Şair ve yazar
(D. 1929, Tekke köyü / Taşova / Amasya – Ö. 2 Ağustos 2017, Ankara). Tekke Köyü
İlkokulu (1942), Ladik Akpınar Köy Enstitüsü (1947), Ankara Gazi Eğitim
Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1954), Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü
(1964) mezunu. İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik,
ayrıca çeşitli öğretmen derneklerinde (TODMF, TÖS, TÖYKO) yöneticilik yaptı.
MEB müfettişi iken 12 Eylül sonrası emekli oldu (1981). Serbest yazar olarak
çalışmalarını Ankara’da sürdürdü. Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği vb.
üyesidir.
“Ümit Dünyası” adlı ilk şiiri Nilüfer dergisinde (sayı: 72, Aralık
1951) yer almıştı. Şiir ve yazılarını daha sonra Bizim Dağarcık, Varlık, Ataç, Ilgaz, İmbat, Yelpaze, Çağda Türk Dili,
Türk Dili Dergisi, Kıyı, İnsancıl, Karşı, Damar, Gerçek Sanat, Öykü-şiir,
Biçem, Abece vb. dergiler ile Cumhuriyet
gazetesinde yayımladı. Reşadiye'de Duruluk
(1955-56), Amasya'da İlke (1961)
dergilerini çıkardı. Ankara'da Öğretmen
Dünyası ve ABC dergilerini
yönetti (1992-93). 1992'de Yurt Boyu Sevişmek
ile Nabi Üçüncüoğlu ve Vedat Güler Birincilik ödüllerini, 1998'de İnsan İnsana Eklene Eklene eseriyle
Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü aldı. Şiirlerinin bir bölümü Danimarka diline
çevrildi. Fransızcaya çevrilen bir şiiri Ankara'dan
20 Şair adlı Türkçe-Fransızca adlı kitapta yer aldı.
Osman Bolulu 88
yaşında, 2 Ağustos 2017 Çarşamba günü Ankara’da vefat etti. 3 Ağustos Perşembe günü
Ankara’da kılınan cenaze namazının ardından Ankara Karşıyaka Mezarlığına
defnedildi.
"Osman Bolulu'nun deneme yapıtları, denemenin
kökleşmiş, klasik yapısına ve tanımlamasına, bana göre birçok denemecimizde
göremediğimiz ölçüde uygundur. Çünkü Osman Bolulu denemelerinde, birçoğu bildik
ve tanıdık düşünceden çoğu kez tanık olduğu olgulardan yola çıkardığı okuru,
düşünceler ve olgular üstünde yeni baştan düşündürmeyi başarır. Böylelikle de
düşüncelerin düşündürmesini, yani bilinen düşüncelerden yepyeni düşüncelere
geçişi sağlar." (Tansu Bele)
"Özgünlüğü, şiirini konuşuyor gibi
yazmasından kaynaklanıyor. Dilin zenginleşmesine, bugüne kadar yazdığı
yazılarla ve çıkardığı yapıtlarıyla katkıda bulunduğunu görürüz. Osman Bolulu
özgün ve kanıksanmayanlarını bolca kullanmaktadır. Hatta bilinen sözcük
anlamlarını, yeniden oluşturmaktadır. " (Tacim Çiçek)
"Özgünlüğü, şiirini konuşuyor gibi
yazmasından kaynaklanıyor. Dilin zenginleşmesine, bugüne kadar yazdığı
yazılarla ve çıkardığı yapıtlarıyla katkıda bulunduğunu görürüz. Osman Bolulu
özgün ve kanıksanmayanlarını bolca kullanmaktadır. Hatta bilinen sözcük
anlamlarını, yeniden oluşturmaktadır. " (Tacim Çiçek) “Bolulu’nun denemelerinde göze çarpan,
etkileyici bir kurgu var. Bunun yanında, yazılar sanki uzun sözcük
çalışmalarının sonrasında, dinlene dinlene yazılmış, ama bir solukta okunuyor.
Dilin ustaca kullanımı da cabası...” (Cem Erciyes)
ESERLERİ:
ŞİİR: Dalların Ucundaki (1955), Bileşim Çizgisi (1963), Yurtboyu Sevişmek (1992), Taşın İyisi (1992), Uzun Koşu (1994), Güle
Yolculuk (1996).
BİYOGRAFİ: Ahmet
Miskioğlu Kitabı (2004).
DENEME: Antilaikliğin Önlenmeyen Yükselişi
(1994), Belleksiz Toplum (1995), Korkacaksan Kitapsızlardan Kork (1995), İnsan İnsana Eklene Eklene (1998), İnsanlığın Solmaz Gülleri (2002).
ÖYKÜ: Yağmur Sonrası (1998).
ARAŞTIRMA: Türkiye'de Mahalli İdarelerin Eğitim Öğretim
Kurumlarıyla İlgisi (1965).
MASAL: Devlet Kuşu (1970), Sözün Işığı
(2005).
SEÇKİ: 10 Kasım ve Atatürk (1970), İlk Dersimiz Atatürk (1981), Şiir Coğrafyamız (1997, 98, 99, 2000).
Ayrıca ders ve
yardımcı ders kitapları vardır.
KAYNAKÇA: Nasır
dergisi (8.sayı, Eylül 1956), İ. Zeki Burdurlu / Öğretmen Şairler Antolojisi
(1976), Çağdaş Türk Dili (Temmuz 1989), Mehmet Aydın / Şairler Yazarlar Sözlüğü
(1992), Cemal Gürlek / Yurt Boyu Sevişmek (Yazı dergisi, Eylül 1992), Vecihi Timuroğlu
/ Yurt / Boyu Sevişmek (İnsancıl dergisi, sayı: 23, Eylül 1992), Osman Bolulu /
Halktan Olmak Fakat Halk Kalmaktan Korkmak (Damar dergisi, sayı: 51, Haziran
1995), Tacim Çiçek / "Uzun Koşu"cu Osman Bolulu (Gerçek Sanat, sayı:
10, Temmuz 1995), Muzaffer Uyguner / Osman Bolulu'dan Denemeler Toplamı:
"İnsan İnsana Eklene Eklene" (Cumhuriyet Kitap, sayı: 504, 14 Ekim
1999), Vedat Yazıcı / Martıya Mektuplar (2000), TBE Ansiklopedisi (c.1. 2001), İhsan
Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish
Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür
Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye
Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People
(2013), Ahmet Köklügiller / Türk ve Dünya Edebiyatında Yazarlar Sözlüğü (2002),
Osman Bolulu'nun Denemeleri (Damar, Mart 2002), "Sorumluluk Duyuyorum
Öyleyse Varım", Osman Bolulu'nun 50. Sanat Yılı (Damar dergisi, sayı:132,
Mart 2002), Tansu Bele / Dilden Düşünüşe Uzun Koşu (2004), Vitrindekiler / Sözün Işığı
(Cumhuriyet Kitap, 24.2.2005), Osman Bolulu vefat etti (tasova.gen.tr,
04.08.2017).
Bilirim
güzel kız, umutların kanatlı.
Dünyaların
dümdüz, serin ve geniş,
Dalındaki
meyve, baldan tatlı,
İstemem,
umutlarını gerçekle değiş.
Değirmen
olukları gibi gümbür gümbür arzuların,
Zamanla
çekip gider, uzak.
Mevsiminde
dalın çiçeklendiği,
Sonra
yaprak dökümü, sonra tuzak...
Dağınık
yeleli kısrakların koşuda şimdi;
Ellerinle
durul durul sabahlar.
Bir
dulda vuracak kapına, bir ikindi,
Ayaklarına
dökülecek hasta yapraklar.
Fırınlar
nasıl sıcak, nasıl yakıcıysa;
Öyledir
gençlik, umutları pişiren.
Ah,
konulanlar yerinde dursa;
Kalleş
bir rüzgâr esiverir, değdiğini düşüren.
Dilerim
güzel kız, acılar kapını çalmasın,
Yıllar
var ya, ağır ağır kemiren,
Sahiline
hırçın dalgalarını vurmasın,
Kalkmasın,
gül istasyonlarından son tren.
Bu çağ,
deli çağ, altın çağ,
Harmanda
bereket, dalda meyve, denizde yelken.
Bulutlardan
özgür, denizlerden geniş türküsü,
Dudaklarından
düşmesin hiç.
Söyle
güzel kız, en güzel şarkını,
Vakit
varken.
Büyülüdür büyük: Varsıllık düşü yatmaz mı
içimizde, nesnedeyse gözümüz, niye küçüğe razı gelelim, boyutları
benzerlerinden artık olanı yeğleriz. Sayısı çok varken, tek'i ne
yapalım?...Ortalamayı aşanı seçeceğiz. Üstün niteliklidir büyük, önemlidir, göz
alıcı, gösterişlidir, ondan ırak olabilir miyiz? Büyüğe tutkunluk; küçüğü
değiştirip dönüştürme, yenisini kurma -ki bir anlamda yaratıcılık-özleminin,
niyetinin ilk adımı. Gözü büyükte olmak, ileriye sıçratır insanı, evriltime
ivme kazandırır.
Azla yetinmeyen insanoğlu,
büyüğün ardında koşarak, büyüğün yaratımına koşularak kendisini daha ileriye
taşımış, dünyasını bayındır, esen kılmıştır. Doğrudur da, büyüğü oluşturmak
yetenek, çaba, beceri ister. İnatla, sabırla çalışacaksınız onun için. Bir de
korunup kollanması var büyüğün. Onun görkemine gölge düşürmemekle yükümlüsünüz
üstelik. Kolay mı büyüğü yaratmak, büyüğü niteminde tutmak?...
Herkesin bir büyüğü bulunur. Her insanın
yetisi, yapabilecekleri vardır. İnsan işlevsiz değildir. Hangi yetenekle, hangi
beceriyle, ne kadar çaba, ne kerte sabırla, hangi büyüğe ulaşabileceğimizi
bilmek, asıl sorun. Salt boyutlusu, sat görkemlisi,üne şana bulanmışı değildir
büyük; işlevi olananın, yarara yönelik olanın, gönlümüzü, gözümüzü gönendirenin
her biri, karnında bir büyüğü saklar.
Büyük nedir, hangi büyük, nerede büyük,
kime göre, nasıl büyük, büyük nasıl
oluşur, onu bilmek gerekir ilkin. (…)
Küçüğün işlevini
bilmeden, büyüğe ayarladığımız insanları, yeteneğini aşan
işlere koşuyoruz. Onların beceri çemberini çatlatıyoruz, sabırlarını kırıyoruz.
İşini
sevmez, üretimsiz kişi olarak katıyoruz onları topluma. Salt, o insanları
tökezletmekle kalmıyoruz, toplumun işleyişine, gelişmesine ket vuruyoruz. Sonra
da, yetemeyeceği büyüğün ardında, düş kanatları yolunmuş, o kırgın insanların,
küçük kalmışlıklarının acısını, başkalarından çıkarmasına kızıyor, onları suçlu
defterine yazıyor, karmaşanın sorumlusu sayıyoruz. Hakkımız var mı? ()
Dev büyüklerin sık yükseldiği yerde,
küçüklerin boyu daha da kısalır, nefes alamaz küçük, büyüğe analık edemez
düşüncesi, düştü mü aklımıza hiç?Tarihi sıradan insanlar, omuzlayıp ileriye
taşıyor, ama tarih bayrağı dikenlerin destanını anlatıyor. İyi de,o sıradan
insanlar olmasaydı,kim götürecekti bayraktarı, bayrağı diktiği tepeye? Sıradan
insanın edimini, işlevini silerseniz, erdemini bilemezseniz. Tarih tabanının
sıradar işlerini, kim omuzlayacak, o zaman?
İnsanı, ulaşamayacağı işlere ayarlamak,
ona, topluma kötülük değil de nedir? Bırakın, herkes kendi büyüğünü
gerçekleştirsin! O, boyutları değişik büyüklerle güzeleşemez miyiz, esenliği
paylaşamaz mıyız?...
(İnsan İnsana Eklenene, 1998)
ANKARANÂME
M. MAHZUN DOĞAN
BOLULU, KİTAPLARI VE
KALEMLERİYLE UYUYACAK…
Osman Bolulu’nun “Yurt Boyu Sevişmek” kitabında,
Cahit Külebi’ye adanmış bir şiir vardır:
“Tereke”.
Yeni kuşaklar pek bilmez
bu sözcüğü…
“Tereke”, “ölen kişiden
kalan her şey” demektir. Mal mülk, alacak verecek… Her şey…
Bu anımsatmayı yaptıktan
sonra geleyim Bolulu’nun şiirine…
“Ateşli
gecelerimin düşü / Bahtsız karıma miras kalacak / Cebimde çocuklarımdan üçü / Uzun
bir borç listesi bulacak” diye başlıyor şiir.
Sonra
fotoğraf albümlerini ve meyhaneleri anımsatıyor.
Albümlerdeki
“dik başlı” fotoğraflarını… Onlar da “tereke”ye dahildir işte… Ama birer sarı
kâğıda döneceklerdir. Meyhanelerde tuttuğu kadehler mi? Kimbilir kimler
tutacaktır artık…
Adına
“övgü sunan dudaklar”ın kaba hallerini söyleyeceğini belirtiyor ki, burada bir
sitem seziyor insan. Gözüne “batan sivri budaklar”sa artık batacak yer
bulamayacak...
Şiir
hüzünlü bir ölüm ya da vasiyet şiiri değil. Bir saptama içeriyor daha çok.
Bundandır ki, “Umutlarım çocuklara kalsın / Ve kızlar donatılsın onunla” diyor.
Kalbini ise güzel kadınlara bırakıyor, “Ama kirletmesinler sonunda” diyerek.
***
Osman
Bolulu, Köy Enstitüleri’nin ışığıyla beslenmiş, o ışığı büyütmeye, gelecek
kuşaklara taşımaya çalışan aydınlarımızdandı.
1929’un
Ağustos sıcağında, Taşova’nın (Amasya) Tekke Köyü’nde, tütün tarlasında açmış
gözlerini yaşama.
İlkokulu
köyünde okuduktan sonra Lâdik – Akpınar Köy Enstitüsü (1947), Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1954) ile Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi
Enstitüsü’nü (1964) bitirdi. İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik ve
yöneticilik yaptı. Çeşitli öğretmen derneklerinde de yönetici olarak görev
aldı. Milli Eğitim Bakanlığı müfettişiyken 12 Eylül sonrasında emekli oldu
(1981).
Örgütlü
mücadeleyi savundu ve bunun için emek verdi. Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli
Federasyonu (TÖMF) Yönetim Kurulu üyeliği, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)
kurucu üyeliği ve Türkiye Öğretmenler Kooperatifi (TÖYKO) başkanlığı yaptı.
Türk
Dil Kurumu, Dil Derneği, Sanat Kurumu, İnsan Hakları Derneği, Ankara Emekli
Öğretmenler Derneği, Eğitimciler Derneği ve Edebiyatçılar Derneği’nde Yönetim
Kurulu üyeliklerinde bulundu. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın kurucu
üyesiydi.
“Ümit
Dünyası” adlı ilk şiiri Nilüfer Dergisi’nde Aralık 1951’de yayımlandı. Şiir ve
yazılarıyla Bizim Dağarcık, Varlık, Ataç, Ilgaz, İmbat, Yelpaze, Çağdaş Türk
Dili, Türk Dili Dergisi, Kıyı, İnsancıl, Karşı, Damar, Gerçek Sanat, Öykü-Şiir,
Biçem, abece gibi dergiler ile Cumhuriyet Gazetesi’nde yer aldı. Reşadiye’de
Duruluk (1955-56), Amasya’da İlke (1961) dergilerini çıkardı. Ankara’da
Öğretmen Dünyası (1985) ve abece (1992-94) dergilerinin Yazı İşleri
Müdürlüğü’nü yaptı.
Şiir,
deneme, inceleme ve masal kitaplarının yanı sıra üniversite ve fen liselerine
hazırlık için 8 kitabın kimini ortaklaşa, kimini tek başına yazdı.
“Yurtboyu
Sevişmek” adlı şiir kitabıyla, Nabi Üçüncüoğlu ve Vedat Güler şiir
yarışmalarında birincilik (1992) aldı. 1998’de “İnsan İnsana Eklene Eklene”
adlı yapıtıyla deneme dalında Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü kazandı. “Sözün
Işığı” kitabıyla Dil Derneği Beşir Göğüş Ödülü’nü aldı (2005). Şiirlerinin bir
bölümü Danca’ya çevrildi.
***
Şiirde yazdığı gibi, kızlarına borç listesi bıraktı
mı bilmem ama bu özetlemeye çalıştığım yaşam serüvenindedir onun “tereke”si…
3 Ağustos’ta, Karşıyaka’da toprağa karıştı
bedeni…
Bedeni, beyaz kefen içinde mazera konup da dostları,
sevenleri küreklerle üzerine toprak atarken, kızları yanlarında getirdikleri kitaplarını
ve kalemleri birer birer atıyorlardı mezara… Toprak onların da üzerini örtüyordu.
“Taşın İyisi” kitabının kapağını toprak
parçaları örterken, o kitaptaki bir şiir geliverdi usuma… Kara
toprakta uslu uslu yatmayacağını söylediği bir şiirdi bu… Ezberleme yeteneğim
daha iyi olsaydı da, orada ezberden okuyuverseydim…
Okuyamadım, eve
dönünce o kitabı bulup okudum ama…
Şöyledir
o kısa şiir:
“Sanmayın
ki kazdığınız mezarda / Uslu uslu yatacağım. / İri kıyım bir biçimdir / Kara
toprağa gömdüğünüz. // Her bahar / Öfkem ve sevdamla; / Delifişek kızları, / Barut
kapsülü oğlanları, / Kırmızı güllerle donatacağım.”
(Başkent
Gazetesi, 7 Ağustos 2017)