Şair. 17 Nisan 1979, Bingöl doğumlu. Bingöl
Lisesini, Fırat Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü bitirdi.
Lisansüstü öğrenimine Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde
başladı, tamamlamadı. İstanbul’da danışmanlık (2004-05) yaptı. Yazı ve
şiirleri; Düşçınarı, Varlık, Sanat ve Hayat, Yasakmeyve, Milliyet Sanat ve
Radikal İki’de yayımlandı. 2001 yılında Yaşar Nâbi Nayır Gençlik Şiir
Ödülü ve Seküler Cumhuriyet: Türkiye’nin Siyasal ve Toplumsal Değişimi
adlı çalışmasıyla Milliyet Sosyal Bilimler Birincilik Ödülünü kazandı.
Mehmet Butakın İçin Ne Dediler?
“Butakın, olmaz’ın, artık bir daha asla
olmayacak olanın, geçmişte olmuşsa bunun belki bir yorum bir hatırlama biçiminden
başka bir şey değildir’in duygusunu, poetik tutarlılığın kusursuzluğuyla
işlemektedir. Bu kusursuzluk tutkusunda eskinin, eskiye ait bir ‘göl dünya’nın
temalarına, sesine, malzemesine bağlılığın da etkisi vardır kuşkusuz. Ama yine
de narsistik örüntünün şiirsel yansıması olarak okumak, meseleye bir başka
pencere açmak, bu pencerenin gösterdikleriyle şiirsel dünyayı tartışmak daha
devindiricidir kanımca.” (Mahmut Temizyürek)
ESERLERİ:
ŞİİR: Israr Falcıları (2003).
DÜŞÜNCE: Özgürlük Önermeleri: Üniter Düşüncenin
Sonu (2003).
KAYNAK: Varlık (Söyleşi, Temmuz 2001), Mahmut
Temizyürek / Bir Dilden Bir Dile Göçmek ya da Kayıptan Doğan Şiir (Yasakmeyve,
Ocak-Şubat 2004), Figen Alkaç / Modern Bir Azizden Mezmurlar: Israr Falcıları
(Yasakmeyve, sayı: 7, 2004), Sezai Sarıoğlu (Yasakmeyve, söyleşi, sayı: 6, 2004).
her sabah geçerim oradan
elimde bir asayı cürüm.
kusarım tarihin o uzak
eğrisinde kalbimi.
bir kelimetullah isa olsan
harfler incitir boynumu.
ol masal yontusuna kazınmış
râhı seferiyim alnımda
cinayet nişanı.
bir sabah daha ölmesen akşam
olur.
kadehlerde ağu, geçerim
yitmiş suların kıyısından
ecel tutar, ömrüm kısalır
beni.
malik olsam ne varsa gecenin
içinde
herkes yalınayak bir kıtalin
ortasında kalender.
nerdeyim şimdi ben, hani
göğsümü birleştiren kancalar?
düşündüm dönmeyi tutuk bir
mihnetle her akşam,
kayıp bir göl kıyısından
siyahi kaslarla öperek yaranı
nasıl geçerse geçsin bu
rüyâ..
işte gerilmiş lifleri
yüzlerce kalyonun.
bir kuleden diğerine
serilmiş, mum ve kandil
suratlı şehzade tabloları.
kanıyor kadranı yalan dünyanın.
elbet
hoş
şeyler
değil
bunlar. eşkali unutulmuş bir
arap ölür elhamrada,
yüzlerinde pas, oralarında
haya avignonlu kızların.
şimdi ne kadar bir ilahiyim
desem inanmazsın.
işte kalbimize batık çekilen
harfler kadar arabesk,
nedensiz bir bütün içinde
çoğu şey.
ve kılcal bir vakit, ölümün
devasa kollarına girmiş
hikmetli törpü.
bir kalbin nasıl burulduğu
yazılıdır gözlerinde bir ﻭ harfinin.
nasıl ve neden sonra ah!
dilimi çözülmemiş kargılarla
sınasam
ziyân bir deniz kabarır.
bozuk bir masal yontusuna
döner her şey.
ve remilciler. o yenik
yanlarıyla geçtiler
parsın kızıl damarlarından.
beni tutyalı
sedir dallarından neşterle
koparılmış
tılsım say ve küfre ikna
olmuş dualarla
aldat. şimdi uzak sulara
dönmüş
yüzümden tanıyorum kendimi.
ruhum,
uzun seferlerden çağrılmış
bir su tarihçisi.
kendimi acze bırakıyorum. ey
eski kent
çarşılarının dalgın ve
tütsülü yerlerinden
geçen sebepsiz hüzünler. izi
silinmiş kıyılardan,
şehvetli bir korkuyla dönen
ısrar falcıları.
lekeli bir zamanda kendimi terk
etmek istiyorum.