Melih Cevdet Anday

Yazar, Şair

Doğum
Ölüm
28 Kasım, 2002
Eğitim
Ankara Gazi Lisesi
Diğer İsimler
H. Mecdi Velet, M.C.A., Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, Murat Tek

Şair ve yazar (D. 1915, İstanbul – Ö. 28 Kasım 2002, İstanbul). H. Mecdi Velet, M.C.A., Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, Murat Tek imzalarını da kullandı. Kadıköy 35. İlkokulu (1928), Kadıköy Ortaokulu (1931), Oktay Rifat ve Orhan Veli ile birlikte okuduğu Ankara Gazi Lisesi (1936) mezunu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine kaydoldu, bitiremedi.  DDY Genel Müdürlüğünde memurluk yaptı. 1938 yılında DDY adına sosyoloji öğrenimi için gönderildiği Belçika’da kaldı. İkinci Dünya Savaşının başlaması üzerine yurda dönerek Millî Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğünde danışmanlık, Ankara İl Halk Kütüphanesinde memurluk, sonra gazetecilik ve çevirmenlik (1942-51) yaptı. İstanbul’a döndükten sonra Akşam gazetesinde sayfa sekreteri olarak çalıştı ve gazetenin sanat-edebiyat sayfasını (1953-54) hazırladı. Tercüman (1958), Büyük Gazete (1969), Tanin (Yaşar Tellioğlu takma adıyla, 1961), Cumhuriyet (1961-64) gazetelerinde yazarlar yazdı. 1954’ten itibaren İstanbul Belediyesi Konservatuarında fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı ve 1977’de emekliye ayrıldı. TRT Yönetim Kurulu üyeliğinde (1964-69) bulundu. 1979’da UNESCO Genel Merkezi kültür müşaviri göreviyle Paris’te bulundu.

Melih Cevdet Anday’ın “Ukde adlı ilk şiiri Varlık dergisinde (15 Kasım 1936) çıktı. Şiirleri bu derginin dışında Ses (1940-41), Yaprak (1948-50), Yeditepe (1951-62), Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem, Yön gibi dergilerde yer aldı. Orhan Veli ve Oktay Rıfat ile birlikte şiirde Garip Hareketinin öncülerinden oldu. Temalarına ve izleklerine göre şiirlerini dört döneme ayrılabilir: 1- Garip döneminde alaycıdır. Kısa üçlüklerde yaşama sevinci, savaş karşıtlığı ve aşk temalarını işler. 2- Duygudan düşünceye yöneldiği dönem Rahatı Kaçan Ağaç ile başlar. Romantik duygulardan felsefeye geçer. Dünya sorunlarını düşünür. 3- Toplumcu şiire yönelişi Yan Yana ile belirginleşir. Anı şiirinde Rosenbenglerin idamını işler. Kavgacı şiirler de yazar. 4- Mitologya ve tarihe yöneldiği dönemde evrensel değerleri ve Anadolu’daki eski uygarlıkları işler. Kolları Bağlı Odysseus, Ölümsüzlük Ardında Gılgamış bu dönemine örnek eserleridir.

Melih Cevdet Anday, Cumhuriyet döneminde Nurullah Ataç ile Suut Kemal Yetkin’in yaygınlaştırdığı felsefeye yakın denemeyi en iyi yazanlardandır. Ömrünün son otuz yılında Cumhuriyet gazetesinde haftada bir yazdığı denemelerinde çağdaşlık, sanat, eğitim ve kültür sorunlarını işledi. Yazı ve denemelerinde genel olarak Anadolu uygarlıklarının bir bütün olduğu görüşünü savundu ve beş duyunun algılarından oluşan insan aklının da bir dogma olduğunu, aşılması gerektiğini söyledi. Doğu-Batı, Gelişen Komedya, Paris Yazıları  deneme eserlerine örnektir. Son yıllarda haftalık yazılarını Cumhuriyet gazetesi ve 2000’e Doğru dergisinde yayımladı. Yan Yana (1964) adlı kitabı Ceza Yasasının142. maddesine aykırı görülerek toplatıldı, sonra serbest bırakıldı. 1967-68 tiyatro mevsiminde Ankara Sanat Sevenler Derneği tarafından yılın en iyi oyun yazarı seçildi ve Mikadonun Çöpleri adlı eseriyle İlhan İskender Armağanını aldı. Gizli Emir’le TRT 1970 Sanat Ödülleri Yarışmasında roman türünde başarı ödülünü, Buz Saray (Tarjei Vesaas’tan) roman çevirisiyle Türk Dil Kurumu 1973 çeviri ödülünü, Teknenin Ölümü ile 1976 Yeditepe Şiir Armağanını, 1978’de tüm şiirlerini topladığı Sözcükler ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülünü, Ölümsüzlük Ardında Gılgamış ile 1981 Türkiye İş Bankası Büyük Ödülünü, Ölümsüzler ya da Bir Cinayetin Söylentisi oyunuyla 1984 Enka Sanat Ödülünü, 1991’de TÜYAP Onur Ödülünü, 2000’de Aydın Doğan Vakfı Şiir Ödülünü aldı.

Ahmet Oktay, Anday’ın şiirini iki döneme ayırarak inceledi: Garip’ten Yanyana’ya kadar olan 1941-60 arasındaki dönemi Garip ve Toplumcu Dönemi olarak; Kolları Bağlı Odysseus’tan Güneşte’ye kadar olan 1963-89 arasındaki dönemi Söylemsel Dönem olarak niteler. Birinci döneminde şaşırtma duygusuna yaslandığı, yaşama sevincine güvendiği; ikinci döneminde sınıfsal bilinç edindiği, anlatısal kurgusu olan şiirler yazdığı söylenebilir.

“Bir eski Yunan yapısı kadar pürüzsüz, aydın ve oturaklı Tohum şiirinde Melih Cevdet Anday eski şiir düzenini kendi içinde aşıyor; vezin ve kafiye, binicisini bulmuş at gibi bütün hızını buluyor. Şair atın dilediği yere değil, at şairin dilediği yere gidiyor: bir rahvan, bir ağır aksak, bir dört nala. Seviyor, ama şımartmıyor atı, bir başkasına binebilirim diyor sanki. Tam yerinde zenginleşen vezin ve kafiye, şiirin yapısında, çizmeden yukarı çıkmıyorlar. Her şey tadında, yerli yerinde. Hele Türkçe deyimler ve deyişler, içlerinde birikmiş şiiri birden açıvermenin sevinci içinde. Her birinin ne kadar ustaca değerlendirildiği, nasıl yeni anlamlar yüklenip zamanımızın en ileri düşüncesine mal olduğu ayrıca incelenmeğe değer. Hemen her mısra bir ayrı, bir başka türlü tatlı, bir yeni ışıkla pırıltılı,. durulmuş, tazelenmiş, yerinde yiğitleşip yerinde gülümseyen bir halk deyimidir.

“Şiir iyi kurulduğu, iyi geliştiği ve bir ustanın elinde yoğrulduğu için tohumun hikâyesi, her şeyin, dünyanın, insanlığın hikâyesi oluyor. İşte burada şiirin sırlarından birine dokunur gibi olduğumuzu sanıyorum: Şiirde yapı sağlam oldu mu, konusu ne olursa olsun, birden, bir mısra, dört mısra, yüz mısra da olsa, bütün varlığın, her şeyin özü oluveriyor.”(Sabahattin Eyüboğlu)

 “Melih Cevdet Anday kimi şiirlerini yazarken yararlandığı, indiği kaynakları belirten notlar da yayımlar. Sözgelimi Kolları Bağlı Odsseus’ta böyle yapmıştı. Teknenin Ölümü’ndeki "Troya Önünde Atlar” için de böyle bir not var kitabın sonunda. Bence yapıta adını veren “Teknenin Ölümü” için de, “Hüzünlü Bir Akşam Borusu İçin Söz” için de, kitaptaki başka birkaç şiir için de böyle bir not ekleseydi, bunları yazarken Apolinaire’in “Chanson d’un Mal-Aime"sinden, daha doğrusu onun “Bir Aşk Kırgınının Şarkısı” adıyla yayımlanmış Türkçe çevirisinden çok etkilendiğini söyleyecekti. Hem, bu etkilenme, tek tek alıntılar, benzetiler hâlinde değil, bu şiirlerin gövdelerini, yapılarını kuracak biçimde. Melih Cevdet Anday’ın “Bir Aşk Kırgınının Şarkısı” çok sevdiği anlaşılıyor. Öyle ki, yalnız ordaki şiir ağıntısının değil, bazı somut serpintilerin de (dize olarak, imge olarak) bu son kitabına savruluşunu önleyememiş. Ya da önlemek istememiş.

Eskil adlar, çok fazla kullanılınca, imgeleri biraz örtüyor, gölgeliyor mu ne? Gerçekte Melih Cevdet Anday’da şiirsel gerilim hiç de o adlara dayanmamakta. Ama dayanıyor izlenimini de uyandırmakta.

Melih Cevdet Anday Anadolu’nun eski tarihine iniyor. Tabanı sınırsız bu tarihin. Ama belli bir tavan çizgisi çekilmiş sanki, her şey Müslümanlığın girişinden eski olacaktır, bir de sanki 1300 tarihinden eski olacaktır.” (Cemal Süreya)

 “Şiir bir mucizedir. İnsanoğlunun tek mucizesidir” der Alain. Ne zaman bir ozanın toplu şiirlerini okusam bu sözü anımsarım. Bir mucize!… Sayısız mucize bir araya gelmiş bir kitap olarak ortaya çıkmış… Melih Cevdet Anday’ın şiirlerini okurken Alain’in bu sözünün ne denli doğru olduğunu görüyorum. Sözcükler yan yana gelmiş, o her gün kullana geldiğimiz sözcükler. O yanyana geliş, getiriliş, o ustalık, o seçme, o sıralama, o matematik kurgu, işte budur mucize… Üç beş sözcüğü yan yana dizerseniz, hiçbir etki yapmaz da, başka türlü bir yan yana getiriliş yapar o mucizeyi, şiir adını verdiğimiz o sihirli nesne çıkar ortaya…

İş Bankası Yayınlarında çıkan Sözcükler’de Anday’ın daha önce yayınlanmış tüm şiir kitaplarını bir arada buluyoruz. Ayrıca en eski ve en yeni şiirleri de yapıta eklenmiş… (Oktay Akbal)

 “Edebiyatın bütün dallarında aynı ustalığı göstermiş ender yazarlardan biri.”

Garip şiirinin öbür değerli iki üyesi Orhan Veli ve Oktay Rifat gibi, Melih Cevdet Anday da yalnızca şiirleri ve şiir anlayışıyla değil, çağdaş aydın bilinciyle de yazın hayatımıza büyük katkılarda bulunmuş bir usta. Özellikle denemeleriyle.

“Anı”, “Alaturka” gibi unutulmaz şiirleri, Raziye adlı yetkin romanı, Anday’ı edebiyatın bütün dallarında aynı ustalığı göstermiş ender yazarlardan biri katına yükseltiyor. Benim için onun yerel olmaktan korkmayan evrensel duyarlığıyla çağdaş tiyatrodan yararlanarak yazdığı Mikado’nun Çöpleri adlı oyun, berrak bilincinin, şairce yaklaşımının ve nesnel gözlemciliğinin apaçık bir göstergesi. Anday’ın ilerde birçok edebiyat ve düşün insanına yol göstereceğine inanıyorum. (Tomris Uyar)

“Şiirinde eski Yunan ve Anadolu kültürünün kaynaklarına yönelen, hem konu hem de izleksel olarak buralardan etkilenen Anday; yeni bir şiir söylemi kurdu.” (Feridun Andaç).

“Genelgeçer kurallar, onun şiir kavramını açıklayamaz. Çünkü onları yürürlükten kaldırmıştır. Bireysel yetiyi gelenek güçlendirir sözü, onun için geçerli değildir. Yarattığı şiir diline de, geleneğin klişelerini katmadı. Geleneği kendi başlattı yargısı onun şiiri için doğrudur.” (Doğan Hızlan)

“Her mesleğin kuraldışı insanları var. Melih Cevdet edebiyatımızın kural dışı bir ozanıdır. (...) 1940’lı yıllardan, ‘Garip’ hareketinin şairlerinden biri olarak başladığı şiir serüveni, şiirimize Rahatı Kaçan Ağaç’tan Teknenin Ölümü’ne, Kolları Bağlı Odyseus’tan Göçebe Denizin Üstünde’ye, Tanıdık Dünya’dan taptaze bir şiir damarından fışkıran son iki kitabı Güneşte ve Yağmurun Altında’ya,  başyapıt niteliğinde eserler kazandırarak sürüp gitmiştir. Şiire düşünceyi, tarihi, mitolojiyi, felsefeyi getiren; ama bu son derece tehlikeli yolda, şiir dilinin şiir musikisinin, imge üretiminin yordamından hiç ayrılmayarak yürüyüp düze hatta doruklara çıkabilen bir şair olarak okuruz onu. Şiirinde düşünceyi duygudan, hayattan ayrı bir yere konumlamadığını, bir poetikası olduğu halde, şiirini o poetikaya köle etmediğini alımlamak önemlidir. Bunun için de Melih Cevdet’in bütünselliğini hep göz önünde bulundurmak gerekir.

“Denemelerinde Anday’ın düşünce yapısının bütünselliğini oluşturan, onun bir aydın olarak toplumumuza ‘örnek’ gösterilebilmesinin temelinde yatan çok yönlülüğü buluruz. Ama ‘biraz ondan  biraz bundan’ çeşniciliği ile değil; soran ve soruşturan, saptayan ve eleştiren, geniş bir birikime ve ondan da önemlisi- sağlam bir uslamlamaya dayanan, aydın merakının üretkenliği ile bütünlenmiş bir çok yönlülüktür bu. Felsefeden müziğe, bilimden edebiyata, yaşama kültüründen dünya görüşlerine uzanan, ‘insani olan hiçbir şey’i dışta bırakmayan bir çok yönlülük.” (Füsun Akatlı)

“Anday’ın şiir dünyası cansızlığın kıyısındadır. Konuşan özne, nesneye doğru yolculuğunda, salt dinlemek isteyen, salt anlamak isteyen varlığıyla bile kendini nesnelerden ayırır. ‘Ağaç’ ve ağaç, yani ağaç fikriyle ağaç kelimesini ayrılmadan önceki zamanları çağırmaya, yabancılaşmanın, ikiliğin bittiği yerde konuşmaya aday olan ‘ses’, ikiliğin bir o yanında bir bu yanında, boşlukla varlık, ölümle yaşam arasında dans etmektedir.

“Anday’da ‘aklın edimi’ öznenin kendinden ibaret bir doğa tasarlaması olarak belirir. Özne-diktatörlüğü öznenin varlığını ortaya koymasının tek yolu olarak kalır. Kurduğu bütün öznesiz cümlelerin öznesi olan özne, böylece, kendini vahşi bir eylem içinde bulur. Bunu amaçladığı için değil, varlıkla oynadığı oyun şaire bu oyunu oynar. ‘Tanrı açısını’ arayan şair, onun sesini bulur. Kendini olumsuzlayan ben Melih Başaran’ın belirttiği gibi ‘Tanrı’nın yer’ine göz dikmiştir’. Şiirlerindeki ses ‘korkunç bir içkinlik’ ve ‘kendi bilincinde bile olmayacak bir mercii’ e aittir. ‘babasız’lıktan yakınan Anday’ın şiirinde baba icat edilmiştir: Konuşan , Tanrı-öznedir.“ (Enis Akın)

ESERLERİ:

ŞİİR: Garip (Orhan Veli Kanık ve Oktay Rifat’la birlikte, 1941), Rahatı Kaçan Ağaç (1946), Telgrafhane (1952), Yan Yana (1956), Kolları Bağlı Odysseus (1962), Göçebe Denizin Üstünde (1970, İsveççeye de çevrildi), Teknenin Ölümü (1975), Sözcükler (1978’e kadar tüm şiirleri, “Yaşarken” adlı bölüm ve iki masalla birlikte, 1978), Ölümsüzlük Ardında Gılgamış (1981), Tanıdık Dünya (1984), Güneşte (1989), Yağmurun Altında (1995), Toplu Şiirler I: Rahatı Kaçan Ağaç (1996), Toplu Şiirler II: Ölümsüzlük Ardında Gılgamış (1996), Seçme Şiirler (1997,2001), Bir Sis Çanı Gecenin İçinde (Seçme Şiirler, 2002). 

DENEME: Doğu-Batı (1961), Konuşarak (1964), Gelişen Komedya (İnceleme, 1965), Yeni Tanrılar (1974), Sosyalist Bir Dünya (1975), Dilimiz Üstüne Konuşmalar (1975), Maddecilik ve Ülkücülük (1977), Yasak (1978), Paris Yazıları (1982), Açıklığa Doğru (İlk iki kitabının ilavelerle yeni basımı, 1984), Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği (1990), Yiten Söz (1992), Aldanma ki (1992), İmge Ormanları (1994), Geleceği Yaşamak (1994), Geçmişin Geleceği (1999).

GEZİ-ANI: Sovyet Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Bulgaristan, Macaristan (1965, yeni basımı Anadolu’da ve Sosyalist Ülkelerde adıyla, 1977), Akan Zaman Duran Zaman I (Anı, 1984).

OYUN: İçerdekiler (1965), Mikado’nun Çöpleri (1967), Dört Oyun (Yarın Başka Koruda, Dikkat Köpek Var, Ölüler Konuşmak İsterler, Müfettişler, 1972), Ölümsüzler: Toplu Oyunlar I (1981), İçerdekiler: Toplu Oyunlar II (1984).

ROMAN: Dullar Çıkmazı (İkdam’da tefrika edildi, 1962), Aylaklar (1965), Gizli Emir (1970), İsa’nın Güncesi (1974), Raziye (1975), Yağmurlu Sokak (1991), Meryem Gibi (1991), Birbirimizi Anlamalıyız (1992).

MEKTUP: Şevket Rado'ya Mektuplar (haz. Emin Nedret İşli, Orhan Veli Kanık  ve  Oktay Rifat  ile, 2002).

ÇEVİRİ: Don Juan - Mösyö de Pourceaugnac (Molière’den, E. Güney ile, 1943), Müfettiş (1944) - Bir Evlenme (1945), Bir Komedyanın İlk Temsilinden Sonra Tiyatrodan Çıkış (1946), Ölü Canlar (1950), Bütün Oyunları (1972) (Gogol’den, E. Güney ile), Batıdan Şiirler (Orhan Veli Kanık ve Oktay Rifat ile, 1953), Yarış (G. Abbod - J.C. Holm’den, 1959), Penceredeki Işık (F. Caldwell’den, 1961), İngiliz Edebiyatından Denemeler (1964), Barabbas / Güce (P. Lagerkvist’ten, Y. Anday ile, 1965), O Günler (B. Pasternak’tan, 1966), Fareler ve İnsanlar Üzerine (J. Steinbeck’den, 1967), Tanrı Gelini Sibyl (P. Lagerkvist’ten, 1969), Langston Hughes: Seçme Şiirler (ortak çeviri, 1971), Babalar ve Oğullar (Turgenyev’den, 1974), Diyaloglar (Platon’dan, ortak çeviri, 1989, 2. bas.), Buz Sarayı (T. Vesaas’dan, 1972).

KAYNAKÇA: Fethi Naci / İmroz’da Melih Cevdet’le (Dost dergisi, Eylül 1961), Baki Süha Ediboğlu / Bizim Kuşak ve Ötekiler (1968), Mehmet Kaplan / Cumhuriyet Devri Türk Şiiri (1973), Vedat Günyol / “Aylaklar” (Yeni Gazete, 16 Mart 1971), Refika Taner - Asım Bezirci / Seçme Romanlar (1973), Cemal Süreya / Şapkam Dolu Çiçekle (1976), Rauf Mutluay / Bende Yaşayanlar (1977), Ayşegül Yüksel / Yapısalcılık ve Bir Uygulama: Melih Cevdet’in Tiyatrosu Üstüne (1982), Asım Bezirci / İkinci Yeni Olayı (1987), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Alpay Kabacalı /  Melih Cevdet Anday (1991), Konur Ertop / Melih Cevdet Anday Şiir Dünyasını Anlatıyor (Hürriyet Gösteri, Kasım 1991, Sayı: 132), Anday Özel Bölümü (Sombahar, sayı: 23, Mayıs-Haziran 1994), Edebiyatçılar Derneği / Melih Cevdet Anday Günleri (haz. Hüseyin Atabaş, 1994), Tuğrul Asi Balkar / Anday Şiirinin Kendi İçindeki Gelişimi - Orhan Koçak / Anday’ın Şiirinde İmge -Emin Özdemir / Anday’ın Denemeleri ve Denemelerinin Dilsel Örüntüsü - Şemsettin Ünlü / Anday Romanında Gerçeklik Arayışları - Ayşegül Yüksel / Melih Cevdet Anday Tiyatrosunda İç Devinim (Melih Cevdet Anday Günleri sempozyum kitabı, 1995), Doğan Hızlan / O, Hem Değişmeyen Hem Yenilenendir (H. Gösteri, 1991, sayı: 132), Vecihi Timuroğlu / Melih Cevdet – Bilge ve Duyarlı / Kürşat’la Söyleşi (1994), Melih Başaran / Yapı Çözüm ve Kaynak Sorunsalı-Melih Cevdet Anday Kaynakları (Defter, sayı: 27, Bahar 1996), Gülten Akın, Şiir Üzerine Notlar (1996), Hakan Sazyek / Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Garip Hareketi  (1999), Feridun Andaç / Edebiyatımızın Yol Haritası (2000), Hikmet Altınkaynak / Dünyayı Paylaşan Yazarlar (2001), Sadun Tanju / Eski Dostlar (Ara Güler’in fotoğraflarıyla, 2002), Cevat Akkanat / Gelenek ve İkinci Yeni Şiiri (2002), Arslan Kaynardağ / Melih Cevdet Anday'ın Ardından... Denemeci ve Düşünür Yönleriyle Melih Cevdet Anday - Ercan Eyüboğlu / Nahit Hanım Üçlü'leri Orada da Tamamlandı (Cumhuriyet Kitap, 26.12.2002), Melih Cevdet Anday Öldü (Alkış dergisi, Kasım-Aralık 2002), Şevket Rado'ya Mektuplar - Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday / Hazırlayan: /  Emin Nedret İşli (2002); Laurent Mignon / Çağdaş Türk Şiirinde Aşk, Âşıklar, Mekânlar (2002),  Kemal Bek / Şiirimizde Bir Dönemi Başlatan Üç Şairimizin Bir Dönemi: Şevket Rado'ya Mektuplar - Eray Canberk / Mektupların Işığında Bir Dönem - Aynur Taştan / Üç Yoksul Şair - Alpay Kabacalı / Üç Şairin Yaşamından Belgeler (Cumhuriyet Kitap, 18. 4.2002), Tuğrul Eryılmaz  / “Melih Cevdet Anısına”, (Radikal Kitap, 6.12. 2002), Füsun Akatlı / Ölümüyle Yok Olmayan  - M. Şerif Onaran / Önce Ozan Olan Bir kültür İnsanı: Melih Cevdet Anday - Adil İzci / Yeni Bir Dünya - Refika Altınkulaç / Melih Cevdet Anday’da Roman-Oyun Söyleşisi (Varlık dergisi, Ocak 2003), Bâki Asiltürk / “Brueghel’den Yansıyan Uyum Melih Cevdet Anday’ın ‘Güneşte’ Şiirinin Anlam ve Yapı Ekseninde Çözümlenmesi”, (Hürriyet Gösteri sayı 245, Ocak 2003), Hayri K. Yetik /  “20. Yüzyılın Yunus Emre’si” (Hürriyet Gösteri, Ocak 2003), Mustafa İri / “Melih Cevdet Anday’da ‘Ölüm’ Mitosu”(Hürriyet Gösteri, Sayı Ocak 2003), Yücel Kayıran / “Melih Cevdet Anday’ın Zamansızlık ‘uyku’su”,  (Hürriyet Gösteri, Ocak 2003), Halûk Oral /  “Melih Cevdet Anday” (Hürriyet Gösteri, Ocak 2003), Okan İsti / Dizeleri Dudaklarda Kalan Şair: Melih Cevdet Anday’a Bir Veda Yazısı (Amik dergisi, Ocak-Şubat 2003), Ali Dündar / Anday’ın Ardından (Türk Dili Dergisi, Mart-Nisan 2003), Nilay Özer – Kemal Varol / Melih Cevdet Anday’ın Şiiriyle “Geleceği Yaşadık” (Kanat Haber Bülteni, Kış 2003), Atilla Aşut / 2002 Yılında Kaybettiğimiz Gazeteci, Yazar ve Yayıncılar (Çağdaş gazetesi, Haziran 2003, sayı: 54), Mehmet Nuri Yardım / Yazar Olacak Çocuklar (2004), Orhan Kahyaoğlu / Güneşte Ayıklanmış Melih Cevdet Anday Şiiri (2004), Enis Akın / Saklanmayan Şiir Yoktur: Melih Cevdet Anday (Varlık, Mayıs 2004), Yusuf Yıldırım/ Orhan Veli Kanık ve Garipçiler (Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, 2004). 

TÜRKÜLER DOLUSU

TÜRKÜLER DOLUSU

 

BEDRİ RAHMİ EYUBOĞLU

 

Kirazın derisinin altında kiraz

Narın içinde nar

Benim yüreğimde boylu boyunca

Memleketim var

Canıma ciğerime dek işlemiş

Canıma ciğerime

Sapına kadar.

Elma dalından uzağa düşmez

Ne yana gitsem nafile.

Memleketin hali gözümden gitmez

Binbir yerimden bağlanmışım

Bundan ötesine aklım ermez.

 

Yerliyim yerli olmasına

ilmik ilmik, damar damar

Yerliyim.

Bir dilim Trabzon peyniri

Bir avuç tiftik

Bir çimdik çavdar

Bir tutam şile bezi gibi

Dişimden tırnağıma kadar

Ressamım.

Yurdumun taşından toprağından sürüp gelir nakışlarım

Taşıma toprağıma toz konduranın

Alnını karışlarım.

 

Şairim şair olmasına

Canım kurban şiirin gerçeğine hasına

içerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum

Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter

Eğri büğrü, kör topal kabulüm

 

Şairim

Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası

Ayak seslerinden tanırım

Ne zaman bir köy türküsü duysam

Şairliğimden utanırım

 

Şairim

Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum

Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim

Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm.

 

Hey hey, yine de hey hey

Salınsın türküler bir uçtan bir uca

Evelallah hepsinde varım

Onlar kadar sahici

Onlar kadar gerçek

insancasına, erkekçesine

"Bana bir bardak su" dercesine

Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.

 

Ah bu türküler

Türkülerimiz

Ana südü" gibi candan

Ana südü" gibi temiz

Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla

Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.

 

Ah bu türküler,

Köy türküleri

Dilimizin tuzu biberi

Memleket ahvalini onlardan sor

Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i

Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni...

Ben türkülerden aldım haberi.

 

Ah bu türküler, köy türküleri

Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak

Hilesiz hurdasız, çırılçıplak

Dişisi dişi, erkeği erkek

Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara

Bıçağı bıçak.

 

Ah bu türküler, köy türküleri

Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi

Kiminin reyhasından geçilmez

Kimi zehir, kimi zemberek gibi.

 

Ah bu türküler, köy türküleri

Olgun bir karpuz gibi yarılır içim

Kan damlar ucundan, mürekkep değil

işte söz, işte ses, işte biçim:

"Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar"

iliklerine kadar işlemiş sızı

Artık iflah olmaz kavak ağacı

Bu türkünün yüreğinde sancı var.

 

Ah bu türküler, köy türküleri

Ne düzeni belli, ne yazanı

Altlarında imza yok ama

içlerinde yürek var

Cennet misali sevişen

Cehennemler gibi dövüşen

Bir çocuk gibi gülüp

Mağaralar gibi inleyen

Nasıl unutur nasıl

Ömründe bir kez olsun

Halk türküsü dinleyen...

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör