Akademisyen, Türk Dili ve Edebiyatı Profesörü, araştırmacı-yazar. 1
Mart 1945’de Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde doğdu. İstanbul Yüksek İslâm
Enstitüsünü 1968’de, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümünü 1969 yılında bitirdi.
İstanbul’da çeşitli kolej ve liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı.
Meydan Yayınevinin yayımladığı Meydan Larousse: Büyük Lugat ve Ansiklopedi
‘sinin Yayın Kurulunda çalıştı. 1974 yılında doktora eğitimi için İngiltere’ye
gitti. Edinburgh Üniversitesi’nde J.R.Walsh’ın danışmanlığında Tâcî-zâde Cafer
Çelebi Dîvânı 1 üzerine hazırladığı tezini 1977 yılında tamamladı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü’nde
1977’de Yrd. Doç. Dr. olarak başladığı öğretim üyeliğini 1990 yılına kadar
sürdürdü. 1982 yılında Doçent, 1988’de Profesör oldu. 1990-2006 yılları
arasında Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arşivcilik Bölümü
Başkanlığını yürüttü. 1992-2000 yılları arasında aynı Üniversitenin Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü’nde, 1997-2010 tarihleri arasında da Marmara
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde yönetim kurulu üyeliği yaptı.
1995 yıllarında Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu üyeliği, 1992-1994
yıllarında Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Danışma Kurulu üyeliğinde bulunmuştur.
1988 yılından itibaren de Turkish Studies Association’ın üyesidir. 1995’de Türk
Tarih Kurumu Bilim Kurulu üyesi olan İsmail E. Erünsal 1991 yılında Türk Tarih
Kurumu ödülüne, 2011 yılında da Türk kültürü alanındaki araştırma ve yayınları
nedeniyle Elginkan Vakfı Türk Kültürü Araştırma Ödülüne layık görülmüştür.
1983 yılında İstanbul’da kurulan TDV İslâm Ansiklopedisi Genel
Müdürlüğü bünyesinde bugüne kadar 42 cildi yayımlanmış olan TDV İslâm
Ansiklopedisi ‘nin te’lif ve redaksiyon çalışmalarına katkıda bulunmuştur.
Halen ansiklopediyi yayımlayan TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’nin yönetim
kurulu üyesi olup İSAM Kütüphanesi’nin de ilmi danışmanlığını yapmaktadır.
İSAM’da Sosyal Bilimler alanlarında çalışacak araştırmacıların yararlanabilecekleri
20.000 konu başlığına sahip bir Dokümantasyon Merkezi’nin kurulmasına öncülük
etmiştir. Ayrıca Türkiye Üniversitelerinde İlâhiyat sahasında yapılan doktora
ve yüksek lisans tezlerinin bibliyografik kontrolünü sağlamak amacıyla
veritabanı oluşturulmasını ve 10.000 dolayında tezin bibliyografik künyeleri
tespit edilerek kataloğunun hazırlanmasını sağlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli bölgelerinde tutulmuş kadı
sicillerinin mikrofilm ve dijital kopyalarının İSAM Kütüphanesine
kazandırılması için teşebbüste bulunmuş ve bu çalışmalar sonucunda yaklaşık
20.000 dolayında sicil İSAM arşivine intikal etmiştir.
TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) tarafından yayımlanan hakemli
iki akademik dergi olan İslâm Araştırmaları Dergisi ve Osmanlı Araştırmaları
Dergisinin Yayın Kurulu üyesidir. Ayrıca Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları
Dergisi ‘nin Yayın Kurulu üyesi olup makaleleri Osmanlı Araştırmaları, Libri,
Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes, Türkiyat Mecmuası , İÜ Tarih
Enstitüsü Dergisi, Journal of Turkish Studies, Erdem, İÜEF Kütüphanecilik
Dergisi, Türklük Araştırmaları Dergisi, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi,
Arşiv Araştırmaları Dergisi gibi dergilerde yayımlanmıştır.
Halen İstanbul 29 Mayıs Üniversitesitesi ile İSAM’da görev yapan İ. E.
Erünsal, Eski Türk Edebiyatı, Kültür Tarihi, Kütüphanecilik ve Arşivcilik
sahalarında ilmi çalışmalarına devam etmektedir.
Prof. Dr. İsmail Erünsal’a “Necip
Fazıl Ödülü” verildi
Star Gazetesi tarafından Necip Fazıl Kısakürek’in kültürel ve manevi
mirasını yaşatmak amacıyla bu yıl ilki düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri
sahipleriyle buluştu. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
teşrifleriyle, 2 Kasım’da İstanbul Haliç Kongre Merkezi Sadabad Salonunda
düzenlenen görkemli bir törenle ödüller sahiplerine takdim edildi.
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim
Üyesi ve İSAM Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Prof. Dr. İsmail Erünsal,
“Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar” eseriyle “Necip Fazıl 2014 Fikir Araştırma
Ödülü”ne layık görüldü. Prof. Dr. İsmail Erünsal’a ödülünü Kültür ve Turizm
Bakanı Ömer Çelik takdim etti.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirilen “Star Gazetesi Necip Fazıl Ödülleri Takdim Töreni”nde yaptığı
konuşmada, bir kitap aşığı olan, kültür ve medeniyet tarihine katkılar sunan,
aynı zamanda sahip olduğu hazineyi öğrenci yetiştirmek suretiyle genç nesillere
de aktaran İsmail Erünsal’ı tebrik etti.
Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar
Osmanlılarda entelektüel hayat üzerine arşiv kaynaklarına dayalı son
derece önemli çalışmalar yapan Prof. Dr. İsmail Erünsal, 2013 yılının
sonlarında yayımlanan “Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar” adlı son eserinde
sahaflığın XVI. asırdan başlayarak yaklaşık dört asırlık tarihini ele aldı.
İstanbul, Bursa ve Edirne’ye ait üç bin civarında mahkeme defteri taranarak
elde edilen iki yüz civarında sahaf terekesi ve binlerce arşiv belgesinin
kullanıldığı eser, Osmanlı kültüründe sahaflığın yeri, sahafların kitap temin
etme süreçleri, ekonomik durumları, müşterileri, kitap fiyatları, kitap
müzayedeleri, kitap kültürünün yaygınlaşmasında hattat, müstensih ve
mücellitlerin rolleri, yabancılara yapılan kitap satışları gibi konularda benzersiz
bir kaynaktır. İslâm Ansiklopedisi’nin hayata geçirilmesinde de önemli bir rol
üstlenen Erünsal, hem bu eseri, hem de daha önce yayımlanmış eserleriyle Türk
kültür tarihine ciddi katkılarda bulunmuştur.
BAŞLICA KİTAPLARI:
Müneccimbaşı Ahmed Dede,
Müneccimbaşı Tarihi (Arapça aslından Türkçeleştiren.; İsmail Erünsal, Tercüman
1001 Temel Eser, İstanbul 1974),
Kütüphanecilikle ilgili Osmanlıca
Metinler ve Belgeler I-II (Haz: İsmail E. Erünsal, 1982, 1990),
The Life and Works of
Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi, with a Critical Edition of his Dîvân (Doktora tezi, 1983),
Elvan Çelebi, Menâkıbu’l-Kudsiyye
fî Menâsıbi’l-Ünsiyye: Baba İlyas-ı Horasânî ve Sülâlesinin Menkabevî Tarihi (Hazırlayanlar:
İsmail E. Erünsal , A. Yaşar Ocak, 1984, 1995),
Türk Kütüphaneleri Tarihi II:
Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Osmanlı Vakıf
Kütüphaneleri (1988, 1991),
XV. XVI. asır Bayrami
Melamiliği’nin kaynaklarından Abdurrahman el-Askeri’nin Mir’atü’l-Işk’ı / Abdurrahman el-Askeri (azırlayan İsmail E.
Erünsal. 2003),
Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri:
Tarihi Gelişimi ve Organizasyonu (2008),
İlâhiyat Fakülteleri Tezler
Kataloğu I (1953-2000), (İsmail E. Erünsal-Fatih Çardaklı-Mustafa Birol Ülker, 2008),
İlâhiyat Fakülteleri Tezler
Kataloğu II (2001-2007), (İsmail E. Erünsal-Fatih Çardaklı-Mustafa Birol Ülker,
2008),
Ottoman Libraries: A Survey
of the History, Development and Organization of Ottoman Foundation Libraries,
(edited by Cemal Kafadar – Gönül Alpay Tekin, 2008),
The Archivel Sources of
Turkish Literary History, Turkish Sources LXXXV, Published Harvard University,
2008),
Yenice-i Vardar’lı Evrenos
Hanedanı: Notlar ve Belgeler (2010),
Osmanlı Kültür Tarihinin Bilinmeyenleri (2014),
Elvan Çelebi,
Menâkıbü’l-Kudsiyye fî Menâsıbi’l-Ünsiyye: Baba İlyas-ı Horasânî ve Sülâlesinin
Menkabevî Tarihi (2014),
The Evrenos Dynasty of
Yenice-i Vardar: Notes & Documents (2010),
Yenice-i Vardar’lı Evrenos
Hanedanı: Notlar ve Belgeler (Heat W. Lowry ile birlikte, 2020).
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Yazarlar
Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) - Resimli ve
Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
gen. 2. bas. 2007), Prof. Dr. İsmail Erünsal Kimdir? (ismailerunsal.com,
20.04.2020), Prof. Dr. İsmail Erünsal kitapları (idefix.com, kitapyurdu.com,
kidega.com, 20.04.2020).
Sahafların
kültür ortamında yetişen, akademik çalışmalarını o ortamlar sayesinde eriştiği
evrak üzerinde inşa eden Osmanlılar'da Sahaflar ve Sahaflık kitabının yazarı
Prof. Dr. İsmail Erünsal'la sahaflığın yakın tarihini ve geçirdiği dönüşümü
konuştuk...
Başlıktaki
bazılarımızın hemen itiraza yelteneceği bu cümle, 50'li yıllardan itibaren
Sahaflar Çarşısı'na gitmeye başlamış, kendisi de bir dönem sahaf dükkanı
işletmiş ve Osmanlı sahafları üzerine kitap yazmış bir isme, Prof. Dr. İsmail
Erünsal'a ait. Erünsal, asırlardır süregelen bir geleneğin bugün evrildiği
noktaya bakarak yapıyor bu tespiti. Zira meslek erbabı da, sattıkları kitaplar
da, müşteri ve mecra da değişmiş durumda. Yeni zamanın ihtiyaçları, kendi
tercihlerini doğuruyor. Size de olanı kabullenmek düşüyor...
İsmail
Erünsal'ın Osmanlılar'da Sahaflar ve Sahaflık kitabı, 15 yıllık titiz bir
çalışmanın ürünü. Mesleğin tarihsel gelişimini, dönemlerin yüksek kıymete sahip
kitaplarını ve bu kitaplara kimlerin talip olduğunu bu eser aracılığıyla takip
etmek mümkün. Ancak alan ve satanın kimliği, alınan ve satılan metaın sembolik
değeri ne kadar yüksek olsa da Cumhuriyet dönemi sahaflığı hakkında yapılmış
böyle bir çalışma henüz yok. Yakın tarihin takibini yapmak için hatıralara ve
hafızalara muhtacız...
İsmail
Erünsal'ın yolu, okuma yazma öğrenmeden önce düşmüş Sahaflar Çarşısı'na. Ve bu
ilişki uzun yıllar kesintisiz devam etmiş. Sahafların kültür ortamında yetişen
Hoca, akademik çalışmalarını da o ortamlar sayesinde eriştiği evrak üzerinde
inşa etmiş. Tesbitlerini, bu birikim ve tecrübeden hareketle yapan İsmail
Erünsal'la sahaflığın yakın tarihini ve geçirdiği dönüşümü konuştuk...
