Yılmaz Güney

Senaryo Yazarı, Yönetmen, Oyuncu, Yazar

Doğum
01 Nisan, 1937
Ölüm
09 Eylül, 1984
Eğitim
Adana Lisesi
Burç
Diğer İsimler
Yılmaz Pütün

Oyuncu, yönetmen, yazar ve senarist (D. 1 Nisan 1937, Şanlıurfa – Ö. 9 Eylül 1984, Paris / Fransa). Asıl adı Yılmaz Pütün’dür. Resmi kayıtlarda 1 Nisan 1937’de  Şanlıurfa’da doğduğu yazılıysa da, kendi ifadesine göre, 1931 yılında Adana’nın Yenice köyünde, kan davalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve yoksul bir çevrede yetişti. Adana Lisesi’ni bitirdi, ama çalışmaya daha okul yıllarında başlayarak çok çeşitli işlerde çalıştı. Bir yandan da yerel dergi ve gazetelerde öykü ve şiir denemeleri yayımlıyordu. Sinemaya tutkunluk derecesinde bağlandı. Kemal Film ile And Film şirketlerinin Adana birimlerinde işçilik yaptı. Bir yandan da artist olmak, anlatmak, güçlü olmak hayalleri içinde yaşadı. İstanbul’a İktisat Fakültesi’nde okumaya gittiğinde Atıf Yılmaz’la tanıştı ve onun çektiği “Bu Vatanın Çocukları” ile “Alageyik” adlı filmlerinin senaryolarını yazdı; bu filmlerde rol alarak oyunculuğa başladı. “Karacaoğlan’ın Karasevdası” filminde de yönetmen yardımcılığı yaptı. Bu sırada bir dergide yayımlanan, “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri” öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanarak, bir buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı (1956). Yüksel öğrenimini yarım bırakmak zorunda kaldı. Hem yerel, hem de yurt çapında çıkan Salkım (Adana), Yeni Ufuklar (İstanbul), Pazar Postası (Ankara), Onüç gibi dergilerde öyküleri yayımlandı.   

Yılmaz Güney, ilk kez , “At Avrat Silah” (1966) filmi ile yönetmenlik yapmaya başladı. O dönemde Yeşilçam’ın film üretim sayısı çok yüksekti. Güney, biraz da geçim kaygısı ile klasik kalıplar içinde birçok macera filminde oynadı, senaryo yazdı, yönetmenlik yaptı. Bütün bu deneyimler onun bir sinema anlatıcısı olmasının temellerini oluşturdu. Yeşilçam’da kendi yerini aradığı bu dönemindeki rakibi, sinemada “Kral” olarak nitelendirilen Ayhan Işık gibiler olabilirdi ve öyle de oldu. Kara kavruk, ama gözlerinde her türlü duygunun suyunu akıtabilen, büyük bir oyunculuk yeteneği olan Yılmaz Güney, yakışıklı jönlerin karşısında, unutulmayacak olan “Çirkin Kral” tipini yaratmayı başardı. “Çirkin Kral” aramızdan biriydi. Çok içtenlikliydi, hakkı yeniyor, mücadele ediyor, ayakta kalmaya çalışırken onurunu korumaya çalışıyordu.

Güney; yavaş yavaş mazlum görünüşlü yalın rollerdeki çarpıcı oyunu ile yakışıklı jön anlayışını yıkmayı başardı. Bu dönemin en tipik çalışması, senaryosu ve başrolü de kendisinin olan, Ömer Lütfi Akad’ın yönetmenliğini yaptığı “Hudutların Kanunu” (1966) filmidir. İki Anadolu masalının birleştirilmesi ile ortaya çıkan “Kızılırmak Karakoyun” (1967) filminde, unutulmaz, şiirsel bir oyunculuk sergilemeyi başarmıştı. Bu filmin de, Lütfi Akad ustanın elinden çıkması anlamlıdır. Yılmaz Güney, her zaman, Akad’ın kendisine olan emeğinin altını çizmiştir.

1968’de Güney Film yapımevini kuran Yılmaz Güney, sinema ve sanat ile ilgili düşüncelerini; şiir ve öykülerini o dönemde ortaya çıkarmaya başladığı, “Güney” dergisini çıkarmaya başladı. Öykü, roman, mektup türlerinde ürünler verdi. “Boynu Bükük Öldüler” romanıyla 1971Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazandı. Siyasi gerekçelerle yargılanarak iki yıl hapis cezası aldı (1972). Bir yandan da sinema, edebiyat ve diğer konularda yoğunlaşan siyasi gerilimlerin içinde politik bir portre olarak adı öne çıktı. Hapisten çıktıktan sonra, “Arkadaş” filmini çekti (1974). Hemen ardından Çukurova’da “Endişe” filmini çekmeye başlama aşamasında, bir cinayet suçlaması ile tutuklandı. Bu nedenle film yönetmen yardımcısı Şerif Gören tarafından bitirildi. Bu olayda, Mersin / Yumurtalık yargıcının ölümüne sebep olmaktan on sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı (1976).

Hayatı gerçekten de başlı başına bir roman konusu olan Yılmaz Güney, sadece yurt içinde değil, yurt dışında da geniş ve kendisine çok bağlı bir hayran kitlesi oluşturmuştu. Cezaevinde de sinemadan, yazmaktan kopmadı. Senaryolarını yazdığı, çekim süreçleri devam ederken içeriden yönlendirdiği; hatta iş kopyalarını cezaevinde seyredip kurgusunu bile yaptığı filmlerin gerçek yaratıcısı oldu. Bu filmler, büyük yankılar uyandırdı, ödüller kazandı. Bunların başında, Zeki Ökten’in çektiği “Sürü” ve “Düşman” filmleri gelir. “Yol” filmini ise, büyük bir başarı ile Şerif Gören çekti. Yılmaz Güney 114 filmde oyunculuk, 26 filmde yönetmenlik, 15 filmde yapımcılık, 64 filmde ise senaristlik yaptı. Bütün gerilimler ve ağır koşullara karşın çok verimli bir çizgi ortaya koymuştur.

1981’de Isparta Cezaevi’nden, bayram iznine çıktığı sırada, yurt dışına kaçarak Fransa’ya yerleşti. 1983’te vatandaşlıktan çıkartıldı. Vatan özlemi içinde sürgün hayatı yaşayan duyarlı bir sanatçı olarak, zaman zaman uç noktalara kayan heyecanlı politik bir kimlik sergiledi. 1982’de Cannes Film Festivali’nde, “Yol” filmiyle birincilik ödülünü Costa Gavros’la paylaştı. Cezaevinden yurtdışına kaçtıktan sonra “Duvar” (1983)  filmini Fransa’da çekti. Yurtiçinde ve yurtdışında olmak üzere filmleriyle on sekiz ödül almıştı.

Güney, sinema oyuncusu Nebahat Çehre ve Fatoş Güney ile olmak üzere, iki kez evlenmişti. İki çocuk babasıdır. Mezarı Paris’te Pere Lachaise Mezarlığı’ndadır. Ölümünden sonra, anısını yaşatmak için “Yılmaz Güney Vakfı” kurulmuştur. Bu vakıf, eşi Fatoş Güney öncülüğünde eserlerini korumaya ve yayınlamaya yönelik çalışmalar yürütmektedir.

ESERLERİ:

ROMAN: Boynu Bükük Öldüler (1971, ilk basımı Boynu Bükükler adıyla 1966), Hücrem (1975), Salpa (1975), Sanık (1975), Soba Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz (1977), Selimiye Üçlüsü (Hücrem, Salpa, Sanık, 1979).

FİLM ÖYKÜSÜ: Yunan Bıçağı (1979).

SENARYO: Seyyit Han (1968), Umut (1970), Arkadaş (1974), Endişe (1974), Sürü (1978), Umutsuzlar; Ağıt, Baba (1976), Aç Kurtlar (1977), Hudutların Kanunu (1977, Lütfi Ö. Akad ile), Acı (1977), Bir Gün Mutlaka (1977), Zavallılar (1977), Düşman (1979), Yol (1981), Bu Vatanın Çocukları, Alageyik ,Tütün Zamanı.

ANI: Selimiye Mektupları (1976).

ÖYKÜ: Oğluma Hikâyeler (1979).

BROŞÜR: Seçimlerde CHP Neden Desteklenmelidir? (1977), Faşizm Üzerine, Paris Komünü (1979).

DENEME: Siyasal Yazılar (2001).

HAKKINDA: Mehmet Ergün / Bir Sinemacı ve Anlatıcı Olarak Yılmaz Güney (1978), Atilla Dorsay / Yılmaz Güney Kitabı (1987), Agâh Özgüç / Arkadaşım Yılmaz Güney (1988), Alim Şerif Onaran / Türk Sineması (2 cilt, 1994), Hüseyin Akar / Dersim’den Portreler (1999), Fethi Naci / Dönüp Baktığımda (1999), Turhan Günay / Yılmaz Güney’le... (Cumhuriyet Kitap, 16.3.2000), TBE Ansiklopedisi (2001), Ülkü Tamer / Yaşamak Hatırlamaktır (2002), İhsan Işık / TEKAA (2006). 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör