Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu
(D. 993 - Ö. 1063, Merv / Rey). Devlete
adını veren Selçuk Bey’in torunu, Mikâil Bey’in oğludur. Hazar Denizi ile Aral
Gölü’nün kuzeyindeki bozkırlarda bulunan Oğuz Türklerinin Kınık boyundandır.
Babasının ölümünün ardından kardeşi Çağrı Bey ile birlikte dedesi tarafından
yetiştirildi. Selçuk Bey’in ölümünden sonra yabgu olan Tuğrul Bey’in amcası
Arslan Yabgu, Samanilerin yıkılmasından sonra Maveraünnehir’e egemenlik kuran
Gaznelilerin sultanı Gazneli Mahmud’a esir düştü (1025). Bunun üzerine bazı
Türkmen boyları Gaznelilerin egemenliğini kabul ederken Tuğrul ve Çağrı Beyler,
amcaları Musa Yabgu’nun buyruğuna girdiler. Tuğrul Bey, Oğuzların birliğini
sağlamaya çalışırken, Çağrı Bey de Doğu Anadolu’ya yeni akınlar düzenledi.
Böylece zamanla çoğalarak Gaznelilerden toprak istediler. Sultan Mahmut’un
isteklerini reddetmesi üzerine Tuğrul ve Çağrı Bey yönetimindeki bir grup
Türkmen birliği Horasan’a girdiler ve Serahs yakınlarında karşılaştıkları
Gazneli ordusunu yendiler (1038). Geleneğe uyularak topraklar bölüşüldü. Musa
Yabgu Serahs’ı, Çağrı Bey Merv’i, Tuğrul Bey de Nişabur’u aldı. Sonrasında
Tuğrul Bey Nişabur’da kendisini sultan ilan ederek adına hutbe okuttu.
1040 yılında Gaznelilerin
yenilgisiyle sonuçlanan Dandanakan Savaşı’yla İran’a sahip olan Selçuklu
Devleti resmen tanındı. Tuğrul Bey, Memluklar ve Türkmenlerden oluşan düzenli
ordusuyla yeni fetihler yapmak için batıya yöneldi. 1040-44 yılları arasında
Rey ve Hemedan’ın Hazar Denizi kıyısındaki toprakları ele geçirildi. 1049 ve
1054’te Anadoludaki Bizans topraklarına akınlar yaptı. Bu akınlar sırasında ele
geçirdiği toprakların kendisine verilmemesi üzerine isyan eden Tuğrul Bey’in
üvey kardeşi İbrahim Yınal bozguna uğratıldı. 1054’te Gence ve Tebriz’i alan
Tuğrul Bey, 1055’te Bağdat’a girerek Abbasi halifesini Şii Büveyhiler’in
baskısından kurtardı. Böylece dini ve siyasi birliğin yeniden Abbasi halifesi
çevresinde toplanmasını sağlayarak İslam dünyasının önderi konumuna geldi.
Halife, Tuğrul Bey’i “Dünya Sultanı” ilan etti ve “halifenin ortağı” ve “dinin
temeli” unvanlarını verdi. Böylece Selçukluların Abbasilerin himayesinde
ellerine aldıkları dokuz asır sürecek olan Türk-İslam saltanatı başlamış oldu.
Tuğrul Bey, yirmi beş yıl adalet,
iyilik ve savaşlarla geçen bir hükümdarlıktan sonra hastalandı. 5 Eylül 1063
tarihinde Rey (bugünkü Tahran) kenti yakınlarında yetmiş yaşlarında iken vefat
etti, Rey’deki türbesinde toprağa verildi. Tuğrul Bey’in ölümünden sonra, onun
yerine Sultan Alpaslan geçti.
Tuğrul Bey, sürekli mücadele ile
geçen uzun yıllar sonunda büyük işler başarmıştı. Dünyanın en büyük
devletlerinden birini kurarak, Türk-İslam dünyasına büyük hizmetler etti.
Maveraünnehr’den Anadolu’ya, Irak’tan Azerbaycan ve Kafkasya’ya kadar olan
ülkede huzur ve emniyeti kurdu ve pek çok ülkeye egemenliğini kabul ettirdi.
Tarım ve ticari çalışmalar sonucunda ülkede ekonomik hayat gelişip, refah
düzeyi yükseldi. Kusursuz bir biçimde oluşturulan devlet teşkilatı, güçlü
temeller üzerine oturtuldu. Onun oluşturduğu devlet kurumu, devrinde ve sonra
kurulan Türk-İslam devletlerine örnek oldu.
Tuğrul Bey adil, vakur, cömert, cesur, içtenlikli, iyi ve
yumuşak huylu bir hükümdardı. Sarayın kapısına umutla gelen hiç kimse boş
dönmezdi. Beş vakit namazını cemaatle kılmaya özen gösterir ve haftanın iki
gününü oruç tutmakla geçirirdi. Bağdat’ta yaptırdığı sarayının yanına cami,
medrese ve bir hamam da yaptırmıştı. Bütün bu özellikleri ile Tuğrul Bey,
halkın ve ordusunun sevdiği ve tam bağlı bulunduğu bir hükümdardı. Becerikli
bir devlet yöneticisi, korkusuz ve dirayetli bir komutan, saflığın ve
temizliğin, engin gönüllülüğün doruğunda bir Mümin, Ceyhun’dan Fırat’a kadar
uzanan bir devletin kurucusu olan Tuğrul Bey’in hayatı, sarsılmaz azmin ve
büyük ideallerin belirgin bir örneğidir. “Kendime bir saray yapıp da yanında bir cami inşa etmezsem, Allah-ü Teâla’dan
utanırım” sözü Tuğrul Bey’e aittir.
HAKKINDA: İbrahim
Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Ali Sevim / Biyografilerle Selçuklular Tarihi (1982), Büyük Larousse
Ansiklopedisi (s. 11736, 1986), Ana Britannica (c. 21, s. 205-206, 1987), Fazlı
Konuş / Selçuklular Bibliyografyası (2006), Doğan Avcıoğlu / Türklerin Tarihi (2006).