
Ercüment Ekrem Talu
Romancı (D. 1888, İstinye / İstanbul - Ö. 16 Aralık 1956, İstanbul). Recaizâde Mahmut Ekrem’in oğludur. Çocukluğu edebiyat ve düşünce dünyasında öne çıkan aydınların çevresinde geçti. Babası Fransızca, Rumca ve İngilizce öğrenmesini sağladı. Galatasaray Sultanisi (lise, 1905) ile Mekteb-i Hukuk (Hukuk Fakültesi)’u bitirdikten sonra gönderildiği Paris’te Siyasî İlimler Okuluna devam etti. Dönüşünde Düyûn-u Umumiye (Osmanlı borçlarını tahsil eden kuruluş) kuruluşunda (1906) ve Meclis-i Ayan (Senato)’da (1908) çevirmenlik yaptı. Daha sonra da Saray’a teşrifât memuru oldu. Damat Ferit Paşa’nın sadrazamlığı (başbakan, 1919-23) yıllarında Matbuat Umum Müdürlüğü, daha sonra Cumhurbaşkanlığı başkâtipliği (1924), yeniden Matbuat Umum Müdürlüğü (1927-31) görevlerinde bulundu. 1931 yılında Varşova Elçiliği müsteşarlığına atanan Ercüment Ekrem, 1936 yılından itibaren Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Okulu), Ankara Hukuk Fakültesi ve Gazi Eğitim Enstitüsünde Fransızca, Galatasaray ve Notre Dam de Sion liselerinde edebiyat öğretmenliği yaparak 1950’de kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Nüktedan, hazırcevap ve hoşsohbet bir kişi olan Ercüment Ekrem’in Türk millî eğitimine büyük hizmetleri oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra, İstanbul Şehir Tiyatroları Edebî Heyetinde ve Sular İdaresi Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu. Tedavi gördüğü Fransız Hastanesinde siroz hastalığından öldü, Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
İlk yazıları Çocuklara Mahsus Gazete’de yayımlanmıştı (1904). Meşrutiyetten (1908) önce Ercüment Ekrem’in Fransızca gazeteler de dahil olmak üzere birçok yayın organında çeşitli makaleleri yayımlandı. Asıl yazarlık hayatı 1908’den sonra başladı. Bu tarihten itibaren devrin çeşitli gazete ve dergilerinde genellikle alaycı bir üslûpla yazdığı mizâhi fıkraları, sohbet ve hikâyeleri yayımlandı. Bu yazılarında Ercüment Ekrem, Karga, Çekirge, Kertenkele, Ebul Muvakkar, Evliya-yı Cedit gibi değişik takma adlar kullandı. Mütareke yıllarında Aka Gündüz ile Alay (1920-22) adlı bir mizah dergisi çıkardı. Daha çok Meşhedi adlı bir İranlının abartmalı serüvenlerini anlattığı mizahî hikâye ve romanlarıyla tanındı. Konularını eski İstanbul hayatından aldığı diğer romanları ile Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim çizgisinde görüldü.
“Ercüment Ekrem, özellikle romanlarında Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi tarzı anlatımı benimsemiş ve bu iki şahsiyetin üslûbunu şahsında daha yeni ve zeki çizgilerle birleştirmeyi başarmıştır. Romanlarının yanı sıra hikâye ve tiyatro vadisinde yazdığı eserlerinde de ısrarla toplumsal meseleleri ele alıp işleyen Ercüment Ekrem, bunların hiçbirinde edebî zevki ve içtimâi nükteleri ihmâl etmez. Aynı zamanda eserlerinde muhtelif tipleri son derece tabiî ve canlı tasvirlerle kaleme alan Talû, edebiyâtımızda meddah geleneğini yazılarında başarıyla sürdüren müstesna şahsiyetlerden biridir. Eski İstanbul yaşantısını bütün realitesiyle ve tabiî çevresi içerisinde eserlerine aksettiren Ercüment Ekrem, yazdıklarıyla okuyucusunu bu mekânlarda seyahat ettirir. Anlatımındaki renklilik ve mizacındaki zerâfetle edebiyatımızda apayrı bir yere sahiptir.” (Şerif Aktaş)
“Babam Ercüment Ekrem, bir sanat ailesinin orta kuşağı sayılır. Dedesi Recai Efendi hat ustası, babası Ekrem Bey de şair ve bu sahada üstad adamdı. Ercüment Ekrem Talû, Türkçeden başka Farsça, Fransızca, İtalyanca, Lâtince, Yunanca, İngilizce, Almanca, İspanyolca, Lehçe dillerini okur, konuşur ve yazardı. Resmî hayatında, matbuat sahasında inişli çıkışlı, tatlı acı günler yaşadı. Fakat hususî hayatında mutlaka hak etmediği bahtsızlıklara uğradı. Bankacı, politikacı, idareci, şâir, romancı, hikâyeci, mütercim, fıkracı, lügatçi, öğretici, dilci Ercüment Ekrem’in altmış sekiz yıllık ömür içinde ‘mizah üstâdı’ diye anılmasının ve sağlığında da, ölümü ertesinde de onu bu tarafı ile anmamızın ve yanmamızın bir sebebi olsa gerek.
O hakikaten kalemi ile, sohbeti ile, mimikleri ile, hicvi ile yüzde yüz ‘espri’ adamı idi. Sayılamayacak kadar çok ve çoğu zihinlerde dağılı kalmış ‘nükteler’ sahibidir. Kimseye yaranmak veya kimseyi yermek için değil, sadece fışkıran zekâsına gem vurmuş olmamak için ve korku, pervâ tanımadan yazmış, söylemiştir. Bende maalesef yazılı hiçbir eseri mevcud değildir. Kendisinin de her şeyini kâğıda döküp sakladığını sanmıyorum.” (oğlu Muvakkar Ekrem)
ESERLERİ:
ROMAN: Asriler (1922), Gün Batarken (1922), Kopuk (1922), Sabir Efendinin Gelini (1922), Kan ve İman (1925), Şevketmeâb (1925), Kundakçı (1926), Meşhedi ile Devrialem (1927), Gemi Arslanı (1928), Meşhedi Aslan Peşinde (1934), Kodaman (1934), Papeloğlu (1938), Beyaz Şemsiyeli (1939), Bu Gönül Böyle Sevdi (1941), Çömlekoğlu ve Ailesi (1945).
HİKÂYE:Evliya-yı Cedid (Yeni Evliya Çelebi, 1920), Teravihten Sahura (1923), Sevgiliye Masallar (1925), Kız Ali (1926), Güldüren Kitap (1927), Gün Doğmayınca (1927), Meşhedi’nin Hikâyeleri (1927), Dünden Hatıralar (hikâye-albüm, resimleyen Münif Fehim, 1945).
ANI: Geçmiş Zaman Olur ki (2005).
KAYNAKÇA: Hilmi Yücebaş / Bütün Cepheleriyle Ercüment Ekrem (1957), Yusuf Ziya Ortaç / Bizim Yokuş (1966), N. Sami Özerdim / Yeni Yayınlar Dergisi (Mart 1967), Mücellidoğlu Ali Çankaya / Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler (c. II, 1968), H. Fahri Ozansoy / Edebiyatçılar Çevremde (1970), Atillâ Çetin / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 11, 1995), Mehmet Behçet Yazar / Edebiyatçılar Alemi - Edebiyatımızın Unutulan Simaları (yay. haz. Mustafa Everdi, 1999), Şerif Aktaş / Büyük Türk Klasikleri (c. 12, 2004, s. 148-149), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).