Yazar. 26
Ağustos 1960,
Kırıkkale doğumlu. İlkokulu Tınaz İlkokulu’nda, ortaokul ile liseyi Kırıkkale
Lisesi’nde okudu. Yükseköğrenimini ise Ankara’da Gazi Üniversitesi Yönetim
Bilimleri Fakültesi Sosyal Politika Bölümünde tamamladı. 1982 yılında İzmir’in Aliağa ilçesine yerleşti,
SSK Aliağa Hastanesi ile SSK İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nde çalıştı. 35 yıldır Ege’de
yaşıyor.
Esma Zafer Ertan, Hidayet Karakuş’un yönetimindeki Konak Belediyesi’nin
Alsancak Kültür Merkezi’ndeki yazarlık atölyesine iki yıl devam etti. İlk yazısı
“Kedi Gözü” edebiyat dergisinde (200) yayımlandı. Daha sonra deneme, kitap
eleştirisi, öykü türündeki yazıları çeşitli dergilerde, ayrıca ortak kitaplarda
yer aldı. Aralık 2009’dan itibaren Egeli Kadın Yazarlar “EKYAZ Platformu” tarafından “Kadına
Dair” adı altında her ay Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde yaptığı söyleşileri
iki yıl boyunca sürdürdü. Bu söyleşilerden bir seçme yaparak oluşturduğu
“Kadına Dair” adlı makale kitabı 2011 yılında Konak Belediyesi’nce yayımlanarak
halka ücretsiz olarak dağıtıldı.
İki yıl süre ile bir yayınevinde
editör olarak çalıştı. Makaleleri, kitap incelemeleri, öyküleri çeşitli
dergilerde yayınlanıyor.
“Yüzme Yarışması” isimli çocuk
oyunu tiyatro sanatçısı kızı Ece Ertan tarafından sahnelendi.
Foça Belediyesi’nin 2017 yılında
8.sini düzenlediği Deniz Öyküleri Yarışması’nda
“Ne Oldu Sana Amiral” adlı
öyküsüyle birinci oldu.
Egeli Kadın Yazarlar Platformu’nun hazırladığı 7 ortak kitapta
öykü ve makaleleriyle yer aldı (Kent İnsan – Anneler ve Kızları – Ege’den
Köyler – Kadında Söz İzleri – Günyüzü Mektupları – Kadına Dair – Minimal Öykü).
İlhan
Ertan ile evli ve Ece Ertan adında bir kız çocuğu annesi olup, 2008 yılından bu
yana Egeli Kadın Yazarlar Platformu’nun üyesidir. “Kurşun Kalem” ve “Akköy”
dergilerinin yazı kurullarında görev yapmıştır.
ESERLERİ:
Deneme-İnceleme: Kadına Dair (İzmir, 2011), Her Şeye
Rağmen İstanbul (2016).
Öykü: Bir Bilet Lütfen (İzmir, 2013).
Çocuk Kitabı: Durist Diyarına Yolculuk (2017).
KAYNAKÇA: Feride Cihan Göktan / Bir Bilet Lütfen (Bir Gün Kitap Eki,
Eylül-2013), Esma Zafer Ertan (Bilgi
teyidi, 2018).
Anka
sıradan bir güne uyandı. Elini yüzünü yıkadı, kocasından arta kalanlarla
kahvaltısını yaptı. Sormadan yaşanan, sorma cesareti gösterenlerin
cezalandırıldığı bir ülkenin kıyı şehrindeki bir apartmanın çatı katıydı
burası. Okuyup yazmış, sorgu sual de etmişti bir zamanlar ama artık değil. Onun
gibiler faydası olmayan bir ağacın kökü dışarıda çeşidiydiler. Anka, halen
düşlerine girdiğinde korkarak uyandığı tutukluluk günlerinden kalan kâbuslar
görürdü. Gördüğü her kâbusla biraz daha vazgeçmişti farklılığından. Ailesinin
istediği biriyle de evlenip çoktan kapatmıştı eski defterleri.
Radyoyu açtı. Saat başı haberlerin okunduğu
yayın akışındaydı kulağı. Trafik kazaları, ülkenin her yanındaki çatışmalar, patlayan
bombalar, bütün bunların neden olduğu ölüler... Bir an için bir şeyler yapmalı
geçti içinden. Ama sadece bir an.
Yatağı
toplarken birden yorgandan çıkmaya çalışan o kuş tüyünü gördü. Kim bilir kaç
kuşun tüylerinden yapmışlardı bu yorganı. Yastıkları da düşününce, bir daha
uçamayacak kaç ölü kuş vardı bu odada. Bunlardan koca iki kanat yapmaya
çalışarak belki biraz oyalanabilirdi. Eğer yapabilirse tüyler yeniden asıllarına
döner, o da bembeyaz kanatlarıyla şehrin üzerinde gönlünce süzülürdü. Gerçekmişçesine
içinden bir şeyler aktı gitti. Uzun zamandır böyle hafiflememişti. Son günlerde
buna benzer düşleri sık sık görür olmuştu. Hemen bir plan düşündü. İlk olarak
kavisli, yaş, ince, kalın çokça ağaç dalları toplayacak bunlarla önce bir
iskelet oluşturacaktı. Sırtına aceleyle bir şeyler geçirip dışarı çıktı. Koca
caddede hiç ağaç olmadığını ilk kez hayretle fark etti. Binlerce kez geçtiği
caddeye hiç bakmıyordu demek, ilgisizliğine şaşırdı. Gittikçe artan bir
bunaltıyla kaçarcasına tekrar eve döndü. Kaynattığı bir bardak suya çay
poşetini daldırdı. Koltuğa oturup ufuğu aradı. Karşısında, öğle güneşinin dik
ışıklarıyla iyice bozlaşmış çatıların üzerinde, güneş enerjilerinin metal
silindirleri uzayıp gidiyordu. Görüntü donuktu. Hiç yaşam yok gibiydi. Arada
uçan birkaç kuşun cılız görüntüsü de olmasa... Gece, yanan ışıklar bu görüntüyü
biraz olsun canlandırıyordu ama o, kendini televizyona kaptırıp uzaklara hiç
bakmıyordu. Kardeşlerinin çabalarını anımsadı. Anka’dan ümitleri kesilince
herkes kendi telaşına düşmüştü. Yoksa bu gün yorgandan dışarı kendini atmaya
çalışan o küçük, cılız, yumuşacık fakat inatçı bir beyaz tüy kimsenin yıllardır
yapamadığı bir kıpırtıyı başlatabilir miydi dersiniz?
……..
Kalkış düdüğünü çalan vapur, suları foşurdatarak
yaptığı manevranın ardından tan yol ilerlemeye başladı. Çantasından aldığı
simidi çıkardı. Herkes kendi halindeydi. Cesaretlendi. Kenara yanaşıp büyücek
bir parça kopardı, çekingen bir hızla fırlattı, martının biri kapıvermişti.
Heyecanla bu sefer daha büyük bir parça kopardı, çekingenliğiyle beraber denize
bıraktı. O da suya düşmeden birinin gagasına yerleşmişti. Bir daha, bir daha…
Gittikçe küçülttüğü lokmalar, bazen yakından bezen uzaklardan gelen birisinin
gagasına yerleşiyordu. Pike yaparkenki çevikliklerini, gözlerinin keskinliğini,
pırıl pırıl görünüşlerini, çığlık çığlığa çırpınışlarını izlerken başka bir
dünyada gibiydi. Kendini uçarken hayal ettiğinde ise son günlerdeki titreme
bütün bedenini kaplamış ayakta durması zorlaşmıştı.
Vapur
iskeleye yanaştı, boşaldı, tekrar doldu. O olduğu yerden kıpırdamadan kaskatı
aynı yolu tekrar gitti… Geldi… Yanına yaşlaşan biri “iyi misiniz, yardım ister
misiniz” diye sormasa nasıl göründüğünden haberi olmayacaktı. Hayır, anlamında
eliyle yaptığı işaretten sonra zorlukla doğrulup merdivenleri aradı. Hızlandı,
davranışındaki acemiliğe yöneltilen şaşkın bakışlar arasında iskele caddesinde
duran bir taksinin arka koltuğuna külçe gibi yığıldı.
(Bir
Bilet Lütfen / Anka/ Esma Zafer Ertan)
Esma
Zafer Ertan İzmir körfezinin özgür maviliğinde yaşarken kadınların daraltılmış ufuklarını,
bu maviliğe hiç yakışmayan grileşmiş kadın hayatlarını dert etmiş kendine, daha
çok özgürlük daha çok mavi için öyküler yazmış ve şimdilerde piyasadaki birçok
kadın öykü kitabı içinde kulvarda yerini almış durumda. Bir Bilet Lütfen kadın
dostu bir kitap. Yazar bu ilk öykü kitabında derinlerdeki toplumsal yaraları
deşmeye çalışırken örselenmiş kadın ruhunun yansımalarını da daha iyi görelim
diye yüzeye çekmeye çalışıyor. Öyküler olay örgüsünden çok ruhsal çözümlemeler
aşamasında okutturuyor kendini. Öyle ki bazı öykülerde yazarın kadın
duyarlılığı o kadar incelmiş ki okurun kadın olması gerek, bu öykü sadece başka
bir kadın tarafından algılanabilir dedirttiriyor insana. Mine Miskioğlu'nun
kitap hakkındaki yorumlarını da bu yazıya aktarmak istiyorum. Şöyle demiş
Miskioğlu:
"
Hayata bağlayan yanını ve bir sevdiğini kaybeden, umut aramayı bırakmış ancak
umutsuzlukla barışmış yalnız insanların yanı sıra, gündelik -ve genellikle
zorluklar içeren- hayatın biteviyeliğinde sıkışan, nefes almaya uğraşan,
özlemlerine, hatta umutlarına ve güçlü içgörü özelliklerine rağmen kendiliğinin
döngüsünden çıkamayan kadınlardan oluşan öykü kişileri dikkat çekiyor. Kitap
boyunca yer yer gülümseten mizahın ve açık net üslubun tüm rahatlatıcılığına
karşın, hüzün eksik olmuyor üzerimizden…"
Kitap
Dostoveyski'nin "herkesin yolu ayrı" sözüne atıfla başlıyor.
Ülkemizde bugünlerde yüksek tondan vurgulanarak kadını daha çok nesneleştiren
aynılaştıran aslında hiçleştiren ataerkil söyleme karşı durmak için
"herkesin yolu ayrı" demek gerekir ve ilave etmeli "bir bilet
lütfen"...
Daha
güzel bir dünya için.
(Feride
Cihan Göktan (BirGün Gazetesi Kitap Eki) / Eylül-2013)