Devlet adamı, tarihçi
(D. 1574, Pécs / Macaristan – Ö. 1650). Doğum yerinden dolayı Peçûyî, Peçuylu
ve Peçevî lakaplarıyla tanınır. Osmanlı tarih yazıcılığında genellikle Peçevî
unvanıyla anılmakla birlikte bu okuyuş biçimi sözcüğün Osmanlıca yazılışının harekesiz
biçimine dayalı olup doğrusu “Peçuylu” ya da “Peçûyî” olmalıdır. Hayatına
dair bilgiler daha çok kendi eserinden edinilmektedir. Annesi tarafından, ünlü
Boşnak ailesi Sokullu’ya (Sokolović) mensup olan ve soylu bir ailedendir.
Babasının adını söylememekle birlikte, büyük dedesini Kara Dâvud, dedesini
Cafer Bey olarak kaydetmektedir. Her ikisinin de alaybeyiliği yaptığını, bu
nedenle ailesinin Alaybeyoğulları diye anıldığını yazar. Babası Bosna’daki çatışmalara
ve ardından Kanûnî Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi’ne (1533-35) katılmıştı.
İbrahim Efendi, ilköğrenimini Peçuy’da, medrese eğitimini Bosna ve Budin’de
gördü, on dört yaşındayken babasını yitirdikten sonra dayısı Budin Beylerbeyi
Ferhat Paşa’nın yanına gitti ve yaklaşık bir buçuk yıl onun yanında kaldı.
Dayısı öldürüldükten (1591) sonra da akrabalarının yaşadığı Bosna’ya gitti.
İbrahim Efendi, Habsburglar ile yeniden başlayan
uzun savaşlar sırasında (1593- 1606) orduya katıldı ve akrabası olan La
Daha sonra Diyarbekir eyaletinin defterdarı olarak
hizmet verdi. Rakka’da görevliyken beylerbeyi oldu. Ardından Sadrazam Çerkez
Mehmet Paşa’nın Tokat’taki ordusuna katıldı ve darphane hizmetine memur
edildi. 1625’te Tokat eyaletinin defterdarlığını yaptıktan sonra tekrar
İstanbul’a gitti. 1631’de Anadolu Defterdarı oldu ve ertesi yıl Peçuy sancağı
arpalık olarak kendisine verildiğinde paşa unvanı ile anılıyordu. 1633-36 yılları
arasında İstolni Belgrad sancakbeyliği yaptı. Bosna’da maliye defterdarı olduktan
sonra 1637’de Bosna’ya bağlı Kırka’nın sancak beyliğine getirildi. 1638’de son
resmi görevi olarak Tımışvar eyaleti defterdarlığı yaptı. 1641’de ileri
yaşlarda “mazul” oldu ve hayatının son yıllarını Budin ve Peçuy’da ünlü tarih
eserini yazmakla geçirdi. Ölüm yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte, değişik
kaynaklar 1650 civarı olduğunu göstermektedir.
Peçevî İbrahim Efendi, daha çok kaleme aldığı ünlü tarihiyle
tanınır. Literatürde “Peçevî Tarihi”, “Peçuylu Tarihi”
olarak geçen eserine özel bir ad vermemiştir. Eserini 1640’da yazmaya başlayan
Peçevî, aslında Kanunî Sultan Süleyman döneminde meydana gelen savaşları kapsayan
bir “gazavatnâme” kaleme almayı düşünmüş, tarihini 1593’ten itibaren başlayan
kendi notlarına, adıyla andığı Osmanlı tarihçilerine ve öteki görgü
tanıklarının bilgilerine dayanarak kaleme almıştı. Ancak Budin beylerbeyinin
önerisi üzerine eserini genişletmeye karar vermiş, bir yandan Kanunî Sultan
Süleyman döneminden itibaren kendi çağına kadar olan olayları eklemiş, öte
yandan barış antlaşmalarını anlatmıştır. Eser böylece Kanunî Sultan
Süleyman’ın tahta çıkışından IV. Murat’ın ölümüne kadar yaşanan olayları kapsar
duruma geldi. Kaynaklarının içinde pek çok tarihçi ve tanıklar bulunmaktadır.
Barış antlaşmalarıyla ilgili bölümleri, Osmanlı kaynaklarında yeterli bilgi
bulunmadığı için yalnızca Macar kaynaklarını değerlendirerek kaleme almış, bu
bölümleri yazarken adını anmadığı Macar yazarlarının eserlerine dayanmıştır.
İbrahim Efendi, kitabı üzerinde ölümüne kadar devamlı olarak çalışmıştı. Yeni
amacı, kaynak eleştirisiyle toplum sorunlarının kökenlerini bulmak ve ahlâkî
öğütler vermekti. Pratik, pragmatik (sonuca giden en düz yolu izleyen
yaklaşım)
metodu
ve eleştirel incelemesiyle çağdaşı tarihçilerin üstünde yer almıştır. Erken
Osmanlı ve Macar kroniklerinden yararlanarak gereken yerlerde değişikliler
yapmış, kronikler yanında belgeleri de kullanmıştır. “Peçevî Tarihi”nin dili sadedir.
Kroniğin bölümleri Kanunî Sultan Süleyman’dan
itibaren (1520) her bir padişah dönemini içermektedir. En önemli ve geniş
bölümlerini Kanunî Sultan Süleyman ile III. Mehmet’in saltanat yılları
oluşturur. Son bölümlere doğru eserde ayrıntı giderek azalır ve son bölümde IV.
Murat’ın saltanatındaki olaylar kısaca yer alır. Eser, IV. Murat’ın Bağdat’tan
dönüşü ve onun ölümüyle (8 Şubat 1640) sona erer. Siyasî olayları anlatan
bölümler arasında sık sık başka bilgiler de verilir. Örneğin barutun yapılması,
matbaanın bulunması, kitap basımı, Kızılelma öyküsü, Osmanlı Devleti’nde kahve
ve tütünün yayılması, Trayan’ın Tuna’daki köprüsü, kuyruklu yıldızlar ve yıldız
bilimi gibi konular yanında, Attila ve İskitler’den de söz edilir. Bunların
dışında son üç padişah hariç, Gelibolulu Mustafa Ali’yi izleyerek ve
Hasanbeyzade’nin kroniğinden yararlanarak her padişahın saltanat süresinde
yaşayan sadrazamlar, vezirler, ulema (bilginler) ve şeyhlerin biyografilerini
verir. Eser, ayrıca yüksek zümre ile halk kültürünün bir karışımı
niteliğindedir.
Kitapta çeşitli anekdotlar, kısa öyküler de yer
alır. “Kuru Kadı” öyküsünün ilk yazılı versiyonu ile “Kesik Baş” destanı da
eserde söz konusu edilir. Yazar, bu fıkralar arasında kendisinden de söz eder.
Sokullu ailesiyle olan akrabalığından söz ederek onları her zaman yüceltir.
Yeni saptamalara göre, eserinde Macarcadan yapılan çevirilerin bulunması ve
Estergon’da Osmanlılarla Macarlar arasındaki görüşmelere katılması onun
Macarca bildiğini gösterir. Macar kroniklerinden aldığı parçaların kimilerini
tümüyle çevirerek eserine almış, kimlerinin yalnızca bir iki bölümünü,
kimilerini de özetleyerek kullanmıştır. Eserde bir konuda yazılmış farklı
kaynaklardan aktarma yaparken, her iki versiyonu peş peşe vermiştir. Bu
bağlamda Mohaç Savaşı’nı ilk olarak Osmanlı ve ikinci olarak Macar
kaynaklarına dayanmak suretiyle iki ayrı biçimde yazmıştır. Macar kroniklerinden
hazırladığı metne Mohaç Savaşı hakkında Gaspar Heltai kroniğinden iki parça
alarak bunların metindeki yerlerini değiştirmiş ve olayları kendi ifadesiyle
aktarmıştır.
“Peçevî Tarihi”nin
birçok nüshası vardır ve pek çok tarihçiye kaynaklık etmiştir. Bunlardan en
önemlileri Cevrî, Defterdar Sarı Mehmet Paşa ve Naima’dır.
KAYNAKÇA: