Hukuk
Profesörü, Akademisyen, Yazar, Devlet Adamı, Çalışma bakanlarından. 1925,
İstanbul doğumlu. İstiklal Harbin’e subay yetiştiren Ankara’daki Abidin Paşa
Köşkünün ilk komutanı ve V. Dönem (1935-39) Balıkesir Milletvekili Cemal Bey’in
(Paşa) oğludur. Ankara Gazi Lisesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
(1947) mezunu. Aynı fakültede 1948-51 yılları arasında asistan olarak görev
yaptı. İsviçre’de Cenova Üniversitesi Hukuk Fakültesinde doktorasını tamamladı.
1951’de yurda döndü. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde asistanlık
(1951-55) yaptı. 1955 yılında doçent, 1960 yılında profesör oldu. 17 Kasım 1974
- 31 Mart 1975 ve 21 Ekim 1980-13 Aralık 1983 tarihleri arasında TBMM dışından
seçilerek Çalışma Bakanlığı yaptı. Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak
çalıştı.
Eşinin Vefatı:
Turhan
Esener’in eşi, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı'nın
kayınvalidesi ve İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı'nın annesi
Sabiha Yıldız Esener 14 Ocak 2012’de hayatını kaybetti. Esener, için Teşvikiye
Camisi'nde düzenlenen törende, Esener'in eşi Turan Esener, oğlu Sadık Esener,
kızı Oya Eczacıbaşı, damadı Bülent Eczacıbaşı ve torunları Esra ile Emre
Eczacıbaşı taziyeleri kabul etti.
Törene,
eski başbakanlardan Tansu Çiller, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner,
eşi Cem Boyner, Galatasaray Kulübü eski Başkanı Faruk Süren, Avrupa Birliği
Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın eşi Beyhan Bağış ile sanatçı Haldun
Dormen'in yanı sıra sanat, siyaset ve iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı.
Esener'in
cenazesi, burada öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından bir
süre omuzlarda taşınarak cenaze arabasına konuldu. Esener'in cenazesi, daha
sonra götürüldüğü Ulus Mezarlığı'nda toprağa verildi.
ESERLERİ:
Temsil Hukuku
(1961), Toplu İş Sözleşmeleri
(1964), Borçlar Hukuku (1969), Türk İş Hukukunda Özel Hakem, Toplu İş
Uyuşmazlıkları ve Barışçı Çözüm Yolları (1970), Sendika Hukuku (1972),
İş Hukuku (1978), Eşya Hukuku
(1996), Turkish Business Law I, Law of
Obligations (Contracts and Tats, 2000), Turkish Business Law II, Commercial Law II, Commercial Law (Ö.
Yarsuvat ile, 2000), Hukuk Başlangıcı
(Genel Hukuk Bilgisi, 2001), Contracts
for Benefit of a Third Party MHF Hukuk Araştırmalar (c. 5, s. 20-23).
KAYNAKÇA:
Cemal A. Kalyoncu / Turhan Esener O herkesin hocası (Aksiyon, 9 Aralık 2000), Nail Tan - Özdemir Tan / Gurur
Kaynağımız Kastamonulular V (2005), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2007), Esener toprağa verildi (hürriyet.com.tr, 14.01.2012).
TURHAN ESENER O HERKESİN HOCASI
Cemal A. KALYONCU
Asker bir sülaleden gelen Prof.
Dr. Turhan Esener, Necmettin Molla Kocataş'ın oğlu Münib Hayri Ürgüplü'nün
damadı, Eczacıbaşı Holding'in üçüncü kuşak patronu Bülent Eczacıbaşı'nın da
kayınpederi
"Hocamızın kişiliğinin diğer
belirleyici yönü alçakgönüllüğüdür. Her zaman büyükle büyük, küçükle küçük
olmayı bilmiştir. Ülkemize değerli hizmetler vermesine, köklü bir aileden
gelmesine, üst düzeyde bir bir eğitim görmesine rağmen kendini beğenmekten ve
kibirden uzak kalmıştır. En üst düzeyde devlet görevlerini vakarla yürüten de,
asistanı ile birlikte sokak sokak dolaşıp ona ev arayan da, sevgili torunu Emre
ile evde basketbol oynayan da aynı Esener hocadır. Bu özellikler geniş bir
çevre tarafından sevilmesine yol açmıştır. Hangi çevrede olursa olsun gıyabında
ismi her anıldığında orada bulunanların hepsinin yüzünde beliren sevgi dolu
tebessüm, yaygın sevginin bir özetidir. Dürüstlük, tarafsızlık ve
uzlaştırıcılık Prof. Dr. Esener'in diğer özellikleridir. Uzun yıllar işinde
yaptığı uzlaştırma kurulları başkanlığı gövelerinde işçi ve işveren taraflarını
daima uzlaştırıp bir tek grev veya lokavta bile meydan vermemesi onun anılan
özelliklerinin somut bir göstergesidir."
