNCELEME: İlm-i İctimâ Dersleri (1913, Darülfünun ders notları, taş basması), İlm-i îctimâ-ı Dinî (1913, Darülfünun ders notları), İlm-i İctimâ-ı Hukukî (1914, Darülfünun ders notları, taş basması), Türk Töresi (1923, Latin alfabesiyle 1976, haz. Hikmet Dizdaroğlu), Türk Medeniyeti Tarihi (1925; Latin alfabesiyle 1976, haz. İsmail Aka-Kâzım Yaşar Kopraman), Fırka Nedir? (1947), Ziya Gökalp Diyor ki (1950, haz. Ali Nüzhet Göksel), Ziya Gökalp’ın ilk Yazı Hayatı (1956, haz. Ş. Beysanoğlu), Çınaraltı Konuşmaları (1966), Makaleler I (1976, haz. Ş. Beysanoğlu), Makaleler IV (1977, haz. Ferit Ragıp Tuncor), Halk Efsaneleri I-Nasreddin Hoca’nın Latifeleri (tsz, haz. Dr. Salâhattin Yazıcıoğlu-Abdüssettar Hayati), Makaleler III (1977, iki inceleme, haz. M. Orhan Durusoy), Malta Konferansları (1977, haz. Fahrettin Kırzıoğlu), Makaleler IX (1980, haz. Ş. Beysanoğlu).
DENEME - DÜŞÜNCE: Türkleşmek İslâmlaşmak Muâsırlaşmak (1918, Latin alfabesiyle 1976, haz. İbrahim Kutluk), Türkçülüğün Esasları (1923), Doğru Yol (Hâkimiyet-i Milliye ve Umdelerin Tasnif, Tahlil ve Tefsiri, 1923).
MEKTUP: Ziya Gökalp’ın Hayatı ve Malta Mektupları (1931, haz. A.N. Göksel), Ziya Gökalp’ın Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları (1956, haz. A.N. Göksel), Ziya Gökalp Külliyatı II-Limni ve Malta Mektupları (1965; haz. F.A. Tansel; Malta Mektupları ekli olarak).
Kültür Bakanlığı 1976 yılında eserlerini Doğumunun 100. Yılında Bütün Eserleri başlığı altında yeniden yayımladı. Eserlerinin bir bölümü Yusuf Çotuksöken tarafından sadeleştirilerek yayımlandı (1975-77).
KAYNAKÇA: Ruşen Eşref Ünaydın (Türk Yurdu, 1924), Ali Nüzhet Göksel / Ziya Gökalp’ın Hayatı ve Malta Mektupları (1931) - Ziya Gökalp ve Çınaraltı (1939) - Ölümünün 22. Yılında Ziya Gökâlp (1946) - Ölümünün 25. Yıldönümü Münasebeti ile Ziya Gökâlp (1949) - Ziya Gökâlp Diyor ki (1950) - Ziya Gökâlp Hayatı Sanatı Eserleri (1952) - Ziya Gökâlp Hakkında Makale ve 10 Fıkra (1955) - Ziya Gökâlp’ın Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları (1956), Şükrü Kurgan / Bizde Türkçülük Cereyanının Kaynakları (1933), Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu / Ziya Gökâlp (Savie et Sa Sociologie, 1935) - Ziya Gökâlp Hakkında Yazdıklarım ve Söylediklerim (1955), Orhan Seyfi Orhon / Ziya Gökâlp (1937), Fevziye Abdullah Tansel / Şiirler ve Halk Masalları (1952), Cavit Orhan Tütengil / Ziya Gökâlp Üzerine Notlar (1956), Fevziye Abdullah Tansel / Ziya Gökalp Küllüyatı II (1965), Halit Fahri Ozansoy / Edebiyatçılar Geçiyor (1967, s. 150), Hans Freyer - çev. Prof. Tahir Çağatay / İçtimaî Nazariyeler Tarihi (1968), Mehmet Kaplan / Ziya Gökalp ve Saadet Perisi (Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar I, 1976), Nihad Sami Banarlı / Resimli Türk Edebiyatı Tarihi-II (1976), Şerif Aktaş / Millî Romantik Duyuş Tarzıyla Yahya Kemal ve Ziya Gökalp (Doğumunun 100. Yılında Yahya Kemal Beyatlı, 1984) – Büyük Türk Klâsikleri (c. 11, 2004), Hüseyin Kâzım Kadri / Ziya Gökâlp’in Tenkidi (1989), Feyzi Halıcı / Parlamenter Şairler (1990), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Şevket Beysanoğlu / Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (c. 2, 1997, s.162-163), İsa Kocakaplan / Ziya Gökalp (2000), Laurent Mignon / Ziya Gökâlp ve Maltalıların Dili (Hece, Eylül 2000), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).