Mustafa Kemal Atatürk’ün kız
kardeşi (D.1885, Selanik - Ö. 18 Ocak 1956,
Ankara). Balkan savaşlarından sonra (1912-13) annesi Zübeyde Hanım ile birlikte
Selanik’ten ayrılarak, İstanbul’da ağabeyinin kendileri için hazırladığı
Akaret’lerdeki eve yerleşmişti. Orta boylu, açık sözlü, kendisine karışılmasından
hoşlanmayan bir bayandı. Mustafa Kemal, Milli Mücadeleyi başlatmak üzere
İstanbul’dan ayrıldığında ana-kız Akaret’lerdeki evde yaşamayı sürdürdüler.
Cumhuriyet’in kuruluşundan (1923)
sonraysa Mustafa Kemal, annesi ile kız kardeşini Ankara’ya aldırdı. Bir süre ağabeyinin
yanında kalan Makbule Hanım, sonradan Çankaya köşkünün içindeki arazinin batısında
kendisi için yaptırılan “Çamlı Köşk”e yerleşerek burada yaşamaya devam etti. Ancak,
Atatürk’ün ölümünden sonra unutulmuş olarak bir kenara çekilmek durumda
kalmıştı. Çamlı Köşk kamulaştırılarak devlet tarafından satın alınmış ve
Çankaya Köşkü’nün yabancı konuklara ayrılan bölümü durumuna getirilmişti.
Makbule Atadan, 1930 yılında
Atatürk’ün isteği üzerine, Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası’na
girmiş; bu partinin birkaç ay sonra kapatılmasıyla da Makbule Hanımın siyasi
hayatı da sona ermiş oldu. Makbule Atadan 1935 yılında milletvekili Mecdi
Boysan ile evlendi,1956 yılında da 69 yaşındayken öldü.
Atadan’ın, ağabeyi Mustafa Kemal
ile ilgili anıları “Büyük Kardeşim
Atatürk” (1952) ve “Ağabeyim Mustafa
Kemal” (1952) adlarıyla yayınlanmıştır. O kitaplardan birinde, ağabeyi
Mustafa Kemal’in onları İstanbul’da bırakarak, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak
üzere Anadolu’ya geçiş sürecindeki durumlarını şöyle anlatır:
“Tam üç gün üç gece telefonumuz çalmadı. Üç gün sonra telgrafını aldık;
‘Samsun’a çıktım, sıhhatteyim, merak etmeyin’ diyordu. Üzüntümüzün yerini büyük
bir sevinç kapladı, ama gidiş o gidişti. Arada sıra onun yakınlarından biri
geliyor, hatırımızı sorup gidiyordu. Tam sekiz sene abimi göremedik. Abimin
talimatıyla hiçbir yere çıkmazdık. Bir gün kapı çalındı, pencereden baktım,
tanımadığım kimselerdi, açmadım kapıyı. Gene çalındı aşağı indim tam on sekiz
kişilik bir kalabalık. Hepsi Osmanlı
hükümetinin adamları, dışarı çıktım ve aramızda şu konuşma geçti: ‘Ne var ne
istiyorsunuz’ dedim, ‘Evi arayacağız’ dediler. ‘Kimin evini arayacaksınız?’
‘Mustafa Kemal’in evini’ dediler. Kızdım, ‘canım bizim evimizi ne hakla
arıyorsunuz, annem hasta ölüm yatağında, ben yalnız bir kişiyim.’ ‘Mecburuz’
diye ısrar ettiler. Yan taraftan birkaç kişi yanımda belirdi, fısıltı halinde
korkmayın dediler, biz Mustafa Kemal’in adamlarıyız, evi kimseye bastırtmayız,
siz kapıyı kapatıp yukarı çıkın.’ Bu duruma çok sevindim. Annemin yanına
gittim. ‘anneciğim’ dedim, ‘abimin adamları etrafta dolaşıyorlar, hiçbir şey
yapamazlar bize’. Sonra kapıdaki kalabalığın çoktan dağılmış olduğunu gördüm.
Aradan sekiz sene geçmişti. Abim gayesinde başarılı olmuştu. İstanbul’a
geleceğini haber aldığımız zaman sevincimize diyecek yoktu. Onun sevdiği
yemekleri yaptık. Gözümüze uyku girmedi günlerce.”
KAYNAKÇA: Hakkı Devrim / “Atadan,
Makbule” (Türkiye Ansiklopedisi c:1, 1974), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar
Ansiklopedisi (2001, 2004) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve
Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Kadınlar (Türkiye
Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013).