Aslında Prof. Münir Ekonomi,
Ankara Üniversitesi'nden Prof. Sadberk Suzek ve Prof. Öner Erence'nin kaleme
aldığı bu yazı onu bütün yönleri ile tanımlamaya yetiyor. Buna ilave olarak
onun, Necmettin Molla Kocataş'ın damadı, Bülent Eczacıbaşı'nın da kayınpederi
olduğunu söylemek yeterlidir.
Profesörlüğü senatoda tartışılıyor
Prof. Dr. Turhan (Esener) Hoca, 2.
Dünya Savaşı'nın başlaması ile hukukçu olmuş, kendini uzun yıllar eğitime
adamış bir kişidir. Esener, İstiklal Harbine subay yetiştiren Ankara'daki
Abidin Paşa Köşkü'nün ilk komutanı Cemal Bey'in (Paşa) oğludur. Balkan ve
İstiklal Harbine de katılan Cemal Bey, Anadolu'da bir çok yeri dolaştıktan
sonra en son İzmit'te kumandanlık yapar. Tuğgeneral Cemal Esener, emekli
olduktan sonra da Balıkesir'den 5. dönem milletvekili seçilir: "Bir gün —Atatürk'ün
has adamlarındandı— Nuri Conker gelip onu Yalova'ya davet ettiler. Bir hafta
yok. Sonra geldi, 'Çocuklar ben mebus olmuşum, Ankara'ya gidiyoruz' dedi."
Aslen Kastamonu Küre'li olan Cemal Bey, Balkan Harbini yapan, sonradan Samsun
valiliği ve Canik Milletvekilliği görevlerinde bulunan meşhur Cavit Paşa'nın da
damadıdır. Cemal Bey, Cavit Paşa'nın iki çocuğundan biri, Orhan Köprülü'nün
annesi, Fuat Köprülü'nün de eşi olan Hadiye Hanım'ın dışındaki kızı Kamile
Hanım'la evlenir. Turhan da Kamile—Cemal Esener çiftinin tek çocuğu olarak
1925'te dünyaya gelir: "Bizim zamanımızda anne—babamızdan çok
çekinirdik." Küçük Turhan, genelde asker olan bir sülalede sade bir
çocukluk geçirir. İstanbul Kadıköy'deki Yeldeğirmeni İlkokulu'nda tahsil
hayatına başlayan Esener, daha sonra Ankara Mimar Kemal İlkokulu'na kaydını
yaptırır. Ortaokula ise Ankara Koleji'nde devam eder: "Ahmet İsvan, Prof.
Haluk Tandoğan (daha sonra lise ve üniversite hatta üniversite sonrası öğretim
görevlisi olduğunda da birbirlerinden ayrılmazlar), Prof. Sami Solu, Ferit
Sıdal, Aydın Saraçoğlu ve İlhan Öztrak (Erim Hükümeti'nde beraber bakanlık
yaparlar) ile birlikte okuduk." Ankara Gazi Lisesi ise zamanın 'sıkı'
okullarından olarak Turhan Esener'in lise tahsilini yaptığı okul olur:
"Fen şubesinden mezun oldum. Benden bir sınıf evvel Ömer İnönü, bir sınıf
sonra kardeşi Erdal İnönü ve bizim sınıftan da Aydın Koray, Prof. Rüknettin
Öğütman, mühendis Nihat Haseki, Firuzan Ardıç gibi isimlerle birlikte
okuduk." Esener ilkokuldan beri başarılı bir öğrencidir: "Üç sene
sınıf birincisi olarak iftihar listesine girdiğimiz için o zaman adetti,
istediğimiz üniversiteye girebiliyorduk." Herkesin asker olduğu aileyi
sivilleştiren isim Esener olacaktır: "Babam dedi ki bana, 'Benim
girmediğim harp, Türkiye'de gezmediğim yer kalmadı. Halime bak, hiç bir şeyim
yok. Bizim evden bir de sivil çıksın nasıl oluyor bakalım.' Yoksa ben askerliği
severdim." Babasından böyle bir tavsiye alan Esener'in niyeti Avrupa'ya
gidip mühendislik tahsili yapmaktır aslında: "Mühendislik okumak için
Avrupa'ya gidiyordum 2. Dünya Harbi çıktı, gidemedim. Arkadaşım Haluk
Tandoğan'ın ısrarı ile, hani açıkta kalmayalım diye hukuka girdik. İlk sene
Tandoğan birinci ben de ikinci oldum." Turhan Esener, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi'nde birçok ünlü isimden ders alır: "Prof. Ernst Hırsch'ten
dört sene okudum. Ali Fuat Başgil'de okudum. O da benim Cavit Paşa tarafından
akrabamdır, Çarşambalı'dır." Esener, mezun olduğunda yıl 1947'dir:
"Fakat sonradan hukuku çok sevdim. Ardından aynı üniversitede asistan
oldum." Turhan Esener, 1948—51 yılları arasında asistan olarak o çok
seveceği ve bakan olduğunda bile bırakmayacağı hocalığa adımını atar. 1951
Martı'nda da İsviçre'de Cenova Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde doktora yapar,
arkadaşı Haluk Tandoğan da onunla birliktedir. 1951'de tekrar Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne döner. Esener, doçent olacağı 1955'e kadar
burada asistanlığa devam eder: "Cevat Açıkalın bizi hariciyeye çağırdı.
Haluk Tandoğan'la birlikte parlak bir şekilde İsviçre'den geldiğimiz için ısrar
ettiler. Fakat ikimiz de adeta yemin ettik öğretim üyeliği görevinden
ayrılmayıp, hoca olacağız diye. O sözümüzü de sonuna kadar tuttuk ve hâlâ devam
ediyor." Esener, 1958'de sırası geldiği için üniversite tarafından
yurtdışına gönderilir. Dolayısıyla 1960 İhtilali'ni yurt dışında karşılar:
"İhtilalden sonra döndüm. 1960 şubatında da profesör oldum. Hatta yaşım
dolayısıyla (35) senatoda 'Acaba olabilir mi, olamaz mı?' diye tartışma
olmuştu. Onu hatırlıyorum."
1964'te üç ay boyunca Strasbourg'da
ders verir. 1971'de de burada kadrolu profesör olarak görev alır. 1971—75
yılları arasında ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin yanında Fransa'da
geçireceği dönem ona çok şey öğretecektir: "Orası Avrupa Konseyi'nin
olduğu yerdir. Orda çok şey öğrendim. Uluslararası teşekküller nasıl çalışır,
nasıl dostluk kurulur onu öğrendim. Bizim en büyük eksikliğimiz uluslararası
kuruluşlara adam yetiştiremememizdir. Oralarda adamlarımızın olması şart. Çünkü
herşey komisyonlarda hazırlanıyor."
Şimdi hoca yetiştirilmiyor
Ankara Hukuk Fakültesi'nden Gazi
Üniversitesi'ne (o zaman Ticari İlimler Akademisi idi), Fransa ve
Strasbourg'daki üniversiteler dahil birçok üniversitede ders veren Esener'in,
bugünkü Yargıtay ve Danıştay çalışanları ile hakimler ve savcılar arasında
onbinleri bulan talebesi vardır. Esener'in bunların dışında ayrıca Oktaş Ekşi
(A.Ü. Hukuk) ve Güneri Cıvaoğlu (A. Ü. Hukuk) gibi gazeteci öğrencileri de
olur. Bu kadar geniş bir öğrenci kitlesine hocalık yapma aşkı onda artık
herşeyin önüne geçmiştir: "Bizi o zaman üniversite yetiştirdi. Sırası
gelen herkesi yurt dışına gönderdi. Kendi paramızla birşey yapamazdık. Şimdi
hiç bir şey yok, zaten hoca yok, yetiştirilmiyor. Şimdi aldığımız para çok
komik. Doçentken dahi bir kıymetimiz vardı. O tarihlerde yetişen hocalar
üniversiteye öyle bir bağlıdır ki hayret edersiniz. Sulhi Dönmezer Hoca mesela.
Biz öyleydik, bizim için tek ideal, ders vereceğiz, aman adam yetiştireceğiz,
en iyisini yapacağız. Ayaklarım beni taşımasın, burada (evde) oturup ders
veririm. O müthiş bir şey."
'Kabineye girdiniz mi çıkamazsınız!'
Hocalık aşkı Esener'i üniversiteye
öylesine bağlar ki, ihtilal dönemlerinde bile askerlerin bakanlık tekliflerine
bile bu yüzden uzak durmaya çalışır: "1974 Kıbrıs Harekatı'ndan hemen
sonra. Fransa'da hocaydım. O sırada oğlum Kalamış'ta mühendis mektebinde idi.
Onu ziyaret için Türkiye'deydim. Telefon geldi. 'Bakan oldunuz, Ankara'ya
geliniz.' Ben gelemem, Fransa'da hocalığım var dedim. Kapattı telefonu. Hasan
Sağlam'dı galiba ama emin değilim. Bir süre sonra aradım Genelkurmay'ı. Orada
'Size birşey söyleyeyim mi. Bu kabineye girdiniz girdiniz, girdinizse
çıkamazsınız ama girmedinizse zaten çıkmazsınız. Onun için boşuna kendinizi
yormayın' dediler. Sadi Irmak Hükümeti'ydi."
Nurettin Ersin Paşa'nın telefonu
Bu onun ilk Çalışma Bakanlığı'dır
(17 Kasım 1974—31 Mart 1975). Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı üçüncü darbe
olan 12 Eylül'den sonra da ikinci defa aynı bakanlığa getirilir. Turhan Hoca
1975'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden ayrılıp Boğaziçi
Üniversitesi'ne geçmiş, ihtilal olduğunda da yurt dışında ders vermektedir:
"Fransa'da hocalık yaparken oradaki büyükelçimiz —benim talebemdir— Semih
Akbil telefon etti. 'Seni arıyorlar, ille de Türkiye'ye git.' Ben yine
gelemeyeceğimi söyledim. Sonra Turan Feyizoğlu telefon etti. 'İlla ki gel' dedi.
'Çünkü hem işçi hem işveren tarafı seni tanıyor.' Sendikalar beni istemiş,
işverenler de tamam demiş. Yoksa 12 Eylül İhtilali'ni yapanlardan kimseyi
tanımıyorum. Turan Feyzioğlu'na yine gelemeyeceğimi söyledim. Sonra Kara
Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşa —askerlik (1954—55 yıllarında Ankara
Yedek Subay Okulun'da askeri hakim olarak yaptı) hocamdı— telefon etti,
'Geleceksin' dedi. 'Yoksa iyi bir şey olmaz. Bu memleket vazifesidir, gel
kendini buradakilere tanıt, işim var der, dönersin.' Ben onun üzerine özür
dilemeye gittim. Genelkurmay'da ilk defa Evren Paşa'yı gördüm. Bana 'Bizi
diktatör olarak düşünmeyin. Üç sene kalır, memleketi düzeltir, öyle giderim'
dedi. Ben de yurtdışında hoca olduğumu söyledim. O da 'Hocalık herşeyden
üstündür, derslerinize devam edin' dedi. Hakikaten bu lafa söylenecek birşey
yoktu." Esener, Ulusu Hükümeti'nde (21 Ekim 1980 - 13 Aralık 1984)
bakanlık yaparken, ücret almadan üniversitede ders vermeye devam eder.
Israrla Çalışma Bakanlığı'na
getirilmek istenmesinin sebebi bellidir: "Ankara Üniversitesi'nde iş
hukuku dersini de bana verdiler. Dolayısıyla girmediğim işçi—işveren ihtilafı
kalmadı." Turhan Esener, hakikaten işçi—işveren arasında yaşanan o müthiş
karışık dönemde bu iki kesim arasındaki uzlaşmazlıklarda hep aranan isim olur:
"Amerika'da üç ay hakemlik nasıl yapılır diye staj gördüm. Avrupa'da da
hakemlik yaptım. 1960'tan beri bütün iş uyuşmazlıklarında —o zaman Uzlaştırma
Kurulları vardı, onun başkanı olarak— bulundum. Ve bir tane bile grev görmedim.
Çünkü verdiğim kararlarla hem işçiyi, hem işvereni tatmin etmeye çalıştım.
Birçok sendika başkanı biz ilan etmeyelim sen oku derdi. Ben okuduğumda
alkışlar kopardı fabrikalarda. Vapura binerken hâlâ, hoca gelmiş diye hemen
kaptan köşküne götürürler. İşçiler beni unutmaz. İşçiler bilir ki ben o
işlerden para almam ve ben ilmî olarak edüt edip verilebilecek avantajları
sonuna kadar verirdim."
Esener, siyasete ne kadar uzak
durmaya çalışsa da, gerek babasının münasebeti vesilesiyle gerekse kendi
bakanlıkları dolayısıyla Türkiye siyasetine yön verenlerle yakından tanışır.
Babası mebus olduğu için tanıyıp kendisine iki de şiir okuttuğu Atatürk'ü,
çocukları Ömer ile Erdal okul arkadaşları olduğundan İsmet İnönü'yü, yine okul
arkadaşı Aydın'ın babası olduğu için Şükrü Saraçoğlu'nu, Orhan'ın babası olduğu
için de Fuat Köprülü'yü yakinen tanıma fırsatı bulur. Saraçoğlu ile masa tenisi
oynar. Merhum Başbakan Adnan Menderes tarafından iki defa çaya davet edilir:
"Biz odaya girdiğimizde adam kalkıp önünü ilikliyordu. O kadar kibar bir
adam. Biz yurtdışında doktora yaptığımız için 'Yüksel'i —oğlu— nereye
göndereyim?' diye soruyordu bize." Korutürk'le, bakan olduğu için çalışır.
Ecevit'le de temasları iyidir. Bunların hepsinden daha uzun süre ülkenin
gündemini işgal eden Demirel'le teması ise daha azdır: "Demirel DSİ Genel
Müdürü iken, başarılı olduğumuzdan Haluk Tandoğan ve benimle tanışmak istiyor.
Memlekette kimler var tanımak istiyor, demek ki kendisini hazırlıyordu. Fakat
bir türlü kısmet olmadı." Çalışma bakanı olarak da, o zaman başbakan
yardımcısı olan Özal'la meaisi olur.
Emekli olmasına rağmen bugün
Boğaziçi Üniversitesi'nin yanında Marmara Üniversitesi'nde de ders vermeye
devam eden Prof. Turhan Esener, sayısız kitaba imza atar. Anadolu Kulübü ve
Büyük Kulüp üyesi olan Esener, kendi yaptığı evliliği ile ünlü Mardin,
dolayısıyla da Kocataş aileleriyle, kızı Oya Hanım'ı Bülent Bey'le evlendirmesi
ile de Eczacıbaşı aileleriyle akraba olur: "Ailelerimiz arasında zaten bir
dostluk vardı. 1955'te askerliğimi yapıyorum. Ürgüplü ailesini de çok iyi
tanıyoruz. Kalamış'tan komşumuz. Baktık, peki dedik ve evlendik." Yer
İstanbul, tarih 1955'tir. Turhan Esener, Sabiha (Ürgüplü) Hanım ile hayatını
birleştirir. Sabiha Hanım, Mihrimah Hanım'ın kızıdır. Yıldız suikasti davasının
meşhur müddeiumumisi, Şûrayı Devlet Başkanı, Sadrazam Vekili, İstanbul Meclisi
ve Büyük Millet Meclisi'nde Kastamonu Milletvekili olan, Sulh Mahkemeleri ile
Noterlik teşkilatını kuran eski Adliye Nazırı Necmettin Molla ve Ratibe
Kocataş'ın kızı, Fatma Fahire (Mardin— Betül ve Arif Mardin'in annesidir),
Bedriye (Mardin) ve Hayreddin ile Hasancan Kocataş'ın da kardeşi olan Mihrimah
Hanım, Münib Hayri ile evlenek Ürgüplü ailesine gelin gider. Nevşehir
Milletvekilliği yapan Münib Hayri Ürgüplü ise, Şeyhülislam Hayri Efendi ve Munise
Ürgüplü'nün oğlu, eski başbakanlardan Suat Hayri Ürgüplü'nün de kardeşidir.
Böylesine köklü bir aileden gelen Prof. Turan ve Sabiha Esener çiftinin iki
çocukları olur. Tıp profesörü olan ve Amerika'da çalışan Sadık, Sedef Hanım'la
evli ve Selin ve Eren adında iki çocuk sahibidir. Oya ise Eczacıbaşı Holding'in
üçüncü kuşak patronu Bülent Eczacıbaşı ile evlenir. Onların da Emre ve Esra
adında iki çocukları olur.
KAYNAK: Cemal A. Kalyoncu / Turhan
Esener O herkesin hocası (Aksiyon, 9
Aralık 2000),