Hocam,
günümüz sahaf ortamını geçmişle mukayese ettiğinizde karşımıza nasıl bir
manzara çıkıyor?
Sahaflık
denince bizim aklımızda Nizamettin Bey'in ya da Raif Yelkenci'nin dükkanları ve
oralardaki yazmalar, eski Osmanlıca kitaplar canlanıyor. Biz Sahaflar
Çarşısı'nda kıymetli eserler satıldığına şahit olduğumuz için sahaflığı öyle
biliyoruz. Oysa sahaflık ikinci el kitap satma işidir. Eski sahaflar; kendileri
de bir miktar âlim olan ve kitaptan anlayan insanlardı. Kitapları
değerlendirebilirlerdi ve dükkanlarında iyi kitaplar tutarlardı. Öyle sahaf da,
öyle kitapda kalmadı artık. Şimdi Müneccimbaşı Tarihi ya da Tacü't-Tevarih
lazım olsa kolay kolay bulamazsınız. Kitap olsa da talep yok. Sahaflar gibi
müşteri de karakter değiştirdi. Kitaplar biraz pahalandı. İnsanlar istenen
paraları çıkarıp kolay kolay veremiyor. Ama biz veriyorduk.
Ne
değişti?
O
zamanki ilim adamı ile bugünkülerin yaklaşımları farklı. Eskiden kitap almak,
kütüphane kurmak, o kitabı kütüphanede bulundurmak önemliydi. Başka yerde
Tacü't-Tevarih okuyamazdınız çünkü. Kütüphaneye gidecek vaktiniz olacak, gittiğinizde
kütüphane açık olacak... Kitapların fotokopisi de yoktu. Şimdi pek çok kitap
elektronik ortamda mevcut. Sadece kitap meraklıları kitap alıyor, onların da
sayısı çok azaldı. O insanlar okumaktan ziyade koleksiyon tamamlamak
hevesindedir. Hatırlarım, Allah rahmet eylesin Kuru Kahveci Mehmet Efendi'nin
oğullarından bir tanesi kitap meraklısıydı. Bir divan arardı mesela. 'Sende
vardır!' dediğimizde 'Var ama bendeki nüshanın sağ tarafında bir sinek pisliği
var. Temizini arıyorum' derdi. Eskiden parası olan insanlarda kültür de vardı.
Şimdikiler araba, arsa, yazlık, kışlık alıyor. Zenginlerden kitap toplayan
kimse kaldı mı bilmiyorum. Eskiden en az 15 - 20 kişi vardı. Kitapçılar onları
bilir, kitap ayırırdı.
Tek
başına sahaflığı konuşamıyoruz yani. Sosyo kültürel boyutları çerçeveyi
genişletiyor...
Gayet
tabii. Araştırmacıların ve kitap meraklılarının geçirdiği değişimden bağımsız
değil. Bizim bildiğimiz sahaflar genellikle kitap meraklılarına hitap eden
yerlerdi. Küçük dükkanları vardı. Kaliteli kitaplar bulundururlardı. Mesela
İbrahim Manav yazma eser satardı. Ancak iki kişinin sığacağı 4 - 5 rafı olan
ufacık bir dükkanı vardı. Ama koyduğu bütün kitaplar kıymetliydi. 1930'daki
40'lardaki sayı yoktu biz yetiştiğimizde. Şimdi de bizim zamanımızdaki kitaplar
yok. Necati Bey para üstü olarak tanesi 1 liradan Osmanlıca Reşat Nuri Güntekin
romanları seçtirirdi. Şimdi o romanların tanesi 100 lira.
Osmanlı
dönemini yazarken pek çok belge kullanmışsınız. Cumhuriyet dönemi için benzer
kayıtlar mevcut mu?
O
yıllarda ne yaşandığını tespit etmek zor. Harf değişmiş, eski harfin ticareti
de yok. Sahaflık gibi bir şey kalmamış tabii. Bırak kitap satmayı, ellerinde
bile bulundurmuyorlar. Ancak belli kişilerin koleksiyonlarında bir şeyler var
belki. İlk dönemlerde eski kitap pek değerli bir şey değil. Bildiğimiz manada
sahaflık ancak 1940'larda, 50'lerde başlamış.
Ne
kadar sürelik bir kesintiden söz ediyoruz?
Kesinti
de yok aslında. Ders kitabı falan satmışlar. Sonra da öyle devam etmiş. Eskiden
de sahafların önemli bir kısmı ders kitabı satardı. 30 dükkan varsa bunların 10
tanesinde falan eski kitap bulunurdu.
Meslek
tanımında bir değişiklik olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hacı
Muzaffer (Ozak), "Sahaf, ölülerin kitaplarını dirilere satan
kişidir." derdi. Değişiklik yok yani. İkinci el kitap satıyorlar neticede.
Peki
o geçiş dönemini yaşayanlara ait hatırat türü kaynaklar var mı?
Yok,
hayır. Hiçbir şey yok. Bizde zaten hatırat türü zayıftır. Ne Osmanlı döneminde
ne de sonrasında böyle bir kayıt tutulmamış. 40'larda, 50'lerde kimse kitap
almıyor. Kitaplar yerlerde sürünüyor. Bu kültürün yeniden canlanması zaman
aldı. Eşimin ailesi İzmir'deydi, o vesileyle İzmir'e gidip geliyordum.
Karşıyaka'da bir iki kitapçıdan eski kitap bulurdum. Kitapçılar bu kitapların
kıymetini anlamıyordu. Bir keresinde o dükkanlardan birinde kalın yazma bir
eser gördüm. Başı yok, sonu yok. Adam, 'Bunu da al, 5 lira!' dedi. Alıp ne
yapacağım. Taşımak bile iş, baktım darılıyor mecburen aldım. Getirdim evde
duruyor. Tıpla ilgili Arapça bir kitap. Birgün İbrahim Manav'ın dükkanında
otururken bahsi geçti Acem Nihat ben doktorum, getir okurum dedi. Yazmadan
anlardı. Getirdim, baktı ve '300 lira vereyim' dedi. 5 liraya aldığımı
söylemiştim halbuki! Aradan 3 - 5 sene geçti. Birinin cenazesindeyiz, Nihat
yanıma yaklaştı, cebime bir rulo koydu. 'Al arkadaş, bu senin. O kitaptan çok
para kazandım!' dedi. Eve gidince baktım ki Hattat Hulusi Efendi'nin bir
yazısıymış bana verdiği. Çok meşhur bir talik hattatı Hulusi Efendi. Benim
anlamadığım yazmanın hatırası bu. Eski kitaba kimse para vermiyordu ki o
zamanlar. O yüzden almak istememiştim. Bilen değerlendirebiliyordu ancak.
Sahaflara
ne zaman gidip gelmeye başladınız?
İlkokula
gitmeden önce. Allah rahmet eylesin Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı hocaefendi
Beyazıt Camii'nde vaaz verirdi. Babam da onu çok severdi. Pazar günleri beni
alır götürürdü. 6 -7 yaşındayım. Gidip gelirken Sahaflar Çarşısı'ndan geçerdik.
Cemaleddin Server Revnakoğlu'nu orada gördüm. Gözümün önüne gelir. Kırmızı bir
elbisesi vardı. Üzerinde acayip bir cübbe, başında külah... İbnü'l Emin'i
galiba bir kere gördüm. Bazen sergiden kitap da alırdık. Okuma yazma
öğrendikten sonra dini kitaplar almaya başladım. Ilişki öyle devam etti.
Fakülteye geldikten sonra da zaten İbrahim'in (Manav) dükkanından çıkmazdık.
Dersten sonra gelir orada kitap karıştırırdık. Sonra Enderun'u kurduk. Orası
bir ocak oldu. Çok gelen giden olurdu. Uzun bir sure orada vakit geçirdik.
50'lerin
sahafları ve sahaf müdavimleri kimlerdi?
Çocuktum,
çok net hatırlamıyorum. Raif Yelkenci'nin dükkanını dışarıdan görürdük. Hasır
sandalyede oturan bir adam, 'O Raif Yelkenci!' derlerdi. Karşısındaki de bilmem
hangi profesör. Dükkanında bir ya da iki sandalye vardı. Fazla kimse girip
oturamazdı. Sahaflar Çarşısı'nın alt kapısının girişinde, Kapalı Çarşı'nın
duvarındaydı yeri. Üniversiteye girene kadar sahaf dükkanına girecek statümüz
yoktu. Ancak kapısından geçerken içeri bakardık. Müdavimlerin hepsi meşhur,
piyasanın okumuş yazmış adamlarıydı. Necmettin Hilav Karayolları'nda mühendisti
ama Arapça'ya lugat hazırlayacak kadar vâkıftı. Sahaflar Çarşısı'na gelirdi.
Hilmi Yavuz, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Niyazi Ahmet Banoğlu, Adnan
Erzi... Hepsini orada tanıdım. İbrahim'in (Manav) dükkanında her zaman iki üç
kişi bulunurdu. Çay içer, onları dinlerdik.
Sahaflık
30'larda kaybettiği itibarı o yıllarda geri kazanmıştı öyle mi?
Sahaflar
hiç bir zaman itibar kazanmadı. Bizim nezdimizde itibarı vardı o ayrı.
Türkiye'de insanlar kitaba para vermez. Şimdi kitaplar, tablolar, yazılar para
ediyorsa zenginler 'Bende de var!' diyebilmek için satın aldığındandır. Hattat
Hamid'e 5 liraya yazı yazdırırdık. İki öğle yemeği parasına Türk ressamlarının
tabloları satılırdı. Kimse yüzüne bakmazdı ki!.. Kitaplar da öyleydi. Bu tür
şeylerin değer kazanması için toplumun belli bir seviyeye gelmesi gerekir. Geri
kalmış toplumlarda tercihler farklıdır. Çok mühim bir belge buluyoruz ama ancak
biz seviniyoruz. Tarihin bir bölümünü değiştirdiniz diyelim. Adam için hiç bir
şey değişmiyor ki. Eskiden az da olsa okuyan bir kesim vardı, şimdi okumuyor
insanlar.
Sahafların
kıymetli kitap satmak yanında bir de kültür muhiti sağlama özelliği var. Bu
ortamlara da devam ettiniz mi?
Gayet
tabii, o fonksiyonu hep vardı. Osmanlı zamanında da varmış. Sahaf dükkanları
aydınların gelip oturduğu, kitap baktığı, sohbet ettiği yerler. Bu kimliği
şimdi de devam ediyor. Ancak artık insanlar dükkanlara gitmek yerine
internetten alış verişi tercih ediyor. Şimdiki durumda internet alışverişi bir
zaruret. Çünkü piyasadaki kitap sayısı çok fazla ve bunların hepsini bir
dükkanda bulmanıza imkan yok. NadirKitap.com başlıbaşına sahaflık yapıyor.
Siteye girip lazım olan kitabı arıyorsunuz, kimde olduğunu gördükten sonra
fiyatlarını mukayese edip istediğinizi alıyorsunuz. Artık böyle olacak. Hayat
tarzlarımız farklılaştı. Buna uygun mecralar doğması da doğal.
Sahaf
dükkanlarında bir araya gelen muhitin size etkisi nasıl odu?
Çok
tabii bir muhitti o. Biz talebeyken MTTB vardı. Ondan önce Aydınlar Ocağı,
Milliyetçiler Derneği. Oralarda konferanslar olurdu. Hepsine giderdik.
Milliyetçiler Derneği şimdiki Birlik Vakfı'nın bulunduğu yerdeydi. Hemen her
akşam oraya gider çalışırdık. Müzisyen arkadaşlar çalar, söyler... Gece, 2'den,
3'ten sonra vapura yetişmek için yürüyerek Kabataş'a giderdik. Öyle bir
hayattı. O muhitler bir ihtiyacın ürünüydü. Şimdi o hayatı devam ettirmek
mümkün değil. Bugün o ortamlar varlığını sürdürse bile kimse gitmez.
Enderun
Kitabevi'ni de o yıllarda kurdunuz değil mi?
Evet,
Enderun da bir ihtiyacın neticesinde kuruldu. Bir araya gelecek yer lazımdı.
Kitap bulursak rafa koyalım, aldığımız kitabı da yüzde 25 kârla satalım.
Beklentimiz o kadardı. Yeni ortamlar doğmaya başlayınca insanlar dağıldı. Her
şeyin bir zamanı var, yaşatamazsınız. Sahaflığın da öyle. Eski tarz sahaflığın
zamanı doldu, küçük dükkanlardan elektronik ortama geçildi.
Sahaflarla
sıkı ilişkiniz hangi tarihe kadar devam etti?
80'lerin
başlarından itibaren sahaflara çok gidip gelememeye başladım. O tarihlerde
ortam değişmeye başlamıştı ama eski usul iş yapanlar vardı. İbrahim Manav,
Tunç, Hacı Muzaffer, İsmail devam ediyorlardı. Biz iş yoğunluğu sebebiyle
gidemez olduk.
Osmanlı
sahaflarının katalog yapmadıklarını belirtiyorsunuz kitabınızda. Cumhuriyet
dönemi için böyle bir çalışma var mı?
Sahaflarda
katalog yoktur. Yurtdışına kitap satan bir kaç müessesenin teksirle çoğalttığı
özel çalışmaları vardı sadece. Dükkanlarda kitaplar yığın halinde durur.
Sahaflar bilir hangi kitabın nerede olduğunu ama kayıt tutulmaz. Müşteri
açısından da işin en zevkli kısmı odur. Gider eşelenirsiniz, karşınıza ilginizi
çeken bir şey çıkarsa alırsınız.
Osmanlılarda
Kütüphaneler ve Kütüphanecilik
Sahaf
müdavimlerinde bir müddet sonra koleksiyonerlik zuhur eder. Siz koleksiyon
yaptınız mı?
Yazma
kitaplarım var. Basma almadım pek. Zamanında aldıklarımın çoğunu da dağıttım.
Yazmaları da çalışsınlar diye meraklılara veriyorum. Benim yazmalardan epey tez
yapan oldu.
Koleksiyonerliğe
nasıl başlanır ve nasıl yol alınır?
Kitap
koleksiyonerliğinin iki türü var ya yazma eser alacaksınız ya da basma. Her
ikisinin de kuralları ayrı. Basma eser alan için taş baskı bir tercihtir.
Başkası bulak baskısı biriktirir. Çok parası varsa Müteferrika takımı yapar.
Akademisyense tarihleri toplar. Edebiyatçıysa tezkireleri, divanları toplar.
Ben Osmanlı döneminde basılan divanları toplamıştım. Yazmada sanat değerine
göre eser toplamış olsam şimdi çok zengindim. Biz sadece işe yarar mı, kullanır
mıyım diye baktık. Bir kısmını da neşrettim. Bunlardan biri Mir'atü'l-Işk,
Anadolu'da Melamilikle ilgili kaleme alınan ilk kitaptır. Dünyada tek nüsha.
Sizin
bütçenizde biri için erişilebilir miydi fiyatı?
O
kitap erişilmezdi aslında. İbrahim Manav'ın esnaflığı sayesinde alabiliyorduk.
'Al, yazarız deftere!' diyordu. Süleyman Nazif'in ailesinden 30 kadar yazma
almıştı. 70'lerin sonlarında 27 bin lira gibi bir para vermişti yanlış
hatırlamıyorsam. Ben içinden 5 kitap seçtim. '22 bin lira!' dedi. Aldım tabii.
O paraya Marmara Ereğlisi'nde deniz kenarında 2 dönüm arsa alınıyordu. 2 - 3
senede ödedim. Ortalama alıcı kitap alırken, tezhibine, cildine, yazısına
bakar. Oysa kıymetli yazmaların çoğu yüzüne bakılmayacak durumda. Batılıların
aldığı kitaplar da öyle. Bu tür koleksiyonculuk biraz ilgi ve kültür istiyor.
Zenginler pek girmiyor bu sahaya.
Yazma
esere nasıl değer biçilir?
Yazma
uzmanı olmak için elinizden en azından 3 - 5 bin kitap geçmesi lazım. Bu bir
aşk meselesi. İlgili olmanız lazım. Ben ne öğrendiysem merakım sayesinde
öğrendim. Bir yazma gördüğüm zaman içim bir garip olur. Hissediyorsun eline
aldığın kitapta bir şey olduğunu. Türkiye'de yazmadan anlayan kimse yok. Bir
aralar elimde bir İbn-i Arap Şah Tarihi vardı. Onu göstermek için Merhum Hilmi
Türkmen'in Süleymaniye'deki deposuna gittim. Yerde bazı kitaplar gördüm.
Süleymaniye Kütüphanesi'ne vermiş, bir sene tutmuş, sonunda işimize yaramıyor
diye geri vermişler. O sıralarda Marmara Üniversitesi'nde çalışıyorum. Bizim
dekan kütüphaneye kitap almak istiyordu. Yerdeki kitaplara baktım, aralarında
tek nüsha bir kitap var. Ahmedi'nin Yusuf ile Zeliha'sı. Bildiğimiz Ahmedi
değil, Azerbeycanlı başka bir Ahmedi. Süleymaniye'de bir sene kalmış ama
anlamamışlar. Hepsini aldım. O kitabı 3 yıl sonra bir katalogda gördüm. Bizdeki
nüshadan haberleri yok. Ellerindekinin tek nüsha olduğunu farketmedikleri halde
25 bin mark fiyat koymuşlar...
Sizin
sahaflara devam ettiğiniz Osmanlı bakiyesi, devr-i kadîm insanlarından kimler
vardı?
Eski
devri görmüş insanlardan bir tek Raif Yelkenci vardı o yıllarda. Onun dükkanına
girmeye statümüz yetmezdi. Hacı Muzaffer gibi o zamanın kıdemli isimleri ise
Cumhuriyet devri adamlarıydı. Ama kitaptan anlarlardı. Nizamettin Aktunç'un
dükkanının önünden geçiyordum birgün. 'Hoca gel sana bir kitap ayırdım!' dedi.
Çıkardı, '200 lira!' 'Tamam', dedim. Sahafla pazarlık edemezsiniz. Bir kez
pazarlık ederseniz bir daha kitap ayırmaz size. 15. asır güzel bir
Tezkiretü'l-Evliya. Anlıyor ki ayırıyor! Renkli adamlardı onlar. Herbirinin
nev'i şahsına münhasır özellikleri vardı. Her şey gibi sahaflık da zamanla çehre
değiştirdi. Şimdi eski kitaplar yok, eski müşteri de yok. Ama yeni bir müşteri
ve yeni kitaplar var. Onlara da sahaflık yapacak yeni mecralar var. Hayat
tarzlarımız farklılaştı. Buna uygun mecralar doğması da doğal. Benim gibi bir
adam internetten kitap okuyor. Eskiden öldürseler okumazdım.
Söyleşi:
Ayşe Adlı
Fotoğraflar:
İ. Bahtiyar İstekli
KAYNAK:
Eski tarz sahaflığın zamanı doldu (nadirkitap.com, Kasım 2016).