Asker, devlet adamı, Osmanlı Harbiye Nazırı
(D. 23 Kasım 1881?, Divanyolu
/ İstanbul - Ö. 4 Ağustos
1922, Ab-ı Derya köyü / Belcuvan / Doğu
Buhara). Asıl adı İsmail Enver’dir. Ailesi Manastırlı olup babası, önceleri Nafia Nezareti’nde (Bayındırlık Bakanlığı) fen memurluğu yapan, daha sonra sivil paşalık rütbesine yükselen Ahmet Bey; annesi Ayşe Hanım’dır. İstanbul Fatih Mekteb-i İbtidaisi’nde başladığı ilköğrenimini,
ikinci sınıfta iken, babasının görevi nedeniyle gittiği Manastır’da bitirdi. Aynı yerdeki Askerî Rüştiye (ortaokul) ve
Askeri İdadi (lise) öğrenimini
tamamlayarak Mekteb-i Harbiyye-i Şâhâne’ye (Harp Okulu) girdi. Daha o
sıralarda, yüksek okullarda yaygın olan II. Abdülhamid aleyhtarı propagandadan etkilendiği anlaşılan Enver Bey, okulunu dokuzuncu olarak bitirip erkân-ı harb (kurmay)
sınıfı için ayrılan kırk beş
öğrenciden biri olmayı başardı.
Erkân-ı harb eğitimi sırasında bir kez Yıldız Sarayı’na götürülerek sorgulandıysa da hüküm giymedi. Sınıf ikincisi olarak
okuldan mezun olduktan sonra
Ocak 1903’te kurmay yüzbaşı
rütbesiyle Manastır’daki 13. Seyyar
Topçu Alayı’nda görevlendirildi. Eylül 1903’te Koçana’da bulunan 20. Piyade Alayı’nın 1. Bölüğüne, bir ay sonra da 19. Piyade Alayı’na atandı. Nisan 1904’te Üsküp'teki 16. Süvari Alayı’nda görevlendirildi. Aynı yılın Ekim ayında Manastır’daki
karargâha geri döndü. Ardından
Manastır Mıntıka-i Askeriyyesi Ohri
ve Kırçova bölgeleri müfettişliğine
atandı. 1905’te kolağası (kıdemli
yüzbaşı) iken Bulgar, Rum ve Arnavut
çetelerine karşı girişilen askerî
harekâtta üstün başarılar gösterdiğinden altın liyakat madalyası ile
ödüllendirildi ve binbaşılığa
yükseltildi. Ardından, Selanik’te kurulan
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne
katılarak Manastır’a döndü. Cemiyetin
buradaki teşkilâtını kurma çalışmalarında
bulundu. Bu arada, Osmanlı Hürriyet
Cemiyeti ile merkezi Paris’te olan
Osmanlı Terakki ve İttihad Cemiyeti
birleşti. Çalışmalarını, ilk örgütün
Osmanlı Terakki ve İttihad Cemiyeti
Dâhili Merkez-i Umumisi adını almasından sonra daha yoğun olarak sürdürdü. Terakki ve İttihad Cemiyeti
tarafından başlatılan ihtilâl ve suikast
girişimlerine katıldı. Gizli çalışmalarının ihbar edilmesi üzerine İstanbul’a davet edildi. Ancak 24 Haziran 1908 akşamı dağa çıkarak ihtilâlde öncü rolü üstlendi.
Enver Bey, Tikveş’teki örgütleme çalışmalarından
sonra 21 Temmuz 1908’de Köprülü’ye gitti. Padişah II. Abdülhamit’in Meclis-i Mebusan’ı yeniden toplantıya çağırması üzerine de Selânik’e
giderek buradaki kutlamalara katıldı. Dağa çıkan subaylar arasında en kıdemlisi olduğundan ve Kolağası Niyazi Bey ile birlikte en önemli çalışmayı yaptığından “hürriyet kahramanı” sanıyla anılmaya başladı. Yeniden Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti adını kullanmaya başlayan örgüt içindeki askerî kanadın önde gelen adlarından biri oldu. 23 Ağustos 1908’de Rumeli Vilayeti Müfettişliği kendisine verilen Enver Bey, 5 Mart 1909’da Berlin askerî ataşesi olarak görevlendirildi.
“31 Mart Olayı” (13 Nisan 2009) üzerine geçici
olarak yurda dönen Enver Bey, İstanbul’da Hareket Ordusu’na katıldıktan sonra yeniden Berlin’e gitti. İstanbul’a çağrılan Enver Bey, 19 Mart 1911’de görüştüğü Mahmut Şevket Paşa tarafından
Makedonya’daki çete faaliyetlerine karşı alınacak önlemleri denetlemek ve bu
alanda bir rapor hazırlamak üzere
bölgeye gönderildi. Enver Bey dolaştığı Selanik, Üsküp, Manastır, Köprülü ve Tikveş’te bir yandan çetelere karşı alınacak önlemler üzerinde çalışırken, öte yandan İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin
önde gelenleriyle görüşmeler yaparak, 11 Mayıs
1911’de İstanbul'a döndü. 15 Mayıs 1911’de Sultan
Mehmet Reşat’ın yeğenlerinden
Naciye Sultan ile nişanlandı.
27 Temmuz 1911’de Malisör İsyanı
nedeniyle İşkodra’da toplanan İkinci Kolordu’nun Kurmay Başkanı olarak oraya gitmek üzere İstanbul’dan ayrıldı. İsyanının bastırılması, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin Arnavut üyeleriyle olan sorunların çözümünde
önemli rol oynadı. Daha sonra Berlin’e geçtiyse de İtalyanların Trablusgarp’a saldırmaları üzerine yurda döndü.
Enver Bey, 3 Eylül 1911’de Selanik’te düzenlenen İttihad ve Terakki Cemiyeti Yönetim Kurulu toplantısında, İtalyanlara karşı gerilla
savaşı yürütülmesi görüşünü
savundu ve bu görüşünü öteki
örgüt üyelerine de kabul ettirdi. 8 Ekim 1911’de padişah ve hükümet yetkilileriyle görüştükten sonra İskenderiye’ye gitmek üzere İstanbul’dan ayrıldı. Mısır’da ileri gelen Arap liderleriyle çeşitli
ilişkiler kurarak Bingazi’ye
geçti. Orada İtalyanlar’a karşı yapılan savaş ve gerilla harekâtında büyük
basarılar elde etti. 24 Ocak 1912’de Umum Bingazi Mıntıkası Komutanlığına, 17 Mart 1912’de bu göreve ek olarak Bingazi Mutasarrıflığına (kaymakamlık) atandı. Kasım 1912 ayı sonlarında ise Balkan Savaşı’na katılmak üzere Bingazi’den
ayrılarak, tebdili kıyafetle
İskenderiye’ye ve Brindisi’ye
geçerek Viyana üzerinden
İstanbul’a döndükten sonra 10. Kolordu Erkân-ı Harp (Kurmay) Başkanlığına atandı. Kâmil Paşa Hükümeti’nin barış antlaşması imzalanması yolundaki çabaları aleyhindeki İttihad
ve Terakki eylemlerine öncülük etti. 10 Ocak 1913’te Nâzım Paşa ile görüşen
Enver Bey, Harbiye Nazırı ile Kâmil Paşa’nın istifaya zorlanması ve savaşa
devam edecek bir hükümetin kurulması
konusunda anlaşmaya vardı.
Enver Bey ile İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin ileri gelenleri 23 Ocak 1913’te “Babıâli Baskını”nı gerçekleştirdiler.
Enver Bey, öncülük ettiği bu hükümet darbesinde Kâmil Paşa’ya istifasını imzalattı. Ardından padişahı ziyaret ederek Mahmut Şevket Paşa’nın Başbakanlığa getirilmesini sağladı. Ancak Edirne’yi kurtarmak amacıyla yapılan bu eylem sonrasında, planlanmasında
Enver Bey’in de görev aldığı askerî harekâtın başarısızlığı ve Edirne’nin
Bulgarlara bırakılması, İttihad ve
Terakki’yi zor duruma düşürdü. 12
Haziran 1913’te Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra ülke yönetimine el koyan İttihad ve Terakki Fırkası içindeki askerî kadronun lideri durumuna gelen Enver Bey önemli kararların alınmasında etkili oldu. Enver Beyin II. Balkan Savaşı sırasında, yani 22 Temmuz 1913’te Edirne’ye girişi toplumdaki güvenirliliğini daha da arttırdı. 15 Aralık 1913’te miralay
(albay), 3 Ocak 1914’te mirliva (tuğgeneral), aynı tarihte Ahmet İzzet
Paşa’nın yerine Harbiye Nazırı oldu. Kısa bir
süre sonra, Erkân-ı Harbiyye-i Umumiyye
Reisliği (Genel Kurmay Başkanlığı) görevini de üstlenen Enver Paşa, yeni görevinde
büyük bir gayretle, I. Balkan Savaşı’nda bozguna uğrayan Osmanlı Ordusu’nun yeniden düzenlenmesine gayret etti.
Enver Paşa, 5 Mart 1914’te, Osmanlı padişahlarından
Abdülmecit’in oğlu Şehzade Süleyman Selim’den torunu Naciye Sultan ile evlenerek Saray’ın damadı olduktan
sonra, İttihad ve Terakki Cemiyeti
tarafından Almanya ile ittifak anlaşması sağlamak için girişimlerde bulunmak üzere görevlendirildi.
Enver Paşa’nın ilk girişim
ve önerileri Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Hans von Wangenheim tarafından geri çevrildi. Daha sonra Avusturya-Macaristan yetkililerinin de baskıları ile
Wangenheim’in ve Şansölye
Betmann-Hollweg’in itirazlarına karşın, Kayser
II. Wilhelm’in emriyle 2 Ağustos
1914’te işbirliği anlaşması
imzalandı. Bu konuda Enver Paşa’nın
arkadaşlarından ayrıldığı taraf,
işbirliği anlaşmasının savaşa girmek
zorunda bırakmadığı Osmanlı Devleti’nin
Almanya’nın yanında savaşa girmesini
aistemesiydi. Savaşa girilmesinden sonra Enver Paşa Harbiye Nazırı olarak askerî harekâtın yönetimini eline aldı.
Ancak, Enver
Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı sırasındaki tek
yetkili olarak komutası Kafkas cephesinde gerçekleşti. 1 Kasım 1914’te Osmanlı-Rus sınırını geçen Ruslar 4 Kasım’da
Köprüköy’e girmişlerdi. Enver Paşa da bunun
üzerine, Osmanlı ordusuna ilerleme emri verdi. Cepheye giden Enver Paşa, ileri
harekâta hemen girişilmesi görüşüne
karşı çıkan Hasan İzzet Paşa’yı
görevinden aldı ve 18 Aralık’ta ileri harekâtı
başlattı. Emrindeki komutanların
itirazlarına karşın ileri harekâtı
ağır kış koşulları altında sürdüren Enver
Paşa, “Sarıkamış Harekâtı” olarak anılan
bu harekâtta 90.000 kişilik ordu mevcudunun
çok büyük bir bölümünün Allah-u Ekber
Dağları’nda donarak ölmesi ya da Ruslar
tarafından öldürülmesi üzerine, 10
Ocak 1915’te cepheden ayrılarak
İstanbul’a döndü. Bu nedenle de Enver Paşa’nın saygınlığı sarsıldı. 14 Ekim 1918 tarihinde Talat Paşa Hükümeti’nin istifası
ile Enver Paşa’nın da Harbiye Nazırlığı
sona erdi. Enver Paşa, 1-2 Kasım 1918’de İttihad ve Terakki’nin diğer yedi lideriyle birlikte Arnavutköy’den bir Alman denizaltına binerek Odesa’ya kaçtı. Bunun üzerine de 1 Ocak 1919 tarihli padişah iradesiyle askerlikten çıkarıldı.
Enver Paşa’nın ülkeden ayrılmadan önce Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya yazdığı mektupta
kullandığı ifadeler, onun Azerbaycan’da
bağımsız bir Türk hükümeti
kurmaya çalışacağı kanısını uyandırmaktaydı. Nitekim Kırım’da, Berlin’e giden arkadaşlarından ayrılarak amcası Halil Paşa ve kardeşi Nuri Beyin denetiminde bulunan Kafkasya’daki ordu birliklerine ulaşmak üzere oraya hareket etti. Ancak bunu başaramayınca Berlin’e gitmeye karar verdi. Nisan 1919’da Berlin’e giderek Babelsberg semtine yerleşti ve Almanya’da yeniden örgütlenmeye
çalışan İttihad ve Terakkî’nin
çalışmalarında görev aldı.
Enver Pasa, 1-8 Eylül 1920 tarihlerinde
Bakü’de yapılan Doğu Halkları Kongresi’ne Libya,
Tunus, Cezayir ve Fas adına katıldıysa da bu
kongreden önemli sonuçlar çıkmadı.
Enver Paşa, Ekim 1920 ayının
başlarında yeniden Berlin’e döndü, daha sonra İsviçre’ye gitti ve burada Hakkı Paşa ile görüşerek Rusya’dan Anadolu’ya
askerî yardım göndermek üzere bir
gizli örgüt kurmaya karar verdi. Ancak Moskova’dan beklediği yardımı sağlayamadı. Enver Paşa, Şubat 1921
ayının sonunda yeniden Moskova’ya
gitti. Burada Çiçerin ve yeni Ankara
hükümeti temsilcisi Bekir Sami Bey
ile çeşitli görüşmeler yaptı. 16 Temmuz 1921’de Mustafa Kemal Paşa’ya uzun bir mektup yazarak, kendisinin çalışmaları hakkındaki şikâyetlere ve Anadolu eylemine el koyacağı söylentisini yalanladı. 30 Temmuz’da Ankara’ya yönelik Yunan saldırısı başladığında Enver Paşa öteki İttihatçı önderlerle birlikte Anadolu’ya geçmek üzere Batum’a gitti. Bu sırada, Trabzon’daki Müdâfaa-i
Hukuk Cemiyeti de açıkça onu destekliyordu.
Burada 5 Eylül’de yapılan ve Halk Şûralar Fırkası toplantısı olarak duyurulan İttihatçı toplantısında Ankara’daki
TBMM’ye, İttihatçı sürgünlerle soğuk
ilişkilerin sona erdirilmesi için başvuruda bulunulması kararlaştırıldı.
Bakü’den ayrılan Enver Paşa; Tiflis, Aşkabat
ve Merv’e uğradıktan sonra Ekim 1921’de, kendisine refakat eden kimi eski İttihadçılarla
birlikte Buhara’ya gitti. 8 Kasım’da
Türk subaylarla birlikte tekrar yola çıkarak 19 Kasım’da Akbulağ, 21 Kasım’da Başçardak kışlağına ve 24 Kasım’da
Ourgantepe’ye ulaştı. Şubat 1922 ayının sonlarda
buradan ayrılan Enver Paşa, Ruslara karşı savaşan Basmacılar’ı örgütlemek için
Duşanbe yakınındaki kışlaklara gitti.
24 Temmuz’da Rusların Düşenbe’yi
alması üzerine geri çekilerek Satılmış
kışlağına vardı. Buradan Belcuvan (Doğu Buhara) bölgesindeki Abıderya köyüne geçti ve son karargâhını orada kurdu. 4 Ağustos 1922’de karargâhta düzenlenen Kurban Bayramı töreninde yanındaki askerlerle
bayramlaşırken ani bir Rus baskınına
uğradı ve yanındaki otuza yakın atlı
ile yöneldiği Çegan tepesinde girdiği çarpışmada öldürüldü. Cenazesi Âb-ı Derya
köyünde toprağa verildi.
HAKKINDA (Başlıcaları): Enver Paşa’nın Anıları 1881-1908 (Y. Haz: Halil Erdoğan Cengiz, 1991), Ziya
Şakir / Yetkin Tarihin Üç Büyük Adamı:
Talat, Enver, Cemal (1944); Kâzım Karabekir / İstiklâl Harbimizde Enver Paşa ve İttihad ve Terakki Erkânı (1960, 1990), Şevket Süreyya Aydemir / Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa (1970-72), Enver Paşa’nın Dul
Eşi Naciye Sultan’ın
Hatıraları (Vatan, 15 Aralık 1952-21
Ocak 1953), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (c.11,
1995).