Saz
şairi (D. ?, Banaz köyü / Yıldızeli / Sivas - Ö. 1590, Sivas). Asıl adı
Haydar’dır. XVI. yüzyılda yaşadığı anlaşılmaktadır. Tekke şiirinin
Alevi-Bektaşi şiiri kolunun en büyük şairi olarak tanınır. Hayatı hakkında
yeterli bilgi yoktur. Şiirlerinden ve menkıbelerinden çıkarılan bilgilere göre,
Yemen’den gelip Sivas’a yerleşen bir ailedendir. Kanuni Sultan Süleyman
döneminde yaşadığı, bir Kızılbaş ayaklanmasına katıldığı, Vali Hızır Paşa
tarafından yakalanıp Sivas’ta “Siyaset Meydanı”nda astırılmak suretiyle idam
edildiği bilinmektedir.
Şiî-Batınî
inancına bağlı olarak insan ve doğa sevgisini konu aldığı pastoral şiirlerinin
yanı sıra Alevi-Bektaşi inanışlarını dile getiren şiirler yazdı. Âşık tarzı
şiirin güzel örneklerini veren Pir Sultan Abdal, şiirlerini duru bir Türkçe ile
yazdı. Şiirlerinde Divan edebiyatı tesiri yok denecek kadar azdır.
Edebiyatımızda Kızılbaş-Bektaşi şiirinin en büyük temsilcilerinden sayılan Pir
Sultan Abdal hakkındaki menkıbeler, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde günümüzde
de anlatılmaktadır.
Onu
asıl üne kavuşturan da şiirlerinden çok, tam olarak açıklığa kavuşturulamamış
olan idamıyla ilgili menkıbelerdir. Anlatılan menkıbelerle şöhreti o kadar
yaygınlaşmıştır ki kendisinden sonra aynı mahlas ile şiirler söyleyen pek çok
şair çıktı. Bu şairlerin şiirleri birbirine karışmış ve çoğu gerçek Pir
Sultan’a mal edilmiş de olabilir. Ancak Pir Sultan mahlasıyla söylenen başarılı
şiirlerin çoğunun; Çorum yöresinden çıkıp Ankara’ya, Batı Anadolu’ya ve
Rumeli’ye gittiği bilinen Pir Sultan Abdal’a ait olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Şiirleri ve kişiliği hakkında Cumhuriyet döneminde epeyce inceleme ve araştırma
yapılan Pir Sultan Abdal’ın şiirleri halkın dilinde dolaşmakta, türkü ve çağdaş
müzik formlarında bestelenerek söylenmektedir.
“Halkın benimsediği, destan kahramanı durumuna
getirdiği şairlerin alın yazısını Pîr Sultan da paylaşmıştır. Uzmanlar
yazmalarda gördükleri ya da ağızdan ağıza sürüp gelen Pîr Sultan şiirlerinden
hangilerinin gerçekten onun olduğunu, hangilerinin onun adına başkalarınca
söylendiğini ayırmakta güçlük çekiyor, çaresiz kalıyorlar. Görünüşe bakılırsa,
halkımız Pîr Sultan’ın şiirlerini çoğaltma çabasını günümüzde bile sürdürüyor.
“Şiirlerinden
Pîr Sultan’ın saza bağlılığı açıkça anlaşılıyor. İyi bir çalgı ustası olduğu da
düşünülebilir.
“Pîr Sultan din dışı konular işlerken halk
ozanlarının kalıplaşmış sözlerini kullandığı gibi, zaman zaman bunlardan
bütünüyle uzaklaşmış köy yaşamını tertemiz, katkısız bir gözlem gücüyle
yansıyan şiirler de söylemiştir. İnsan, hayvan, doğa sevgisiyle örülmüş
şiirler...
“Kullandığı
dil çağının konuşma dilidir. Yabancı sözcükler, din, mezhep, tasavvuf, tarikat
aracılığıyla yaşadığı günlerin konuşma diline girdiği oranda onun şiirlerine de
girmiştir.” (Memet Fuat)
HAKKINDA:
Abdülbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav / Pir Sultan Abdal (1943), Erol Toy /
Pir Sultan Abdal (oyun, 1969), Mehmet Güneş Şahiner / Pir Sultan Abdal’ın Kanlı
Destanı (1969), Memet Fuat / Pîr Sultan Abdal-Yaşamı Sanatçı Kişiliği Yapıtları
(1977), Sabahattin Eyuboğlu / Pir Sultan Abdal (1977), Cahit Öztelli / Pir
Sultan’ın Dostları (1984), Muzaffer Uyguner / Pir Sultan Abdal (1989), Zeki
Büyüktanır / Pir Sultan Destanı (1994), Alim Yıldız / Sivaslı Şairler
Antolojisi (2003).
Sabahtan cemalin seyran
eyledim.
Gönüller perişan elinden,
sunam!
Nice bekliyeyim gurbet
elleri,
Hiç bilir yok mudur halinden,
sunam?
İpekler giyinip kuşak
bağlanmaz,
Eser seher yeli, teli
ırganmaz,
Sen gidende deli gönül
eğlenmez,
Bir yadigâr versen telinden,
sunam
Sen seher
yelisin, gider gelmezsin.
Gelirsen de
bana baki kalmazsın,
Seni uçuranlar
murad almasın,
Seni kim uçurdu
gölünden, sunam?
Pir Sultan Abdal
der cemalin güzel,
Aradım bulmadım
bir haber yazar.
Şimdi senin ismin
cenneti gezer.
Kalma bizim için
yolundan sunam!
— Bülbül olsam
varsam gelsem,
Hakkın divanına
dursam,
Ben bir yanıl
elma olsam,
Dalında bitsem,
ne dersin?
— Sen bir yanıl elma olsan,
Dalımda bitmeğe
gelsen;
Ben bir gümüş
çövmen olsam,
Çeksem indirsem, ne dersin?
— Sen bir gümüş çövmen olsan,
Çekip indirmeye
gelsen;
Ben bir avuç darı
olsam,
Yere saçılsam, ne
dersin?
— Sen bir avuç darı olsan,
Yere saçılmaya
gelsen;
Ben bir güzel
keklik olsam,
Bir bir
toplasam, ne dersin?
— Sen bir güzel keklik olsan,
Bir bir
toplamaya gelsen;
Ben bir yavru
şahin olsam,
Kapsam
kaldırsam, ne dersin?
— Sen bir yavru
şahin olsan,
Kapıp
kaldırmaya gelsen;
Ben bir sulu
sepken olsam,
Kanadın
kırsam, ne dersin?
— Sen bir sulu sepken olsan,
Kanadım kırmaya
gelsen;
Ben bir deli
poyraz olsam,
Tepsem
dağıtsam, ne dersin?
— Sen bir deli poyraz olsan,
Tepip dağıtmaya
gelsen;
Ben bir ulu
hasta olsam,
Yoluna yatsam,
ne dersin?
— Sen bir ulu hasta olsan,
Yoluma yatmaya
gelsen;
Ben de bir
Azrail olsam,
Canımı alsam,
ne dersin?
— Sen de bir
Azrail olsan,
Canımı almaya
gelsen;
Ben bir cennetlik
kul olsam,
Cennete girsem,
ne dersin?
— Sen bir
cennetlik kul olsan,
Cennete girmeye
gelsen;
Pir Sultan
üstadın bulsa,
Bilece girsek ne
dersin?