Eğitimci, şair, yazar. 6 Mayıs 1944,
Ulukışla / Niğde doğumlu. Güney Köyü İlkokulu (1956), Adana İmam-Hatip
Ortaokulu (1964) ve Kahramanmaraş İmam-Hatip Lisesi (1968)’ni bitirdikten
sonra, yükseköğrenimini İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsü
(1968-74)’de yaptı. İzmir / Bayındır Lisesi öğretmenliği (1975-78), Amasya
Suluova Lisesi öğretmenliği (1979-80), Adana / Kozan 50. Yıl Ortaokulu
öğretmenliği (1980-85), Niğde / Ulukışla Milli Eğitim Şube Müdürlüğü (1985-89)
ve Niğde Merkez Milli Eğitim Şube Müdürlüğü (189-97) görevlerinde bulundu.
Halen Niğde’de ikamet eden İdris Yavuz;
Halide hanımla evli ve Selva, Neslihan, Berna, Esra adlarında dört çocuk
babasıdır.
İdris Yavuz’un ilk edebi ürünleri Kardelen ve Gelişim dergilerinde yayımlanmıştı.
2013-2018
yılları arası Niğde Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyet başkanlığı, 2014-2018
yılları arasında Türkiye Gazeteciler Federasyonu Üst Kurul Üyesi ve Onur Kurulu
Başkan Yardımcılığı görevini yaptı.
1997
yılından beri YAZSAN BİR üyesi, 2004 yılından beri Türkiye Yazarlar Birliği
Niğde şubesi yönetim kurulu üyesi, 2015 yılından beri Türk Dünyası Gazeteciler
Federasyonu Üst Kurul üyesi ve 2019 yılı itibariyle Küresel Gazeteciler
Konseyinde Ulusal basın üyesi olarak görev yapmaktadır.
Ödülleri:
Başkent Niğde Vakfı tarafından; kültür,
folklor ve edebiyat eserleriyle yaptığı katkıdan dolayı 2006 yılında, YAZSAN BİR tarafından; kültür, sanat ve
edebiyat hayatına yaptığı katkılardan dolayı 2010 ve 2011 yıllarında ve
halıcılığın geliştirilmesi ile tanıtılmasında yapılan katkılar için kendisine
Şilt verilerek ödüllendirilmiştir.
ESERLERİ:
Hikmet Hazineleri (2004, 2. Baskı, Niğde 2005), Baba
Öğütleri (2005, 3. Baskı, 2010), Milli
Mücadelede Çanakkale’nin Esrarı ve Nusrat Mayın Gemisi (Esra Yavuz ile, 2007; 2.
Baskı, 2008), Orta Asya’dan Ulukışla Yaylaklarına
(Esra Yavuz ile, 2010).
KAYNAKÇA: İsmail Özmel / Dünden Bugüne
Niğdeli Şair ve Yazarlar (3 cilt, 2009), Bilgi Formu ve teyidi (2014, 2019), İhsan
Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (C. 12, 2019).
Yaratılan her şey güzel
Hasım olan nefsimizdir
Bize ağır gelen budur
Kalbi pır, pır edene bak
Aslına dön kendine bak
…………….....
Her çiçek bir bakım ister
Bakılmazsa çiçek solar
Güzellik bir görecelik
Güzel aşklar kalpte başlar
Esas olan kalbine bak
Hak yoluna boyun eğmek
Haksızlığa göğüs germek
Bir kez hele düşünsene
Özü sözü doğru olmak
Aslına dön kendine bak.
Hayatıma tesadüfen girdin ya
Alın yazısıyla kaderim oldun
Leb-i derya Suzan oldun
gönlümde
İlk gördüğüm anda sevdalım
oldun.
Duygularım ters yüz oldu bir
anda
Emin ol gönlümün esiri oldun
Hayatımda ilk kez sevgiyi
tattım
Aklımdan geçeni anlatamadım.
Lale misin, sümbül müsün, gül
müsün?
İçimdeki sesi gizledim durdum
Devamlı, sabırlı, kararlı
oldum.
Ebediyen kalbim senindir
canım
Kaderimdir, kederime yanamam
Çok dalgınım, sağı solu
göremem
Feryat etsen, inan seni
duyamam
O, tomurcuk gül açarken soldu
ah
Boz bulanık akar çaylar,
dereler
Bana zehir oldu bunca seneler
Nerde kaldı o sevdiğim
töreler
O, tomurcuk gül açarken soldu
ah!
Ela gözlü, sarı saçlı gül
peri
Tatlı dilli, güzel yüzlü mah
peri
Konuştukça ballanıyor sözleri
O, tomurcuk gül açarken soldu
ah!
Ceylan gibi bakışları var
idi.
Keklik gibi sekişleri var idi
Bu dünyada ona yaşam zor idi
O, tomurcuk gül açarken soldu
ah!
Hatır nazdı, gönül alır
dururdu
Kah yürürdü, kah oturur
dururdu
Yüce Mevlam o ne biçim
solurdu?
O, tomurcuk gül açarken soldu
ah!
Son zamanlar inan öyle
yoruldu
Bir anneye, bir babaya
sarıldı
Melek
geldi, melek yüzlüm ayrıldı
O,
tomurcuk gül açarken soldu ah!
Öğretmenim
seni ben
Damarımda,
kanımda
Vücudumda
canımda
İnan
her an yanımda
Hissederim
seni ben
Senin
güzel yüzüne
Şirin
tatlı sözüne
Öğrenimin
özüne
İndiğini
görünce
Nasıl
sevmem seni ben?
Medeniyet
yolunda
Teknik
ve uygarlıkta
Benim
cennet yurdumda
Her
atılan adımda
Senin
imzanı buldum.
Rütbede mevkide sen
İlimde, irfanda sen
Fatih’e ilim veren
Atatürk’ü eğiten
Bilgi veren hep sensin.
Sözde
büyüksün amma
Bu
tatlı söze kanma
Kendini
âlim sanma
Unutulan
da sensin
Uzak yollardan gelen
Eski öğrencilerinden
Valiyim, paşayım neden?
Öpülecek eli ben
Öperim derim hemen
Âşıklar yurduna bülbüller
kondu.
Muhabbet orada, dostluk
orada.
Bülbül yuva yapmış gönül
bağına.
Gül bülbüle, bülbül güle
âşıktır.
Kimi şarkı söyler, kimi de
name.
Bülbül gülsüz, gül dikensiz
olur mu?
Ne yapsam, ne etsem bilmem ki
dostlar.
Vakti gelmeyince, yel bile
esmez.
Aşkın ateşiyle Suzan olanlar.
Dertli ise, işte derman
burada.
Gelen
gider, giden gelmez nedendir?
Orası
neresi, bilen var mıdır?
Azim ve sabırla sorunlar
biter.
Sadece ölüme çare bulunmaz.
İmkânsızdır
diye bedbin olunmaz.
Ümitsizlik
yoktur, benim dinimde.
Yaşamın tadını çıkarmak
gerek.
Sevgiliye varmak en güzel dilek.
Var olmak, yok olmak, kendini
bilmek.
Sidre-i müntehâ, işte son durak.
İnancı uğruna ölmezse insan,
Cesedi toprakta yok olur gider.
Vatanı uğruna ölürse insan,
Cennet-i Alaya uçarak gider
Haramı helâlı bilmeyen insan
Gerçekleri görmez, kör olur gider
Hakkı, adaleti savunan insan
İlahi huzura gülerek gider
Hayatın sırrını bilmeyen insan
Hüsrana uğrayıp yok olur gider
Hırs ile dünyaya bağlanan insan
Ölürken pişmanlık duyarak gider
Gönlünde iyilik olmayan insan
Kurumuş ot gibi savrulur gider
Sonuçta çareyi arayan insan
Şefaat rehberi, Muhammed yeter
Hatayı tamirde, pişmanlık yeter
Öğüt dileyene, ölüler yeter
Mal isteyen varsa, kanaat yeter
Düşünebilene, musibet yeter
Bu da yetmez ise, Cehennem yeter