Eğitimci, gazeteci, şair. 1 Nisan 1974
tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Van ve Diyarbakır’da iki
yıl öğretmen olarak çalıştıktan sonra görevinden istifa edip, Ergani'de çıkan bir
süre yerel bir gazetede muhabir, yazı işleri ve haber müdürü olarak çalıştı. 2008
yılında Diyarbakır Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünde kameraman, fotomuhabiri
ve haber editörü olarak üç yıl görev yaptı. Halen hayatını ve çalışmalarını Diyarbakır’da
sürdüren Mehmet Oğuz Diyarbakır Müze Müdürlüğünde görev yapmaktadır. Evlidir.
İlk şiirinin ne zaman ve nerde
yayınlandığını hatırlamıyor. 1998 yılında Güney
dergisinde "Irgat Şui" mahlasıyla yayınlanmış olan “Yüreğim Öldü Çocuklar” şiirini,
yayınlanan ilk şiiri olarak kabul ediyor. 1998 yılından sonra yazdığı şiirler E dergisi, Berfin Bahar, Yasakmeyve, Milliyet Sanat, Yaratım, Hayal, Pitoresk
gibi dergilerde ve üniversite öğrencilerinin çıkarmış olduğu çeşitli dergi ve
fanzinlerde yayımlandı. Şiirin yanı sıra, çeşitli dergi ve gazetelerde kültür
sanat yazılarıyla politik yazılar da yazmaktadır.
Kendisini şair değil, yaşadığı günün
tanığı ve sanığı olarak görmekle birlikte; yazdıklarını da şiir değil şuur
olarak adlandırmaktadır. Hiçbir harfin başka bir harften üstün ve büyük
olamayacağı inancını taşıyan şair, noktalama imlerinin şiirin sınırsızlığına
aykırı olduğu düşüncesiyle şiirlerinde mecbur kalmadıkça noktalama imleri ve
büyük harf kullanmamayı tercih ediyor.
Edebiyat ve şiir çevrelerince düzenlenen
etkinliklerde; Batman Valiliği Türk Dil Şenliğinde: Birincilik ödülünü, Hüseyin
Çelebi 14. Şiir ödülünde: Jüri Özel Ödülünü, Marmaris Şiir Akşamlarında: İkincilik
ödülünü, GAP Kültür Birliği Cahit Sıtkı Tarancı Şiir Ödülünde İkincilik, Diyarbakır
Valiliği Doğumunun 100. Yılında Cahit Sıtkı Tarancı Şiir Ödülünde Birincilik
ödülünü aldı. 2009 Homeros Şiir Ödülü Jüri Özel Ödülünü ise - O dönemde Karşıyaka
Belediyesinin 291 işçiyi işten çıkarması üzerine- almayı reddetmişti.
ESERLERİ (Şiir):
Sus/Kuyu/Su (2008), Ya Su ya Meyra (2010), Gayb-ı Huruf (2012).
KAYNAK: İhsan Işık / Diyarbakır
Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar
ve Sanatçılar (2014) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür
Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2015), Kendisinden alınan bilgiler (Nisan 2014).
I.
sabahçı
kahvelerinin önüydü babam
ölü kadınlarla evliydi
biraz tütün biraz hüzündü gözleri
yarım kalmış masaldı kulaklarımda
yatağımda eksik bir sıcaklık
alnıma dokunan gizli dua
ateşli uykularda
bütün
mevsimler içinde en çok kışa benzerdi
yüreği çığ altında yolları kapalı bir dağ köyü
gece eşkıyalar inerdi dumanlı gözlerine
gündüz jandarmalar basardı
teslim olmazdı babam
tabakasına davranır
kaçak bir yol (s)arardı
çıkılmış
yolculukların sonuydu babam
gideni çoktu ömründen
döneni yoktu
uzak bozkırlarda unutulmuş bir istasyona benzerdi
içinden geçen yolculara el sallayan
yüksek
yaylaların kaval sesiydi
nağmesi yanık ve hoyrat
bozuk bir lisanla söylerdi türkülerini
ulu bir çınar değildi belki
kollarına salıncaklar kurduğumuz
var yok bir iğde ağacı kadar
ama serin
ama üstümüze gölgeydi
kendiyle
barışık dünyayla küskündü babam
herkese susup derdiyle konuşandı
okunmaz bir yüzü vardı
silinmiş bir yazı gibi dururdu defterde
kaldırıp baksanız şapkasının altına
altından ya başkası çıkardı ya da hiç kimse
I.
gökten vahyedilmiş bir sözdün ağzıma
kalbime inen kâbe
tavaf ettiğim kitapların dışındaydı yüzün
ellerin rahmetti
gözlerin
bismillahsız başlayan sure
ben mürteddim merdudiydim ey azize
rabbin açık kapısı yoktu bana
senin duaların benim küfrüm
rabbin duvarları vardı
kat kat duvakları
bilmezdim aşk dininde
küfürler duaya
dualar küfre giyinirmiş
rab
bunların hepsinden müstesnaymış
bilmedim
bilemezdim
bilme
din
II.
çürümüş bir aşkın dalından düştüm
ardını hiç görmediğim sürgülü kapına
belki biraz kırgın
belki parçalanmış
sense
haylaz bir çocuk gibi tırmanıyordun
en yüksek dallara
belki biraz çılgın
belki sevdalanmış
ortak
bir adresi olmadı ellerimizin
ve gözlerimizin
düşerken
kopardığım çığlığa
tutunmuştun sen
bense
çocuk gözlerindeki haylazlığa
aşka susamışlığına
şimdi
birlikte düşüyoruz yine
yorgun bir ayrılığın kollarından
tutunacak hiç kimsemiz yok
birbirimizin
yokluğundan başka