Nihal Yeğinobalı

Roman Yazarı, Çevirmen, Yazar

Doğum
16 Kasım, 1927
Ölüm
15 Mart, 2020
Eğitim
New York Eyalet Üniversitesi Edebiyat Bölümü
Burç
Diğer İsimler
Zeynep Nihal Yeğinobalı, Süreyya Sarıca, Vincent Ewing

Romancı, çevirmen (D. 16 Kasım 1927, Manisa – Ö. 15 Mart 2020, İstanbul). Tam adı Zeynep Nihal Yeğinobalı’dır. Süreyya Sarıca ve Vincent Ewing takma adlarını da kullandı. İstanbul'a geldiğinde 8 yaşındaydı. Orta ve lise öğrenimini şimdiki adı Robert Kolej olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde tamamladı. Daha sonra Amerika’ya gitti. New York Eyalet Üniversitesinde edebiyat öğrenimi gördü.

Usta bir çevirmen olarak sayısız klasik ve çağdaş edebiyatçıyı, romanları ve öyküleriyle dilimize kazandırdı. İlk çevirisi “Allah’ın Bahçesi” (R. Hichens’ten), 1946’da yayımlandı. Usta bir çevirmen olarak çok sayıda klasik ve çağdaş edebiyatçının roman ve öykülerini Türkçeye kazandırdı. Çeviri ve yazıları Hafta, 100 Roman, Yıldız, Hayat ve Akbaba dergilerinde yayımlandı.

Vincent Ewing adını koyduğu sözde Amerikalı bir yazarın imzasıyla yazdığı ilk romanını Genç Kızlar adıyla yayımlattı. Bu kitap, yıllarca yeni basımlar yaptı.

Nihal Yeğinobalı, Vincent Ewing adını koyduğu sözde ABDli bir yazarın imzasıyla yazdığı ilk romanını Genç Kızlar adıyla yayımlattı. Bu kitap, çeviri bir kitap kandırmacasıyla yıllarca yeni basımlar yaptı. Hâlâ da basılıp satılmakta. Daha sonra Mazi Kalbimde Bir Yaradır adlı ikinci romanı yayımlandı (1988). Üçüncü romanı olan Sitem de büyük bir ilgiyle karşılandı. Cumhuriyet Çocuğu, yazarın kendi yaşam öyküsüdür.

Nihal Yeğinobalı, 15 Mart 2020 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Cenazesi 16 Mart 2020 Pazartesi günü Zincirlikuyu Camiinde kılınan öğle namazının ardından Çeşme Çakabey Mezarlığına uğurlandı, burada toprağa verildi.

 

Nihal Yeğinobalı İçin Ne Dediler?

 

“Çocukluğumuzun dağınık defterlerindeki karanlık sayfaları yıllar sonra araladığımızda karşımıza karabasanlar mı çıkar? Ve bu karabasanların arasında cinselliğin yeri nedir? Bir yazar, bu soruları yanıtlamak için yola çıkarsa, nelerle karşılaşır? Bu soruların yanıtını ‘Sitem’ adlı romanında arıyor Nihal Yeğinobalı.” (Akgün Akova)

 

ESERLERİ:

 

Roman: Genç Kızlar (Vincent Ewing adıyla, 1950), Eflâtun Kız (V. Ewing adıyla, 1964),  Mazi Kalbimde Bir Yaradır (1987),  Sitem (1998),  Cumhuriyet Çocuğu (biyografik roman, 1999).

 

Çeviri: Allah’ın Bahçesi (R. Hichens’ten, 1946), Bir Genç Kız Yetişiyor (B. Smith’ten, 1946), Dağ Çiçeği (D. du Maurier’den, 1946), Istırap Cenne­ti (L. Margaret, 1947), Ayrılık Şarkısı (F. Barclay, 1948), Kâbus Şa­tosu (A. J. Cronin, 1948), Beyazlı Kadın (W. Collins, 1949), Peter Pan (J. M. Barrie, 1949), Anthony Dverse (A. Havey’den, 1949), Düğün Haftası (D. Hutchison, 1950),  Se­venler Hanı (E. Goudge, 1950),  Altı Kişi Arasında (S. S. Van Dine, 1952), Seni İstiyorum (S. Hugh’dan, 1952),  Şüpheli Kadın (D. L. Sayers’ten, 1952), Altı Kişi Arasında (Dine S. S. Van’dan, 1952), Kara İmparator (F. Gerard’dan, 1952), Quo Vadis? (H. Sienkiewicz’den, 1952), Bir Başka Kadın (H. Walpole’den, 1958), Bir Başka Kadın (W. Hugh’dan, 1958),  Oğullar ve Sev­gililer (D. H. Lawrence’tan, 1959), Cesaret ve Fazilet Mücadelesi (J. F. Kennedy’den, 1963), Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (E. M. Remarque’tan, 1963), Leopar (G. di Lampedusa’dan, 1963), Öldüren Büyü (A. Christie’den, 1963), Hayat Hüzünleri (S. Maugham’dan, 1964), Rüzgâr Gibi Geçti (M. Mitchell’den, 1964), Tom Jones (H. Fielding’den, 1964), Cellatlar Şirketi (J. London’dan, 1965), Grup (M. Mc Carthy’den, 1965), Mandarinler (Simone de Beauvoir’dan, 1966), Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu (Lord Kinross’tan, Ayhan Tezel’le, 1966), Don’da Hasat (M. Şolohov’dan, 1966), Büyük Ümitler (C. Dickens’tan, 1967), Mübarek Toprak (P. Buck’ten, 1967), Aşk ve Gurur (J. Austen’den, 1968), Jane Eyre (C. Bronte’den, 1968), Oliver Tıvist (C. Dickens’tan, 1968), Umut Parkı (Austen’dan, 1968),  Karlar Ülkesi Nobel (Y. Kavabata’dan, 1968),  Kalabalıktan Uzak (T. Hardy’den, 1969), Kül ve Ateş (J. Austen’dan, 1969), Âşık Kadınlar (D. H. Lawrence’tan, 1970), Güller Ve Sevgililer (K. Margaret’tan, 1970), İnsanlık Suçu (T. Dreiser’den, 1970), Her Zaman Bekliyeceğim (G. Metalious’dan, 1971), Kadınca (Simone de Beuvoir’dan, 1972), Kadınca (S. de Beauvoir’dan, 1972), Kalbimdeki Kadın (J. Aus­ten’dan, 1972), Geyikli Park (N. Mailer’den, 1973), Yitik Ufuklar (J. Hilton’dan, 1973), Bizim Kızlar (M. Mc Carty’den, 1974), Havana daki Adamımız (G. Greene’den, 1974), Leylakların Al­tında (L. M. Alcott’tan, 1974), Saltanat Günleri (E. Johnson’dan,  1974), Şehzade ile Dilenci (M. Twain’den, 1974), Voss (P. White’tan, 1974), Hayatın Esiriyiz (S. Maugham’dan, 1973), Seks Meleği Marilyn Monroe (N. Mailer’den, 1973), Kiev’de ki Adam (Azize Bergin’den, 1974), Başkaldıranlar (F. Knebel’den, 1975), Zampara Alfi (B. Naughton’dan, 1975), Yıldızlarla Evlilik Aşk ve Seks Falı (T. King’den, 1976), Cennet Çayırı (J. Steinbeck’ten, 1976), Metro: Pelham Bir İki Üç (J. Godey’den, 1976), Büyük Cinsel Ansiklopedi Dünden Bugüne (Lynn Barber’dan, 1976), Cinsel Teknik (1977), Kung fu Kralı Mafya’ya Karşı (1977), Ormanlar Kralı Robin Hood: Yoksulların Umudu (1978), Ana (P. S. Buck’tan, 1983), Büyüdükçe (J. Cortazar’dan, 1985), Pinokyo (C. Collodi’den, 1985), Don Kıyısında Hasat (Şolohov’dan, 1985), Dom Casmurro: “Halet” (M. de Assis’ten, 1986), Emma (J. Austen’den, 1986), Gurur Dünyası-Vanity Fair (W. M. Thackeray’den, 1986), Güneşteki Adamlar (Hasan Kanafani’den, 1986), Örümcek Ka­dının Öpücüğü (M. Puig’den, 1986), Tanrıya Adanan Toprak (E. Caldwell’den, 1986), Bir Yaşam (E. Kazan’dan, 1989),  Mutlu Prens (O. Wilde’dan, 1989), Hüsran Tangosu (M. Pu­ig’den, 1989), Dokuzbuçuk Hafta (N. Elizabeth Me’den, 1989), Grimm Masalları (J. L. C. Grimm-W. C. Grimm’dan, 1989), Tom Saıvyer (M. Twain’dan, 1989), Yüzbaşı ve Düşman (G. Greene’den, 1989), Beşinci Çocuk (D. Lessing’den, 1990), Dorian Gray’in Portresi (O. Wilde’dan, 1990), Hilalin Işığında (D. de Sozua’dan, 1990), Ruhlar Evi (I. Allende’den, 1990), Sürücü Koltuğu (M. Spark’tan, 1990), Uyandırılmış Toprak (M. Şolohov’dan, 1991),  Alice Harikalar Ülkesinde (C. Lewis’ten, 1991), Er­keklerin Kalpleri ve Hayatları (F. Walden’dan, 1992),  Melekler Zamanı (I. Murdoch’dan, 1992), Sempozyum (M. Spark’tan, 1992), Ağ (I. Murdoch’dan, 1993), Bir Dişi Şeytanın Hayatı ve Aşkları (F. Weldon’dan, 1993), Zümrüt Kent (F. Baum’dan, 1993), Kucaklaşmanın Kitabı (E. Galeano’dan, 1994), Rüzgârın Yüzyılı (E. Galeano’dan, 1994), Beyaz Otel (D. M. Thomas’tan, 1995), Elli Yaş Korkusu (E. Jong’dan, 1995), Başkanın Çocuğu (F. Weldon’dan, 1995), Bir Kadın Düşmanından Öykücükler (P. Highsmith’den, 1996), Bir Sarı Çiçek (J. Cortazar’dan, 1996), Isfahanlı Hacı Ba­ba’nın Maceraları (J. Morier’den, 1997), Huckleberry Finn’in Maceraları (M. Twain’den, 2003).

 

KAYNAK: Süha Sertabiboğlu / Nihal Yeğinobalı’dan “Mazi Kalbimde Bir Yaradır” (Cumhuriyet Kitap, 12.8.1999), Akgün Akova / Nihal Yeğinobalı’dan Yeni Bir Roman: Sitem (Cumhuriyet Kitap, 25.6.1998), Cumhuriyet Kitap (8.10.1998), Vitrindekiler (Cumhuriyet Kitap, 9.12.1999), Z. Güven / Söyleşi (Hürriyet Pazar, 12.3.2000), TBE Ansiklopedisi (2001), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007).

GENÇ KIZLAR


 

 “Hımmm?”

 “Kalk, diyorum, Miss Bee. Yoksa okula geç kalacaksın.”

Genç kız gözlerini istemeye istemeye açtı ve havanın çok soğuk olduğunu hemen anladı. Omzunu sarsan siyah tenli eli itelemeye çalışarak,

  “Birazcık daha uyuyayım, dadı,” diye yalvardı. “Beş da­kikacık daha!”

  Gelgelelim üç kuşaktan beri Karovaların dadılığını yap­mış olan kara derili Felicity aman dinlemezdi. Elini kızın omzundan çekmedi. O da çaresiz, kalktı ve hemen yataktan yere atladı. Felicity’nin uzattığı yumuşak sabahlığı giydi. Uzun ve ağır siyah saçları, gecelik filenin içinde toplanmış oldukları halde, beline yaklaşıyordu.

  Sonbahar daha tam sona ermeden soğuklar adamakıllı bastırmıştı. Genç kız buz gibi suyla yüzünü yıkarken baştan aşağı ürperdi. Çok eski ve soylu bir ailenin kızı ve dev gibi bir servetin tek mirasçısı olduğu halde, daha yüzünü öm­ründe bir kere bile ılık suyla yıkamamıştı! Babası hayattay­ken onu şımarık, ‘dandini’ bir zengin evladı olarak yetiştir-memeye azmetmiş, Felicity de efendisinin bu ilkesine bağlı kalmıştı. Virginia’daki iki çiftliğin o uçsuz bucaksız pamuk tarlalarını çekip çevirebilmek için insanın disiplinli, da­yanıklı olması gerekirdi. Genç kız, on altı yaşından beri iki çiftliği hemen hemen tek başına yönetebilmişse, bunu, ze­kâsı ve olgunluğu kadar, Felicity’nin tatlı-sert yetiştirme tar­zına da borçluydu.

  O, soğuktan neredeyse donmuş olan yüzünü havluyla ovuştururken Felicity içeriden, “Elini biraz acele tut da yu­murtalar katılaşıp gitmesin, Miss Bee” diye seslendi.

  ‘Miss Bee’ sözcüklerini duyunca genç kızın aklına gene Gabriel Samson geldi. Ne zaman kendi adını duysa aklına Gabriel Samson gelmiyor muydu zaten? Şu anda bile karşı­sında, soğuk banyonun zemini üstünde, Gabriel Samson’un hayali belirmiş gibi oldu: uzun, sırım gibi yapısı, o ince du­daklı, çekme burunlu uzunca yüzündeki ve gri mavi gözle­rindeki dalgın, okunmaz ifadeyle.

  “Miss Bee diyorum!” diye Felicity gene sertçe seslendi.

  “Miss Bee,” diyordu ya! Herkes Miss Bee diyordu da yalnızca ve yalnızca Gabriel Samson, ‘Beatrice’ demekte inat ediyordu. Genç kız kendi kendine yeniden lanet okudu. Niçin işi tadında bırakmamış ve aralarında o buzlu taş du­varın örülmesine yol açmıştı? Şimdi kızcağız ne yapsa, ne etse de bu duvarı aşamıyor, o buzları eritemiyordu. Gene her zamanki gibi hem kendi kendine, hem de öğretmenine kızarak dişlerinin arasından,

  “Beatrice’ymiş!” diye mırıldandı ve havluyu hırsla yere fırlatarak içeriye, kahvaltı sofrasının başına geçti.

  Ama daha çatalı eline almadan, Felicity, “Havluyu yeri­ne as, Miss Bee!” diye buyurdu ve genç kız gene yerinden kalkmak zorunda kaldı.

  “Yumurtanın katılaşması nasipmiş bu sabah,” diye ho­murdandı.

  Karovalar büyük bir Beyaz Rus soyuydular. Üç kuşak önce Amerika’ya göç ederek güneydeki Virginia eyaletine yerleşmişler, ama hep Beyaz Rus soyundan gelme kimseler­le evlenmeyi gelenek haline getirmişlerdi. Beatrice’nin ba­bası da bu köklü geleneğe boyun eğmiş, bir Beyaz Rus ge­neralinin kızı olan Katya ile evlenmişti. Ama, Avrupa’da okurken bir Riviera turunda görüp seviştiği Floransalı Beatrice’yi de unutamamıştı.

  Avrupa’dan, İtalyan sanat ve kültürüne karşı aşırı bir hayranlıkla dönmüş olan İvan Karavo, kızı doğunca yavru­ya Beatrice ismini vermekte direndiği zaman, herkes bunu ‘İtalyanperestliğine verdi. Belki Katya işin aslını sezmişti. Çünkü tepeden tırnağa duygularıyla yaşayan bir kadındı. Miss Bee, yüzünün yürek biçimini, ufak tefekliğini, dingin, gösterişsiz görünüşünün altında gizlenen his kasırgalarını Katya’dan almıştı. Çukur çenesi ile keskin, eleştirel zekâsı ve irade gücü ise, doğrudan doğruya İvan’dan mirastı.

  Bu sonbahar sabahında, başka şeyler düşünmesi gere­kirken kafasını saran adı ona veren İtalyan kızını ise Miss Bee ne görmüş, ne de onun varlığından haberi olmuştu!

  Duyarlıklı olduğu kadar da hastalıklı olan Katya, kızını dünyaya getirdikten sonra kendini toplayamadı ve çok geç­meden genç yaşında öldü.

  Floransalı Beatrice’ye karşı duyulan öğrenci aşkı baş­ka... İnsanın hayatını, yatağını paylaşan; ilk ve tek çocuğu­nun anası olan kadına karşı duyulan sevgi gene başka... İvan, baba olduktan sonra karısına bağlanmış ve bir zaman­lar İtalyan kızını sevdiği kadar, ama apayrı bir biçimde, Kat­ya’yı da sevmeye başlamıştı.

  Onu kaybediverince tuhaf bir vicdan azabına kapıldı. Çünkü, Beatrice’yi hâlâ seviyor ve aklından ara sıra, “Gidip İtalya’da arasam onu, bulup alsam, getirsem,” diye bir dü­şünce geçiriyordu. Ruhundaki, steplerin havasını hâlâ taşı­yan mistik ve karanlık yön ise bu düşünceleri, bu duyguları bir günah, karısının kutsal hatırasına saygısızca sürülen bir leke sayıyordu. (…)

                                                                                                            (Genç Kızlar, 1950)

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör