Şair, işletmeci. 1949,
Şahin köyü / Çamşıh / Sivas doğumlu. İlköğrenimini köyünde yaptı. İlk gençlik
yıllarında İstanbul’a gitti ve çeşitli işlerde çalıştıktan sonra, askerliğini
yaptı ve yeniden İstanbul’a gitti. O arada evlendi ve Kadıköy’deki “Hatay Restaunt”ta, çalışkanlığı ve becerisi
sayesinde sevildi. Kısa bir zaman sonra da, çalıştığı bu işyerinin ortağı oldu.
Bu lokantayı kısa zamanda “sanatçıların uğrak noktası” yaptı. Bu arada ünlü
şair Cemal Süreya da sık sık “Hatay Restaurant’a gider oldu. Işık’ın 1980
yılında Cemal Süreya ile tanışması önünde yepyeni bir yol açtı.
Mehmet Ali Işık, bu
tanışmadan sonra sanata ve edebiyata daha çok ilgi duymaya ve okumaya ağırlık
vermeye başladı. Bir yandan da duygu ve düşüncelerini manzum olarak kaleme
almaya girişti. İlginç ve çarpıcı taşlamalarının yanı sıra, müşterilerinin
çoğunu birer dörtlükle betimlemeyi denedi. Bu ürünlerini çeşitli gazete, dergi
ve antolojilerde yayımladı. Onun dikkate değer bir başka özelliği de,
örgütlenme becerisiydi.
Mehmet Ali Işık,
böylece vakıf ve dernek gibi sivil toplum kuruluşlarında varlık göstermeye
başladı. Özveriyle dünyaya ve insanlara açtığı gönül penceresi genişledikçe
genişledi. Sorumluluk duyan, aydın ve yapıcı bir insan olarak pek çok kültür ve
sanat adamının gönlünü kazanmayı başardı. Bu arada, yıllardır biriktirdiği
şiirlerini Menüde Şiir Var (2008) adlı bir kitapta toplayıp yayımlamayı
da ihmal etmedi.
Teşekkür ederim Oktay Akbal’a
İç meyini düşünme meze
Peynir marul en güzeli
Sakın haramı katma helâle
(Menüde Şiir Var, 2008)
Eli açık olan Patriyot Hayati
Güleryüz ister, sevmez
hayreti
İster ki masada tatlı söz
olsun
Böyle hovardalıkla geçiyor
hayatı
(Menüde Şiir Var, 2008)
Bir de karşı koyabilseydi
ecele
Yazın çiçekler açılıp saçıyor
Sonbaharda dönmez gazele
(Menüde Şiir Var, 2008)
Fazıl Hüsnü 93 yaşında
Aklı başında
Bu yaşında hâlâ
Okuma – yazma peşinde
Sakın ola O’na
Fazlaca bir şey sormayın
Başkaca bir şey düşünemez
Üretmenin, yaratmanın dışında
(Menüde Şiir Var, 2008)
İranlı şair Sâdi’nin bir şiirinde yer alan
şu dize çok hoşuma gider:
“İnsanın
içinden gül geçerse, gül olur insan.”
Bir işadamı olan M.
Ali Işık’ın içinden ışık geçiyor. Dahası, ışık seli geçiyor. Çünkü
o sağlıklı bir dünya görüşüne sahiptir. Ülke ve dünya sorunlarına eğilen birisidir.
Kalemiyle, fırçasıyla yaratan ve üreten
kişilere büyük saygı ve sevgi duyar o.
Işık, bir Anadolu
genci. 1949’da Sivas’a bağlı Çamşıh’ın Şahin köyünde doğmuş. İlköğrenimini köyünde
yapar. İlk gençlik çağı gelince de “ver elini İstanbul” der. İstanbul’da çeşitli
işlerde çalıştıktan
sonra, askere gider. Askerlik dönüşünde, tekrar İstanbul’a gelir Mehmet Ali. Tekirdağlı
Müberra Hanım ile evlenir. Evlilik sonrasında HATAY Restaurant’ta işe başlar. Çalışkanlığı ve becerisi sayesinde, kısa süre içinde bu işyerinin ortağı olur.
Uyanık ve aydın bir
genç adam olan Mehmet Ali, işyerini, “sanatçıların uğrak noktası” yapmayı başarır. 1980’de
müşterilerinden olan Cemal Süreya ile tanışması ise, Işık’ın önünde yepyeni bir ufuk açar.
Mehmet Ali, sanata ve edebiyata
daha çok ilgi duymaya başlar. Bir yandan da okumaya yönelir. Duygu ve
düşüncelerini manzum olarak kaleme almaya başlar. İlginç ve çarpıcı taşlamalarının yanı sıra,
müşterilerinin çoğunu
birer dörtlükle betimler. Bu ürünlerini çeşitli gazete, dergi ve antolojilerde yayınlamayı da sürdürür.
Mehmet Ali Işık’ın
sözü edilmesi gereken bir diğer yönü de, onun örgütlenmeye inanmış olması ve
özveriyle çeşitli vakıf ve derneklerde varlık ve etkinlik göstermesidir. Işık,
bir “ışık” olmak istiyor yurdunda. Aydınlık bir kafası ve gönül adamlarına Özgü
yüreği var... Işığından herkes nasiplensin istiyor.
Dar açıdan bakmıyor dünyaya. Dünyaya ve insanlara açtığı gönül penceresi geniş
mi geniş. İnsan sevgisiyle doldur-muş yüreğini. Bir de sanat sevgisi boy vermiş
onun kafasında ve yüreğinde.
Ülkemin işadamlarının yüzde o’nu
olanaklarını kültür, sanat ve edebiyat için kullanacak olsalar, Kültür
Bakanlığı’nın çalışmalarını ikiye katlar. Mehmet Ali Işık, sorumluluk duyan,
aydın ve yapıcı bir insan olarak bunu başarıyor.”