Amrî

Divan Şairi, Şair

Burç
Diğer İsimler
Amr

Divan şairi (D. 1450-1500? – Ö. 1523, Vize). Asıl adı Amr’dır. Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemlerinde müderrislik, kazaskerlik ve şeyhülislâmlık görevlerinde bulunan Abdülkerim Efendinin âzatlı kölesi ve evlâtlığı idi. Eğitimi bitince bir süre mülâzımlık yaptı. Daha sonra Serfiçe kadılığına tayin edildi. Serfiçe’den sonra nerelerde görev yaptığı bilinmiyor. Son olarak Vize kadılığına tayin edildi. Bu görevindeyken vefat etti. Şakacı, nüktedan, hoşsohbet, iyi huylu, sevimli ve güzel ahlâklı bir insan olduğu söylenir. Kadılık yaptığı yerlerde halkın güvenini ve sevgisini kazandı. Şiirlerinde aşk duygularını anlattı.

Divanındaki gazellerinin üçte birinden fazlası kısa vezinlerle yazılmıştır. Şiirleri o zamana kadar az kullanılmış redif ve kafiyeleri içerir. Bu şiirler, sanat göstermek kaygısıyla yazılmadıkları belli olan, edası tabiî, akıcı, anlaşılması kolay şiirlerdir. Divanında yalnız Kanûnî Sultan Süleyman’ın vezîriâzamı İbrâhim Paşa’ya bir kaside sunulmuştur. Yazmaktan çok, zekâsını ve kabiliyetlerini sohbetlerde cinaslı, nükteli sözler üreterek çevresini hayran etmeye harcadı. Kaynaklarda divanından başka herhangi bir eseri bulunduğunu gösteren bir işaret yoktur. Basılmış olan divanında 143 gazel bulunmaktadır. Bu bakımdan divançe sayılabilir.

 “Gençliğinde onu görüp konuşan Sehî’nin ifadesine göre Amrî iyi huylu, güzel ahlâklı, güzel çehreli, hoşsohbet ve mesleğinde adil bir kimse imiş. Sehî’ye göre onun şiirleri aşk ve şarap konularından bahseden, ince duygularla yüklü, herkesçe beğenilen, şöhreti her tarafa yayılan ve sevilen eserlerdir. Latîfî de kadılık ettiği bölgelerde insanların kendisinden hoşnut bulunduklarından bahseder. (…) Âşık Çelebi onun kaside yazmakla vakit geçirmeyip, aşk halini dile getiren gazeller kaleme aldığını bildirir. Buna göre şairin tek yazdığı kaside, ömrünün son yılında İbrahim Paşaya sunduğu eseri olmalıdır. Yine Âşık Çelebi ve Kınalızâde’ye göre onun şiirlerinin çoğu kısa vezinlerde ve işitilmemiş kâfiyelerde yazıldığından, şiir zevki olanlar arasında çok tutulmuştur.” (Ahmet Atillâ Şentürk)

“Bu devirde yaşamış şairlerden yalnız üçünün, Necâtî Bey ile Ahmed Paşa’nın ve Karamanlı Nizârmi’nin divanları elimizdedir. Nizâmî tıpkı on altıncı yüzyıldaki Figânî gibi şahsiyetini bulmuş, olgunlaşmış bir şâir değildir. Amrî, Ahmed Paşa ve Necâti Bey gibi iki büyük şairden Necâti Bey’in yoluna gitmiş görünüyor. Tıpkı Necâti Bey gibi şiirin yapısında atasözlerinden, deyimlerden, alabildiğine yararlanmıştır.” (Mehmed Çavuşoğlu)

HAKKINDA: Latîfî / Tezkire-i Latîfî (1896-97, s. 249), Sehî Bey / Tezkire-i Sehî (1907-08, s. 82), Sadeddin Nüzhet Ergun / Türk Şairleri (1936-1945, c.2 , s.487-490), Mehmed Çavuşoğlu / TDV İslâm Ansiklopedisi (cilt: 3, 1991, s. 96-97), Mehmed Çavuşoğlu / Amrî Divânı (1979), Âşık Çelebi /  Meşâ’irüş-şu’arâ (yay. Meredith Owens, Londra 1971), Ahmet Atillâ Şentürk / Osmanlı Şiiri Antolojisi (1999).

 

GAZEL

Cân-âferîne âferîn şîrîn zebân virmiş sana

Cânlar yidürmeli leb-i şeker-feşân virmiş sana

 

Dil saydına gîsûn ile sunmış kemend-i anberîn

Cân kasdına ebrûn ile müşgin kemân virmiş sana

 

Bülbülleri gûyâ kılur bostân-i Firdevs andurur

Ruhsâre-i gül-reng ile gonca dehân virmiş sana

 

Ter müşg ile yazmış yüzün üstine hatt-i anberîn

Devr-i kamerde fitne-i âhir-zemân virmiş sana

 

Bildün miyânunla dehânun sırrı cândan geçdügin

Tab‘-i hayâl benzer eş‘âr-i revân virmiş sana 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör