Mesut Karaşahan

Çevirmen, Yazar

Doğum
14 Ağustos, 1966
Eğitim
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Burç

Yazar ve çevirmen. 14 Ağustos 1966, Balıkesir doğumlu. Balıkesir Ovabayındır Köyü İlkokulu (1977), Balıkesir Aslıhantepecik Köyü Ortaokulu (1980), Balıkesir Endüstri Meslek Lisesi(1983) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu (1987). İstanbul’daki çeşitli okullarda 1988 yılından itibaren öğretmenlik yaptı. Şükran Karaşahan ile evli; Ömer Faruk Karaşahan adında bir çocuk babasıdır. Araştırma ve inceleme yazıları Milli Gazete ile Umran, Düşünce, Gündem dergilerinde yayımlandı. Telif eserlerinin yanı sıra yaptığı çevrilerle de dikkat çekti.

ESERLERİ:

DÜŞÜNCE-ARAŞTIRMA-İNCELEME: Totaliterizmin Sefaleti (1998), Yeryüzü Cennetinin Sonbaharı İnsan Haklarının Serencamı (2000), Terörün Efendileri (2003), Seni Demokrat yapacaklar (gazete yazıları, 2008).

ÇEVİRİ: Tüketim Köleliği (Ivan Illich’ten, 1990), Batı’nın İslamla Kavgası (Asaf Hüseyin’den, 1991), İsrail’in Doğuşu (Alan R. Taylor’dan, 1993), Nasıl Bir Aile-İslami Bakışın İmkanları (Abd el-Ati’den, 2000), İbrahimi Dinlerin Diyaloğu (konferans, ed. İsmail R. Faruki’den, 1993),  Kültürel Kuramda Anahtar Kavramlar (ansiklopedik sözlük, ed. Andrew Edgar ve Peter Sedgwick’ten, 2007).

TOM AMCA’NIN KULÜBESİNDE TÜRKLER

Harriet Beacher Stowe’un romanı Tom Amca’nın Kulübesi, yaygın kanaate göre, ABD’de köleliğin kaldırılmasında önemli rol oynamıştır.

Romanın merkezi karakteri olan Tom Amca, Hıristiyan olmuş orta yaşlı bir köledir. Efendisi olan beyaz adam karşısında daima itaatkâr, uysal, görevine bağlı ve çalışkan kişiliğiyle öne çıkar. Başına gelen kötülükleri, acımasız efendilerinden gördüğü eziyetleri Hıristiyan tevekkülüyle karşılar ve isyan etmeye kalkışmaz.

Tom Amca, kendisine özgürlük vaat edilmiş olmasına rağmen acımasız bir efendiye satılmaktan ve onun elinde katledilmekten kurtulamaz. Fakat ölüme giderken gösterdiği sabır ve metanet, kendisini öldüren kişileri dahi affettiğini belirtmesi, onun infazında görev alan köleleri derinden etkiler ve böylece Tom Amca son nefesinde dahi kölelerden Hıristiyanlığa yeni mühtediler kazandırır.

Stowe’un takdire şayan bir kişilik, bir bilge, cefakâr ve vefakâr bir köle olarak resmettiği Tom Amca, çok geçmeden bu olumlu vasıflarından soyutlanacaktır. Hem beyaz efendinin hem de köle veya azatlı Afro-Amerikalıların gözünde aşağılayıcı bir lakaba dönüşecektir.

Kölelik taraftarları, Tom Amca’nın bu mutlu ve mutmain halinden şöyle bir argüman geliştirirler: Eğer Tom Amcalar ve Mammiler (zenci sütnineler), böyle halinden memnun ve sadık hizmetçiler ise, kölelik niçin yanlış bir şey olsun ki?

ABD’de köleliğin yasal olarak ilga edilmesinden yaklaşık yüz yıl sonra, siyah derili Afro-Amerikalıların vatandaşlık hakları için sokaklara döküldüğü bir dönemde efsanevi boksör Muhammed Ali, ringde rakibi Ernie Terrel’i döverken şöyle bağırır: “Söyle bana Tom Amca, benim adım ne?” Terrel, dövüşten önce basın toplantısında Muhammed Ali’den hep eski adıyla, yani Cassius Clay diye bahsetmiştir, onun Müslüman kimliğini kabullenemeyen diğer siyahi sporcuların sık sık yaptığı gibi.

George W. Bush yönetiminin eski Dışişleri Bakanı Colin Luther Powell, yakın zamanlarda Tom Amca diye anılan kişilerin başında gelir. Daha ilginci, Amerikan kızılderilileri, beyaz adam nezdinde mevki sahibi olmaya çalışan ırkdaşlarına “Tomahawk Amca” ve Amerikalı Çinliler, aynı durumdaki ırkdaşlarına “Tong Amca” lakabını uygun görmüşlerdir.

Şu halde Tom Amca sadece Afro-Amerikalılara özgü bir tiplemeyi yansıtmaz. Ne de kölelik ABD’nin Güney eyaletlerindeki çiftliklerde kalmış, tarih olmuş bir olgudur.

Bugün Batılı beyaz adam, dünyanın uzak köşelerindeki hegemonyasını, yerli halklardan devşirdiği Tom Amcalar eliyle yürütüyor. Bu Japon, Çinli, Latin Amerikalı, Türk veya Arap yeni Tom Amcalara, yerli ve özgün inanç ve değer sistemlerini terketmeyi ve Batılı beyaz adamın kavramlarıyla düşünmeyi öğretiyor.

İlerleme, gelişme, kalkınma, ekonomik büyüme, geri kalmışlık ve hatta hümanizm, insan hakları ve demokrasi; beyaz adamın empoze ettiği siyasal, sosyal ve ekonomik sisteme körü körüne itaatin düşünsel altyapısını oluşturan kavramlardır. Bu sayede belki de Tom Amca’nın algılayamayacağı kadar sinsi ve tahripkâr bir kölelik biçimi tecrübe edilmektedir.

Beyaz adamın elinden Nobel Ödülü almak veya Batılı siyasal ve sosyal sistemi erişilmesi gereken bir ideal olarak görmek, beyaz adamı üstün ve merkezi bir mevkiye oturtmak demektir; onun sömürü çarkını ve emperyalizmini onaylamak, doğruluk, dürüstlük ve samimiyetinden kuşku duyulamayacağını ikrar etmek ve çifte standardını, ikiyüzlülüğünü, soykırım geleneğini… gizlemek demektir. Kendi özgürleşme taleplerinden, insanlık, hukuk ve adalet tasavvurundan vazgeçmek demektir.

Tom Amca gibi kölelerin daha hafif işler ve daha gevşek bir denetim sistemiyle ödüllendirilmesi, hiçkimseyi yanıltmamalı; beyaz adamın sofrasından büyük bir pay kapma beklentisine sevketmemeli.

Buna tevessül edenleri nasıl bir sonun beklediğini merak edenler, orijinal Tom Amca’nın âkıbetine bakabilirler.  

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör