Tarihçi,
şair (D. 9 Ağustos 1864, Diyarbakır - Ö. 20 Aralık 1951). Osmanlı dönemi,
Diyarbakır'ın yetiştirdiği son devir ilim adamları arasında Abdulgani Efendi'yi
de zikretmek gerekir. Zira Osmanlı devletinin son döneminde yetişen Abdulgani
Efendi, bilgi birikimini Cumhuriyet dönemine de aktarmış ve önemli üç eser
yazmıştır.. Bu eserler, sırasıyla; 1- el-Cezîre'nin Muhtasar
Tarihi, 2- Divân (Abdulgani Efendi Divanı), 3- Mardin Tarihi
adlı eserlerdir.
Her
biri birbirinden kıymetli
bu üç eserin yazarı olan Abdulgani Fahri Efendi, aslen Çermikli olup, Çermik
Beylerinden Buldukoğullan ailesindendir. Bu yüzden soyadı kanunu çıktıktan
sonra "Bulduk" soyadını almıştır.
Eski
Nusaybin Kaymakamı
Diyarbakırlı Zülfıkar Bey'in oğlu olan Abdulgani Efendi 9 Ağustos 1864
tarihinde Diyarbakır'da doğmuş, tahsilini burada tamamlamış ve Diyarbekir
Adliyesi'ne zabıt katibi olarak işe başlamıştır. Adliyedeki görevi sırasında
savcılığa kadar yükselmiştir. Emekli
olduktan sonra kendisini tamamen ilime vermiştir. Ebced hesabıyla kolaylıkla
tarih düşürebilen son asır şairlerinden olan Abdulgani Efendi, şiirlerinde
"Fahri" takma adını kullanmıştır. Abdulgani Fahri Bulduk, 20 Aralık
1951 tarihinde vefat etmiştir.
Abdulgani
Bey emekli olduktan sonra kendisini ilme vermiş ve bu dönemde Diyarbakır'da pek
çok öğrencisi olmuştur. Öğrencileri arasında Abdussettar Hayati Avşar , Şevket
Beysanoğlu ve Nizami Uğural Pamukçu, isimlerini tespit ettiklerimizdir.
Şüphesiz ki yetiştirdiği daha pek çok kişi bulunmaktadır. Öğrencisi, Nizami Uğural Pamukçu, Abdulgani
Efendi'yi şöyle anlatmaktadır.
"...
Abdulgani Bey araştırmalarını yaparken bizzat kendisi gezerek not alırdı.
Sert mizaçlı ve özellikle konuşma ve yazı dilinin düzgün olması için çabalardı.
Bu konuda asla taviz vermezdi. Gündüzleri evine mutlaka ziyaretçiler giderdi.
Misafirperver ve bilgisini aktarmaktan çekinmeyen tam bir eğitimci kişiliğine
sahipti. "Velime" denilen Diyarbakır'a özgü sıra gecelerine sık sık
davet edilirdi. Bu davetlerde insanları tarih, edebiyat ve dinî konularda
bilgilendirirdi. Ayrıca Pazar günleri, Diyarbakır'ın ileri gelenleri onun
evinde toplanırdı, bu toplantılara gayrimüslim cemaat üyeleri de bizzat
katılırlardı. Pazar günkü bu toplantılarda edebi sohbetler yapılır, ilahiler,
naat-ı şerifler ve Kur'an-ı Kerim okunurdu. Eski yazıyı iyi bilir ve öğrenmek
isteyenlere yardımcı olurdu. Eski yazıyı özellikle kamış kalemle öğretir ve
kelimelerin manalarının da öğrenilmesini isterdi. Farsçayı öğrenmek isteyenlere
"Tuhfe-i Vehbî" adlı kitaptan ders verirdi.
Öğrencileri içerisinde Şevket
Beysanoğlu'na ayrı bir önem vermiş ve ölmeden bütün araştırmalarını ve
notlarını Şevket Beysanoğlu'na bırakmıştır...".
Abdulgani
Bulduk, tarafından
kaleme alınan en önemli eser, "El-Cezîre'nin Muhtasar Tarihi"
adlı eser olup, eserin hangi tarihte yazıldığını kesin olarak tespit etmek
mümkün olmamıştır. Bununla birlikte eserin "Re'sü'I-'Ayn İdaresi"
adlı bölümünde yer alan "... Şimdi kasaba şimendifer hattının
cenubunda kaldığı cihetle Fıransızlar'ın idaresi altındadır. Hattın şimal
tarafı Türkiye Hükümet-i Celilesine ve Mardin'e tâbi olarak bir müddet
kaimakamlıkla idare olunduktan sonra nahiyeye tahvil edilmişdir..." ifadelerden
anlaşıldığına göre, Eser, El-Cezire bölgesinin Fransızların hakimiyetinde
olduğu ve İngilizlere devredilmeden önceki dönemde yani 1919 yılında veya daha
öncesinde yazılmış olmalıdır.
Sait
Paşa'nın "Diyarbekir Tarihçesi" adlı eserine nakil ve
ilavelerden oluşan "el-Cezîre'nin Muhtasar Tarihi" adlı eser,
II ana Bölümden oluşmaktadır. I. Bölüm "el-Cezîre'nin Muhtasar Tarihi"
adını taşımakta olup, bu bölüm de kendi içerisinde iki kısma ayrılmaktadır.
"Birinci Kısım el-Cezîre'nin Muhtasar Tarihi", başlığı altında bu
bölgenin Osmanlı Devleti dönemine gelinceye kadarki tarihi ile ilgili çok
kıymetli bilgiler vermektedir I. Bölüm, İkinci Kısım ise 185-394 sayfalar arası
olup, bu kısımda Osmanlı dönemindeki Diyarbakır hakkında ayrıntılı bilgiler
verilmektedir. Ayrıca Osmanlı tarihi konusunda da, bugün için elde mevcut
olmayan ve dönemin hadiseleri hakkında bilgi veren nakiller yapılmış olması
ayrıca eserin önemini artırmaktadır. Eserin II. Bölümü ise ayrı bir defter
olmakla beraber 301-394 sayfalan ihtiva etmektedir. Bu bölüm "Diyarbekir'in
Acemlerden Fethini Müteakib Gelen Valilerin Terâcim-i Hâllerini Mübeyyin
Tarihçe" adıını taşımaktadır. 1516 tarihinde Osmanlı
Devleti'nin yıkılmasına kadar geçen süre içerisindeki Diyarbakır Eyaleti
valilerinin hayat hikâyelerinin verildiği bu kısım da oldukça önemlidir.
Bölge
tarihi hakkında
önemli bilgiler veren ve bugüne kadar bilinenlere önemli pekçok ilaveler
getiren, Abdulgani Bulduk'un yazmış olduğu El-Cezire'nin Muhtasar Tarihi, kaynak,
üslup ve muhteva yönünden de modern bir çalışmadır. Kaynaklarına baktığımızda
hepsinin birinci elden kaynaklar olduğu görülmektedir.
ESERLERİ:
Mardin
Tarihi (Başbakanlık
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Yay. haz. Burhan Zeki, 1999; Yegâne
nüshası Mardin Kütüphanesindedir), Elcezîrenin Muhtasar Tarihi (Fırat
Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yayınları. Yayına
Hazırlayanlar: İbrahim Yılmazçelik;
Mustafa Öztürk, Elazığ, 2004, s. xııı-xv;
yazması Diyarbakır Umumî Kütüphanesindedir. Diyarbakırlı şairlerden
kısaca bahseden bir bölümü de vardır), Diyarbekir'in Acemlerden Fethim
Müteakip Gelen Valilerin Tercümeihâllerini Mübeyyin Târihçe (Bu eser de
yazmadır. Umumî Kütüphanededir), Dîvan (Üç büyük cilt teşkil edecek
çokluktaki şiirlerini havi dîvanı da yazmadır).
KAYNAKÇA: Abdulgani Bulduk / El Cezire’nin Muhtasar Tarihi (Fırat
Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yayınları. Yayına
Hazırlayanlar: İbrahim Yılmazçelik;
Mustafa Öztürk, 2004, s. xııı-xv.), Mardin Tarihi (Başbakanlık GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Yay. haz. Burhan Zeki, 1999), Şevket Beysanoğlu /
Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (c. 4, s. 2, 2003), Prof. Dr. İbrahim
Yılmazçelik / "Bulduk, Abdulgani Fahri (Abdulgani Efendi)", İhsan
Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013).
—
Reşid Akif Paşa'nın gazelini tahmis —
Âlemi virane kıldık biz imâret namına
Çok akıttık hûn-i nahak istirahat namına
Beytülmalı mahza sarf ettik sefahat namına
"Mülki tahrib eyledik zevk u riyaset namına
Adli yıktık} halkı mahvettik siyaset namına"
Çokları işkence gördü yolsuz istintak ile
Rastgûyanı mahveyledi gark ile ihnâk ile
Nez' olundu ruh u emniyet kavî mîsak ile
"Cism-i hürriyet kefen-berdûş olub ahlâk ile
Defnedilmişti mezâr-ı ye'se devlet marnına"
İçtima etmişti her yerde fesaddan encümen
Câ-be-câ ölmuşdu hep deccal şûriş mest-zen
Sed çekildi kaf-ı sıdka söylediler kizbe fen
"Kablamıştı arz-ı Osmanîyi ye'cûc-i fiten
Kalmamıştı olmayan zâhir kiyamet namına"
İrtikâbın haline fetva verildi
şayegân
Ehl-i iffet oldu ser-tâ-se cihanda müstehan
Verdiler na ehle mesned oldular
hep kâmran
"Görmedim kadr-aşinayı hakperest
ü kârdan
Vakfgîr-i hayret oldum istikamet namına"
Daima feyz-i terakki, hüsn-i
ef'al ü sedad
Meyl-i tamim-i maarif, cezm-i
i'mar-i bilâd
Best-i adi u ref-i zulm u
ihtiyar-ı iktisad
"Sa'î zâti, fikr-i
istikbal u âlem u ittihad
Münceli olmak gerek bilcümle
millet namına"
Rahş u ruhte seyf-i güherbâre meyi etmem agit
Labis olmam câme-i zibünde-i serh u sefid
Beslemem âlâyiş-i dünya içün FAHRİ ümid
"Zevk-i mali nişve-i ikbali çok gördüm REŞİD
Cümlesinden geldi istiğnâ
kanaat namına"
KAYNAK: Ş. Beysanoğlu /
DFSA (c. 2, 2. bas. 1997, s. 273).