Halk ozanı (D. 1876, Höketçe [Tufanbeyli] / Adana – Ö. 1959,
Tufanbeyli). İbrahim
Ozancı, şiirlerinde çok az da olsa, İbrahim adını bağlayıcılıkta kullandı. Ama,
tapşırma (mahlas, takma ad) olarak Kul İbrahim, Ozan İbrahim, Ozan takma adlarını
daha çok, kimi şiirlerinde de İbrahim Ozan adını kullandı. Gerçek adı İbrahim
Ozancı’dır. Keçeler oymağındandır. Saimbeyli’ye bağlı Kötün (Kandilli). Bir süre
medresede öğrenim görerek, “Molla” sanını
aldı. Bu sanla köyünün camisinde kimi zaman imamlık yaptı. Bu yüzden
Höketçeliler (Tufanbeyli) ona Molla İbrahim derlerdi. Dışarı köylerde ise,
daha çok “Âşık İbrahim” olarak bilinirdi. Uzun bir göçerliği olan oymağının,
kimileri Yozgat / Boğazlıyan’ın Yapalak köyünden, kimileri Ankara /
Elmadağı’ından çıkarak, Elbistan’ın Çoğulhan kasabasına, bir bölümünün de
oradan Büyükyapalak köyüne geçtiği, diğer bir bölümünün ise Göksun yolu ile
Tufanbeyli’ye yerleştiği görüşündedir.
Hayatın
içinde bir âşık olan Ozancı; üçü erkek, biri kız olan kardeşlerini çok erken
yaşlarında yitirdiğinden, şiirlerinde içini dökecek kimse bulamaktan yakınacak
kadar samimi bir ozandı:
Kardeşim
yok gele dura
Bacım
yok halimi sora
Sinemde
açılsa yara
Melhem
edip soran olmaz
Birinci Dünya Savaşı yıllarında askere
gitti ve 1918 Mondros Ateşkes antlaşması ile askerden döndü. Sürekli iş olarak,
babadan dedeye uzanan çiftçilik yaptı. Onun dışında aralıklı olarak cami
imamlığı, okul hademeliği de yaptı. İleri yaşında, ilkel araçlarla, omuz
zorlaması ile yapılan çiftçiliği yapamaz olmuştu. Yoksul oluşu nedeniyle,
yöresinin dışına çok çıkamadı. Görebildiği yerler, zorunlu nedenlerle ili
Adana’yla, komşu Kayseri’ydi. Ama konuşmalardan duyduğu kentleri de görmüş gibi
betimlerdi. Yoksulluğu yüzünden kendisi gezemezdi ama Höketçe’ye (Tufanbeyli)
gelen gezginler kendisiyle buluşur, görüşürdü. Yoksulluğu, dışa dönüklüğünü
büyük ölçüde engellemişti. Adını dışarıya yayanlar, halkbilimci ve Adana’da
müze müdürü olan Ali Rıza Yalman gibi onunla görüşme olanağı bulanlardı.
Şiir söylemeye on, on iki yaşlarında başladı. Söylediği
ilk şiir “Buldum Vallaha” adını taşır. Yaşamı boyunca söylediği
şiirlerin tümü duygulanıp etkilendiği olaylar üzerinedir. Tüm şiirlerini
doğaçlama söyledi ve hepsi de ezberindeydi. Ancak kendisi söylerken başkaları
şiirlerini yazardı. Şiirleri âşık tarzında olmasına karşın saz çalmayı
bilmezdi. İçine kapanık, barıştan yana, duyarlıklı bir kişiliği vardı. Bu
özellikleri şiirlerine de yansır. Şiirlerinde; Atatürk ve ulusal sorunların
yanında dinî ve etik sorunlara da yer verdi.
Yöresel barıştan başlayarak ülkesel barışa
varan bir duyarlılığı vardı. Kişilerle kavga etmemeye özen gösterir, kişiler
arası kavgayı da önlemeye çalışırdı. Ulusal barışı sağlayanları överdi. Ulusal
sorunların yanında dinsel sorunlarla etik sorunlara da önem verirdi.
Şairliğini, 10-12 yaşlarındayken ağabeyinden aldığı emanet bıçağı önce yitirip,
sonra bulmasının sevincine bağlar. Kul İbrahim mahlasını da ilk kez bu nedenle
söylediği şiirinde kullandı. Yaşamı boyunca söylediği şiirlerin hepsi
duygulanıp etkilenmesi sonucunda doğmuştur. Söylediği diyoruz; çünkü
şiirlerinin hepsi doğaçlamadır. Hepsi de belleğindeydi. Kendi okurken başkaları
yazardı. Sesi güzel olduğundan, gençliğinde ağıt türü bozlak türkülerini de
söylediği yerel deyişle, çağırdığı söylenir.
Yaşamı süresince gözlemleyip tanık olduklarından
etkilendiklerini şiirleştirdiğine göre, dönemi ile bağlantılı olduğu için çoğu
şiirleri güncel sayılır. Köyünde kimilerini taşlamaya aldığı (hicvettiği) biliniyorsa da, yeni bir takışmaya ya da
tartışmaya olanak vermemek için, alaya almayı gereksiz görürdü.
Otuz
kadar şiiri Mustafa Onar tarafından derlenerek, bir incelemeyle birlikte; İbrahim
Ozancı: Yaşamı - Sanatı - Şiirleri (2002) adıyla yayımlandı.
KAYNAK: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
İrili ufaklı meyveli dağlar
İş başında olan ağalar beyler
Şair meramını sizlere söyler
Şimdi benim işim sırada kaldı
Dertlerin devası baharda olur
Gazi’nin sevgisi zihinde kalır
Yüz sene söylesem beni kim bilir
Hasret perdesi de arada kaldı
Attığım
taşım yerini almazsa
Söylediğim sözü yazan olmazsa
Cumhuriyet duyup memnun olmazsa
Benim şairliğim nerede kaldı
Her ne söylesem de para etmiyor
İşliyom arkımdan su gitmiyor
Bozuk değirmenim düzen tutmuyor
Üğünmedi unum yörede kaldı
Rızık için alem yere dağılır
Çobanlı koyunlar serbest yayılır
Azıcık söylesem çokça duyulur
Ozan şimdi bahtın karada kaldır
On beş yaşında da meydana durdum
Arif adamları aradım buldum
Ayrıldım akrandan geriye kaldım
Yalınız evimde oturur oldum
Bir saat içerde oturmaz iken
Yaramazı yanıma getirmez iken
İbrişim yükünü götürmez iken
Şimdi gam yükünü götürür oldum
Her yana yönümü döndürmez iken
Yaramaza boyun indirmez iken
Şahini yuvana kondurmaz iken
Kebeli kargayı yatırır oldum
Ozan İbrahim de oturur oldum
Derdimi aleme yetirir oldum
Dünya şeleğini (1) götürmez iken
Şimdi zihnimdekini yitirir oldum
(1) Sırtta
taşınan yük.
Bozuldu fiil de kalmadı fikir
Hile düşünüyor zengine fakir
Kılalım namazı edelim şükür
Açıla zihin de lisan uyana
Devletin devlete dava hakkıdır
Hak şeriat kıyamete bakidir
Alimler delille hüccet okutur
Gökten bize inen burhan uyana
Bu dünya nice bir zulmette kaldı
Ziyaret beytimiz puthane oldu
İki cihan şahı dünyaya geldi
Bu dinin çırası server uyana
Sıtkı safa ile çariyar olan
Hakkın habibini akılla bulan
Hak ile baldı ayırt edip bilen
Ebubekir Ömer Osman uyana
On iki yaşında meydana duran
Nice bin küffarın boynunu vuran
Şark ile gaibe de kılıcı eren
Zülfikar sahibi Aslan uyana
Toplandı redif de kaldı nerede
Sabi sübyanları ağlar burada
Evliya yatağı bütün orada
Yemen ellerinden Veysel uyana
Söylerim sözümde bulunmaz yalan
Al linet Orduda Bağdat’ı bilen
Şehitler uğrunda mahşere gelen
Kerbela çölünden Hasan uyana
Kerbela aşkına meydana duran
Teberi kudretten yapılıp veren
Bismillah deyip de Yezit’e vuran
Teberin sahibi Müslüm uyana
Kars’ın bir tarafı Erzurum düzü
Urus’un orayı değniyor gözü
Urum’u feth eden Battalı Gazi
Al Osman şahından Orhan uyana
Sırbistan Karadağ’da kaydın gören
Arnavut onların uğruna duran
Peters’e Polona düşmanı süren
Fatih Mehmet Sultan Selim uyana
Ahir zamanda bunu kim sorar
Kul İbrahim de evliya arar
Şimdi Mebusuna çekildi karar
İnsaf ehli olan bir han uyana