Mutasavvıf, divan şairi (D. 1689, Diyarbekir - Ö. 1760 veya 1761, Diyarbekir). Biyografisiyle ilgili ana kaynak Ali Emîrî ve Bursalı Mehmet Tahir’in eserleri olup, sonradan yazılan eserlerde bu yazarların verdiği bilgileri tekrarlanmaktadır. Eserlerinde Ahmed, Ahmedî, Mürşidî imzalarını kullanmıştır. Babasının ismi Osman Ağa’dır. Çocuk yaşta anne ve babasını kaybetmiş, yetim büyümüştür. Yenikapı’daki hanesi Ali Emîrî’nin yaşadığı dönemde hâlâ biliniyordu. Ahmedî tahsilini tamamladıktan sonra Birecikli Şeyh Ebubekir’in tarikatına girmiş; bilahare onun halifesi olmuştur. 1733 senesinde Hicaz’a giderek Hacc farizasını yerine getirdiği bilinen Ahmedî’nin mezarı, Diyarbakır'da Ali Pınar köyü yakınlarındadır.
Bilhassa
defalarca basılmış olan ve 1748 yılında kaleme aldığı Ahmediye adlı pendnâmesiyle meşhurdur. Ali Emîrî bu eserin önemini
şöyle anlatmaktadır: “Gayet sade ibare ve
açık lafızla yazılmış olan bu kitabın bilhassa köylülerimizin ruh hallerine pek
büyük tesiri vardır. Köylüler tarlalarından dönünce geceleri bir araya toplanıp
hocaları bu kitabı okur onlar can kulağıyla dinlerler. Vahşilikteki yanlışlık ve
nedameti, civanmertlikteki necat ve saadeti Mürşidî hazretleri öyle inleyerek
beyan eyler ki gözlerinden ömürleri müddetince nedamet yaşı akıtmayan bir kimse
(dahi) birkaç sahifesini okur veya dinlerse hayretlere dalarak elbette ağlar
tövbe istiğfar eder”.
Eserleri arasında
yukarıda bahsedilen Ahmediye adlı
pendnâmesi dışında Mevlid-i Şerif, Yûsuf u Züleyhâ ve Viladet-i Hümayûn Risâletpenahî adlı eserleri de bulunmaktadır. Yûsuf u Züleyhâ adlı eseri bir inceleme
yazısı, dizin ve sözlük eklenerek İdris Kadıoğlu tarafından yayına hazırlanmış
ve yeni harflerle basılmıştır. “Konusunu
kutsal kitaplardan, özellikle Kur’ân-ı Kerim’den almış dînî ve anonim
hikâyelerimizden olan Yûsuf u Züleyhâ hikâyeleri,
yapısı ve kahramanlarının durumu bakımından Leylâ vü Mecnûn, Hüsrev ü Şîrîn, Cemşid ü Hurşîd, Şâh u Gedâ gibi
çift kahramanlı aşk hikâyelerindendir. Kur’ân-ı Kerim’in en güzel kıssası olup,
‘Ahsenü’l-Kasas’ olarak vasıflandırılan Yûsuf
kıssası, Arap, İran ve Türk şairlerince farklı anlatım tarzlarıyla,
mesnevi formunda yüzyıllarca yazılmış, geniş kitlelerce okunmuş ve dinlenmiştir.”
(İ. Kadıoğlu) Kezâ Ahmedî’nin Ahmediye
ile beraber Yûsuf u Züleyhâ adlı
eseri de geniş kitleler tarafından okunmuş ve dinlenmiş eserlerden biri
olmuştur. Bununla beraber Ahmediye adlı
eseri, 1887 yılında İstanbul’da Pendnâme
adıyla basılmıştır. Bu esere Erzurum âlimlerinden Şerifi Muhammed Efendi
tarafından gene Pendname adıyla bir
nazire yazıldığı da bilinmektedir.
KAYNAK:
Vasfi Mahir Kocatürk / Tekke Şiiri Antolojisi (1955), Ali Emîrî / Tezkire-i
Şuarâ-yı Âmid (1. Cilt, Dersaadet, Matbaa-i Amid, 1328, s. 5-8; - Esâmî-i Şu’arâ-yı Âmid (Hazırlayan:
Galip Güner- Nurhan Güner, Ankara, Anıl Matbaa ve Cilt Evi, 2003, s. 9), Bursalı Mehmet Tahir / Osmanlı Müellifleri (c.
1, Yayına Hazırlayan: A. Fikri Yavuz-İsmail Özen, İstanbul, Meral Yayınevi,
[1972?], s.33), Şevket Beysanoğlu / Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (1.
Cilt, Ankara 1996, s. 232-239; Diyarbakırlı Ahmedî, Yûsuf u Züleyhâ (İnceleme, Metin, Dizin, Sözlük, Hazırlayan:
İdris Kadıoğlu, 2009), Vasfi Mahir Kocatürk / Tekke Şiiri Antolojisi (1955), Abdurrahman
Üzülmez / "Ahmedî (Ahmed Mürşidî) (İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi,
2013).
Sana kurban ola canım Muhammed
İki cihanda sultanım Muhammed
Seni görmezden evvel şevk-i aşkın
Bana kâr etti cananım Muhammed
Hayalin gönlüme nakış oldu çıkamaz
Cemalin oldu seyranım Muhammed
Yakar aşkın odu cismimle canı
iriş imdada sultanım Muhammed
Olursam ger yolunda pâre Pâre
Feda olsun sana canım Muhammed
Visalin teşnesiyim eylerim ah
İşit ki zâr-u giryânım Muhammed
Nolaydı erebilsem hâk-i pâye
geçirsem anda devranım Muhammed
Diler Ahmed gani ümmet fakiri
Göre mahşerde sultanım Muhammed
KAYNAK: Ş. Beysanoğlu / DFSA
(1. c. s. 209, 1996).