Şair (D. 1828, Leskofça / Yugoslavya (Sırbistan) - Ö.
1867, İstanbul). Asıl adı Mustafa. Özel öğrenim görerek yetişti. Ailece
İstanbul’a yerleştikten (1846) sonra; İstanbul (1849), Bosna (1851), Kırım
(1853), Van ve yeniden İstanbul’da devlet kalemlerinde kâtiplik, tahrirat
müdürlüğü, bir ara Panoloka kaymakamlığı (1852) yaptı. Mithat Paşa’nın vali
bulunduğu sırada Tuna gazetesinde yazarlık, Ahmet Cevdet Paşa’nın
valiliği döneminde Halep’te mektupçuluk yaptı. Son olarak Girit’te Mustafa Nail
Paşa’nın maiyetinde (yanında) görev aldı (1866).
Tasavvufî bir öz taşıyan şiirlerinde parıltılı
dili ve coşkulu üslûbu ile divan edebiyatının son büyük şairlerinden biri
sayıldı. Yaşadığı dönemde Yenişehirli Avni, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi ünlü
şairlerin hayranlığını kazanan Leskofçalı Galib’in Divan’ı İbnülemin
Mahmut Kemal’in yazdığı bir önsözle bastırıldı (1919).
“Ben Sâdullah Paşa merhum ile Hersekli Ârif
Hikmet Bey merhumu Kemâl’in delaletiyle burada tanıdım. Yine burada idi ki,
Midhat Paşa delaletiyle Tuna Tahrîrât Müdürlüğü’nden Haleb Mektupculuğu’na
terfîan memur olan (...) Leskofçalı İsmail Paşazâde Galib Bey merhumu tanımış
ve hâl ü tavrına ve vecâhet-i sîmâsıyle talâkat-i harikuladesine ve hususa
Hersekli gibi, Kemâl ve Kâzım Beyler gibi etvâr-ı lâubâliyâne ve güftâr-ı
bî-bâkâneleriyle meşhûr olanların, onun huzurunda şakk-ı şefe etmeksizin
mebhûtâne onu dinlediklerine hayrette kalmıştım.” (Ebuzziyâ Tevfik)
“Galib, hislerine ve zevklerine dayanarak
insanı ve hayatı anlatan eserler verir; şiir teorisi hakkında düşünecek vakti
yoktur. Onun nazmına da, nesrine de sür’at hâkimdir. Yirmialtı yirmiyedi
yaşlarında ilk dîvânını tamamlayan şair, oniki yıl (1272-1284) gibi çok kısa
bir zamanda da ikinci dîvânını oluşturur. Îbnülemîn’in anlattığı iki küçük
olay, Galib’in şiir söylemedeki sür’atini göstermesi bakımından önemlidir:
‘Yusuf Kâmil Paşa merhûmun nâdî-i irfanına Galib Bey, bir sabah dâhil olur.
Paşa, Fehîm-i Kadîm’in ‘Andelîb-i bâğ-ı tecrîdiz bu fânî gülşenin / Gülleri
hurşîd olursa. hâr dâmendir bize’ beytini hâvî olan gazeline nazîre söylemesini
-makamı taltifte- teklif eder. Galib Bey avdetle yarım saatte tanzîr eder,
zeylen üç dört beyit ile de paşayı medh eyler.’
“N. Kemâl bir gece Galib’e İranlı Örfî’nin bir
fahriyyesini okur; ertesi sabah şairin evine uğradığında ‘Kıt’a’ adiyle bilinen
şiirini tamamlamış olduğunu öğrenir. Bu hız sadece nazma münhasır kalmaz;
nesirde de Galib seri ve mükemmel yazan kalemiyle tanınır.”(M. Kayahan Özgül)
KAYNAK: İbnülemin Mahmut Kemal İnal / Divan-ı
Galib (Leskofçalı Galib’in hayatı ve şiirleri, 1919), Bursalı Mehmed Tahir /
Osmanlı Müellifleri I (1972), M. Kayahan Özgül / Leskofçalı Gâlib: Hayatı ve
Eserleri (1987), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas.
1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999),
İbnülemin Mahmud Kemâl İnal / Son Asır Türk Şairleri (c. II, 2000), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).